Sofrada ekmek olmadı mı karnımız doymaz bizim

Güncelleme Tarihi:

Sofrada ekmek olmadı mı karnımız doymaz bizim
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 1999 00:00

Haberin Devamı

Hahambaşı vekili İsak Haleva ve Türk Musevileri Cemaati Başkan Yardımcısı Sami Herman'a göre, onlar Avrupalı dindaşlarından farklı...

ONLAR TÜRK MUSEVİLERİ

Türkiye, başrolünü tarihin üstlendiği bir tiyatro sahnesini andırıyor. Birçok medeniyet, kendilerine özgü yaşam biçimleriyle, asırlardır bu sahnede rol aldı ve almaya devam ediyor. Beş yüz küsur yıldır da Türk Musevileri bu sahneye ayrı bir renk katıyor. Ekmek yemeden karınları doymuyor. Saba, nihavent ya da başka bir makamda dua ediyorlar. Oruçlarını akşam ezanı okunduğunda açıyorlar. İsrail'e göç edenlerin ikinci ve üçüncü kuşakları bile hala Türkçe konuşuyor. Onlar Türk Musevileri ve Avrupalı dindaşlarına hiç benzemiyorlar...

Türkiye, birçok dinin bir arada yaşayabildiği, sinagogların, kiliselerin ve camilerin yanyana durabildiği ender ülkelerden biri. Bu ülkede yaşayan insanların yüzde 99'u Müslüman olsa da, bunca yıl geriye kalan yüzde birle hep içiçe yaşadık. Aynı bakkaldan alışveriş yaptık, aynı kahvede oturup tavla oynadık, benzer takımları tuttuk. Bugün de, o yüzde birin içine giren, 25 bin dolayındaki, Türk Musevileri'yle birlikte aynı havayı soluyoruz.

Türkiye'de yaşayan Museviler hakkında görüşme talebinde bulunduğumuz Hahambaşı vekili İsak Haleva ve Türk Musevi Cemaati Başkan Yardımcısı Sami Herman, seve seve kabul edeceklerini söylediler...

YA PİŞPİRİK YA TAVLA

Türkiye denilince aklınıza gelen ilk şey ne oluyor?

İsak Haleva: Vatan. Acıları ve neşeleri paylaştığımız yer. Biz Türk pasaportu, Türk kimliği taşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Türk gibi düşünüyoruz, Türk gibi yaşıyoruz. Yemeklerimizle, eğlencelerimizle, yaşantımızla. Türk Musevisi kahveye gidiyor, ya pişpirik ya tavla oynuyor. Bizim sadece dinimiz farklı. İman meselesi. Ama biz yaşadığımız ülkeye her zaman sadık birer vatandaş olduk ve olacağız. Bunun teminatı Çanakkale'de Müslüman kardeşlerimizle yanyana yatan Türk Musevileri'nin mezarlarıdır.

Türkiye'de istediğiniz hoşgörü ortamını buldunuz mu?

İsak Haleva: Türkiye'de yaşayan Musevi cemaati olarak rahat ve huzurluyuz. Açın, Türkiye haritasına bakın. Anadolu'nun en ücra köylerinde haç işaretleri göreceksiniz. Bakın, kütüphanemizde bulunan kitapların birçoğu Osmanlı döneminde kaleme alınmış. Rahat ve huzurlu bir ortam olmasaydı, insanlar kendi dinlerini ve edebiyatlarını kaleme alabilirler miydi?

Zaman içinde bir değişim söz konusu olmadı, değil mi?

İsak Maleva: 507 yıl önce, İspanya'dan İstanbul'a ve Anadolu'nun diğer yerlerine birçok Musevi din ve bilim adamı geldi ve bu topraklar Musevi dininin merkezi oldu. O zaman da gayet huzurlu yaşıyorduk, şimdi de öyle yaşıyoruz. Bu topraklarda Museviler'e karşı nahoş hiçbir davranışta bulunulmamıştır. Avrupa'nın diğer ülkelerinde olduğu gibi. Türkiye'de bugün 25-26 bin Musevi vatandaş var. Türkiye'de yaşayan herkes hangi haklara sahipse biz de o haklara sahibiz. Çünkü Türk vatandaşıyız.

