Sis perdesi kalksın

Güncelleme Tarihi:

Sis perdesi kalksın
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 08, 1999 00:00

Haberin Devamı

Şemsi Denizer'in öldürülmesi, sendika dünyasında şok yarattı. Sendika çevreleri, görünürdeki öldürme gerekçelerine inanmadıklarını belirterek, sis perdesinin kaldırılmasını istediler. Sendikacıların görüşleri şöyle:

DİSK Genel Başkanı Vahdettin Karabay, Denizer'in öldürülmesiyle ilgili olarak, ‘‘inanamadığımız iddialar var’’ dedi. Karabay, Türkiye'de işçi sınıfının haklarını savunan insanları korkutacağını sananların, yanılacağını söyledi.

Genel Maden-İş Sendikası, başkanları Denizer için şu açıklamayı yaptı:

‘‘Eli kanlı karanlık katiller ve onun arkasındaki güçler, ancak onun bedenini bizlerden ayırabilir. O her zaman tüm emekçilerin yüreğinde yaşayacaktır. Ömrü boyunca hırsızların, sahtekarların, kendi küçük çıkarlarını herşeyin önünde tutan emek düşmanlarının hedefi olan Denizer'i katleden karanlık eller mutlaka bulunacak ve hak ettiği cezaya çarptırılacaktır.’’

Birleşik Metal-İş Genel Yönetim Kurulu, Denizer'in, emek hareketinin bütünleştiği bir dönemde evinin önünde vurulmasının, kendilerine DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in katledilmesini hatırlattığını belirtti.

Devrimci Maden-Sen Yönetim Kurulu, Denizer'in ölümünün büyük bir sis perdesinin ardında kaldığını bildirdi. Olayın, emek cephesinin hükümete direndiği bir döneme denk düşmesinin kaygı verici olduğu kaydedildi.

Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek, Denizer'in öldürülmesinin kendilerini derin üzüntüye boğduğunu bildirdi.

Liman-İş Sendikası Yönetim Kurulu, ‘işçi sınıfına saldırıların giderek yoğunlaştığı içinde bulunulan süreçte, son derece olumlu tutumuyla onurlu bir davranış gösteren ve emekçinin hakkını savunan Denizer’in öldürülmesi, basit bir cinayet olarak geçiştirilmemesi gerektiğini'' belirtti.

Türk Eczacılar Birliği Genel Başkanı Mehmet Domaç, ‘‘Yalnızca silahı çekenlerin değil, silahın arkasında olanların da araştırılmasını istiyoruz’’ dedi.

Emek Platformu'na üye 16 sivil toplum örgütü ve sendikanın ortak yayınladığı bildiride, Denizer'e yönelik saldırının tüm emekçilere ve emek hareketine yönelik bir saldırı olduğunu vurgulandı.

Hak-İş, açıklamasında, ‘‘Türkiye'nin içinde bulunduğu şartlar ve konjonktür dikkate alındığında, bu müessif olayın daha geniş boyutlarda olduğu endişesi taşımaktayız’’ denildi.

TMMOB Başkanı Yavuz Önen, Denizer'e yönelik saldırının, Türkiye'de emek hareketi açısından önemli gelişmelerin yaşandığı ve önemli kararların alındığı bir dönemde yaşanmış olmasının ilginç olduğunu kaydetti.

Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı ve Türk-İş Başkanlar Kurulu üyesi Mustafa Başoğlu, Denizer'e yönelik saldırının farklı anlama ve yorumlara meydan vermemek için araştırılarak hangi amaca dayandığının kamuoyuna duyurulmasının yararlı olacağını belirtti.

Eğitim-Sen Genel Sekreteri Kemal Ünal, emekçilerinin mücadelesinin ivme kazandığı bu dönemde yapılan saldırının arka planında kimlerin olduğunun bir an önce açığa çıkarılması gerektiğini söyledi.

TİSK Başkanı Refik Baydur, ‘‘Saldırganın yakalanmış olması, olayın bir an önce aydınlatılmasına yardımcı olacaktır’’ dedi.

Memur-Sen Genel Başkan Vekili Kemal Aydoğan, Denizer'in, emeğe ve emeğin direnişine tahammül edemeyenler tarafından öldürüldüğünü öne sürdü, ‘‘Denizer, bir direniş sembolüdür. Emekçiler, samimi bir direnişçiyi, bir önderi, hem de yakın bir dostu kaybettiler’’ dedi.

KİGEM Yönetim Kurulu adına bir açıklama yapan Mümtaz Soysal, Denizer'in öldürülmesinin, Türkiye'ye egemen olan yeni düzenin sonuçları bakımından düşündürücü olduğunu bildirdi. Soysal, ‘‘Denizer, özelleştirme ve sosyal güvenlik reformu adıyla yapılmak istenen bazı düzenlemeler ve uluslararası tahkim gibi konularda sürdürülen mücadelede yer almakla kalmamış, özelleştirmenin Zonguldak boyutundaki sapık uygulaması Rödövans'ın yarattığı mafyalaşmaya karşı çıkanlardan da biri olmuştur’’ dedi.

