Şark bezirgánları sesini yükseltiyor

Güncelleme Tarihi:

Şark bezirgánları sesini yükseltiyor
Oluşturulma Tarihi: Eylül 19, 2001 00:00

HİNTLİ Balbin Singh Sodhi, önceki güne kadar Arizona'nın Mesa kentinde huzur içinde yaşıyordu.Önceki akşam Frank Roque adlı bir Amerikalı onu vurarak öldürdü.Amerikalı polise verdiği ifadede, ‘‘Sodhi'yi terörist lider Usame bin Ladin'e benzediği için öldürdüğünü’’ söyledi.HER SAKALLI Benzerlik, başına sardığı sarık ile yüzünden aşağı sarkan sakalıydı.Kafada ise benzerlik değil, tam aksine benzemezlik vardı.Ölen Hintli bir Sih'ti.Sihler Müslüman değildir. Tam aksine Müslümanlarla çatışma içindedirler.İşte o Sih, Amerika'da bir Amerikalı tarafından ‘‘Müslüman terörist’’ Usame bin Ladin'e benzediği için öldürülüyor.Terörün bizi getirdiği yer işte budur.Aklı devre dışı bırakıp, sadece nefreti ve duyguları ortada bırakan bir çılgınlık.Benim günlerdir, kararlı tavır diye yazdığım şey, işte bu akıl dışı çemberi kırmaktır.Bu çemberi kıracak en önemli ülkelerden biri de Türkiye'dir.O yüzden Ankara'dan kararlı bir ses, bu akıl dışı gelişmeyi önleyecek bir çıkış bekliyorum.Beklediğim kararlı ilk ses Devlet Bakanı Kemal Derviş'ten geldi.Söylediği çok netti.Bir...Teröre karşı başlatılan bu mücadeleyi ‘‘şartsız’’ bir biçimde destekleyelim.İki...Bunu bir pazarlık meselesi yapmayalım.BEZİRGÁN KAFAÖzellikle bu ikinci cümle çok önemli. ‘‘Bu mücadeleyi bir Şark bezirgánlığı haline getirmeyelim’’ diyor.Tamamen katılıyorum.Çünkü iskeletinin üzerine çökmüş Ankara'nın sesi çıkmadıkça, ‘‘Ama lobisinin’’ sesi yükselmeye başladı.Bu ses iki biçimde yükseliyor.Bir yandan, ‘‘Ama Amerika da şunu yapmıştı...’’, öte yandan ‘‘Bizim bundan ne menfaatimiz olur’’ şeklinde.O kafa hálá en büyük menfaatimizin ‘‘terörü yenmek’’ olacağının farkında değil.Hálá bundan ne çıkarırım hesabında. Türkiye'nin önünde çok net iki hedef var.KANLI BİLANÇOBiri, teröre karşı mücadeleye başlayacak olan dünya koalisyonu içinde yer almak.İkincisi ise ‘‘Terör eşittir Müslümanlık’’ denklemini bozmak.Ama üzülerek görüyorum ki, Ankara'da bunu ‘‘Sadece Amerika'nın meselesi’’ olarak görenlerin sayısı hiç de az değil.Bu yüzden ‘‘pısırıklığa kılıf arama’’ çabaları giderek taraftar topluyor.Ne çabuk unuttuk...Bir canlı bomba daha çok değil, bir hafta önce Taksim'in ortasında pimini çekti.Yakın geçmişin ölüm bilançosunun üzerinden hálá kan damlıyor.Teröre 30 bin insanımızı verdik.Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Abdi İpekçi, Prof Cavit Orhan Tütengil, Doçent Bedrettin Cömert, DİSK Başkanı Kemal Türkler, Gün Sazak ve daha niceleri...İsimleri Anadolu'nun şu veya bu şehrinde sokakların üzerinde hálá duruyor.Bugün 50 yaşını aşkın insanların hayatının neredeyse üçte ikisi terörün ürperten gölgesinde geçti.Bu ülkenin en yaratıcı, en parlak insanları, her gün öldürülme korkusuyla yaşadı.Her gün yol değiştirdi, geceleri sokağa çıkamadı.Terör dünyada hiçbir ülkenin olmadığı kadar bizim meselemiz.Hadi o iğrenç atasözüne sığınalım diyelim.Yani, ‘‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ safsatasına.O bile bizi kurtarmıyor.Çünkü o yılan herkesten çok bize dokunuyor.Şimdi karşımızda çok ciddi bir sorun var.Bu olay, bir Hıristiyan-Müslüman kamplaşmasına gidebilir.Böyle bir kamplaşmada ne yapacaksınız?KESİN DÖNÜŞDin kardeşimiz diye, Ortadoğu'nun beşinci sınıf diktatörleriyle akraba mı olacaksınız?Üç yüz yıldır Batı'ya taşıdığınız coğrafyanız, yeniden çöllere kesin dönüş mü yapacak? Düşünün ve cevabını bulun...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!