Ruhi Su, neden tabancayla yatakhane kapısına dayandı

Güncelleme Tarihi:

Ruhi Su, neden tabancayla yatakhane kapısına dayandı
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 25, 2003 00:00

HasanoÄŸlan'dan baÅŸlayarak o ünlü köy enstitülerinin mimarları arasında yer aldığı için komüniste çıkıyor adı. Mevlevi ÅŸeyhleriyle dostluÄŸu dolayısıyla da gericiye. Bir yandan da, ünlü müzisyen Ruhi Su'nun aklını başından alacak kadar güzel. Öyle ki, Ruhi Su, evli-barklı olmasına raÄŸmen silahı çekip, geceyarısı Çifteler Köy Enstitüsü'nün kızlar yatakhanesinin kapısına dayanmaktan bile çekinmiyor. YaÅŸar Kemal'in ateÅŸli aÅŸk mektuplarının muhatabı da yine aynı kiÅŸi. Bedri Rahmi ve Sabahattin EyuboÄŸlu'nın kızkardeÅŸi olan Mualla EyuboÄŸlu Anhegger'in anıları, o dönemin entelektüel dünyasını bütün zaaflarıyla ve güzellikleriyle seriyor gözler önüne. Tûbá Çandar'ın nehir söyleÅŸi tekniÄŸiyle hazırladığı ‘‘Hitit GüneÅŸi’’ DoÄŸan Kitap tarafından yayımlandı. ‘‘Ruhi Su'nunki de bir acayip iÅŸ. Adam bir kere evli, çocuÄŸu var, sevgilisi var. Neydi adı, Rabia. Çapkının teki yani. Türküsüne hayranız ama iÅŸte o kadar. Ruhi çok deÄŸerli bir basbariton. 1.500 kiÅŸilik öğrenci korolarıyla harikulade iÅŸler yapıyor. Tamam da, üstüme bu kadar düşmesi anlaşılır gibi deÄŸil. Ben hayır dedikçe daha çok tutturuyor. (...) Ben EskiÅŸehir'de Çifteler Köy Enstitüsü'ne çalışmaya gidiyorum. Bu da geliyor oraya. YetmezmiÅŸ gibi, gece geldi tabancayla kapıya dayandı. Kızlar yatakhanesinin kapısına. Ve maalesef durumu intikal ettirmek zorunda kaldın Rauf Ä°nan'a. Herhalde Ruhi bir ÅŸeyler geçiriyordu o sıralar. Bir bunalım, nöbet falan gibi bir ÅŸey. Yoksa, yapmazdı bunu. Sonunda Tonguç'a kadar aksetti iÅŸ. Ve Ruhi Su HasanoÄŸlan'dan uzaklaÅŸtırıldı. (...) Sonra yıllar geçti aradan. Sümeyra vardı o zamanlar. Onunla birlikte kalktı geldi bu eve, biz Robert'le evliyken yani... Hatta o sıralar içerde de yatıp çıkmıştı da, ben de ona sormuÅŸtum, '‘Senin solculuÄŸun da nereden çıktı?' diye. Dostoyevski, Tolstoy okumakla solcu olunur mu a canım? Ciddi iÅŸtir solcu olmak.’’Bu çarpıcı satırlar, Mualla EyuboÄŸlu Anhegger’in ‘‘Hitit GüneÅŸi’’ kitabındaki anıları arasında yer alıyor. Ruhi Su'nun başının yanmasına ve HasanoÄŸlan Köy Enstitüsü'nden uzaklaÅŸtırımasına sebep olan olayın kahramanı ise Mualla Hanım'dan baÅŸkası deÄŸildir zaten. AÅžK MEKTUPLARIAncak, Mualla EyuboÄŸlu'na áşık olan sadece Ruhi Su deÄŸildir. O sıralarda çalıştığı Cumhuriyet gazetesinde ropörtajlar yapan YaÅŸar Kemal de vurgundur Mualla Hanım'a. Ne var ki, öyle Ruhi Su gibi silahı kapıp kapıya dayanacak birisi deÄŸildir Çukurova'nın çekingen çocuÄŸu. O aÅŸkını satırlara ve mısralara dökmeyi tercih eder. Anadolu'da gittiÄŸi her yerden sayfalar dolusu mektup gönderir Mualla Hanım'a : ‘‘...Ben seni seviyorum. Bunun ömrümün sonuna kadar devam etmesini istiyorum. Buna sen de yardım edersen çok iyi olur.Seninle evlenmek de istiyorum. Hem ne pahasına olursa olsun. Bu kadar ısrar ve inat niçin acaba? (...) Bir de sabit fikrim var: Senden baÅŸkası ile anlaÅŸamam. BaÅŸka hiçbir