"SADECE DİPLOMAT"IN KALEMİNDEN:SAVAŞ YILLARINDA ROMANYA VE GAGAUZLAR -3- OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA RUMENLER Osmanlı İmparatorluğu -dengi benzerleri gibi-

Güncelleme Tarihi:

SADECE DİPLOMATIN KALEMİNDEN:SAVAŞ YILLARINDA ROMANYA VE GAGAUZLAR -3- OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA RUMENLER Osmanlı İmparatorluğu -dengi benzerleri gibi-
Oluşturulma Tarihi: Aralık 15, 2000 00:00

"SADECE DÄ°PLOMAT"IN KALEMÄ°NDEN:SAVAÅž YILLARINDA ROMANYA VE GAGAUZLAR -3- OSMANLI Ä°MPARATORLUÄžU'NDA RUMENLER Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu -dengi benzerleri gibi- bir "milletler türlüsü" idi. Kimi zaman ezse de, çoÄŸu zaman koruyan, himaye eden bir "ÅŸemsiye." Kuneralp'in satırları, Rumen diyarındaki Osmanlı baskısının en asgaride kaldığını yansıtıyor. 9. ElçiliÄŸimizin yukarıda anlattığım istisnai muameleye mazhar olmasının tek sebebi, Tanrıöver'in olaÄŸanüstü ÅŸahsiyeti deÄŸildi, bunu saÄŸlayan baÅŸka etkenler de vardı. Biri, Rumenler'in Türkler'e karşı öteden beri besledikleri nispeten müsamahalı hissiyatları idi. Bu hissiyat, hem iki devlet arasındaki münasebetlerde, hem de Rumenler'in Romanya'daki Türk azınlığına karşı aldıkları tutumda kendini belli ederdi. Bunun kökenini, mazide aramak lazımdır. Filhakika, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'na tabi ekser milletlerden farklı olarak, Rumenler, osmanlılık devirlerini umumiyetle olumlu ÅŸekilde anıyorlardı. Eflak ve BuÄŸdan Eyaletleri üzerindeki Osmanlı sultası hiçbir zaman pek ağır olmamıştır. Fethe tekaddüm eden Türk-Rumen çarpışmaları az sürmüş, hafif geçmiÅŸtir. Açtıkları yaralar da derin olmamıştır. Ve Romanya'dan çekildikleri vakit Türkler, münsif idareciler diye nâm bırakmışlardır. O derecede ki, "Türkler gitti, her ÅŸey bozuldu" deyimi Rumenler'de bir nevi darbımesel halini almıştır. RUMENLER'Ä°N MUHARÄ°PLERE KARÅžI HÄ°SSÄ°YATI VE BOMBARDIMANLAR 10. Rumenler'in bize karşı aldıkları bu nispeten yumuÅŸak tutumun bir izahı daha vardır. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'ndan kopan komÅŸularımızın çoÄŸu, milli ÅŸuurlarını büyük ölçüde bize karşı isyan ederek oluÅŸturmuÅŸlardır. Bu milli mücadelelerinde tek hasımları biz idik. Rumenler'in durumu farklı idi. Romanya, bir Slav ve Macar okyanusu tarafından çevrilmiÅŸ birLatin adasıdır. KomÅŸuları, baÅŸta Ruslar olmak üzere, tarih boyunca Rumenler'in yalnız siyasi varlıklarını deÄŸil kültürel hüviyetlerinin bekasını tehlikeye düşüren hasımlar idiler. Biz ise, bütün o zamanda, sırf mevcudiyetimizle bu dengesizliÄŸi Rumenler lehine düzelten bir etken idik, onların hasımı olmak şöyle dursun, nevama müttefikleri idik. Tabii deÄŸil midir ki, bu ÅŸartlar altında Rumenler'in bize karşı olan hissiyatlarında müspet unsurlar bulunsun… 11. GeçmiÅŸe ait bu mülahazaların yanında, günün sorunlarından doÄŸam bazı endiÅŸe ve arzular vardı ki, bunlar da Rumenler'in olumlu ilgisini memleketimize, dolayısıyla elçiliÄŸimize yöneltmekte idi. Rumenler'in üç muhariplere karşı ayrı ayrı hisleri vardı. Almanlar'ı -müttefikleri olmalarına raÄŸmen veya tam