Putin'in şifreleri

Güncelleme Tarihi:

Putinin şifreleri
Oluşturulma Tarihi: Nisan 02, 2018 00:52

Rusya’da görev yapan iki Türk gazetecinin Putin’in hayatını yazdığı kitap yayımlandı. Üçlü zirve için yarın Türkiye’ye gelecek olan Rusya Liderinin yaşamı ilginç öykülerle dolu. Cenk Başlamış ve Okay Deprem’in kaleme aldığı ‘Rusya’yı Ayağa Kaldıran Lider’ Türkçe yazılmış ilk Putin kitabı olma özelliği de taşıyor. İki gazeteciyle hem kitabı hem de Türkiye-Rusya ilişkilerini konuştuk.

Haberin Devamı

Putinin şifreleri
- Kitabınızın önsözünde şöyle bir cümle var: “O kadar çok Putin var ki!” Kaç Putin gördünüz?

Cenk Başlamış: 2000-2010 arasında bizzat Moskova’da görev yaptığım için gözlemleme olanağı buldum. Kesinlikle birden fazla Putin var. Değişik olaylarda değişik tepkiler veriyor. Dolayısıyla, Putin eşittir şu kişi demek bence zor. Bu kişiliği için de, ideolojisi için de geçerli. Ama tabii genel bir profilini çıkarmak her şeye rağmen mümkün…

-  “Putin gibi birinin veya onun üstleneceği rolü yerine getirecek kişinin er ya da geç o başkanlık koltuğuna oturacağı, ‘devletin esas sahibi’ mihraklarca çok önceden planlanmaya başlamıştı” diyorsunuz. Rolü neydi, Putin bir KGB operasyonu muydu?

Haberin Devamı

Okay Deprem: O rol, devleti tamamen güvenlikçi politikalar çerçevesinde yönetmek, güvenlik lehine toplumun özgürlük özleminin zapturapt altına alınabileceği bir sistemin temsilcisi olmak. Putin olmaz da başka biri olurdu. Böyle birinin geleceğinin ayak sesleri 90’ların ikinci yarısından itibaren duyuluyordu. Derin devlet kendi temsilcisini epeydir getirmek istiyordu, bu Putin’e nasip oldu diyelim. 

Cenk Başlamış: Putin’in nasıl iktidara geldiğini anlamak için 90’ların Rusya’sına bakmak gerekiyor. Herhalde son 100 yılın en liberal Rusya’sıydı. Ama aynı zamanda çok karmaşık bir dönemdi. Bir imparatorluk dağılmış, yeni bir ülke kuruluyordu. Burada korkunç sorunlar çıktı. Piyasa ekonomisini kurma mücadelesi, toplumsal ve etnik gerginlikler, savaşlar, ekonomik sorunlar… Dolayısıyla Rusya’nın kendisi dağılmanın eşiğine gelmişti. Bütün bu sürece bir dur demek gerekiyordu.

Putinin şifreleri

Okay Deprem - Cenk Başlamış

- Gizli servis niçin Putin’in arkasında bu kadar durdu?

Cenk Başlamış: Bence Putin, Rusya’yı kurtarmak için seçilip, yıllar öncesinden yetiştirilmiş biri değil. Putin, büyük olasılıkla gizli derin devletin adaylarından biriydi. Geçmişine baktığımız zaman şu özellikleri ortaya çıkıyor: Ciddi bir adam, disiplinli, işine sadık, devletin çıkarının her şeyin önünde olduğunu düşünüyor. Görev yaptığı kişilere son derece sadık. Hiçbir görünen hırsının olmaması enteresan bir şekilde işine yarıyor. 

Haberin Devamı

Okay Deprem: Moskova’ya geldiği iki yıl boyunca kurtlar arasında büyük bir rekabet var. Eminim ki teorik olarak KGB’de her açıdan yetkin çok isim var. Bunlar birbirleriyle müthiş bir mücadele içindeler. Öyle bir ortam oluşuyor ki, Yeltsin teklif ettiğinde dahi Putin “Bir düşüneyim” diyor. Ağır geliyor ona, henüz hazır değil. 

Putinin şifreleri

- Çocukluğuna gidersek… Kitaptaki ‘çocuk’, ilkokulda fare avlıyor. Okulda bıçakla yakalanıyor. Başka?

