Popvirüs...‘Sanatçı’ olmak

Güncelleme Tarihi:

Popvirüs...‘Sanatçı’ olmak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 1997 00:00

Lale Barçın İMER
Haberin Devamı

Biz Türkler ‘‘sanatçı'' kelimesini pek severiz... Sanat'a kıyısından köşesinden azıcık yakın bulduğumuz her icracıya hemen ‘‘sanatçı'' ünvanını layık görürüz. Peki, sözlükte ‘‘sanatçı''nın açıklaması nedir? Örneğin, Türk Dil Kurumu'nun 1996 basımı sözlüğü şöyle der:

1. Güzel sanatların herhangi bir dalında yaratıcılığı olan, eser veren kimse (sanatkar) 2. Sinema, tiyatro, müzik gibi sanat eserlerini oynayan, yorumlayan, uygulayan kimse.

Geçenlerde bir röportaj için Marşandiz stüdyolarındaydım ve karşımdaki ‘‘sanatçı''yla, ‘‘filanca bey''in odasında görüşüyorduk, çünkü filanca bey o sırada binada değildi. Ara ara bir erkek özür dileme gereği duymadan içeri giriyor, filanca beyin masasına oturuyor, çeşitli telefon görüşmeleri yapıyordu...

Adam öylesine rahattı ki acaba bu oda ona mı ait diye de geçiyordu içimden... Eğer öyleyse ayıp ediyoruz diye düşünüyordum... Derken gençten bir hanım (fazla göze çarpan biri de değil) daldı içeriye ve filanca beyin ‘‘makamına'' oturuverdi. Bir anda odada iki kişi daha belirdi ve bir muhabbet başladı ki tam ‘‘geyik'' dedikleri türden...

Oysa biz, o sırada Gershwin, Ella Fitzgerald, etnik caz, Avrupa Parlamentosu gibi konularda söyleşiyorduk karşımdakiyle... Genç bayan bir ara ‘‘Sizi de rahatsız ettik'' diyordu demesine de yine de eksik kalmıyordu o yüksek volümlü geyik muhabettinden. O an basiretim bağlandığından olmalı ben bu duruma müdahele etmiyordum... Az sonra da odadaki davetsizlere ‘‘Biz kalkıyoruz siz rahatınıza bakın'' deyip odayı terkediyordum. Ve tam çıkarken de o kadını tanıyordum: ‘‘Sanatçı'' Sibel Can'dı... Sakallı, oda kendisine aitmiş gibi ortalıkta dolaşan bey de ‘‘sanatçı''ydı... Adı da Selçuk Tekay'dı... Benimle birlikte olan ve o insanları tenkit etmeyecek kadar terbiyeli olan bayana gelince, o da ‘‘sanatçı'' ama Türk Dil Kurumu sözlüğünde tarif edilen türden... Adı mı? Yıldız İbrahimova...

Raflardaki hazine

Geçtiğimiz hafta Unkapanı'na uğradığımda yine depolara bir göz atmadan edemedim. Raflarda göz gezdirirken de ilginç albümler farkettim. Her gün piyasaya dökülen onca sıradan ismin arasında bana göz kırpıryorlardı. Mesala Safiye Ayla, mesela Müzeyyen Senar, mesala Hamiyet Yüceses gibi Türk müzik tarihinin dev seslerinin en büyük hitlerini biradada toplayan CD'ler... Genç nesilin keşifine açık, teknolojinin büyük nimeti olan CD'ler ne büyük bir hazineydi. Müziği yakından izleyenlerin, müzik tarihine ilgi duyanların bu yapıtları mutlaka arşivlerine katmalarında yarar var. Fırsat yaratın ve o raflarda siz de turlayın. Kimbilir daha neler keşfedersiniz...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!