bundan dolayı- sevmezlerdi. Ruslar'dan ürkerlerdi. Anglosaksonlar'ı, bilhassa Amerikalıları, hayranlığa varacak derecede beÄŸenirlerdi. Stalingrad ve Kuzey Afrika'daki Alman hezimetlerinden sonra, harp talihinin Müttefikler lehine döndüğünü anlamışlardı. Rus orduları Rumen hudutlarına doÄŸru hızla ilerlemekte idiler. Memleketin yakın bir gelecekte Sovyetler tarafından iÅŸgal edileceÄŸi belli idi. Bu iÅŸgal ihtimaline Rumen halkı, ufak bir zümre hariç, büyük endiÅŸe ile bakmakta idi. Birçok Rumenler'in nazarında, bu tehlikeden tek kurtuluÅŸ, Romanya'nın Ruslar'dan evvel Ä°ngilizler tarafından iÅŸgal edilmesi idi. Bunu da -yine Rumenlerin fikrince- Ä°ngilizler Türkiye üzerinden ve Türk ordusunun yardımiyle gerçekleÅŸtireceklerdi. Ä°ÅŸte Türkiye'ye karşı o sırada duyulan müspet ilginin menÅŸei bu idi. Zulüm mü kuÅŸandın? Milos Forensan'ın "Macarlar" filmini izlediÄŸimde, bu feryadı yaÅŸamıştım. Yanlış zamanda ve yanlış coÄŸrafyada bulunmak talihsizliÄŸine uÄŸrayan milletlerin kötü kaderi, bende isyan uyandırıyor. Tıpkı, dünyanın neresinde olursa olsun, bir uçak düştüğünde feleÄŸimi ÅŸaşırdığım gibi… Ãœniversite öğrencisi iken uçucu hostes idim, uçaklar ve pistler büyüleyicidir. 12. Rumenler'in bu arzularını hamiyetsizliÄŸe veya cesaretsizliÄŸe yormak yanlış olur. Rumen milleti -yine tarihi buna delildir- ÅŸerefini korumak için büyük fedakârlıklar yapmayı bilen bir millettir. Bu hususta diÄŸer milletlerden geri kalmaz. Askeri cesareti de müsellemdir. Ä°kinci Dünya Harbi'nde dövüşen Rumen askerlerinin kahramanlığı, Alman müttefikleri tarafından da teyit edilmiÅŸtir. Ä°ngiliz iÅŸgalini arzu etmelerinin tek sebebi, içinde bulundukları ümitsiz vaziyetten, en az zarar verecek ÅŸekilde, kurtulmaları için baÅŸka çare görmemeleri idi. MÃœTTEFÄ°K TEBDÄ°LÄ° "Müttefik tebdili", savaÅŸ ÅŸartlarında, ümitsiz, bir çıkış yolu arayışı. Emir büyük yerden gelince, küçük milletlerin çıkış yollarının önü kesiliyor, ne yazık ki. Kuneralp'in bombardıman satırları, benim için, çok canlı. Çünkü, fotoÄŸraf arÅŸivini karıştırırken, küçük bir siyah-beyaz yakalamıştım. Genç diplomatımız, kısa kollu gömleÄŸiyle, elinde dürbün,köydeki sayfiye evinin penceresinden bombardımanı izliyor. FotoÄŸrafa derhal el koyduÄŸunu söylememe gerek var mı? 13. Askeri harekatın seyri ve Müttefikler'in siyaseti, bu ümitleri boÅŸa çıkardı. Rumenler'e acı gerçeÄŸi hatırlatan ilk darbe, Nisan 1944'de BükreÅŸ'in Amerikalılar tarafından bombardımanı oldu. Gerçi ondan on ay evvel, Temmuz 1943'de, Libya'da üstlenmiÅŸ olan Amerikan uçakları BükreÅŸ'in kuzeyinde bulunan PloeÅŸti petrol kuyularını bombardıman etmiÅŸlerdi. Fakat o operasyon, mahdut hedefi dışına çıkmamıştı. BükreÅŸ halkı buna seyirci kalmıştı, yalnız ta uzaktan gelen bombardıman uÄŸultusunu duymuÅŸtu. PloeÅŸti bombardımanında Amerikan pilotları sivil halkın masuniyetine bilhassa dikkat etmiÅŸlerdi. Bu da Amerikalıların popülaritesini daha da artırmıştı. Nisan 1944'de baÅŸlayıp fasılasız devam eden bombardımanlar baÅŸka türlü oldu. BükreÅŸ büyük tahribata uÄŸradı, sivil halk fazlasıyla zayiat verdi. OturduÄŸumuz mahalle yangın bombası yaÄŸmuruna tutuldu, ÅŸans eseri olarak apartımanımız yangından kurtuldu. 