Cenk Başlamış: O zaman lüks ve yoksul semt diye bir ayrım söz konusu değil. Ama St. Petersburg’da çok da iyi olmayan bir semtte yaşıyor. Evinin avlusu ayyaşların, sarhoşların gezdiği, tehlikeli olabilecek insanların bulunduğu bir yer. Bu da ister istemez onu hırçın ve biraz kavgacı yapıyor. Ki o zaman da çok çelimsiz bir çocuk. 

Haberin Devamı

- Sıskaydı diye yazmışsınız...

Cenk Başlamış: Evet, ayrıca sinirli bir tip. O günün koşullarında, o tip mahallelerde nasıl yaşanıyorsa Putin de öyle yaşıyor. Biraz asi ruhlu, kendi ifadesiyle ‘serseri’ bir hayatı var. 

Okay Deprem: Kendisine ‘holigan’ diyor. 

- Özgüveni olan bir çocuk mu?

Cenk Başlamış: Bence sıska, çelimsiz olmasından dolayı özgüveni olan bir çocuk değil. İçine kapanıklığı var. Ne zamanki babası onu spora yönlendiriyor, boks deniyor, çok sevmiyor, judoyla uğraşmaya başlıyor; işte sonra kendine güveni geliyor. 

- Ama dayak yememek için avluya çıkmıyor…

Okay Deprem: Ailesi engelliyor. Babası çok müdahaleci. Hatta bir keresinde 1 Mayıs gününde, ilk defa avlunun dışına çıkıyor. Bir arkadaşıyla uzak bir yere gidiyor. Döğüşte babası onu kemerle dövüyor.  

Haberin Devamı

- Dersleri nasıl?

Cenk Başlamış: Başarılı bir öğrenci değil. Daha çok hayta tipli, ortalama bir öğrenci. 

Putinin şifreleri

- Lise günlerine gidelim. Nasıl o yaşta bir gencin tek hayali KGB’ye girmek olabiliyor?

Cenk Başlamış: Burada karşımıza Putin ile ilgili bizim de aklımıza çok takılan mesele çıkıyor. Putin’in geçmişiyle ilgili ortada hemen hemen hiçbir kaynak yok. Asıl kaynak kendisi. Yeltsin gidiyor, Putin geliyor ve 2000 yılının Mart ayında başkanlık seçimleri yapılacak. Arada üç aylık bir dönem var. Putin ile ilgili ulaşılabilecek kaynaklar birden bire yok oluyor. Ama bir hikâyesinin de yazılması gerekiyor. Ocak 2000’de üç Rus gazeteciyi çağırıyor. Doğumundan başlayarak tüm hayat hikâyesini kendi istediği gibi anlatıyor. Burada Putin doğruyu söylüyor olabilir ama olmayabilir de… KGB geçmişine bir dayanak oluşturmak istiyor olabilir de, olmayabilir de… 16 yaşında KGB’nin kapısını çalıp “Ben ajan olmak istiyorum” dediği doğruysa Sovyetler Birliği’nde o dönem gösterilen bir dizinin etkisinde kalmış olabilir: Kılıç ve Kalkan…  

Haberin Devamı

- 16 yaşında biri KGB’nin kapısını çalıp, “Ben ajan olmak istiyorum” diyor. O kadar kolay mı bu?

Okay Deprem: Dışardan baktığında insanın inanası gelmiyor. Anlattığına göre gidiyor, “Ben ajan olmak istiyorum” diyor, orada bir amcadan bahsediyor, ona “Git hukuk oku, sonra gel” diye fısıldıyor. Bu ‘amca’ kim, bilinmiyor. 

Cenk Başlamış: Ortada bu iddiasını kanıtlayacak bir kaynak yok. Bana halkla ilişkiler çalışması gibi geliyor. Bence hayat hikâyesi yeniden yazılıyor. 

- Sonuç olarak KGB’ye giriyor. Nasıl bir eğitimden geçiyor?

