Siyaset Türkiye'de İK'nın yüzkarasıdır

Güncelleme Tarihi:

Siyaset Türkiyede İKnın yüzkarasıdır
Oluşturulma Tarihi: Ocak 18, 2003 16:03

Cüneyt Ülsever, Türkiye'de 'insan kaynakları' (İK) kavramı yokken, ABD'de bu alanda doktora yaptı. Türkiye'ye döndü. 16 yıl, profesyonel yönetici olarak çalıştı. 1999'da köşe yazarı oldu. Hürriyet Gazetesi'nde siyaset üzerine yazınca 'ik uzmanlığı' unutuldu. 2000'den beri Hürriyet İK Gazetesi'nde deneyimlerini ve birikimini İK okurlarıyla paylaşıyor. Bugüne kadar roman, deneme, anı türünde altı kitap yazdı. Yedinci kitabını İK'ya ayırdı. Kitabında, son bir yıldır Hürriyet İK yazılarında da değindiği 21. Yüzyıl insanını ve onun yönetimini ele aldı. Kendi deyimiyle 'Türkiye'de İK için bir el kitabı' yazdı. Om Yayınevi tarafından yayınlanan kitap, '21. Yüzyılda İnsan Yönetimi' adını taşıyor.

Türkiye, Cüneyt Ülsever'i Hürriyet Gazetesi'nde yer alan siyaset yazılarıyla tanıdı. Siyaset ağır basınca, İK alanındaki uzmanlığı geri planda kaldı. Oysa, kimse İK nedir bilmezken, sessiz sedasız ABD'de İK doktorası yapmıştı. Doktora yaptığı yıllar 1978-1983'tü ama 1991'e kadar, bu kavramdan 'bihaber' olan şirketlerde çalıştı. Bir nevi 'ik misyonerliği' yaptı.

1991'de adeta bir mucize gerçekleşti. Şikago Üniversitesi'nden Gary Becker 'İnsan Sermayesi Teorisi'yle Nobel Ekonomi Ödülü'nü aldı. İK literatürü önce ABD'den Avrupa'ya, oradan da gelişmekte olan ülkelere yayıldı. Personel müdürlüğü tabelaları kaldırıldı, insan kaynakları tabelaları yerleştirildi.

İK'nın Türkiye'deki ve dünyadaki gelişimini, akademisyen, profesyonel yönetici ve gazeteci olarak izleyen Ülsever, tüm birikimini '21. Yüzyılda İnsan Yönetimi' adlı kitaba taşıdı. Ülsever'le hem kitabını hem de Türkiye'deki İK anlayışını konuştuk.

Bu kitabı neden yazdınız?

- Bu konuda doktora yapmış biri olarak iki dönem yaşadım. Birinci dönem, 1983-1992 arasında Türkiye'de hiçkimsenin insana yatırım konusuyla ilgilenmediği dönemdir. 1991'de Gary Becker'ın 'İnsan Sermayesi Teorisi'yle Nobel Ödülü'nü almasının ardından bu konuda bilinç gelişmeye başladı.

İkinci dönem, 'bir şeyi ya görmeyen ya da onun üzerine yığılan necip Türk milletinin birden bire İK uzmanları yetiştirdiği, İK departmanları kurduğu dönemdir.

Her iki döneme de kızdım. Birincisinde, insanı hiç önemsemeyen ikincisinde insanı iğfal eden, yani, önemsiyormuş gibi yapıp, esasında hiçbir şey yapmayan Türkiye. İK konusunda teorik ve pratik olarak iddialıyım. Oturup bir kitap yazacağım dedim. Bu kitapla, İK departmanı kurmak, çalışmak, uzman olmak isteyen bir insanın temel bilgiler olarak her türlü ihtiyacını gidermek istedim.

Kitap, okuyana ne fayda sağlayacak?

- Batı tarifiyle, bir nevi masa başı kitabı, referans kitabı ortaya çıktı. Kitabın içine yüzde 90'ını kendi yarattığım bütün formları ve uygulamaları koydum. Kitabı okuyan kişi, olayın yalnızca teorik bazına, ilgi alanlarına bakmasın. Performans değerlendirme sistemi geliştirmek, iş analizi yapmak isteyenler için örnekler yer alıyor. Bu konularla ilgili formlar, açıklamalar, kullanım kılavuzları var. Hatta İK yönetmeliği yazmak isteyenlere de yol gösterdim. Tüm yazılarımda iddiam 21. Yüzyıl'ın motorunun insan ve insanın aklı olacağı yönünde.

Türkiye'de İK alanında yazılmış fazla kitap yok. Mevcut kitaplar için ne düşünüyorsunuz?

- İK'nın psikolojik ve sosyolojik boyutuyla ilgili kitaplar gördüm. İK'nin iktisadi boyutuyla ilgilenen hemen hemen hiç kitap yok. İK, çok disiplinli bir alan. Ekonomi, işletme, psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji ve endüstriyel psikoloji gibi altı tane alanın içine giriyor. 'Performans, başarı, emeğin üretime katkısı nasıl ölçülür, iş analizi nasıl yapılır' konularında Türkiye'de neredeyse hiç kitap görmedim. Mevcut kitaplar, daha çok fikir verme amacını taşıyor. Bu kitapta amacım, teori yanında uygulama da vermek.

Türkiye'de ve dünyada hala şirketler İK birimlerini maliyet kalemi olarak görüyor. Sizce bu görüntüden nasıl kurtulurlar?