14. Bombardımanlar halkın maneviyatını sarstı. Almanlar bundan faydalanmak istediler. Rumenler'de bir Anglosakson husumeti yaratmaÄŸa çalıştılar. BoÅŸuna. Hava taarruzlarının yaptığı can ve mal tahribatına raÄŸmen, halkın Anglosakson pilotlarına karşı duyduÄŸu sempati azalmadı. Buna refikam ve ben şöyle ÅŸahit olduk. Tanıdığımız bir Rumen ailesi bizi, hafta sonu tatilini geçirmek üzere, BükreÅŸ dışında bulunan çiftliklerine davet etti. ÇiftliÄŸe vardığımızda bizden evvel gelmiÅŸ olan diÄŸer iki misafirle karşılaÅŸtık. Tanıştırıldığımız vakit hayretle öğrendik ki bunlar, uçakları Rumenler tarafından düşürülüp kendileri esir edilen biri Amerikalı, diÄŸeri Ä°ngiliz iki pilot imiÅŸ. Ev sahibimiz o sırada Rumen Genelkurmayı'nda yedek subay olarak vazife görmekte idi. Vazifesi icabı esir kamplarına da giriyordu. Kamp kumandanı, dostumuzun ricası üzerine ve esir pilotlardan kaçmayacaklarına dair ÅŸeref sözü alındıktan sonra, bunların hafta sonunu dostumuzun çiftliÄŸinde geçirmelerine müsaade etmiÅŸti. Böylece, harbin en karışık bir zamanında, dördümüz, bir Rumen yedek subayı, biri Amerikan diÄŸeri Ä°ngiliz iki harp esiri ve ben, Türkiye ElçiliÄŸi kâtibi, sanki harp durmuÅŸ ve her ÅŸey normalmiÅŸ gibi, bir masa etrafında oturduk, yedik, içtik, konuÅŸtuk ve harpten baÅŸka her ÅŸeyden bahsettik. 15. Bombardımanlar halkta Anglosakson düşmanlığı yaratmadı, ama harp yorgunluÄŸunu artırdı. Hezimetin önlenemeyeceÄŸi kanaatı daha da kuvvet kazandı. Haziran başında müttefikler Fransa'ya çıkarma yaptılar. DoÄŸu cephesinde Rus orduları Rumen hududuna kadar ilerlediler. MaÄŸlubiyetin mukadder olduÄŸu inancı kökleÅŸti, halkın artık bir tek arzusu vardı: bir an evvel mütareke yapılması ve bu sayede memleketin Sovyet istila ve iÅŸgalinden kurtulması. Hadiselerin seyri buna cevap vermedi. Gerçi mütareke yapıldı ve Rus orduları Romanya'yı harpsiz istila ettiler, fakat Romanya'daki Sovyet iÅŸgali yıllarca sürdü. DARBE "Artema" reklamında olduÄŸu gibi, Sovyetler, II. Dünya Savaşı ertesinde, bu tür darbeleri hep yaptılar. 16. 23 AÄŸustos 1944 günü BükreÅŸ'te bir darbe oldu. Kralın da tasvip ettiÄŸi bir darbe. Hükümet devrildi, yeni hükümet kuruldu, bu da ilk iÅŸ olarak Ruslar'la mütareke aktetti. Eski rejimin liderleri tutuklandı. Daha bir gün evvel, BaÅŸbakan Mihail Antonescu, yanılmıyorsam Ankara yoluyla, Anglosaksonlar'a bir mesaj göndermiÅŸti, teslime hazır olduÄŸunu bildirmiÅŸti. Yanlış kapıya vurmuÅŸtu, mesaj cevapsız kaldı. Müttefikler anlaÅŸmışlardı, Rumen mütareke talebinin tek muhatabı Rusya idi. Halbuki, Antonescu'lar daha çok anlayış bekliyorlardı, Batılılarla Sovyetler arasında bir zıtlaÅŸmanın zuhuruna bel baÄŸlamışlardı. O anda bu, boÅŸ bir ümid idi, zıtlaÅŸma daha çok sonra zuhur etti. Ãœmidin sonu yoktur. Sovyet orduları memleketlerine iyice yerleÅŸtikten sonra dahi, Rumenler Anglosakson nüfuz bölgesine girebileceklerini ümit etmeÄŸe devam ettiler. Ekim ayında bile BükreÅŸ'te, Amerikalıların Dalmaçya sahillerine çıkarma yaptıkları, Romanya