Özür dilerim

Güncelleme Tarihi:

Özür dilerim
Oluşturulma Tarihi: Haziran 23, 1999 00:00

Haberin Devamı

Kamuoyunun gündemine bomba gibi düşen Fethullah Gülen, hakkındaki iddialarla ilgili ilginç bir savunma hazırlayarak, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Başbakan Bülent Ecevit'e gönderdi. Acele Posta Servisi (APS) ile gönderilen bu savunmada, Gülen'in kendisine yönelttiği soru ve yanıtlar özetle şöyle:

Atatürk'e dáhî dediğiniz gibi, Hitler ve Napolyon için de dáhî sıfatı kullanıyorsunuz. Atatürk'le diğerlerini aynı kefeyi mi koyuyorsunuz?

Zekánın fonksiyonları olduğu gibi, dehánın da fonksiyonları da vardır. Dehánın cinnet halleri olur. Hitler ve Mussolini veya Napolyon bu ikinci gruba girebilir. Atatürk ise bir ülkeyi Hitler ve Mussolini gibi, Napolyon gibi yıkıma götürmek yerine, bir cumhuriyet kurmuş ve arkasında bir enkaz değil, bir ülke, bir sistem bırakmıştır. Bunlara dáhî demek, hepsini aynı kategoriye koymak manásına gelmez. Ayrıca Hitler hakkında bunu biraz da sempatizanlarının kabulü olarak, Napolyon'u da tarihî telakkiler içinde dahîler içinde saydım. Kendi taraftarlarının telakkilerine göre söylüyorum onu. Mustafa Kemal güçlü bir hatip. Atatürk'le ilgilim münasebetsiz bir kelime kullanıldıysa şayet, zannediyorum, ben oradaki konjonktür ona göre yapılmış bir hatadır. Ben millete karşı yapılmış böyle bir hatadan dolayı da, bütün milletten özür diliyorum.

Yandaşlarınıza Adliye ve Mülkiye'yi hedef göstererek, devleti ele geçirmeye dönük gizli bir örgütlenme içinde olduğunuz izlenimini veriyorsunuz...

Sözde devlet içinde örgütlendiğim iddiasına dayanak yapılan ve bilhassa bazı kısımları verilen konuşmalar, hatırladığım kadarıyla, ziyaretime gelen ve düşüncelerime saygı duyan bazı kişilerin, bilhassa Adalet Bakanlığı'nda yapılan bir örgütlenmeyi veya bazı çete, baskıcı grupları gündeme getirmeleri üzerine verilen cevaplardan ibarettir. Bu örgütlenme, onu yapan adalet bakanlarından biri tarafından, hem de parti kongresinde itiraf edilmiştir. Dert yanan bu mağdur insanlara mafya-çete veya ideolojik yapılanmalar karşısında meslekten bizar olmuşlara dini milli hisleriyle onları rahatsız etmemelerini söyledim.

3-5 SENEDİR CÜPPE GİYMİYORUM

Bazı şeyleri belirlemek lazım. Yanıma gelen insanlar oluyor. Cahil insanlar oluyor. Gelen insanlar bazen orada namaz da kılıyor oturuyordu. Bantta da görüldüğü gibi namazdan sonra cübbemle beraber oturuyorum, onu da üç-beş senedir giymiyorum zaten.

Bazı istihbarat raporlarında sizinle ilgili olarak ‘‘Ak Şeriat’’ yorumu yapılıyor...

‘‘Ak Şeriat’’ diye bir şeyden bahsettiğimi hatırlamıyorum. Kaldı ki, böyle bir tabir İslám tarihinde de kullanılmamıştır. Eğer burada yine suç unsuru olarak ortaya Şeriat sürülüyorsa, şimdiye kadar Şeriat'ın ne demek olduğunu defalarca ifade ettim. İslám bir dindir. Şeriat, bu dinin sosyolojik ve ilmî tarifidir.

‘‘Ben her tarafı fethetmeğe çalışıyorum’’ sözleriyle ne demek istiyorsunuz?

Benim bu sözümü bazıları yanlış anlayarak, dünyayı sanki ordularla fethetmek istiyormuşum gibi bir yoruma gidiyor ve buradan hareketle benim deli olduğumu söyleyebiliyorlar. Bu tür anlayış ve yorumları ancak tebessümle karşılarım. Evet ben bir şeyin delisiyim: Herkes imanın tadını tatsın, gerçek imanın ruhta nasıl bir cennet meydana getirdiğini görsün. Herkes Allah'ı tanısın, ruhuna yok olmanın azabını tattırmasın ve ahirete inansın. Bu şekilde, ruhta meydana gelen cennet, cennet Türkiyemize ve mümkün olursa dünyaya da taşınsın.

CANLARI CEHENNEME, DEMEDİM

DSP, CHP ve SHP hakkında, ‘‘Canları cehenneme’’ diyorsunuz!

