Şiir Dünyası

Güncelleme Tarihi:

Şiir Dünyası
Oluşturulma Tarihi: Ocak 22, 2000 00:00

Haberin Devamı

Bir portre: Keskinli Kaya Özlük

Halk şairi Haydari

Sigara dumanından ak bıyıkları sararmıştı Aşık Haydari'nin. Elinde 'Cumhuriyet Türküsü' adını verdiği bir kitapla çıktı geldi bir gün. Kitap çok ilginçti. Sayfalar bilgisayarda dizilmiş, ancak fotokopi yapılarak çoğaltılmıştı. Sonra da, bir arkadaşının yardımıyla sırtına bir kağıt yapıştırılarak ciltlenmişti. Kapak tasarımında ise, Atatürk'ün ünlü Kocatepe fotoğrafı ve cepheye kağnılarında ve omuzlarında mermi taşıyan Anadolu kadınlarının resimleri vardı.

Aşık Veysel ve Mahsuni gibi, Anadolu halk şairleri geleneğinden geliyordu. Okul yüzü görmediği halde, kendi kendine okuma yazma öğrenmişti.

1939 yılında, Keskin'in Haydardede köyünde doğdu. Hiç okula gitmediği halde, daha sonra Ankara'da ilkokul diplomasını almayı başardı.

DERİN HALK KÜLTÜRÜ

Aşık Veysel'den de, 'Haydari' mahlasını alarak olur Keskinli Aşık Haydari... Öz adı Kaya Özlük'tür. Otuz yıl Ankara'da yaşadıktan sonra, 1980 yılında Antalya'ya yerleşir.

Halk türküleri derleyicisi, araştırmacı Saffet Uysal, Aşık Haydari ile ilgili bir yazısında şu görüşlere yer verir:

‘‘Haydari, şiirlerinde toplumsal konuları öne çıkarır. Atatürk sevgisi ve laiklik, onun en çok ele aldığı konulardır. Derin bir halk kültürü dağarcığına sahip olan Haydari, aynı zamanda bir Hacı Taşan çırağıdır. Bir tek tümceyle söylemek gerekirse, ona; 'hümanist bir ozan' demek gerekir.’’

Şiir sempozyumu

SESSİZ Arka Bahçeler adlı kitabıyla 1999 yılı Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü'nü alan şair Gülten Akın ile edebiyat dünyamızın önemli şiir eleştirmenleri Antalya'da buluştu geçtiğimiz hafta.

AKM yöneticileri tarafından düzenlenen, ‘‘Sessiz Arka Bahçeler Odağında Gülten Akın Şiiri’’ adlı sempozyumda, konuşmacılar çok ama, ne yazık ki izleyiciler azdı. Parmakla sayıcak denli şiirseverin katıldığı sempozyumda, Gülten Akın'ın edebiyatımıza katkıları tartışılıp, şiirlerinden örnekler sunuldu.

Katılımcıların bazılarından, Gülten Akın şiiri üzerine kısa görüşler:

Mustafa Şerif ONARAN:

Şiirini usulca söylüyor Gülten Akın. Bilinen sözcüklerle tılsımlı bir güç kazandırıyor. Anlam derinliğiyle çoğalan yeni sözler çıkıyor ortaya. Süse bulaşmayan, yalın bir şiir diliyle yazıyor. Çarpıcı imgelere gerek duymuyor. Yalın bir şiir ama, yorumlarımızla çoğalan açık uçları da var o şiirin.

Haydar ERGÜLEN:

Dizelerini en çok hatırladığım şairlerin başında gelir Gülten. Bazı kitaplarının adları da unutulmaz birer dizedir. 'Kestim Kara Saçlarımı', ' Sevda Kalıcıdır', 'Sonra İşte Yaşlandım' hemen aklıma gelenler. Akın, siz ki bütün şiirinizi 'ince şeyleri anlamaya' (anlatmaya) adadınız, bizi böyle bir incelikle karşı karşıya bıraktınız, üstelik, anlamamakta direnen bir ahali için yaptınız bunu.

Ahmet İNAM:

Hangi şiir, bir şairin şiir dünyasının tüm özelliklerini içinde taşıyabilen örnek şiirdir? Zaman içinde kaçınılmaz değişimlerine bakıldığında (eğer şair, gizemli dünyasını açabilecek değişime direnmeyen bir değişim içindeyse), hangi şiir, şair dünyasının şiir çekirdeğini tüm gizli güçleri ile barındırabilir içinde?