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Resul Akay, Denizer'in öldürülmesi olayının arkasında herhangi bir siyasi ilişkinin bulunmamasını temenni ettiğini söyledi. Akay, ‘‘Hükümet af meselesini tekrar düşünmeli. Bu hükümete ders olur. Yeni Şemsi Denizerler kaybetmek istemiyoruz’’ dedi.

Petrol-İş Genel Başkanı Bayram Yıldırım, Denizer'e saldırının, tüm sendikalara, işçilere ve emekçilere yapılmış bir saldırı olduğunu belirtti.

Maden-Sen Genel Başkanı Neşet Demirtaş, ‘‘Hain saldırının perde arkası aydınlığa kavuşturulması son günlerde yükselen emek mücadelesinde önem arzetmektedir’’ dedi.

En büyük desteği eşiydi

Hareketli gece yaşamına ve çapkınlıklarına rağmen Şennur Hanım, daima eşi Şemsi Denizer'in yanında yer aldı. Gazetelerde çıkan haberlere gözünü kapatıp, sadece eşinin söylediklerine kulak verdi. Artık anı olan fotoğraflarında da mutlu görünen çift, Gönül adını verdikleri kızlarını da evlendirmişti.

Gece hayatına ve lükse düşkündü

ŞEMSİ Denizer, lükse ve gece yaşamına düşkünlüğü ile tanınıyor, sevgililileriyle zaman zaman magazin basınına konu oluyodu. Bu özellikleriyle işçi tabanından tepki görüyor, sendikal çevrelerde ağır bir dille eleştiriliyordu.

Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde, damadı Asım Ekren'e hediye edilen lüks otomobil Jaguar, bir süre sonra 'Yerli Walesa' ünvanlı karizmatik işçi lideri Şemsi Denizer'in makam aracı olarak gazete manşetlerine konu oldu. Kamuoyu bunu yadırgamasına karşın, Denizer yaşam tarzını böyle şekillendirdi. Lüks otomobile binmenin, kaliteli yaşamanın bir sendikacının da hakkı olduğu yönünde savunmalar yaptı. Ancak kamuoyundan gelen yoğun tepkiler üzerine Jaguar marka makam aracını elden çıkarmak zorunda kaldı. Yine de Denizer'in 'yaramaz çocuk' gibi kabına sığmayan tavırları sürdü. En lüks lokantalarda yemek yedi, son model Mercedes otomobillere bindi, birinci sınıf gece kulüplerinde eğlendi. Evli olmasına karşın sık sık kaçamakları ile medyanın gündeminde oldu. Denizer, sendikacı kişiliği ve ilginç ilişkileriyle de hep dikkati çekti. Milletvekili adayı olabilmek için SHP'nin yanısıra DYP ile de flört eden Denizer, Zonguldakspor Başkanlığı'na seçildikten sonra, işçi aidatlarını kulübe kredi olarak almak için bulduğu yöntemler de sert tepkilere neden oldu. Bu yüzden mahkemelik olan Denizer, ayrıca, İstanbul'da Boğaz sırtlarındaki Sarıyer Yapı Kooperatifi ve maden işçilerinin üyesi olduğu Maden Kooperatifi'nde usulsüzlük iddialarıyla da gündeme geldi ve mahkemeye verildi. Bu konulardaki davaları sürüyor.

Ankara yürüyüşüyle 'Yerli Walesa' oldu

TURGUT Özal'ın Cumhurbaşkanlığı, Yıldırım Akbulut'un Başbakanlığı döneminde, TTK ve MTA'da çalışan 48 bin işçinin toplusözleşme görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlanınca, Şemsi Denizer'in başkanı olduğu Genel Maden-İş, eylemli grev başlattı. Özal'ın etkisiyle hükümet, TTK'ya bağlı madenlerin zaten zararda olduğunu belirterek, kapatılmasını savunuyordu.

Hükümetin sendikayla uzlaşmak yerine, ocakları kapatma niyetini gündemde tutması üzerine Denizer ve arkadaşları, Zonguldak halkının da aktif katılımıyla, maden işçilerini Ankara'ya yürütme kararı verdi. Yaklaşık 100 bin kişi, 4 Ocak 1991 sabahı Zonguldak'tan yola çıktı. İşçilerin önü Mengen- Eskiçağ arasında jandarma barikatı ile kesildi. Özal'ın karşı çıkmasına rağmen Başbakan Akbulut, sendika ile diyalog başlattı. Bu görüşmeler sonucunda işçiler Zonguldak'a dönerken, Denizer ve yöneticiler Ankara'ya görüşmeye gitti. İşçileri ve Zonguldak halkını yönlendiren Şemsi Denizer, Polonya'da önderlik ettiği grevlerle rejimi değiştiren daha sonra Cumhurbaşkanı olan Dayanışma Sendikası lideri Lech Walesa'dan esinlenen işçilerce ‘Yerli Walesa’ lakabıyla ünlendi.

Bu yürüyüş ve eylem sırasında Turgut Özal aleyhine gösteri yapan işçiler, ‘‘Çankaya'nın şişmanı, işçi düşmanı’’ sloganları attı. İşçilere ‘‘Canlarım’’ diye hitap eden Denizer ise işçiler, ‘‘Başkan seninle ölüme de gideriz’’ diye destek verdi. Akbulut'un da çabasıyla, 6 Şubat 1991'de maden işçilerinin toplusözleşmesi imzalandı.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!