Cenk Başlamış: Standart diyemiyoruz. Özellikle Moskova’da gittiği okullara baktığımızda ortalamanın üzerinde bir performansı olduğu ortaya çıkıyor. Resmi olarak KGB’nin 300 bin çalışanı var. Gittiği okullarda yüzlerce öğrenci var. Buralara gitmeyi hak edecek bir performans bizim bilgimize göre aslında yok. Ama en arka sıralarda da kalmıyor. Daha çok bir ajan nasıl hareket eder, özellikle yabancılardan nasıl ajan devşirir, bu konularda eğitiliyor. 

Putinin şifreleri

- Başarılı bir ajan mı?

Cenk Başlamış: Bizim okuduğumuz kaynaklarda ve kendi anlattığı hayat hikâyesinde Putin’in ajanlık hikâyesinde başarı hanesine yazabileceğimiz hemen hemen hiçbir şey yok. 

Okay Deprem: Putin’e ‘yüzü olmayan adam’ deniyor ya, çok yüzü olması aynı zamanda hiçbir yüzü olmaması anlamına da gelebilir. Bu kişiler makine gibi yetiştiriliyor. 

- KGB’ye girişini, Moskova’ya gelişini detaylı olarak anlatıyorsunuz. İktidarda olduğu süreçte Kursk, Dubrovka ve Beslan faciaları yaşanıyor. Putin’in tüm bunlar olurken enteresan bir tavrı var, ortadan kayboluyor. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Cenk Başlamış: Kamuoyunun önüne 10 gün çıkmadığı oldu. Biraz onun devlete ve vatandaşa bakış açısıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. 

- Nasıl bir bakış açısı?

Cenk Başlamış: Bu konularda vatandaşa bir açıklama yapma ya da hesap verme zorunluluğunda olduğunu düşünmüyor. Kendisinin geçmişi ve karakterine baktığımızda bunlar devletin kendinin halletmesi gereken sorunlar. Denizaltı mı battı, devlet gider, kurtarma çalışmasını yapar. Çocuklar rehin mi alındı, özel tim gider, operasyon yapar. Bunlar devletin halletmesi gereken sorunlar. Vatandaşı burada bir yere koyamıyor. Aslolan devlet. 

Okay Deprem: Bu biraz da eski Sovyet geleneğini anımsattı bana. Hatırlayalım; Barbaros Harekâtı başladığında Stalin ilk radyo konuşmasını 2 hafta sonra yapmıştı. Şöyle bakıyor olaya: Son tahlilde her şeyin başı devletin bekası. Anti teröre, toprak bütünlüğüne ve devletin bekasına o kadar odaklanılmış ki, bu uğurda her türlü bedel ödenebilir. 

-  Peki vatandaş tepki vermiyor mu?

Cenk Başlamış: Vermez mi? Üç olayda da büyük tepkisi var. Kurst’ta devleti yalan söylemekle suçluyorlar. Tiyatro baskınında o rehinelerin çoğunun ölmesinin nedeni aslında kurtarma operasyonunda kullanılan gazın niteliği. Beslan’da kurtarma operasyonunda güvenlik kuvvetlerinin paniğe kapılması sonucu çocuklar ölüyor. Bütün bunlar olurken, Putin ortada yok. 

-  Bir taraftan bunlar yaşanıyor ama zamanla magnetler, tabak ve bardak gibi süs eşyalarında Putin resimleri yer almaya başlıyor. Bir tür Putinizm yaşanıyor…

Okay Deprem: Bu öyle bir marka ve sonrasında ideolojiye dönüştü ki, artık popüler kültürle buluştuğu noktaların çeşidini saymanın imkânı yok. En ufak bir tren istasyonuna gidin Putin’le ilgili aklınıza gelmeyecek bardaklar, çanaklar, magnetler, tişörtler, şapkalar görürsünüz. Düşünün ‘seks ikonu’ bile seçildi. Askeri yönü, doğa ve hayvanlarla ilişkisi, sanata ve spora düşkünlüğü, son tahlilde herkesin kendinden bir şey bulmasını sağladı. 

-  Bir halkla ilişkiler başarısı yani…

Okay Deprem: Tabii ki. Ne kadar politikasına karşı olsa da kişiler buradan yakaladığı özdeşlik köprüsü üzerinden sempati sağlıyor. 