Hangi insan yaşantısı, bir dizi sözcükle sonlandırılabilir, belirgin kılınabilir, hele yaşantı yumağı 'şiir' ise, şiirle dile getiriliyorsa? Yine de şairlerin kimi şiirlerinin, öteki şiirleriyle içten bir bağ kurmada, şairi zaman içinde oluşturmaya çabaladığı dünyayı yansıtmada daha etkin olduğunu söyleyebiliriz.

Hilal SÜRSAL:

İyi ki doğdun Gülten Akın ve Türk şiirinde kocaman bir sessizlği bozdun. Artık düşünmeden yaşamak iyice zor, konuşmadan beklemek ise kadınlar açısından 'geleceğin' gelmemesi anlamını yükleniyor. Epeyce ağır bir yük. Ancak mutlaka taşınması gerekiyor, ta ki Türk toplumunda kadın olmak yük değil, bir mutluluk olana kadar. Şiirlerinden anladığımız kadarıyla, buna henüz vakit var. Ancak, bu şiirleri okuyup da düşünmemek mümkün değil.

Akın kimdir?

1933'de Yozgat'da doğdu. 1955 yılında Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1956'da evlendi. Eşinin kaymakamlığı sırasında gittiği Gevaş, Alucra, Gerze, Saray, Kahramanmaraş'da avukatlık ve öğretmenlik yaptı. 1980 öncesinde halkın yaşadıkları onun da hayatına ve şiirine yansıdı. Demokratik kitle örgütlerinin yeniden kuruluşu çalışmalarına katıldı. İlk şiirleri Hisar, Türk Dili, Mülkiye ve Varlık dergilerinde yayımlandı, çeşitli dillere çevrildi. 40 kadar şiiri bestelendi. Yazarken, estetik kaygı yanında etik kaygıyı hep gözetti. Şiirlerinin yanı sıra düzyazı ve söyleşileri de yaşam biçimi şiir olan bir şairin yazılarıdır.

Şiir antolojisi

ANTALYA AKEV Koleji öğrencileri, kendi yazdıkları şiirleri bir kitapta toplayarak yayınladı. Şiir Antolojisi adını verdikleri 104 sayfalık kitapta, 44 öğrencinin şiiri yer alıyor.

Türk Dili ve Edebiyatı Zümre Başkanı Siyami Aydın, ‘‘Bir gerçek var ki, şiire ilgi duymayan insan yok. Hele de yaşamının ilkyazında’’ dediği sunuş yazısında, çıkış amaçlarını şöyle anlatıyor:

‘‘AKEV'de her türlü sanatsal uğraşın yanısıra, en çok da şiirle ilgilenir öğrencilerimiz. Şiir okur, şiir söyler, şiir yazarlar. Duygularının tetiğine basan o kadar çok öğrencimiz var ki, düşündük; bu uğraşları gizli kalmasın ortaya çıksın, yazdıklarını kitaplarda, adlarını kitaplarda görsünler istedik. Bu seçkiyi hazırladık. Bu ilki seçkinin. Gelecek yıllarda ardı gelecek elbette.’’

ANTALYA ŞİİRLERİ

Antalya Sokakları

Beni Antalya sokaklarında vurdular

Yağmur sularına bulandı kanım

Başımın altına taş koydular

Duvarlara yazıldı adım

Yağmur yağıyor Antalya sokaklarında

Antalya sokaklarında

ses yok

Pusu kurmuş karanlıklar

Antalya sokaklarında huzur yok

Kapa gözlerini Antalya sokaklarındasın

Yosun kokan bir meyhanede içmişsin önce

Ağlamışsın, tahta masalar ıslanmış

Ağlamışsın boş kadehler dolmuş

Sonra düşmüssün yollara

Seni Antalya sokaklarında vurmuşlar

Bütün telleri kopuk gitarların sazların

Yaşamak ölesiye sevmekmiş

Unut Antalya sokaklarını bundan böyle

Bir kocaman çizgi çek adıma

Ben yokum artık

Şarkılarım yok,

Şiirlerim yok

Kapa gözlerini artık

Antalya sokaklarında

Sana da bana da

yer yok.