Türkçe sözlü pop müziği dinliyor musunuz? Mesela Tarkan?

İsak Haleva: Çocuklarım çok seviyorlar. Tarkan'a aşıklar. Ama ben dinliyorum dersem yalan söylemiş olurum. Ben, Türk Sanat Müziği'ni çok seviyorum. Eskiden Harbiye'de her pazar Doktor Alaaddin Yavaşça'nın konserlerini dinlemeye giderdim. O müzik benim bir parçam. Dinsel olarak da bu müziği kullanıyoruz çünkü.

Sami Herman: Bugün düğünlerimizde çalınan şarkıların yarısı pop müziğidir. Gençler onları seviyor. Tarkan, Mustafa Sandal, Sezen Aksu, Ajda Pekkan. O günlerde kimin şarkısı en çok dinleniyorsa biz de o şarkıları dinliyoruz mecburen.

NEŞELİ DUALAR NİHAVENT

Türk müziğini dinsel alanda nasıl kullanıyorsunuz?

İsak Haleva: Bizim dualarımız da, aynı ezan gibi, makam üzerinedir. Cumartesi gününün kendine göre bir makamı vardır. Sabah duaları saba makamında okunur, daha hüzünlü olduğu için. Neşeli okunacağı zaman, nihavent makamında veya bir başka uygun makamla... Avrupa'ya giderseniz aynı dualar, Batı müziği formatında okunur. Ama Türkiye'de bizim makamlarımızla. Bugün bir sinagogda bir duaya ya da evlenme düğününe şahit olduğunuzda kulağınız hiç yabancılık çekmez.

Bugünlerde Ramses ve Mısır Prensi Musa kitapları pek bir rağbet görüyor, okudunuz mu?

İsak Haleva: Hayır, okumadım ama bana gelen tepkiler bu kitapların bizim kaynağımıza uymadığı yönünde.

Futbol size ne ifade ediyor?

İsak Haleva: Bir zamanlar kaleciydim. İyi de oynardım. Ama birkaç gün önce on beş dakika oynadım. Ertesi gün bütün vücudum ağrıdı. Ayrıca iyi bir futbol seyircisi ve Beşiktaşlı'yım.

Sami Herman: Ben Fenerbahçeli'yim. Mümkün olduğunca maçlara gidiyorum ya da televizyondan seyrediyorum. Basketbol, yüzme, tenis sporlarını yapmaya çalışıyorum. Ama hiçbiri olmazsa yürüyüş yapıyorum. Seneler geçip gidince aktif spor dallarını fazla yapamıyorsunuz.

Türkiye'de yaşayan Musevi sayısının azalması sinagogları nasıl etkiledi?

Sami Herman: Bugün İstanbul'da 19 sinagog var. Ancak Türkiye'de sinagogları yaşatacak Musevi cemaat gün be gün azalıyor. Dolayısıyla maddi güç de azalıyor. Türkiye'deki sinagoglar sadece dini merkez olarak görülmemeli. Bunlar kültürel miraslar. Bu milletin tarihi değerleri, milli varlıklar. Adının cami, kilise ya da sinagog olması önemli değil. Türkiye'ye gelen yabancılar İstanbul ve İzmir'in dışında Anadolu'nun herhangi bir yerinde bir sinagog ya da kilise gördükleri zaman çok etkileniyorlar. Dinlerin kardeşliğinin bu topraklarda yaşadığını gözleriyle görüyorlar. Bu tablonun bozulmamasında Türk turizmi açısından da fayda var.

CUMARTESİ’LERİ KARNIYARIK

Türk yemekleriyle aranız nasıl?

İsak Haleva: Patlıcanlı yemekleri, özellikle de karnıyarığı çok severim. Cumartesi günleri eşim bana bu yemeği yapar. Damak tadımız zaten birbirinin aynı. İsrail'de İstanbul lokantaları var. Mesela ekmeği çok seviyoruz. Sofrada ekmek olmadı mı karnımız doymaz bizim. Ama Avrupa'da yaşayan bir Musevi fazla ekmek yemez.

Eskiden Museviler'i yalnızca ticaretle uğraşan kişiler olarak görürdük...

