Ölü terörist, Van Devlet Hastanesi doktoru çıktı

Hakkari Dağ ve Komando Tugayı'nın komutanı Tümgeneral Osman Pamukoğlu, görev yaptığı süre içinde başından geçen ve tanık olduğu sarsıcı olayları, arkadaşımız Yener Süsoy'a anlattı.

Pamukoğlu'nun anlattıkları, dehşet verici olmanın ötesinde, insanın algılama sınırlarını zorluyor.

‘‘Bir milletin şerefi cephedeki askerin sırtındadır.’’

- Yüksekova'daki kışlanın helikopter pistine indiğimde bir başka helikopterde bir sivil grup vardı. Baktım Hakkari Valisi Cemalettin Sevim, Diyarbakır'dan gelen basın mensuplarına bir şeyler anlatıyor. Yanlarına yaklaştığımda vali beyin ‘‘Arkadaşlar, devletimiz şefkatlidir, dün gece Yüksekova'da kırılan bütün camların paralarını ödeyecektir’’ dediğini duydum. Konuşması bitince yanına yaklaşıp ‘‘Vali Bey, taburun barakalarını hiç gördünüz mü?’’ diye sordum. ‘‘Hayır paşam’’ deyince, ‘‘Dün gece bu şehirdekilerin attığı roket ve havan mermileriyle tavanları paramparça oldu. Gece ayaklananlar beton binalarda, biz ise bu barakalardaydık. Harcayacak paranız varsa kesinlikle bu kışla olmalı. Şefkatli devletimiz kimden yana vali bey?’’ dedim. Hakurk harekátında ölen PKK'lılar arasında bir terörist de vardı. Yanındaki çok ayrıntılı günlüğünden öğrendik ki, Van Devlet Hastanesi'nin kadrolu doktoru. Tugay aracılığıyla hemen Van'a telgraf çektirip bu doktorun halen nerede olduğunu bildirmelerini söyledim. Van Devlet Hastanesi Baştabipliği'nden gelen cevapta ‘‘Adı geçen doktorumuz Temmuz 1993'ten beri işyerine gelmemektedir’’ yazıyordu, mesele bu kadar basitti.

Ankara’da suç işleniyor, bana ‘yakala’ deniyor

‘‘Gerçekleri söylemek insanı özgür kılar.’’

- Ekim ayının ikinci yarısında karargáh, büyük bir sarı zarf içinde tuğla gibi bir evrak getirdi. Açıp baktım, Ankara'da bir kapalı salonda yapılan DEP kongresinde kürsüye çıkanların konuşma metinleriydi. En üstteki kapak yazısında şunlar yazılıydı; ‘‘Bölgenizdeki; Hakkari, Yüksekova, Şemdinli ve Çukurca belediye başkanları DEP toplantısında Türkiye Cumhuriyeti aleyhine, PKK lehine konuşmalar yapmışlardır. Şemdinli Belediye Başkanı ‘Türk Devleti domuzdur, ne kıl kopartsak kárdır' demiştir. Bunlar hakkında gerekli işlemin yapılması vs...’’

Tanrım bize sabır ver dedik; adamlar senin ayağına kadar gelmiş, niye yakalarına yapışmıyorsun da benim yakalamamı bekliyorsun? Söz konusu dört belediye başkanı eylül sonlarında bölgeyi terk etmişti. Biri gizlice gelse bile uzun süre kalmadığı için istihbarat alamıyorduk. Arayıp da bulamadıklarımız Ankara’nın göbeğinde suç işlediği halde hiçbir şey yapılmıyor, sonra da bana konuşmalarının metinleri gönderiliyor. Biz hep düştüğümüz yere bakıyoruz, kardeşim sen asıl neye takıldığına bak.

İstihbaratçıların hayal gücü çok yüksek olmalı

‘‘Hendek kazarak yorulmayın, savunma taktikleriyle muharebe kazanılmaz.’’

