Polisleri, Başbakan Yılmaz mı yakalayacak?

Güncelleme Tarihi:

Polisleri, Başbakan Yılmaz mı yakalayacak
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 1997 00:00

Haberin Devamı

Afyon'da dün, devlet değil ama biz gazeteciler ‘‘teyakkuz'' halindeydik... İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu önceki akşam, ‘‘Polisleri yoğun şekilde arıyoruz. Başbakan Mesut Yılmaz'dan talimat aldım. Emniyet Genel Müdürü Kemal Çelik'i çağırdım, sanık polislerin dosyaları üzerinde çalışıyoruz'' demişti. 12 saat içinde mi açıkta bulunan polisler yakalanıp Afyon'a sevk edilecekti?

Halbuki, Afyon Ceza Mahkemesi, beş polis hakkında 28 Mayıs 1997'de tutuklama kararı vermişti.

O günden beri, mahkemenin yazdığı yazılara yanıt bile verilmemişti... Nitekim dünkü duruşmada, bu apaçık ortaya çıktı. Tutuklama lafları gerçekleştirilememişti.

Dün 24 Temmuz ‘‘Gazeteciler Günü''ydü...

Afyon Anıtpark Anıtı önünde kalabalık bir gazeteci grubu olarak Göktepe'nin katillerinin hâlâ duruşmaya getirilmemesini kınadık. Üzerinde ‘‘Metin Göktepe'' yazılı sembolik kalemi anıta bıraktık. Ellerimizde, bugüne kadar katledilen Çetin Emeç'ten Uğur Mumcu'ya, Musa Anter'den Metin Göktepe'ye kadar onlarca şehidimizin fotoğrafları vardı.

Daha sonra Adliye'ye yürüdük. Yine polis barikatı vardı, yine yargılamanın peşini bırakmayan gruplar vardı. Yine ‘‘Metinler burada, katiller nerede?'' ‘‘Göstermelik af değil, basına özgürlük istiyoruz'' sloganları atılıyordu.

En az 110 avukat ve gazetecinin doluştuğu 70-80 metrekarelik duruşma salonu sauna gibiydi. Duruşma salonuna giremeyen gazetecilerin dışarıdaki tartışmaları ve atılan sloganlar, salonda yankılanıyordu.

Duruşma aslında gergin başladı. Polislerin avukatları, yargıçtan dışarıdaki sloganların susturmasını talep edince tartışma çıktı. Göktepe'nin avukatlarının, ‘‘Mahkeme Başkanı dışardaki olaylara nasıl müdahale edebilir?'' yolundaki itirazına, izinli olan Ağır Ceza Başkanı Kamil Şerif'in yerine oturumu yöneten Nilgün Uçar da katıldı. Uçar'ın yanıtı, ‘‘Ben sadece duruşma salonunu yönetmekle görevliyim'' oldu.

Adım adım ilerleyen yargılamada üçüncü duruşmada tutuklanan 5 polisten dünkü beşinci duruşmada dört polis daha tutuklanıyordu. Yargıç, Fedai Korkmaz, Metin Kuşat, Burhan Koç ve Murat Polat ile ilgili tutuklama kararında suçlamanın seyrini değiştirecek bir kararı tutanaklara geçirdi. Yargıç, iddianamede faili belli olmayacak şekilde adam öldürmekten yargılanan sanık polislerin, bu kez TCK'nın 448. maddesine göre ‘‘kastı aşan biçimde adam öldürmek''ten savunmalarının alınmasını kararlaştırdı. Mahkemeye göre, Göktepe'nin öldürülmesi toplumda infial yaratmıştı.

Bu durumda dava, kasten adam öldürmeye doğru yol alıyordu.

İlginç olan, mahkemenin daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü'ne sorduğu polislerin, yakalanıp tutuklanmaları için doğrudan İçişleri Bakanlığı'na tezkere göndermesiydi.

Ortaya şu çıktı: Emniyet'in içinde yargı kararını bile dinlemeyen gizli bir gücün varlığının mevcudiyeti... Bu siyasi bir güç olabilir mi?.. Adaletin eli uzundu ama emniyet kolunu kesiyordu.

Yılmaz Hükümeti'nin, siyasi iradesini göstermesi gerekiyor bu durumda.

Mustafa Kemal Atatürk, bir gün çalışma arkadaşlarını toplamış. İçişleri Bakanı dönemin ünlü ismi Şükrü Kaya... Cumhuriyet Hükümeti, ‘‘şekavet olayları'' ile uğraşıyor. Mustafa Kemal, Doğu'daki olaylara katılan bazı isimlerin yakalanıp yakalanmadığını sorar.

Kaya, henüz yakalayamadıklarını söyler.

Mustafa Kemal'in yanıtı şöyle olur:

‘‘Ben mi gidip yakalayayım?''

Evet, polisleri Mesut Yılmaz mı bulacak?

Yargı görevini yapıyor, şimdi görev yürütmede.

21 Ağustos'taki bu duruşmada gıyabi tutuklu 9 polisi kelepçeli gördüğünde toplum vicdanı rahatlayacak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!