Cenk Başlamış: Putin’in karizması, devletin propagandasıyla yaratılan bir karizma bence. Piyasa da buna tepki veriyor. Bu malın artık alıcısı var çünkü. 

- Putin’i sevmeyenler kimler?

Okay Deprem: Aydınlar…

Cenk Başlamış: Rusya’nın, Sovyetler’in dağılması sonrası yaşadığı bir travma var. Bu erozyon aydın sınıfı da etkiliyor. Biz geçmişte o ünlü edebiyatçıları da bildiğimiz için, Rusya’da bir aydın sınıfı olduğunu  düşünebiliriz. Ama gerçekte böyle değil. Aydın sınıf da çok güçten düştü. Bu manevi zehirlenmeden onlar da payını aldı. Herkes 90’larda para kazanma peşine düşüyor. Eski KGB ajanı da, profesör de… 

- Peki ‘aydınlar’ dediklerimiz neden nefret ediyorlar?

Cenk Başlamış: Rusya’yı yeniden derleyip toparlaması anlamında Putin’in artı hanesine yazılacak çok şey var. Ama demokrasi konusunda çok fazla eksiği var. Burada son dönemde büyük şehirlerde ortaya çıkan orta sınıftan da bahsedebiliriz. 90’larda bir yurt dışına gitmek, ithal güneş gözlüğü almak önemli şeylerdi. Ama o orta sınıf bunları artık kanıksadı. Bunlar da bence Putin’den çok fazla hoşlanmıyor. Tabii benim de Putin’in anti demokratik uygulamalarıyla ilgili bazı eleştirilerim var ama Rusya’yı yönetenlerle ilgili eleştiri yaparken şunu da akılda tutmak lazım. Sonuçta bu insanlar nasıl bir gelenekten geliyor ki? Hayatları boyunca demokrasi koşullarında yaşamamışlar. Putin de başka bir yönetim tarzı bilmiyor ki...

- Bir yanda Putin’den hoşlanmayanlar, bir yanda da onu kitaptaki anlatımla ‘Rus dünyasının beklenen Mesih’i’ görenler var, öyle mi?

Okay Deprem: Bir örnek vereyim: Bir kişinin üzerinde bir tişört, “Dünyayı değiştirin” diye yazıyor. Arkasında Putin resmi var. Sembolik anlam yüklü o kadar örnek verilebilir ki. Son yıllarda katlanıyor. Kırım hadiseleri, Donbas olayları… Her şey şuradan başlıyor: Birincisi tüm sıkıntılarına rağmen süper güçte yaşamaya alışkın bir coğrafya. Bir kişinin gelip, söylemleriyle süper gücü diriltmeye çalışması, hiçbir iddiası kalmamış toplumu bu hale getirmesi ortalama bir insanda en yoksuluna kadar etkili oluyor. Böyle bir gelenekten geliyorlar çünkü. Ben, parçalanmadan sonra Rusya dışında kalan, Rusça konuşulan coğrafyalardaki Putin etkisini daha çok hissettim. Yani Putin, bir Petersburglu için taşıdığı anlamdan çok daha fazlasını Abhazya’daki, Donbas’taki Rus için taşıyor. Çünkü o parçalanmadan sonra kendini ikinci sınıf görmeye başladı. Kendisini o merkeze yakınlaştıracak lider olarak Putin’i görüyorlar. 

- Gene kitaptan bir cümle: “Yeniden büyük bir ülkenin vatandaşları gibi hissetmeye başlayan halkın muhalefete yönelmesi için bir neden kalmadı!” Ülkedeki farklı koşullara rağmen iktidarın ülkenin vatandaşlarına kendini büyük hissettirmesinin altında da bu var, öyle mi?

Cenk Başlamış: Sovyetler Birliği’nin özellikle son döneminde bir çöküş vardı. Bir mağazaya gittiklerinde boş raflarla karşılaşıyorlardı belki ama onların gururunu okşayan bir süper gücün vatandaşı olma duygusunu taşıyorlardı. Dağılmaya kadar vatandaşlar devlete ‘baba’ olarak bakıyorlardı. Sanki babaları onları kulaklarından tutup sokağa attı. Çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, 1990’lar Rusya’sında yaşayan neredeyse herkes devletinden nefret ediyordu. 

- Putin devleti yeniden ‘baba’ mı yaptı?