Sami Herman: Dediğiniz doğru, eskiden Türk Musevileri'nin belirli iş kollarında yoğunlaştığı görülürdü. Türkiye'nin gelişmesiyle birlikte değişmeye başladı. Geçmişte Museviler arasında doktor ve hukukçu olarak çok önemli isimler vardı. Bugün Türkiye'deki üniversitelerde 40'ın üzerinde profesör ve birçok doçent görev yapıyor. Bunun yanında sanatkarlar var, medyada çalışanlar var, toplumun değişik katmanlarında çalışan ve başarılı olan Türk Musevileri var. Demek ki, toplum açıldıkça, imkan verildikçe Musevi insanı ticaret ve sanayinin dışında da başarılı olabileceğini ispat ediyor.

AYNI HAVA, AYNI SU

Aynı topraklarda birlikte yaşamak ne türden değişimler getiriyor?

İsak Haleva: İnsanlar yıllar geçtikçe birbirine benzemeye başlıyor. Nasıl benzemesin ki? Aynı havayı teneffüs ediyorsunuz, aynı suyu içiyorsunuz. Ardından damak tadınız ortak oluyor. Aynı bakkaldan alışveriş ediyorsunuz. Memleketin sorunları herkesi aynı şekilde etkiliyor. Bir bakıyorsunuz tepkileriniz de benzeşiyor. Ama ben başka bir nedenin daha etkili olduğuna inanıyorum. O da, İslam diniyle Museviliğin birçok benzer noktasının olması.

Neler, o benzer noktalar?

İsak Haleva: Mesela, Museviler de, Müslümanlar gibi domuz eti yemez. Bu yüzden Avrupa'daki Müslüman işçiler, Musevi lokantalarına gider. Çünkü içleri rahattır. Ayrıca sinagoglarımızda, camilerde olduğu gibi, resim bulundurulmaz. Musevililik'te de günah çıkarma sistemi yoktur çünkü aracı yoktur. Allah inancı aynıdır. Doğrudan Allah'a ibadet edilir. Cennet ve cehennem kavramları ve ahiret inancı temelinde aynıdır. Bizler de oruç tutarız. Museviler'de iki tip oruç vardır. Biri, tarihsel oruçlar. Geçmişte işlediğimiz günahlar yüzünden vuku bulmuş olayların anısına tutulan oruçlardır. Aynı Ramazan orucu gibi tan yerinin ağarmasından günbatımına kadar sürer ve bizler de orucumuzu akşam ezanı okunduğunda bozarız. Bir diğeri de af dileme oruçlarıdır ve 24 saat sürer. Akşam ezanından bir sonraki günün akşam ezanına kadar. Sami Herman: Müslümanlık'ta olduğu gibi, Musevilik'te de yardımlaşma çok önemli. Muhtaç olana yardım edilir. Aynı zekat müessesesinde olduğu gibi. Ana babaya saygı çok önemlidir. Yahudiler de Müslümanlar gibi bu konuda çok hassastır. Ayrıca Musevilik'te de sünnet vardır. Kul hakkıyla Allah'ın huzuruna çıkılmaması gerekir. Bu benzerlikler, İslam'daki hoşgörüyle bütünleşince, asırlardır birlikte yaşayan huzurlu bir millet tablosunu ortaya çıkartıyor.

APO HAKKINDA SİZ NE DÜŞÜNÜYORSANIZ...

‘‘ Apo davasında her Türk vatandaşı ne düşünüyorsa, biz de onu düşünüyoruz. Masum insanların katili hakkında ne düşünebiliriz ki? Aslında bu tip sorularla karşılaştığımız zaman üzülüyoruz, bize güvenilmediğini düşünüyoruz. Burası bizim vatanımız dedikten sonra daha fazla bir şey söylemeye zaten gerek yok.’’

'ÜSKÜDAR'A GİDER İKEN' RİTMİNDE DUA OKURUZ

‘‘Türk müziğiyle içiçeyiz. Mesela, dualarımızdan biri, 'Üsküdar'a gider iken aldı da bir yağmur' ritmindedir. Şimdi biz o duayı söylediğimiz zaman kendimizi nerede olursak olalım Üsküdar'da hissediyoruz. Bu Türk Musevileri'ne ait bir özellik.’’



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!