Yavuz LAÇİN

HAYDARİ’DEN BİR ŞİİR

Akdeniz üstünde Toros yaylası

Mor menekşe açmış gül Abdal Musa

Destan destan olmuş yürekte sevdam

Türkü türkü yaşar dal Abdal Musa'm

Akçaeniş köyüne yolum uğradı

Bir ok değdi ak sinemi doğradı

Bir can var ki araştırdı aradı

Hoş oldu hatırlar hal Abdal Musa'm

Yüreğimi soğutur yörük ayranı

Tahtacı güzelleri sardı yaramı

Birlikte kutladık bunca bayramı

Taa evvelden böyle yol Abdal Musa'm

Bozkırların Uçarsu'ya yaslanır

Sevdalı bağrında ceylan beslenir

Başı darda kalan sana seslenir

Aşiret zorda iken gel Abdal Musa'm

Tahtacı obası yörük yaylası

Keskinli Haydar'ın gönül sevdası

Arının gayreti birlik davası

Muhabbet bu yüzden bal Abdal Musa'm.

UĞUR MUMCU ANISINA BİR ŞİİR

Mumlar Sönmez

Gün 24 Ocak...

Yer karlı sokak.

Bir bomba patlıyor amansızca

Yüreğimizden bir parça koparırcasına

Böyle bir şey olmaz!

İnsanlığa sığmaz

Kahrolası nankörler,

Sanmayın ki

Mumları söndürdük.

Nasıl söner yüreğimizdeki ateş

O bir meşaledir, kalleş!

Şunu unutmayın ki;

Meşaleler hep yanar

Kalemler de hep yazar.

Sönmezler ve durmazlar.

Gün 27 Ocak...

Bütün Türkiye sağnak sağnak!

Ellerimizde mumlar, meşaleler,

Dudaklarımızda ölmez şarkılar

Unutamayacağımız acılar, uğurlar

Dinmek bilmeyen yağmurlar,

Suladı yüreğimizde açan çiçekleri.

Hayat verdi,

İnanç verdi,

Öbek öbek açtı.

Şunu bilin ki;

Bu çiçekler solmaz!

Çünkü, onlar özgürdür

Solduramazlar, öldüremezler

İnsanlığa ışık tutan mumlar;

Hiç bir zaman sönmezler

Kezban TATIR (Antalya)

AŞK ŞİİRLERİ

Her sevda katliamlarındır

Her sevda katliamlarındır

yüreğimden önce

dilim susar

susar dilim

eskimesin diye sevdanın rengi

Sevdanın eskimeyen renginde

diner katliamlar

öpüşürüz sokaklarda

dudak izlerimizi kutsar ay ışığı

büyüler düşlerimizi

Günahlar yaşanır

günahlardayken sevdanın eskimeyen rengi

başlar bireysel yanlıklıkların katliamına

Sokaklar inatla

tanıklık eder

tarihi öpüşlerimize

Sevdadan yana 1

Çelişkilerimin ardından uzanıyorsun

Uzanmıyor, uzanan eline bir sevda düşlüyorsun

Uzatılmayan elin ardından

Sımsıkı sevişmeleri

sımsıkı sevişmeleri tutukluyor yüreğin

SEVDADAN YANA II

Sevdama ‘‘Allı sevdam, güllü sevdam’’ dedim

Üç mevsimlik yaza verdim

Yüreğim eylülden önceki yaz kıpırtısıydı.

BERAT ARAZ

Değişmeyen son dize

Balıkları izleyebilirsin akvaryumda

Onların gümüş renkli insan suratlarını

Sonra gözlerinle balık olup dalabilirsin

Kendi şarkının henüz yazılmamış sözlerini

ve bitim yeni bir başlangç olabilir

Aynı yerden ama sen farkedebilirsin

Yüreğinin farklı atışlarını

Acıları her seferinde değiştirip

Koyabilirsin oraya.

Balıkları izleyebilirsin akvaryumda

Her şeyin akıp durduğunu düşünerek

Bir daha görmemek de olsa yaşadıklarını

Ama gene de güzeldir dünya

Yine de bakabilirsin bir çocuğun gözlerine

Sabahı bekler gibi bekleyebilirsin

Değişmeyen son dize

-dost aynı dost, sevda aynı sevda

Hasan POLAT (Antalya)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!