Hayatımda hiç beddua etmedim. En bunaldığım anlarda, ‘‘Rabbim, takatim yoktur, sana havale ediyorum’’ demişimdir. Bu da ülke, millet ve din düşmanlığı yapanlar hakkında söylediğim bir sözdür. Kaldı ki, DSP, CHP ve SHP’yi din düşmanı göstermek dini bilmemek demektir. Dini partilere bağlama, dine saygısızlık ve bazı partilere haksızlıktır. Bana atfedilen o ‘‘Canları cehenneme’’ sözünü kullanmadım. Aksine, ‘‘Bazılarının böyle diyebileceğini, katiyen denmemesi gerektiğini’’söylediğim halde, sözümün sadece o kısmı alınarak tahrif edilmiş.

Demirel bu millet için bir lütuftur

Cumhurbaşkanı, kasetteki açıklamalarınız için ‘‘Bu sözler, bir din adamının ağzından çıkmamalı’’ diyor.

Sayın Cumhurbaşkanımız’ın farklı anlayışı, farklı yorumları olabilir. Ama ben her zaman ona saygı duymuş ve kendisini daima bu millet için bir lütuf olarak görmüşümdür. Bunu da defalarca açık ve kapalı ifade ettim. Kendisi, bu fakiri yıllardan beri tanır. Fikirlerimle tanır, yaptıklarımla tanır. O bahis mevzuu ifadeleri, kasetlerde başı, sonu kesilmiş, neden, niçin söylendiği belirtilmemiş sözleri dinledikten sonra ve bir de mevcut kampanyanın çevredeki tesiri karşısında söylemiş olabilir. İlave etmek isterim ki, sayın Cumhurbaşkanımız’ın zeká ve konuşmasıyla ilgili söylediğim sözler de aynı mealdedir ve ona bir başka münasebetle ‘‘söz sultanı’’ dememle asla zıt değildir.

Asker tahrik edildi

Orduya da karşı olduğunuz ve onu da ele geçirmeğe çalıştığınız ve ordunun size bütünüyle muhalif olduğu iddia edildi. Bu konularda neler diyeceksiniz?

Şu da bir gerçektir ki, ordu, zaman zaman tahrik edilmektedir. 27 Mayıs'ta bu tahrik olmuştur ve bu ihtiláli yapanlar içinde, ‘‘Biz Akis gibi dergileri okuya okuya ihtilál yaptık’’ itirafında bulunanlar çıkmıştır. Aynı şey, 12 Mart'tan sonra da yaşanmıştır. 9 Mart'ta tasarlanan bir ihtilál için ordu içinde cuntalar oluşturulmuştur. Ordumuzu bu milletin varlık ve bekasının her zaman en birinci şartı saymış, benim gibi bir insan için, bu tür müessif hadiselerden daha kahredici bir şey olamaz. Ordu, bu milletin dinine, inancına, aslî değerlerine karşı gibi gösterilmek istenmektedir. Bu tür çalışmalara karşı zaman zaman düşüncelerimi ifade etmişimdir. Bu müessesenin dinin karşısında olmadığını göstermek ona karşı saygısızlıksa ne diyeceğimi bilemiyorum.

KEMAL YAVUZ İSPAT ETSİN

Emekli Orgeneral Kemal Yavuz, size hem KGB'nin, hem de ABD'nin desteği olduğunu söylüyor. Bu konuda ne dersiniz?

Bu türden asılsız ve mesnetsiz suçlamalara daha önceden cevaplar verdim. Hattá bunlar kitap haline getirildi ve ‘‘İftiranın Değişmeyen Mantığı’’ adı altında yayınlandı. Eğer bu konuda iddialarını ispat edecek en küçük bir delil varsa, göstersin. Yoksa, ordumuza hizmet etmiş bir generalimiz de diğerleri gibi ben istemesem de, müfterî durumuna düşmüş olur.

ÖZ BE ÖZ TÜRK'ÜM

Emekli Orgeneral Kemal Yavuz, Kürt bir aileden geldiğinizi söyledi.

Garip tecellilere bakın ki, çokları beni aşırı Türk milliyetçisi, Turancı olmakla suçlarken, şimdi de bazıları kalkmış, Kürt bir aileden geldiğimi öne sürüyor. Bir Kürt aileden gelmiş olsaydım, bu suç mu olacaktı? Böyle bir meselenin gündeme getirilmesini bile çok tuhaf karşıladığımı belirtmek isterim. Fakat, sadece soruya cevap olarak diyorum ki, öz be öz Türk bir aileden geliyorum. Fakat, dedelerim içinde Kurt İsmail Paşa var. Çokları bunu, zannediyorum kasden Kürt İsmail Paşa olarak anıyor ve benim Kürt olduğumu söylüyorlar.

