Åžiirlerinden seçmeler

Güncelleme Tarihi:

Şiirlerinden seçmeler
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 11, 2005 17:31

Attila İlhan, geride hiç bir zaman unutulmayacak bir çok şiir roman ve senaryo bıraktı. İlhan'ın unutulmayan şiirlerindan bazıları.

Haberin Devamı

BÖYLE BÄ°R SEVMEK (NE KADINLAR SEVDÄ°M) Â

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
YaÄŸmur giyerlerdi sonbaharla bir
Azıcık okşasam sanki çocuktular
Biraksam korkudan gözleri sislenir.

Ne kadınlar gördüm zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiÅŸtir Â
Hayır sanmayın ki beni unuttular
Hala arasıra mektupları gelir
Gerçek değildiler birer umuttular
Eski bir şarkı belki bir şiir
 
Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiÅŸtir Â
Yalnızlıklarımda elimden tuttular
Uzak fısıltıları içimi ürpertir
Sanki gökyüzünde bir buluttular
Nereye kayboldular ÅŸimdi kimbilir

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular
Böyle bir sevmek görülmemiÅŸtir. Â

SANA NE YAPTILAR

O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
Seni görür görmez özgürlüğümden utandım
Söyle ne içersin, çay mı kahve mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Haberin Devamı

Saçların uzundu, omuzlarına akardı
Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından
Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın
Gülerdin, içimize aylar doğardı
Görünmez dağların arkasından
Eski gülümsemeni beyhude aradım
O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Bir çay içer misin, yoksa kahve mi
Kibritim yok, demek cigaraya başladın
Ellerin de titriyor, bir ÅŸeyin mi var
Böyle bir kız değildin sen eskiden
Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar?
Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi
Çok deÄŸiÅŸmiÅŸsin birden tanıyamadım.Â

ELDE VAR HÃœZÃœN

söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar deÄŸiÅŸti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
 
o şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam âşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün

Haberin Devamı

KARANTÄ°NALI DESPÄ°NAÂ

bir gül takıp da sevdalı her gece saçlarına
çıktı mı deprem sanırdın 'kara kız' kantosuna
titreşir kadehler camlar kırılır alkışlardan
muammer bey'in gözdesi karantina'lı despina

çapkın gülüşü şöyle faytona binişi kordelia'dan
ne kadar başkaydı her kadından her bakımdan
sınırsız bir mutlulukta uyuturdu muammer bey'i
ustalıkla damıttığı o tantanalı aşklarından

işgal altüst etti nasıl da izmir'de her şeyi
öğrendi kullanmasını despina bu yanlış geceyi
körfezde parıldayan yunan zırhlılarına karşı
miralay zafiru'la ispilandit palas'ta seviÅŸmeyi

gemi sinyallerinin gece bahçelere yansıması
havuzda samanyolunun hisarbuselik şarkısı
demlendikçe yanlızlığı aydınlanıyor muammer bey
olmayacak şey bir insanın bir insanı anlaması

Haberin Devamı

BEN SANA MECBURUM

ben sana mecburum bilemezsin
üdını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.
 
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu ÅŸehir o eski Ä°stanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun.
 
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
 
fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam  ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun.
 
belki haziran  da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor
 
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız   fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.

Haberin Devamı

 YAĞMUR KAÇAĞI
 
elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yaÄŸmurdan korktuÄŸumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni  götürecek yoksa beni
 
 
geceleri bir çarpıntı duyarsan
telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu'ndan geçiyorum
akşamsa  eylül'se ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmur beni götürecek yoksa beni

 ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu ağlardım

Haberin Devamı

ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgar aklımı alırdı
sessizce bir cigara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felaketim olurdu ağlardım

akÅŸamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felaketim olurdu ağlardım

AN GELÄ°R
 
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
 
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
 
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir ÅŸimÅŸek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
 
son umut kırılmıştır
kaf dağı'nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatlı bir bombadır patlar
an gelir
Attila İlhan ölür

SEN BENİM HİÇBİR ŞEYİMSİN

Sen benim hiçbir şeyimsin
Yazdıklarımdan çok daha az
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Lüzumundan fazla beyaz
Sen benim hiçbir şeyimsin
Varlığın yokluğun anlaşılmaz

Galiba eski liman üzerindesin
Nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
Dudaklarınla cama çizdiğin
En fazla sonbahar otellerinde
Üniversiteli bir kız uykusu bulmak
Yalnızlığı öldüresiye çirkin
Sabaha karşı öldüresiye korkak
Kulağı çabucak telefon zillerinde

Sen benim hiçbir şeyimsin
Hiçbir sevişmek yaşamışlığım
Henüz boş bir roman sahifesinde
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Ne çok çığlıkların silemediği
Zaten yok bir tren penceresinde

Sen benim hiçbir şeyimsin
Yabancı bir şarkı gibi yarım
Yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
Hiç kimse misin bilmem ki nesin
Uykumun arasında çağırdığım
Çocukluk sesimle ağlayarak

Sen benim hiçbir şeyimsin

ADIM SONBAHAR

nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akÅŸam olmuÅŸum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar

AYSEL GÄ°T BAÅžIMDAN
  
aysel git başımdan ben sana göre deÄŸilimÂ
olümüm birden olacak seziyorumÂ
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimÂ
aysel git başımdan istemiyorumÂ
benim yaÄŸmurumda gezinemezsin üşürsünÂ
dağıtır gecelerim sarışınlığınıÂ
uykularımı uyusan nasıl korkarsınÂ
hiçbir dakikamı yaÅŸayamazsınÂ
aysel git başımdan ben sana göre deÄŸilimÂ
benim için kirletme aydınlığınıÂ
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimÂ

Islığımı denesen hemen düşürürsünÂ
gözlerim hızlandırır tenhalığınıÂ
yanlış ÅŸehirlere götürür trenlerimÂ
ya ölmek ustalığını kazanırsınÂ
ya korku biriktirmek yetisiniÂ
acılarım iyice bol gelir sanaÂ
sevincim bir türlü tutmaz sevinciniÂ
aysel git başımdan ben sana göre deÄŸilimÂ
ümitsizliÄŸimi olsun anlasanaÂ
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimÂ

sevindiÄŸim anda sen üzülürsünÂ
sonbahar uÄŸultusu duymamışsın kiÂ
içinden bir gemi kalkıp gitmemiÅŸÂ
uzak yalnızlık limanlarınaÂ
aykırı bir yolcuyum dünya geniÅŸÂ
büyük bir kulak çınlıyor içimdekiÂ
çetrefil yolculuÄŸum kesinleÅŸmiÅŸÂ
sakın baÅŸka bir ÅŸey getirme aklınaÂ
aysel git başımdan ben sana göre deÄŸilimÂ
ölümüm birden olacak seziyorumÂ
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinimÂ
aysel git başımdan seni seviyorum 
 
ASKIDA YAÅžAMAK

boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
gece trenlerine binme
kaybolursun
sokaklarda mızıka çalma çocuk
vurulursunÂ

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!