- Nizami olmayan mücadelede sokak kedisinin kurnazlığı, ustalığı gerekir. Terör örgütü, İstanbul'da İsrail hedeflerini indirdi, 5 gün sonra da İngiliz hedeflerini vuruyorsa sen arızalısın demektir. 13 ilinizde 70 vatandaşınızın öldürülüp temellere, avlulara, bahçelere gömüldüğünü yıllar sonra öğreniyorsanız, bunu bana açıklayamazsınız. Demek ki, sizde her şey acil hale gelmiş, bir şey acilse zaten geç kalmışınız demektir. İstenseydi bu olayların kökü bugüne kadar bin defa kazınırdı, siyasi bir irade ve kararla bunları bitirirsiniz, size mani olan biri mi var? İkide bir her şeyi dış güçlere atmanın álemi yok, tırnağı olan başını kaşır. Ülke güvenliğinde onun bunun inayeti, himmeti, bilmem ne protokolü, belgesi yürümez. Böyle karar ve makam kademesi bol yapıdaki istihbarat düzeniyle terörle mücadele edilemez. İstihbaratta çok zeki ve kavrama yeteneği yüksek insanlar olacak. Çok zeki, hayal gücü yüksek, aykırı yaradılışlı, serüven düşkünü adamlar bulacaksınız. Yaradılışları, tabiatları bağımsız, hür düşünce ananesine göre yetiştirilmiş olacak.

26 ay boyunca yalnızca 13 gün komutan evinde kaldım

‘‘Bizi dağ başlarında böyle yapayalnız kodular, rüzgarlara, kuşlara, bulutlara yakın.’’

- Hakkari'de görev yaptığım 26 ay boyunca 4 bin subay, astsubay ve 55 bin askerle çalıştım. Bu süre içinde ne bir firar eden oldu, ne kendini, ne birbirini vuran, ne de intihar eden. İldeki barakadan bozma komutan evinde toplam 13 gün kaldım, onun dışında binlerce saat uçtum, şehir görmedim. Dağları toparlamadan şehirleri iyi tutamazsınız. Ben her yerdeydim; ne zaman, nerede olacağımı kimse kestiremezdi, istikametimi hep son anda açıklardım. Üç kişinin bildiği şey gizli değildir, sır tutmak için ötekilerin ölmesi gerekir. Asker dayanamayıp Yüksekova'dan Tokat'a telefon edip ‘‘Anne üç gün beni arama’’ derse olay biter. Yanımda hep Amerikan A-2 tüfek olurdu, komando bıçakları, tam teçhizat yani. Ne mutlu ki Çanakkale ve Kıbrıs şehitlerinden sonra, Güneydoğu şehitlerini de Hakkari dağlarında ölümsüzleştirdik. İki ayda bitirilen anıtta Hakkari bölgesinde son 11 yılda şehit düşen 28 subay, 21 astsubay, 574 erbaş ve erin adlarının yanı sıra şunu da yazdırdım; ‘‘Bu memleket tarihte Türktü, halen de Türktür ve ebediyen Türk kalacaktır.’’

Kimi korucu, kendini otoritenizin üstünde görüyordu

‘‘Eldiven giymiş kedi fare yakalayamaz.’’