İdamımı istemeleri beni memnun eder

Hoşgörü sürecinin bombardıman edildiğini söylüyorsunuz

Başlamış hoşgörü sürecinin bombardıman edilmesinden dolayı, fevkalede rahatsız oldum, tansiyonum yükseldi. Bir can borçluyum hudaya, Erzurumlu Sumanni'nin dediği gibi, vermek için can kurbana gelirsin. Yalnız o cana karışamadığım için o canı al diyemiyorum, rabbime karşı saygısızlık olur. Beni o gibi şeylerle tehdit ediyorlar. Ölümle idamla tehdit ediyorlar. Yok başka şeylerle tehdit ediyorlar. Bana çok sevineceğim şeyleri lütfediyorlar, çok memnun olurum ama, dostlarımın kaybedilmesine tahammülümün olmadığını ifade etmeliyim.

Devlet isterse okullarI veririm

İmam-hatiplerin kapatılmasına neden karşı çıkmadınız?

Ortada verilmiş bir karar vardı. Ülkede benim için en önemli olan istikrardır, kargaşanın olmamasıdır. Devletin ve ülkenin bekasıdır. Bu hedefe pek çok şey feda edilebilir. Aynı çerçeve içinde, benimle alákalandırılan okulları da, isterlerse devlete teslim etmeleri konusunda, okulların sahibi şirket yetkililerine tavsiyede bulunabileceğimi açık olarak ifade ettim. Aynı şeyi bugün de söylüyorum. Yapılan bütün çalışmalar devlet ve millet adınadır. Devlete karşı değildir. Devlet bunlarda, yararlı gördüğü her türlü tasarrufu yapabilir ve yapmaktadır da. İkinci olarak, imam-hatip liselerinin kapatılması söz konusu değildi. Alınan 8 yıllık temel eğitim kararına göre, orta kısımları kapanmış oldu. Ayrıca, imam-hatipler, din eğitiminin tek mercileri gibi görülüyordu. Din ve inanç noktasında böyle bir ayırım yanlıştı. Bu bakımdan, böyle bir ayırımın da yanlışlığını göstermek istedim.

‘‘Anayasa'nın 24. maddesi, bu adamlara kelleyi ver demek gibi bir şeydir’’ diyorsunuz. Neden?

Getirilmek istenen 8. maddenin dindarları sık boğaz edeceği açıktı. Çünkü kanun net değildi, yoruma açıktı. 163. madde kabul edilirken, bir milletvekili, ‘‘Arkadaşlar, bir insan Fatiha'yı okursa bu kanuna göre cezalandırılabilir’’ demişti. Hazırlanan terör kanununun 8. maddesi, bazılarınca böyle yorumlanıyordu.

Cepheler yaratılıyor

Peki ‘‘Bizim cephe’’ ve ‘‘karşı cephe’’ diye hangi cephelerden söz ediyordunuz..

Bunlar, benim kullandığım değil, başkalarının kullanıp, benim de konuşmalarıma giren sevimsiz tabirlerdir. Türkiye'de bir hayli cephe icat edildi. Bu cephelerin hepsinin mümeyyiz vasfı, dindarı ve namusluyu iflah etmeme. Bütün bunların karşısında da ülkesini ve ülküsü áşıkáne seven hakiki vatan evládları vardır.

‘‘Doğum sancısı’’ örneklemesi ile neyi kastediyorsunuz?

‘‘Doğum sancısından’’ kasdım, hülyalarıyla yaşadığım dünyadaki saygın yeriyle böyle büyük bir Türkiyedir.

‘‘Kuvvet dengesinin olmadığı yerde tekniğe başvurma’’ gibi ifadeleriniz, belli bir hedef doğrultusunda bir plan dahilinde yol aldığınız izlenimini uyardırmıyor mu?

Hep arz etmeğe çalıştığım bir gerçek var. Bir defa ben, dünyevî, siyasî hiçbir emel peşinde olmadım ve değilim. Ben, bu milletin değerlerini müdafaa ediyorum. Bu değerlere sahip çıkmakla Türkiye'nin geleceğe yürüyebileceğine inanıyorum. Bunun önündeki engellerin de güçlü olduğunu gördüğümden ve müdafaa ettiğim değerlerin hiçbir zaman kuvvet yoluyla kabul ettirilmesinin mümkün olmadığına, kuvvetin ancak nifak ve iki yüzlülük doğuracağına inandığımdan, her şeyin akla, mantığa, hür düşünceye, benimsetilmesine vabeste olduğunu düşünüyorum.

Öcalan’la görüştüğüm iftira

Abdullah Öcalan'la el altından görüştüğünüz ve ona mesaj ilettiğiniz iddia ediliyor?

Kat'iyyen... Terörü en çok lánetliyenlerden biriyim. Benim Abdullah Öcalan'la görüştüğüm veya ona mesaj verdiğim gibi bir iftira atılacağına, bazı sözlerim çarpıtılarak bu manáya çekileceğine, Öcalan'ın Türkiye'de kimlerle görüştüğü ciddî, objektif ve iyi niyetli olarak araştırılsın, PKK terörünün iç bağlantıları ortaya konsun. İnanıyorum ki, bunlar da bir gün ortaya çıkacak ve o gün bazılarının yüzleri fena kızaracaktır.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!