Osmanlı haritası

Güncelleme Tarihi:

Osmanlı haritası
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 04, 1998 00:00

Haberin Devamı

Atlas dergisi, temmuz sayısında Osmanlı alemine açılıyor ve hazine değerinde bir harita veriyor. İllüstrasyonlu büyük boy Osmanlı haritası, önümüzdeki yıl kuruluşunun 700. yılı kutlanacak olan Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihsel serüvenini ve bilinmeyen yönlerini öne çıkarıyor. Türkiye'de ilk kez yapılan haritanın ön yüzünde Osmanlı ordusunun sefere çıkışı ve Kanuni Sultan Süleyman'ın Irak seferi, yönetimin odağı divan-ı hümayun, arz odası, Mimar Sinan'la doruğuna ulaşan mimari, padişah olan şehzadenin diğer şehzadelere ‘‘nizam-ı alem’’ için ‘‘şehadet şerbeti’’ içirmesi, yani kardeş katli, ömrünü kafeste geçiren şehzadeler, zaferlerde, düğünlerde, bayramlarda günlerce ve gecelerce süren şenlikler ve Osmanlı dönemi toplumsal hayatı resmediliyor. Haritanın diğer yüzünde ise Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş, yükseliş ve gerileme dönemlerini içeren 6 harita ile tüm padişahların özel olarak çizilmiş portrelerine ve kronolojiye yer veriliyor.

Az bilinen dönem

Önümüzdeki yıl Osmanlı Devleti'nin 700. kuruluş yıldönümü. Atlas, bu nedenle Türk tarihinin en önemli dönemine damgasını vuran Osmanlıları çeşitli yönleriyle ele almayı planlıyor. Gelecek sayılarda Osmanlı'nın en gizli kalmış, en özel yönlerinin araştırıldığı konulara yer vermeyi ve tarihimizin bu en şaşaalı, en çok tartışılan ama en az bilinen dönemini aydınlatmayı hedefliyor.

Temmuz sayısında Kemal Tayfur'un kaleme aldığı ‘‘700 yıl sonra Osmanlılar’’ başlıklı yazı ise göçebe bir aşiretten bir dünya devletine uzanan büyük macerayı ele alıyor: ‘‘Hunlar ve Moğollar ya da Timur'un imparatorluğu gibi hakanları ölünce buharlaşıp yok olmadı Osmanlılar. Tam 600 yıl hüküm sürdüler. Bunu askeri eğitimleri, siyasi bilgileri ve yarattıkları kültürle başardılar. Ne sadece savaşçıydılar, ne de sihirbaz. Para bastılar, hanlar hamamlar yaptırdılar, hastaneler, aşevleri açtılar. Yıkılışından üç çeyrek yüzyıl sonra, egemenliği altındaki ülkelerde izleri bugün bile silinmeyen bir uygarlık yarattılar. Çadır kurarken kent kurmaya başladılar. Fethettiklerinde İstanbul harabeydi. Ama yüz yıl sonra 700 binlik nüfusuyla dünyanın en kalabalık ve en büyük kenti oldu. Üstelik sadece bir kent değil, ‘‘saadet kapısı’’ydı. Osmanlı evrensel uygarlığının doruk noktasına burada vardı.

‘‘Bir yandan Avrupa'da sınırlarını genişletirken, bir yandan da İslam dünyasında fetihlere girişti. Ama Avrupa'daki fetihler her zaman birincil derecede önemli oldu. Kanuni Sultan Süleyman'ın düzenlediği 13 seferden onu Avrupa'ya, sadece üçü doğuyaydı. Batılı ülkelerle mücadele imparatorluğun doğuşundan yok oluşuna kadar can alıcı önemini hiç yitirmedi.

‘‘Osmanlı, egemenliği altındaki halkları zorla İslamlaştırmaya ya da Türkleştirmeye hiç kalkışmadı. Yüzlerce yıl hükmetti ama dinlere, dillere, kültürlere dokunmadı. Osmanlının hoşgörüsü de denilebilir buna, 600 yıllık bir hükümranlığın sırrı da... Bugün Balkanlar'da, Ortadoğu'da, Kafkaslar'da, Kuzey Afrika'da etnik ve kültürel kimlikleriyle bağımsız devletler varsa, işte onlar Osmanlı'nın bu politikasına çok şey borçlu.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!