Cenk Başlamış: Evet; hem görece olarak ekonomik gelişmeler sağlandı hem de kendilerini yeniden büyük bir devletin vatandaşı gibi hissetmeye başladılar. Yeltsin döneminde küçümsenen, ciddiye alınmayan ülkeden yeniden belki sevilen değil ama ağzından çıkacak laf önemsenen bir ülke haline geldi. 

1 MART TEZKERESİNİN REDDİ RUSYA İÇİN ÖNEMLİYDİ

- Rus savaş uçağının Türk jetlerince düşürülmesi ilişkileri bozdu. Sonra düzeldi ama kitapta “Rusların öfkesi geçmiş, Putin Türkiye’yi yeterince cezalandırdıklarına mı karar vermişti: Hayır…” diyorsunuz. Size böyle düşündürten nedir?

Cenk Başlamış: Rus karakterinde kendisine herhangi bir şekilde zarar veren kişiye misliyle karşılık verme gibi bir gelenek var. Bunu kafalarının bir köşesinde tuttuklarını düşünüyorum. Ama o uçak olayından sonra olan gelişmeler, Putin’in kızgınlığını bastırmasını gerektirecek hal aldığı için kendilerine göre cezalandırma siyasetini kısmen terk ettiler. 

Okay Deprem: Şahsen yaşadığım bir olay anlatmak istiyorum. 24 Kasım’ın hemen ertesinde Rusya’ya giriş yaptım. Nispeten taşra sayılabilecek bir yere gittim. Sanki uçağı ben düşürmüşüm gibi karşıladılar. Gümrükte; “Anlat bakalım, neden bu olay oldu, uçak hadisesine neden sessiz kaldılar, sence siyasetçilerin rolü neydi” gibi sorular sordular.  

- Şu anda ilişkileri nasıl görüyorsunuz?

Cenk Başlamış: Türk-Rus ilişkilerini ‘zoraki bir nikâh’ olarak görüyorum. Ortada objektif bir durum var. Rusya da Türkiye de bu bölgede liderliğe oynuyor. Birinin güçlenmesi, otomatikman diğerinin zayıflaması anlamına geliyor. Fakat bir taraftan da değişen koşullar, iki ülkenin farklı konularda işbirliği yapmasını zorunlu hale getiriyor. Bugün Suriye, Akkuyu, Türk Akımı, çeşitli yatırımlar gibi ortak paydaları var. İki ülkenin çıkarı birlikte hareket etmeyi gerektiriyor. 

- 1 Mart tezkeresinin reddinin Ruslar’da bıraktığı olumlu etkiden de söz ediyorsunuz, anlatır mısınız?

Cenk Başlamış: Moskova’da başından itibaren Türkiye’ye yönelik şöyle bir bakış vardı: Türkiye, NATO’nun ileri karakoludur. Batı’nın jandarmasıdır. Batı emreder, Türkiye yapar… Fakat Rusya, 1 Mart’ta böyle olmadığı, bu konuyu kendi lehine kullanılabileceği, iki ülkenin ilişkilerinin geliştirilebileceği ve bu ilişkilerin ABD’ye karşı koz olarak kullanılabileceğini keşfetti. Türkiye politikasında taktik bir değişikliğe gitti. 2003 yılında Putin’in Türkiye ziyareti bütün Rus-Türk ilişkileri tarihinde lider düzeyindeki ilk resmi ziyaret. Bunu sağlayan da 1 Mart tezkeresinin reddi. 

- Türkiye’ye S400 satmanın Rusya için önemi nedir?

Cenk Başlamış: Bunun birçok anlamı var. En önemlisi Güney Kıbrıs’a verilen ama bir türlü kullanılamayan, Yunanistan’ın bir şekilde ortadan kaldırdığı S300’leri hesaba katmazsak ilk kez bir NATO ülkesine bu silah satılmış olacak. Siyasi bir önemi var. Ayrıca silah pazarı Rusya’nın iddialı olmaya çalıştığı bir alan. 

SOĞUK SAVAŞ HİÇ BİTMEDİ

- 28 ülkeden sınır dışı edilen Rus diplomat sayısı 160’ı geçti. Rusya, ABD’nin ST. Petersburg’daki konsolosluğunu kapatmak üzere... Bu kriz nereye kadar varır?

