Sipa'yı Bill Gates'e satmadı

Güncelleme Tarihi:

Sipayı Bill Gatese satmadı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 1999 00:00

Haberin Devamı

Dünyanın 1 numaralı fotoğraf ajansının sahibi Gökşin Sipahioğlu anılarını ilk kez Hürriyet'e anlattı

Nazım Hikmet'le son röportajı ben yaptım

Nazım Hikmet'le en son röportajı yapan ben oldum. Bu görüşmeyi bana Abidin Dino ayarladı. Küçük bir otelde buluştuk. Konuşmamızın sonunda göbeğine vurarak ‘‘Elhamdülillah komünistim’’ demesini unutmuyorum. Bana Türkiye'den kaçmasa, askere alınarak öldürüleceğini söyledi. Bu röportajım ne yazık ki hiçbir gazetede yayınlanmadı.

İlk olmak

Gökşin Sipahioğlu yine fotoğraf makinelerini kuşanmış, olay yaratacak bir röportajını daha gerçekleştiriyor. Kızıl Çin'e ilk giren gazeteci o oldu, Arnavutluk'a ilk giren de, Rusların Çekoslavakya'yı işgalini ilk çeken de.

20 milyon fotoğraf Gökşin Sipahoğlu'nun çilelerle yarattığı dünyanın en ünlü haber ajanslarından Sipa Press'in Boulevard Murat 101'deki dört katlı modern binasında 170 kişi çalışıyor. Bunun yanısıra 6 bin serbest muhabirle işbirliği de yapılıyor. Cezayir'den Martinik'e, Rusya'dan Suriye'ye, Ermenistan'a kadar her ulustan önemli fotoğrafçıların görev aldığı Sipa Press'in yıllık bütçesi yaklaşık 130 milyon frank. Sipa'nın bilgisayarlı makinelerle yönetilen dev arşivinde 20 milyonu aşkın dia ve fotoğraf yer alıyor. (Fotoğraf: Pierre VILLARD)

Gazeteciğe ilk adım attığım 1960'lı yıllarda Gökşin Sipahioğlu, ben ve bizim kuşak için bir meslek idolüydü. Bir bakardık Küba'da, bir bakardık Arnavutluk'ta ya da Kızıl Çin'de. Uzun bacaklarıyla Cağaloğlu yollarında yürürken uzun saçları dalgalanır, uzun boyunun gölgesi omuzundaki fotoğraf makinesiyle kaldırımları kaplardı. Kimileri onun için ‘‘Mağrur, kendini beğenmiş’’ derlerdi. Karşısındaki kim olursa olsun doğru bildiklerini çekinmeden söylediği, patronlarını bile yüzlerine karşı eleştirdiği dillerdeydi. Elbette bir de çapkınlığı...

Gökşin Sipahioğlu, son 30 yıldır Dünya basınında bir fırtına olarak esiyor. Paris'te cebindeki küçük parayla borç harç kurduğu Sipa Press, şu anda dünyanın 1 numaralı foto-haber ajansı. Time'dan Newsweek'e, Life'dan Stern'e, Epoca'ya, Paris Match'e, Figaro Magazine'e kadar bütün dev yayınlarda hep Sipa Press imzası var. Sipa, tartışmasız dünya basınında önemli bir ekol.

Gökşin ağabey ya da Fransızların deyişiyle ‘‘Mösyö Sipa’’ 28 Aralıkta 73 yaşına basacak. O, yıllara meydan okuyarak yine haftanın yedi günü sabahtan gece yarılarına kadar masasının başında. Yeni modern binasında 200 kişinin soluksuz çalıştığı Sipa'ya dünyadanın dört

bir yanındaki muhabirlerinden yağan yazıları, fotoğrafları tek tek inceliyor. Yetmiyor, İnternet odasındaki online haber ve fotoğraf akışını denetliyor.

O Gökşin ki, önüne nakit 20 milyon dolar sayan Bill Gates'e Sipa'sını satmamış. O Gökşin ki, şu anda Sipa'dan yüzde 20 pay almak için 120 milyon FF vermeye hazır Hachette gibi bir dünya devini inletiyor. O bir çılgın evrensel gazeteci... O amansız bir Türkiye tutkunu. Sizlere ‘‘Foto-röportajın Son Baronu’’nu sunarken, bizim kuşağa verilen terbiye gereği ‘‘Büyük Usta’’ konuşurken ben susuyorum.