- Korucularda tam bir otorite, hakimiyet, disiplin ve eğitim yok, hepsi tek tek ele alınıp yaramazları ayıklanacak. Öyle ki, kimi korucular kendi otoritesini sizin otoritenizin üzerine çıkartmış durumda. Koruculuk bir geçim kaynağı olmuş, her aşiret, 15-90 yaş arasında herkesin korucu olmasını istiyor. Çünkü koruculuk silah, mermi ve para demek. Mesela A karakolunu basmak için Kuzey Irak'tan 60 kişilik bir PKK grubu geliyor, taarruz edenlerin sayısı ise 150. Kim bu fazlalık; o köyün korucuları. İlk zamanlar haber geliyor, Hakkari-Çukurca arasında yol kesilip arabalar yakılmış, adamlar öldürülmüş. Hemen gidip müdahale ediliyor ama, in cin top oynuyor, teröristler sanki yer yarılıp içine girmiş. Bakıyorsunuz çevrede sadece normal köylüler, korucular var, o zaman durumu anlıyorsunuz. Hakkari'de dağlardaki köy ve mezralarda yaşayan insanları kente indirmek şart. PKK, köy ve mezralar olmadan dağlarda yaşayamaz. Hepsine iş imkanları tanıyın, yaşamı kolaylaştırın, halkın ideolojiyle ilgisi yok. Halk yoksul, fakir, çok çocuklu, geçim derdine düşmüş, kendini güvende hissetmiyor.

OSMAN PAMUKOĞLU KİMDİR?

1947 yılında Sinop'un Gerze ilçesinde doğdu. Selimiye Askeri Ortaokulu, Kuleli Askeri Lisesi, Kara Harp Okulu, Piyade Okulu, Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Milli Güvenlik Akademisi'nde öğrenim yaptı. 1993'de tuğgeneralliğe, 1997'de tümgeneralliğe yükseldi, 2002'de bu rütbeden emekli oldu. 1990-1992'de Edirne-Uzunköprü'de 42. Piyade Alay Komutanlığı, 1993-1995'te Hakkari'de Dağ ve Komando Tugayı ve Güvenlik Komutanlığı, 1998-2000'de Kıbrıs'ta 28. Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı, 2000-2001'de de İstanbul'da Piyade Okul Komutanlığı görevlerinde bulundu.


Eve dönüş yasalarıyla dağ kadroları çözülmez

Pamukoğlu Paşa, emeklilik günlerinde mutluluğu ailesinin yanında buluyor. 32 yıllık eşi Emel Hanım, kızları Ebru (solda), Banu (sağda) ve torunu Batuhan'la geçirdiği zamanınkendisine büyük haz verdiğini söylüyor.

‘‘Askerlik şerefiniz her şeyinizdir, işin sonunu düşünenler cesur olamazlar.’’

- Ben çekirdekten yetişme askerim, light general olmadım, zaten böyle de yaratılmamışım. Ben doğru bildiğim fikirlerimi savunup açık yüreklilikle sistemi eleştiriyorum. Sistem lider yetiştirmez, orada kalırsan sadece yönetici olursun. Yönetici sistemin adamı, onun kopyacısıdır. Ufukları dardır, çarpıcı fikirlere gelmez, statükocudur. Sistem hata istemez, riski sevmez, halbuki bunlarsız gelişme olmaz. Bence susmak bir yalan türüdür; çok şeyi olan, halkın bilmesi için anlatır. Olmayan anlatamaz, siz de hayallerinizle onun anlatacaklarından daha büyük hale getirirsiniz. Her şey Amerikan modeli, onların yazdığı kitaplar, onların tecrübeleri, onların coğrafyaları... Peki, nerede milli, bize ait olanlar?.. Armut piş ağzıma düş yok...

Yener Bey, insan beyni, bulunduğu bedeni koruyacak gibi çalışıyor. Cesaret aslında bunu aşmak, kırmak, üstüne çıkmak. Aragon şöyle diyor: ‘‘Uzak ülkelerden dönüyorsun, bana bütün söyleyebildiklerin akşam evinin eşiğine oturup serinleyen birinin aklına gelebilecek düşünceler, peki ne anlamı var öyleyse bunca yolculuğun? Bugünkü durumu merak ediyorsanız, kaldırın başınızı kan uykulardan, unutulanlar dışında yeni bir şey yok.’’

Eve dönüş yasası, Meclis'i mahcup etti. ‘‘Sıradan şeylerle zamanı çarçur etmeyin, keçi boynuzu yemekten vazgeçin.’’
Yazarın Tüm Yazıları