Cenk Başlamış: Sovyetler’in dağılmasının ardından, soğuk savaş geride kaldı deniyor ya, ben buna katılmıyorum. Soğuk savaş aslında hiç bitmedi. 90’larda Rusya’yı yönetenlerin ruh hali şöyleydi: “Sovyet imparatorluğu dağıldı, Batı ile aramızda ideolojik bir çekişme kalmadı. Dolayısıyla onlarla kucaklaşma dönemi.” Ama bence Batı hiçbir zaman böyle düşünmedi. Rusya’nın bağımsızlığını kazanmasının ardından yeniden ayakları üzerinde doğrulmasını engellemek için gülen yüzlerinin ardından politikalarına her zaman devam ettiler. Batı’nın Rusya’ya karşı -kısmen de Türkiye’ye karşı- yapmaya çalıştığı şu: Dünya siyasetinde söz söyleyecek güce ulaşmasını engellemeye çalışıyorlar. Rusya daha önemli, çünkü elinde nükleer silah var. Rusya’nın Suriye’de olmasının nedenlerinden en önemlisi bence Batı’nın kendisini ablukaya almasına karşın savunma duvarını mümkün olduğunca önde kurmak. Çünkü Ruslar başından itibaren şöyle düşünüyor: Suriye, İran, sonra da sıra benim kapıma gelecek. 

ÜÇLÜ ZİRVENİN ÖNEMİ ARTTI

Putin yarın Türkiye’ye geliyor, ne konuşulacak?

Cenk Başlamış: Çok önemli bir ziyaret. Öncelikle, iki ülke arasındaki temasların en üst düzeyde sürmesi açısından önemli. İkincisi Akkuyu meselesindeki sorunların çözülmesi gerekiyor. Yani, santral için lisans çıkması ve hisselerin yüzde 49’una sahip olacak Türk ortakların belirlenmesi ve yatırım yapılması. Bu konu şimdilik bir türlü çözülemiyor. Geçenlerde üst düzey bir Rus yetkili, bu konunun 2019’a kaldığını söyledi. İki lider Akkuyu'nun uzun süredir beklenen resmi temel atma törenini de yapacak. Erdoğan’la Putin, Türk Akımı’ndaki son durumu da konuşacaktır. Ayrıca, Türk, Rus ve İran liderlerinin katılacağı üçlü bir zirve var. ABD Başkanı Trump’ın “Çekileceğiz” açıklaması ve devreye Fransa’nın girmesinden sonra Suriye meselesinin ele alınacağı üçlü zirvenin önemi iyice arttı. Dolayısıyla önümüzdeki bir kaç günde uluslararası kamuoyunun gözü Türkiye’de olacak.

- ABD Suriye’den çıktı, çıkıyor... Fransa Menbiç hayalinde... Tüm bunların Rusya’yı ilgilendiren yanı nedir?

Cenk Başlamış: Başından beri Rusya’yla Amerika arasında bir çeşit anlaşma olduğunu, en azından Rusya’nın Batı dünyasıyla arasını düzeltebilmek için Suriye’yi bir araç olarak kullanmaya çalıştığını, Batı’nın yardımına koşan, IŞİD’le mücadele eden ülke rolüne soyunduğunu, bunun amacının da o dönemki diplomatik izolasyonu kırmak, ekonomik yaptırımları kaldırmak, Rusya-Amerika sanki eşit ülkelermiş gibi uluslararası medyaya fotoğraf vermek olduğunu düşünüyorum. Buradan Amerika faktörü çıkar, yerini Fransa alırsa bence bir şey değişmez. Rusya’nın Suriye’yi ilanihaye şimdiki gibi elinde tutmak gibi bir amacı olduğunu düşünmüyorum. Buna gücü de yetmeyecektir. Rusya’dan bahsederken her zaman ‘ekonomik kriz içindeki Rusya’ ibaresini de eklemek gerekir diye düşünüyorum. Rusya hiçbir alanda Amerika’yla âşık atabilecek güce ve olanağa sahip değil. O gücünün farkında ama daha fazlaymış gibi imaj yaratmaya çalışıyor. 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!