insan beni anlayamaz. Ergani'de ama bir kavalcı gördüm. Yine burada sokakta biri türkü söylüyordu. Köyde oyunlar oynadık. Hep dedim içimden 'o' olaydı. Ä°yi ÅŸeyler, sevdiÄŸim ÅŸeyler karşısında, hep seni arıyorum. Hepsini anlatamıyorum iÅŸte. Sen anla. Neler yazmak istiyorum biliyor musun? Canım, sen anlarsın.’’Bir süre sonra YaÅŸar Kemal için Trabzonlu bu güzel kadın ‘‘Kürt gelini’’ demektir. Sonraki mektuplarında böyle seslenir Mualla Hanım'a. Öyle ki, Mualla EyuboÄŸlu, Diyarbakır Kalesi'nin restorasyonu için Diyarbakır'a gittiÄŸinde, YaÅŸar Kemal'in akrabaları tren istasyonunu doldurmuÅŸtur bile. ‘‘Gelenimiz geldi’’ diye akıllara durgunluk verecek bir ihtimam göstermiÅŸlerdir Mualla Hanım'a. Ama kendisi pek de memnun olmayacaktır bu karşılamadan ve görür görmez de çıkışacaktır YaÅŸar Kemal'e: ‘‘Sen deli misin, beni müşkül durumda bırakıyorsun.’’CAN DÃœNDAR'A SÄ°TEMMualla EyuboÄŸlu, Ä°kinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye'ye sığınan Yahudi bilim adamlarından Robert Anhegger ile evlenerek gerek Ruhi Su, gerek YaÅŸar Kemal ve gerekse peÅŸini bırakmayan devrin diÄŸer ünlü isimlerinin umutlarını kırar. Ne var ki, Robert Anhegger de en az diÄŸerleri kadar ilgi çekici bir yapıya sahiptir. Oturdukları ev, entelektüel bir mekán olarak dolup taÅŸarken, karı-koca fırsat buldukça Mevlevi tekkelerinde alır soluÄŸu. Mualla Hanım'ın verdiÄŸi bilgiye göre, hiç de yalnız deÄŸillerdir bu teklelerde. Felsefeci Prof. Macit Gökberk, Azra Erhat, Füreya gibi isimler de aynı Mevlevi tekkelerinin müdavimleri arasındadır çünkü. Mualla EyuboÄŸlu Anhegger'in asıl canını sıkan ise gazeteci Can Dündar'ın ‘‘Köy Enstitüleri’’ için hazırladığı belgeselde, bir kez olsun kendisinin kapısını çalma gereÄŸini hissetmemesidir. göstergesidir: ‘‘Benden baÅŸka kadın hoca yoktu ki HasanoÄŸlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde. Bak görüyor musun, HasanoÄŸlan'la ilgili belgesel yapıyorlar da, gelip benimle görüşmüyorlar bile. Ne günlere kaldık.’’Sabahattin EyuboÄŸlu’nun komünistlikle alakası yoktuEski Yunan benim bildiÄŸim bir konu deÄŸildir. O yüzden Cevat Åžakir'i de pek anlayamadım ben. Heyecanlı ve bağıra çağıra konuÅŸan bir adam olarak hatırlarım onu. Robert da benimsememiÅŸti onun görüşlerini. Sabahattin AÄŸabeyim ise Anadolucuydu. 1930'larda, hatta 1940'larda Anadolu kilimini, Anadolu türküsünü ondan öğrendi Ä°stanbul'da oturan aydınlar. Sonra bu Mavi Yolculuklar falan baÅŸladı (...) Ama komünistlikle ilgisi yoktu aÄŸabeyimin. KahrolmuÅŸtu üzüntüden.Orhan Veli ayakta uyuduBir defasında geceyarısı bir karaltı geldi. Yattığım yerin üzerinden iki koluyla duvara dayandı ve... öylece kaldı. TaÅŸ gibi. Ben de orada öylece hiç kıpırdamadan, ses çıkarmadan yatıyorum. O tek odada Cahit Sıtkı Tarancı kalıyor çünkü. Tabii gözümü kırpmadım bütün gece. Karaltı adam gün aÄŸarmadan doÄŸruldu yaslandığı duvardan ve sessizce çekip gitti evden. Sabah aÄŸabeyime sorunca anladım Orhan Veli olduÄŸunu. Çok içerdi ayrı mesele, ama nezakatini de her ÅŸart altında korurdu.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!