Arkadaşım Gökşin

Gazeteciliğinin yanı sıra tüm dünyaya Türk ve Türkiye adını

yaymayı kendine görev edinen Gökşin Sipahioğlu'na Fransız devlet adamları da büyük ilgi ve saygı gösteriyor. Fransa'ya giden Türk yöneticiler Sipa'nın kapısını çalmazlarken, Fransız Cumhurbaşkanı Chirac ondan ‘‘Arkadaşım Gökşin’’ diye söz ediyor.

Türkiye'de erken baskı reformonu ben yaptım

Vatan'ı Türkiye'nin ikinci gazetesi yapmıştım ama, şirket genel kurulunda başkan Naim Tirali ve ekibi, beni ve Ahmet Emin Yalman'ı gazeteden attı. Basındaki en büyük reformu ben yapmıştım, erken baskıyı yani. O zaman Vatan'ı bütün gazetelerden önce Ankara'ya bir gün, Anadolu'ya ise iki gün evvel yolluyordum. Gazeteyi makineden alıp kamyonlara kadar elimizle taşıyorduk. Araba vapurlarıyla geçmek zaman aldığı için kamyonları Kadıköy'de hazır bekletip, gazeteyi kiraladığımız motorlarla gönderirdik. Yener, düşün ki Ankara'ya Ankara'da basılan gazetelerden önce giriyorduk.

Adnan Menderes beni kovdurdu

Bir basın toplantısında rahmetli Adnan Menderes'e Milli Futbol Takımımızın İsrail'le yapacağı dostluk maçının neden siyasi nedenle iptal ettiklerini sordum. Yıl 1957. Menderes bana çok kızdı, toplantıdan çıkınca Mithat Perin'e telefon etmiş. Ona ‘‘Senin yazı işleri müdürün ne biçim sorular soruyor’’ diyerek şikayet etmiş. Gazeteye döndüğümde Mithat Perin beni çağırıp kovulduğumu söyledi.

1000 Yahudiye pasaport veren Türk elçisi kimdi

Fransa'da çok büyük bir olay oldu ama, Türkiye'de hiç yazılmadı. Bir Yahudi tarihçi, yaptığı araştırmada Paris'teki Türk Sefareti'nin arşivinde 1000'e yakın pasaport buldu. Buradaki Yahudilere Türk pasaportu verilip öldürülmekten kurtulmaları sağlanmış. ‘‘Schindler'in Listesi’’ dünyaya ilan edildi, filmi Oscar'lar aldı. Biz hálá o pasaportları kimin verdiğini bile bilmiyoruz. Hangi sefir verdi, kimlere dağıttı, nasıl oldu? Verilen isimler kimdir, kurtuldularsa şimdi nerede yaşıyorlar, araştıran yok. Çok yazık.

Rus işgaline uğrayan Prag’da ilk fotoğrafları ben çektim

GAMMA ajansının direktörü, beni bütün komünist ülkelerin katılacağı Bratislava Konferansı'na göndermeyince çok kızdım, kendi imkanlarımla gittim. Konferansta çektiğim fotoğraf New York Times'a kapak oldu. Bir süre de Prag'da kaldıktan sonra Paris'e dönmecektim. Kardinalin yeğeni olan sevgilim, bana ‘‘Gitme, Ruslar gelecek’’ dedi ama, ben geleceklerine inanmıyordum. Nitekim Prag'dan ayrıldıktan 10 saat sonra Rusların işgali başladı. Bunun duyunca hemen Mustang'ıma atlayıp Paris'ten yola çıktım. Aralıksız 38 saat araba kullandım, ülkeye girebilmek için bütün sınırları denedim. Sonunda Münih'te konsolosluğumuzda gazeteci pasaportumu değiştirip Viyana üzerinden Prag'a girdim. Rus ordusunda görev yapan Azerilerle ilk röportaj yapan da ben oldum. Bunda sonra Paris'te kendi foto haber ajansımı kurmaya karar verdim.

Çakal'ın fotoğrafı nasıl çekildi

Dünyada Sipa Press olarak bugüne kadar en fazla basılan ‘‘Çakal’’ Carlos'un fotoğrafı oldu. Viyana'daki olaydan sonra en başarılı fotoğrafçımızı Cezayir'e yolladım, Carlos oraya gidecek diye. Tuvaletin üstüne çıkıp 500 mm.'lik teleyle çektiği fotoğrafları getirdi. O tarihte Dışişleri Bakanı olan bugünün Cezayir Cumhurbaşkanı Bouteflika'yla çekilen kareyi yüzlerce defa büyüterek portre haline getirdim. Polisin dağıttığı resimle burun ve çeneyle karşılaştırarak Carlos olduğunu tesbit ettim. Tutuklanıncaya kadar dünya basını Carlos'un bu fotoğrafını kullandı.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!