Osmanlı modeli

Güncelleme Tarihi:

Osmanlı modeli
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 2002 00:00

Kimi ecnebi muhit ile Türkiye'nin kimi liberal eğilimli zevatı, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet ve toplumsal yapısını yanlış yorumlayarak, aslında belki de bu yanlışlığı zorlayarak, ılımlı İslám'ın örneği olarak öteki Müslüman ülkelere örnek gösteriyorlar. Benim gibi kimileri de Türkiye'yi örnek olmaya zorlamanın onun laik yapısına zarar vereceğini, çünkü laik Türkiye Cumhuriyeti'nin İslámî yapısı olmadığı için Ilımlı İslám için örnek olamayacağını ileri sürüyorlar.*Bu projeye dinci kesimden ciddi bir tepki geliyor: Türkiye, müminlerin inançlarını kamusal alanda özgürce yaşamalarınına izin vermediği için, bu bağlamda örnek olamayacağını ileri sürüyorlar. Birer zamane medresesi olan İmam Hatip Okulları ve öğrencileri konusunda izlenen politikanın yanlışlığını kanıtlamak için yedi dereden su getiriyorlar. Bu okulların varlığı gerçekte devrim yasalarından olan Eğitimin Birliği Yasası'na aykırı. Öte yandan, İslámda kadınlar imam olamadıklarına göre, bu okullara kız öğrenci alınması Cumhuriyet'e karşı bir komplo değil mi?*Bunlar şaşırtmıyor beni. Beni şaşırtan, Cumhuriyet'in Osmanlı devlet yapısı modelini terk etmesini eleştirmeleri. O model Sevr Antlaşması'yla, Osmanlı topraklarının düşman tarafından işgal edilmesiyle resmen yıkıldı. Bunu düşünemeyen, adı ve yazdığı gazetesinin adı gerekmez biri şöyle yazıyor örneğin: 'Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Biz bu halimizle bütün dünyaya yine de modeliz. Asırlardır 15'ten fazla etnik grubu, üç din ve 15 kadar mezhebi barış içinde yaşatan bu gönlü zengin, hoşgörü ve yönetim becerisi ile dolu insanların, halkla bağlarını kopartıp ideolojik bağnazlığa sapınca nasıl sürekli halkıyla kavga eden, sürekli bölünme, parçalanma, yıkılma sendromu yaşayan bir toplum haline dönüştüğünü göstermesi ve ibret alınması açısından dikkate değer bir model.'Adı verilmeyen örnek düzen Osmanlı düzeni. Bu düzenden sapan Türkiye Cumhuriyeti ve sapmanın nedeni de Kemalizm ideolojisi.Bu insanların tarihi anlama ve yorumlama konusunda gösterdikleri ters inadı anlamakta güçlük çekiyorum. Osmanlı düzeni 15'ten fazla etnik grubu, üç din ve 15 kadar mezhebi gerçekten barış içinde yaşatabildi mi? Yaşatamadığı için yıkıldığını tarih yazıyor.İkinci soru ise şu: 14 etnik grubu ve iki dini (Hıristiyan ve Musevî) bir yana bırakalım; Müslüman Araplar Osmanlı'yı neden terk etti? Terk etti ne demek, Osmanlı'ya ihanet edip Hıristiyanlarla işbirliği yaparak onu sırtından bıçakladı mı?*Osmanlı modelini seçmek geleceği geçmişte aramak anlamına gelmiyor mu? Değerli dostum şair ve düşünür Adonis, 'Dua ve Kılıç' ('La Prière et l'Epée') adlı kitabında gelenek ve model konusunda kafa patlatır. Ona göre İslam kendini bir 'son' olarak, Arap'ın dünya vizyonunun sona erişi olarak, ve genel olarak insan varlığının özüne ilişkin son gerçekliğin, hayatın ve evrenin zilyeti (sahibi olsun olmasın bir şeyi kullanma hakkına sahip olan) olarak sunuyor. Bu nedenle, çağdaşlaşma karşıtı Arap'ın zamansal yönü 'şimdi'den geleceğe doğru değil tam tersine 'şimdi'den geçmişe doğru. Böylece kendini geçmişe hapsetmiş oluyorlar. Modern dünya karşısında bocalayan Arap sürekli olarak geçmişe dönmekte; bunun sonucu olarak da geçmiş geleceğe dönüşmekte ve onun yerini almakta. Tıpkı bizim tutucu karşı-cumhuriyetçilerin başına geldiği gibi!*'Osmanlı modeli' bir metafor mu? Metafor olarak da yanlış. Çünkü, sadece Osmanlı İmparatorluğu değil bütün çok uluslu, çok dilli, çok dinli imparatorlukluklarda modern anlamda bir eşitlikten değil, ancak egemenin hoşgörüsünden bahsedilebilir. Hoşgörü olsa olsa etik bir erdemdir. Ama ne hak ve adalet düzenin ne de eşitlik ve hukukun yerini tutabilir.Hiçbir onurlu ulus, başarısızlık yüzünden yıkılmış bir yabancı devletin yapısını kendisine örnek almak istemez.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!