istikametinde ilerledikleri, Türkiye'de seferberlik ilan edildiÄŸi yolunda rivayetler dolaÅŸtı. Bu haberlerin tek nesnedi, arzu idi. 17. BükreÅŸ halkı, 23 AÄŸustos'u 24'üne baÄŸlayan geceyi ÅŸenlik içinde geçirdi. Åžehir, sulh zamanını andırır tarzda ışıklara bürünmüştü. Gece bombardımanlarından kurtulalım diye, bize o yaz ÅŸehir dışında bir ev kiralanmıştı. Geceleri ve tatil günlerini o evde geçirirdik. O gün, eÅŸim ve ben, umumi sulh psikozuna kapılarak akÅŸam evimize dönmedik, bazı Rumen dostlarımızla müzikli bir açık hava lokantasında yemek yedik. Bu hayali sulh atmosferi fazla sürmedi. Almanlar mukabil harekete geçtiler. YemeÄŸi müteakip evimize dönerken ÅŸehri kuÅŸatan Alman kıtalarının çemberinden geçtik. Daha sonra öğrendiÄŸimize göre, gece bunu yapabilen son arabalardan biri bizimki imiÅŸ. Ertesi sabah, erkenden çarpışmalar baÅŸladı. Almanlar ÅŸehir üzerine yürüdüler, Stuka uçakları ÅŸehri bombardıman etti, Rumenler kendilerini savundular. Åžehir yine tahribe uÄŸradı, can kaybı da fazla oldu. Dünkü müttefikler arasındaki bu kanlı boÄŸuÅŸma, 29 AÄŸustos'a kadar devam etti. O gün DoÄŸu'dan ilerleyen Rus kıt'aları BükreÅŸ'e girdiler. Gerileriyle irtibatları kesilen Alman birlikleri teslim oldu. DEMÄ°R PERDE 18. BükreÅŸ'e giren Rus ordusunu Rumen halkı, sun'i bir sevinç perdesi ardında gizlenen endiÅŸe duygularıyla karşıladı. Yeni müttefikinden gördüğü muamele endiÅŸesini gidermedi, artırdı. Sovyet iÅŸgal makamlarının geniÅŸ çaptaki el koymaları, Rus askerlerinin yaÄŸmalarıyla tecavüzlerini gören Rumenler, eski ve yeni müttefiklerinin davranışlarını karşılaÅŸtırarak, vâki tebeddülden pek kârlı çıkmadıklarını düşünmeÄŸe baÅŸladılar. Fakat, komÅŸuları Macaristan'ın uÄŸradığı feci akıbeti öğrendikleri vakit, zamanında mütareke akletmek suretiyle Sovyet istilasını yine ucuz atlattıklarını anladılar. Romanya cephe deÄŸiÅŸtirdikten sonra Rumen ordusu, mütareke ÅŸartları gereÄŸince, Sovyetler'e iltihak ederek Almanlara karşı harp etti. Macaristan ve Çekoslovakya cephelerinde dövüştü, büyük zayiat verdi, varlık gösterdi. Müttefikler cephesinde harbe katılan asker sayısı bakımından Romanya dördüncü oldu. Galip devletlere bunu hatırlatarak sulh müzakerelerinde uygun ÅŸartlar saÄŸlayabileceÄŸini, bilhassa Sovyetler'in içiÅŸlerine fazla karışmalarına mani olabileceÄŸini ümit ediyordu. Bu ümidi de, tabii boÅŸa çıktı. 19. Romanya'daki siyasi geliÅŸme bundan sonra, Sovyet iÅŸgaline uÄŸrayan diÄŸer memleketlerde olduÄŸu gibi, malum seyrini takip etti. Mütareke ve iÅŸgali izleyen ilk aylar, memlekette nisbi bir hürriyet ve demokrasi havası esti. Kurulan koalisyon hükümeti o tarihte mevcut siyasi eÄŸilimler dengesi bakımından az çok temsili sayılabilirdi. Geleneksel partilere mensup nazırlar ekseriyette idi. Uygulanan siyaset, durumun verdiÄŸi imkânlar muvacehesinde, liberal telakki edilebilirdi. Basın, Sovyet iÅŸgal makamlarının davranışını eleÅŸtirmemek ÅŸartiyle, istediÄŸini yazmakta serbest idi ve bundan geniÅŸ surette yararlanıyordu. Bu serbesti peÅŸinde partilerarası mücadele de geldi ve bu da etraflı ÅŸekilde basına intikal etti. Mücadele ÅŸiddetini tedricen artırdı, ta ki nihayet hükümetlerin dayandıkları koalisyon bozuldu. Komünistler bundan faydalandılar. AteÅŸi körüklediler, solcu olmayan hükümet üyelerini siyasetten hırpalamaÄŸa baÅŸladılar. Parti mücadelesini sokaÄŸa aktardılar, nümayiÅŸler tertip ettiler, öbür partiler mukabelede bulundular, ortalık karıştı. 