- İK uzmanları işverenlere, kullanacakları paranın harcama değil, yatırım olduğunu ispat edene, İK'nın da finansman, mühendislik bilimleri gibi doğrudan kára katkıda bulunduğunu gösterene kadar bu böyle devam edecek. İki tane eğitim vererek, üç tane motivasyon programı hazırlayarak, patronu insan kaynaklarının önemine inandırmak imkansız.

Siyasette, bürokraside ve kamuda İK uygulamalarını değerlendirir misiniz?

- Yalım Erez bir dönem Sanayi Bakanı iken bakanlıktaki her bir işin prosedürünü, ölçümünü yaptırmış, kapıya bunu astırmıştı. Aynı şekilde bürokraside her işin ölçülebilir olduğuna inanıyorum. Bürokrasi deyince hepimizi afaganlar basıyor. Sanki ölçülemeyen, ne kadar zamanda analizi yapılacak belli olmayan bir şey sanıyoruz. Ortada bir norm olması lazım. Bu normlar da iş ölçümüne bağlıdır. Ben inanıyorum ki, istenirse iş ölçümü bürokraside de pekala yapılabilir. Dünyada örnekleri var.

Seçilmişlere de norm konulabilir mi?

- Seçilmişlere norm koyamazsın. Seçilmişler millet tarafından seçilecektir. Seçilmiş bir bakan ile, x şirketinin yönetim kurulu başkanı arasında fark yoktur. Yönetim kurulu başkanı pekala ilkokul mezunu bir müteşebbis olabilir. Onun dehası işi kurmaktır. İlkokul mezunu müteşebbisin özelliği idareyi sevk ederek yapabilmesidir. Bunu yapabilen, yani bürokrasiyi kendi normlarıyla işleten herkes seçilmiş olabilir. Kamunun şirketten farkı, kamusal menfaatin ölçümü ile şirket menfaatinin ölçümünün farklı olmasıdır.

Türkiye'de bürokraside ve siyasette kaliteyi artırmak için ne yapmak gerekiyor?

- Türk bürokrasisinde çok önemli bir şey var. Türk bürokrasisi lütfediyor. Batıda bürokratın adı civil servant (kamu hizmetkarı). Türkiye gibi vergi sistemini oturtamayan ülkelerde, devletin, ceberrut devlet olmasının bir nedeni de vatandaşın sahtekarlığıdır. Devletten aldığı hizmetin ücretini ödemeyen vatandaş, hiçbir zaman, vatandaş-bürokrat ilişkisinde doğru ilişkiyi kuramıyor. Biz vergi ödemeden devletten beleş hizmet almaya çalıştığımız için de devlet adına hareket edenler, bize lütfediyormuş gibi oluyor. Sanki hak etmediğimiz bir şeyi veriyorlar. Biz de kapının dışına çıktığımızda hala 'nasıl vergi kaçırırız' diye bakıyoruz. Burada çok komik bir ilişki var. Vatandaş vergi verirmiş gibi yapıyor, bürokrat da hizmet vermiş gibi yapıyor. Karşılıklı olarak birbirimizi idare ediyoruz.

SİYASET VE PERFORMANS

Sistem, başarılı ve akıllı insanları eliyor


Siyasetçilerin kötü bir imajı var. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?

- Siyaset, Türkiye'de insan kaynaklarının yüzkarasıdır. Siyasete giren insanların yüzde 20'sinden özür dilerim, onlar buraya dahil değiller. Partiler, siyasete adam seçerken hala 'biyat' ilkesine bağlılar. Genel başkan kendisine en az kafa tutacak insanlarla çalışmak istiyor. İK açısından siyaset açık şekilde 'tersten seçim' üzerine çalışıyor. Yani, başarılı, akıllı, mazbut, düzgün insanları eleyen bir sistem.

Milletvekili izleme komiteleri kurulabilir

Siyasetçilerin performansı nasıl ölçülebilir?

- Parlamenterlerin de performans değerlendirme sistemleri olabilir. Hatta milletvekili izleme komiteleri kurulabilir. İlk olarak Muğla'da kurulmuştu. Muğla ili kendi milletvekillerini izleyecekti. Muhteşem bir olaydı. Burada da normlar bulunabilir. Devamlılık ölçülebilecek bir şey. Kaç tane kanun teklifi verdi, kaç tane kanun okudu görülebilir. Yemin dışında hiç konuşma yapmayan milletvekilleri var. Adam beş yıl Ankara'da kalıyor, hiç konuşma yapmıyor ama genel başkan ne zaman genel merkeze gelse, başkanın Mercedes'inin kapısını ilk açan o oluyor.

Cüneyt Ülsever kimdir?

1951 Ankara doğumlu. Liseyi Robert Kolej'de bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İktisat eğitimi aldı. ABD'de Johns Hopkins Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler, Columbia Üniversitesi'nde iktisat yüksek lisansı yaptı. Harvard Üniversitesi'nden 'insan kaynakları ekonomisi' doktorası aldı. 1983-1999 arasında çeşitli kademelerde yöneticilik ve danışmanlık yaptı. 1999'dan beri Hürriyet Gazetesi, Daily News Gazetesi ve Hürriyet İK Gazetesi'nde köşe yazarlığı yapıyor. Eserleri: Kara Dul (Roman), Teneke Evin Torunu (Anılar), Kendini Arayan Türkiye (Bir siyaset modeli tezi), 21. Yüzyılda Küreselleşme ve Türkiye Perspektifi (Siyaset üzerine bir tez), Neden Liberalim? (Liberal teoriye bir bakış), Kendini Arayan Dünya (21. Yüzyılın paradigmaları ve dünya liderleri).
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!