Savaş günlerinde aşk

Güncelleme Tarihi:

Savaş günlerinde aşk
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2001 00:00

YAZININ başlığını sevgili Ahmet Altan'ın son romanından aşıremento yaptım.‘İsyan’ kelimesi yerine ‘savaş’ sözcüğünü koyarak...31 Mart İstanbul'unun hicazkar sevdalarına uzanacak değilim ki... Ben, New York gökdeleniyle Hindukuş zirvesi arasındaki bir yerlerde kalacağım.Çünkü, bütün bu sonsuz coğrafyada savaş yaşıyoruz ya...Aslında ‘savaş’ tanımlaması da doğru mu, tam bilemiyorum.Alışmış olduklarımıza pek benzemiyor. Satıh belirsiz, düşman görünmez, cephe sipersiz türden... Fakat, nihayetinde işte insanlar ölüyor. Üç beş köpoğlu uçak harakirisiyle katliam düzenliyor ve onların tasmasını tutanların sarığına bomba düşünce, heyhat, kurunun yanında yaş da yanıyor.Çaresiz, ‘savaş’ diyeceğim...* * *TAMAM, savaşın haklısı haksızı, zorunlusu gönüllüsü, meşrusu kalleşi vardır ama, insanlar açısından savaşın iyisi yoktur. Kokuşmuş cesetleri, sıralanmış tabutları, vıcıklaşmış yaraları, yıkılmış harabeleri kutsamak için bin Ladin gibi kafadan kontak manyak olmak gerekir.Fakat aslında benim konum bu da değil... Ben, siperde veya geride savaşı ve gerilimini yaşamakta olan insanların savaşı unutmak ihtiyacından söz etmek istiyorum. * * *EVET, evet, çok eskilere uzanmadan yakın modern zamanlarla sınırlı kalsak bile göreceğiz ki, cephedekiler ve arkadakiler öyle kahramanlık türküleri, vatan - millet - Sakarya edebiyatları, hamasi zafer müjdeleri değil, onları en azından ruhen barışa yaklaştıran şeyler beklerler.Nitekim, 2. Savaş başlarında her Allah'ın günü radyolardan uluyan Nazi Propaganda Bakanı Goebels Alman şehirleri üzerindeki müttefik bombardımanlar yoğunlaştığında, ilk iş olarak o radyoların programlarını ‘hafifletmişti’.Schubert ‘lied’leri, Strauss valsleri falan derken, önce yine propaganda olsun diye plağa kaydedilen ancak o emsalsiz aşk çağrışımıyla bu yönü tamamen okka altına giden Lili Marleen şarkısı Hertz dalgalarından neredeyse her saat yayınlanır oldu. Mühimmat fabrikalarının işçileri hoparlöre kulak kesildi.Sinema stüdyolarına da ‘Yahudi Süss’ cinsi kepaze ırkçı filmler yerine, müzikli, sevdalı, huzurlu senaryoları negatife düşmek emri verildi.Diğer uluyan haydut Mussolini ise Afrika çöllerinin top ve Akdeniz gambotlarının torpil patlamalarına avuntu arayan İtalyanlara Napoliten ritmlerin ve Latin komedyaların nağme ve görüntülerini sunmak zorunda kaldı.Karşı taraf farklı mıydı ?* * *HAYIR ! Zaten kör kör parmağım gözüne bir propagandanın faydadan ziyade zarar getireceğini en baştan itibaren anlamış olan Demokrasi Cephesi, örneğin yine sinemayı ele alırsak, Charlie Chaplin'in o başyapıt ‘Diktatör’ünden Michael Curtiz'in diğer başyapıt ‘Kazablanka’sına; İngilizlerin Laurence Olivier'li ‘5. Hanri’sinden Amerikalıların Bing Crosby'li ‘Singapur Yolu’na, genel bir yurtseverlik ve özgürlük fikrine de değinen ama kah komedya, kah drama, kah müzikhol ağırlıkları belirleyici olan filmler ürettiler.Çalan alarm sirenlerine rağmen Londra sinemaları Maureen O'Hara'nın kondurduğu romantik buseyi görmek ve üç vardiya çalışan tersanelere rağmen Boston salonları ‘Andrew Sisters’i dinlemek için doldu taştı.Üstelik, önce Glenn Miller ve orkestrasından ‘İn the mood’ falan derken caz da tam zamanında öyle bir imdada yetişti ki...Daha demin Pasifik cangılında veya Normandiya cehenneminde miğferin yanında vızıldayan ölümü duymuş olan asker istirahat çadırında önce sarışın hemşireyi Duke Ellington notalarıyla deli bir dansa kaldırdı ve kulağına aşk sözleri fısıldadı; ardından da, sahra topçusunun salvo atışı temposunda değil Louis Armstrong'un ‘St. James İnfirmary’ ritmi arzularında boşaldı.Savaş günleri, savaş günlerinin aşklarını kamçılayan; yani barışı ve hayatı çağrıştıran sinemalar, müzikler ve eğlencelerle, eh işte biraz kısaldı.* * *MADEM ki şöyle veya böyle yine ‘savaş’ yaşıyoruz, dolayısıyla eminim, bugün dünkünden daha çok aşkı arayacağız. Şimdi sinemasında ‘Aşk Zamanı’ filmi, tiyatrosunda ‘Aşk-ı Memnu’ piyesi, cd'sinde ‘Aşk Yeniden’ şarkısı, kendimizi ‘savaş günlerinin aşk’ına vuracağız.Hani o hiç kıymetini bilmediğimiz ve yeni zengin görgüsüzlüğüyle har vurup harman savurduğumuz ‘barış günlerinin aşk’ına bir an önce kavuşabilelim diye...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!