20. Komünistler memlekette bir azınlık idiler, küçük bir azınlık. Liberal ve demokratik rejim devam ettiÄŸi müddete de, azınlık kalmaÄŸa mahkûmdular. Onun için gayeleri, rejimi yıkmak idi. GiriÅŸtikleri bütün siyasi manevralar bu hedefe yönelik idi. Sovyet iÅŸgal makamlarının desteÄŸi ile nihayet gayelerine vardılar. Gereken inzibati kuvvetlerden yoksun olan demokratik hükümet, sosyal hayatın huzur ve istikrarını bozan bu sokak nümayiÅŸleri karşısında aciz kalınca ve buna Sovyetler'in zoru da inzimam edince istifa etti. BaÅŸka seçeneÄŸi yok idi. Böylece, mütarekeden bir sene sonra, tamamen Sovyetler'e tabi, Komünistler'in idare ettikleri bir hükümet iktidara geçti. Üç sene sonra, Kral da memleketi terketti, Romanya komünist cumhuriyeti oldu, Demir Perde'nin arkasına düştü. 21. Bu hazin piyesin son perdesi oynandığı vakit, Romanya'dan ayrılıp memlekete dönmüştük. Fakat, diÄŸer bütün perdeleri mahallinde seyrettik. Rumen milletinin nasıl sonuna kadar batı dünyasında yer alabileceÄŸi ümit ve hayali içinde yaÅŸadığını gördük. Sovyetler'in elinde kukla olan Groza Hükümeti iÅŸ başına geçtikten sonra bile Rumen halkı,büyük ekseriyetiyle bu ümitte sebat etti. Memlekette, Yalta Konferansı kararlarına uygun olarak, serbest seçimler yapılmasını iÅŸtiyak ile bekledi. Seçimlerin, Komünistlerin maÄŸlubiyetiyle neticeleneceÄŸini biliyordu. Sovyetler de bunu biliyorlardı, onun için serbest seçim yapılmasını engellediler. Anglosaksonlar da, umumi siyasetleri icabı, boyun eÄŸdiler. 22. Hayal dünyalarından bir türlü ayrılmak istemeyen Rumenler'in ümidi bu sefer baÅŸka bir yöne döndü. Sovyetler'le Anglosaksonlar'ın arası açılacağı yolunda BükreÅŸ'te ÅŸayialar dolaÅŸmaÄŸa baÅŸladı. Anglosakson çıkarmalarına karşı Sovyetler tarafından Karadeniz sahillerinde istihkâmlar inÅŸa edildiÄŸinden bahsedildi. Bunlar hayal idi, yalnız bir ÅŸey doÄŸru idi: Romanya'daki Anglosakson temsilcilikleriyle Sovyet iÅŸgal makamları arasındaki münasebetlerde peyda olan soÄŸukluk. Sovyetler Yalta mukarreratını hiçe saymakta idiler, Rumen iç meselelerine açıkça müdahale etmekte idiler. Himaye ettikleri Komünist Partisi de demokrasi kaidelerine taban tabana zıt bir davranış içinde idi. Anglosaksonlar bunları görüyorlardı, ama bir ÅŸey yapamıyorlardı. HoÅŸnutsuzluklarını gösterdiler, milli bayram ilan edilen Sovyetler'le mütarekenin yıldönümü törenine Anglosakson temsilcileri katılmadılar, Kral da gelmedi. BoÅŸ bir jest idi, Sovyetler gittikleri yoldan bir santim bile ayrılmadılar. SON KIPIRDANMA 23. 1945 yılının kasım ayında Rumen halkı, son bir defa kaderine meydan okudu. Halkın bu ÅŸahlanışına, ben de görgü ÅŸahidi oldum. 8 Kasım günü, Kral''n doÄŸumgünü idi. Kral, Ruslar'ın uydusu olan Groza Hükümeti'ne muhalif idi. Bu biliniyordu ve Kral bu sebeple Ruslar'a karşı direnmenin bir nevi sembolü olmuÅŸtu. Kralcıların daveti üzerine,halk 8 Kasım günü Kral lehine tezahüratta bulunmak için Kraliyet Sarayı önünde toplandı. Bu nümayiÅŸ, aynı zamanda hükümete ve hükümeti destekleyen Sovyet iÅŸgal rejimine karşı bir muhalefet ifadesi idi. O günün erken saatlarından beri, Saray'ın önündeki büyük meydanı dolduran halk -Kral o gün ÅŸehre gelmemeyi daha uygun görmüştü- durmadan Kraliyet marşını söylüyor. Kral lehine ve hükümet aleyhine sloganlar bağırıyordu. Öğleye doÄŸru en kabarık halini alan bu kalabalığa, merakımı tatmin için ve gençliÄŸin verdiÄŸi hevesle, ben de katıldım. Tam o sırada, kamyonlara bindirilmiÅŸ Komünist Partisi milisleri peyda oldu. Nümayişçileri dağıtmak vazifesini almışlardı. Halk bunları görünce öfkelendi, milisleri tartaklamaÄŸa baÅŸladı, bazı kamyonları yaktı. Sıkışan milisler geri çekildiler. Sarayın karşısında bulunan Dahiliye Nezareti binasına iltica ettiler. Milisi kovalayan halk, zafer nidalarıyla Dahiliye Nezareti'ne doÄŸru hücuma geçti, ben de beraber. O anda Nezaret binası pencerelerinden makineli tüfekle bir yaylım ateÅŸi açıldı. Kendimizi korumak için yere serildik. AteÅŸ durunca kalktık, seri ricat halinde meydanı tahliye ettik. ElçiliÄŸe avdetimde kahraman olarak karşılanmadım. Bilakis, Elçiden (Tanrıöver memlekete dönmüştü, yerine o zamana kadar MüsteÅŸar olan Åžefkati Ä°stinyeli geçmiÅŸti), bir temiz azar iÅŸittim. Beni azarlamakta haklı idi ve bugünkü kafamla aynı ÅŸeyi yapardım. Ertesi gün yayımlanan resmi açıklamada nümayişçilerden 11 kiÅŸinin öldüğü, 85'inin de yaralandığı bildirildi. GÄ°DENLER ve KALANLAR "Tanrı'nın ilk yarattığı ÅŸey yolculuktur… Sonra da, vatan hasreti ve şüphe…" Theo Angelopoulos'un 1995 Cannes Film Festivali'nde büyük ödül kazanan "Ulysee'nin Bakışı" adlı (baÅŸ aktörü, Harvey Keitel; "Piano" gibi eserlerin unutulmaz oyuncusu) filminden. Rumenler -ve de Gagauzlar- tıpkı Macarlar ve öbürleri gibi, Balkanlar'ın çileli halkı. Gagauzlar için açıp okumak bana, hafızalarımıza kazınan "Balkan, Balkan" filmini hatırlattı. Filmin kahramanı Dragomir'in birkaç sözünü aktarmak istiyorum. Yalın acının feleÄŸin sillesini yemenin ne olduÄŸunu, bir kez daha, onda görmüştük… "Kaderin istekleri, bizimkilerden daha güçlü…" "Ä°nsanlar özgür, birbirini boÄŸazlamakta özgür…" "Bütün bildiÄŸim, aptalca yaÅŸayıp gittiÄŸimiz. Acı çekiyoruz ve ölüyoruz. Neden ve nasıl yaÅŸadığımızı bilmeksizin…" (Bu sonuncu, Dragomir'in filmindeki son sözleri idi.) 24. Romanya'ya Demir Perde indikten sonra, Rumen dostlarımızdan yolunu bulan memleketi terketti, dışarda geçim aradı. Ötekiler, memlekette kaldı. Giden, belki, daha huzurlu, daha rahat bir hayat sürdü, fakat memleket hasreti çekti. Kalan, zor devirlerden geçti, belki hapse bile girip çıktı, hayat standardı düştü, fakat muhitinden ayrılmadı ve daha sonra yeni yaÅŸam ÅŸartlarına şöyle böyle intibak etti, çocukları büsbütün. Bilmem, kim daha iyi etti, giden mi, kalan mı? SON. Jülide ERGÃœDER - 15 Aralık 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!