Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Haziran 27, 2005 01:38

Haberin Devamı

Haberdeki ayrıntı

GEÇEN hafta, Hürriyet’te yayımlanan iki haberin içeriğine ayrı ayrı ikişer itiraz geldi. Bunlardan biri, 14 Haziran’da manşet olan ‘Teşekkürler Hákim Bey’ başlıklı haberdi.

Gazetede yayımlanan habere göre, bir tekstil firması çalışanı, telefon numarası benzerliğinden dolayı hapse girmiş, bir hákimin dikkati sayesinde 6 ay sonra tahliye edilmişti. Habere göre olay, polisin eksik soruşturmasından kaynaklanıyordu.

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ü arayıp gerçeği ortaya çıkaranların Narkotik Şube Ekipleri olduğunu söyledi.

Haberi yazan muhabir Toygun Atilla da, ‘Soruşturmada çelişkileri fark eden Hákim Metin Çetinbaş’ın hadiseyi soruşturmakla görevlendirdiği Narkotik Şube Ekipleri, özverili bir çalışmayla olayı ortaya çıkardılar. Ben bunu yazdım. Ancak yayımlanan haberde Gümrük Muhafaza Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı eksik soruşturma, maalesef adaletin tecellisine önemli katkıda bulunan polisler tarafından yapılmış gibi gözüküyordu. Bu doğru değil’ dedi.

İKİNCİ İTİRAZ

İkinci itiraz ise ‘Nereden Çıktı Bu Bağlama Dersi’ için geldi. Hem habere konu olan Prof. İzzettin Doğan, hem de haberi yazan muhabir Aslı Sözbilir, gazetede yer aldığı haliyle habere itiraz ettiler. Sözbilir şöyle dedi:

‘Prof. Dr. İzzettin Doğan, basın toplantısında, ‘okullarda sazın bir müzik aleti olarak kabul görmesinin’ de talepleri arasında olduğunu ifade etti. Doğan’ın konuşmasında kesinlikle ‘bağlama veya saz dersi’ gibi bir söz geçmedi. Ayrıca çıkan haberde Prof. İzzettin Doğan’ın ismi ‘İzzet Doğan’ olarak yanlış yazıldı ve Doğan’ın ‘okullarda sazın bir müzik aleti olarak kabul görmesi’ talebi, orijinal haberde çok net açıklanmasına rağmen ‘okullara bağlama dersi konulması’ şeklinde çarpıtıldı. Ben böyle yazmamıştım.’

Prof. İzzettin Doğan da bir açıklama göndererek hem adının yanlış yazılmasını eleştirdi, hem de ‘Biz saz dersi verilsin gibi ipe sapa gelmez bir talepte bulunmadık’ dedi.

HATALAR NASIL OLDU?

İlk haberle ilgili itirazı araştıran Hüriyet’in Haber Koordinatörü Enis Berberoğlu, şu sonuca vardı:

‘Haber kısalırken Gümrük Muhafaza bölümü atıldığı için yanlışlığın sorumlusu Emniyet gibi gözüküyor. Bu editoryal bir hatadır, bu yüzden özür dileriz.’

İkinci haberin de, gece yine editoryal bir hata sonucu bu hale geldiği ortaya çıktı.

TEMSİLCİNİN NOTU

Muhabirlerin yazdığı bir haber, gazetede yayımlanıncaya kadar değişik aşamalardan geçiyor. Önce muhabirin bağlı olduğu istihbarat şefi haberini okur. Sonra haber, tecrübeli haber editörlerinden oluşan Haber Merkezi’ne gelir. Haber buradan, yazı işlerine iletilir. Yazı işleri müdürleri haberi okur, sonra da sıra sayfa editörlerine gelir. Haber sayfaya girdikten sonra, sorumlu müdürler ve düzeltmenler tarafından yine kontrol edilir.

Bir haberin tüm bu aşamalardan geçmesinin tek nedeni var:

- Haber, tam ve eksiksiz hale gelsin.

Bu aşamalar, nadiren de olsa bu iki örnekte olduğu gibi bazen hatalara da yol açıyor. Ancak haberde önemli bir kısaltma yapılacaksa ya da bir ayrıntıda tereddüt varsa tabii ki önce ve kesinlikle muhabirle konuşulması gerekirdi.


Ayasofya manşeti

BUNDAN 4-5 yıl önce size, ‘Basın deprem olduktan sonra hesap soruyor. Önemli olan deprem olmadan önce her gün bu konuyu basının işlemesi gerekir’ diye yazmıştım. Daha sonra izledim, en başta sizin gazeteniz bu konuyu gündemde tuttu. Tebrik ederim. Kendimce çok da takdir ettim. Şimdi bir başka düşüncemi bildirmek istiyorum. Sağlıkla ilgili dünya kadar gelişmeler olurken, çözülmesi gereken ana sorunlar varken, manşetinizi Ayasofya’nın aydınlatılması gibi bir konuya ayırmanızı son derece basit ve gereksiz bir olarak görüyorum. Lider gazetelerden beklentim; halk için önemli olan ile önemsiz olanı iyi ayırt etmeniz.

Hasan Eker hasan.eker@burkon.com

Özel haber

BEN bir Hürriyet okuru ve gazeteciyim. Bir eleştirim var; özel okullara indirimle ilgili manşetiniz, yine sizin eğitim haberi klasiği olmuş.

Nasılsa, aynı gün birçok gazetede çarşaf çarşaf yer bulan, hatta manşet olan haber (Zaman manşet, Milliyet 1. sayfa, Vatan 1. sayfa, Sabah 1. sayfa) Hürriyet’te ‘ele geçirme’ haber olmuş. Koskoca Hürriyet yazı işleri, herkeste bulunan bir haberi nasıl böyle değerlendirebilir? Sizi birileri kandırıyor mu?

Muammer MURAT

TEMSİLCİNİN NOTU:

 

Haberin Devamı

 Muhabir Kamuran Zeren, ‘Ben başından beri haberin peşindeydim. ‘Hürriyet’e özel’ olan haberi oluşturan Maliye Bakanlığı’na gönderilen yazının, diğer gazetelerce de haberleştirilmesi, Milli Eğitim Bakanlığı Basın Müşavirliği ön bürosunda çalışan bir görevlinin, yetkisinde olmayan densizliğinden kaynaklandı. Bu kişi, fotokopisini alması için kendisine verilen yazıyı, çoğaltıp art niyet içermediğini düşünmek istediğim bir gerekçe ve nedenle, sizin de sözünü ettiğiniz diğer gazetelerin muhabirlerine verdi. Haberin başka gazetelere sızması, az kalsın bu görevlinin başına dert açacaktı. Bunu bir Hürriyet mensubu olarak ben istemedim’ dedi.

Yazarın özrü

HÜRRİYET’in internet sitesindeki köşemde, Sezai Bayar imzasıyla yayımlanan (PKK-KADEK’in Londra’da başlattığı bir imza kampanyasıyla ilgili) yazıda, kaynak olarak Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. İlkay Orhan’ın adı geçti. Oysa Dr. Orhan, kendisine gelen bir e-postayı bazı adreslere ilettiğini; ama olayla bir ilgisi bulunmadığını bildirdi. Gerekli araştırmayı yapmadan Dr. Orhan’ın adını kullandığımız için kendisinden ve okurlardan özür dilerim.

Serdar DEVRİM hurriyetim.com.tr yazarı

Kıbrıs Cumhuriyeti

17 Haziran’da, ‘Atletizmde Sınıf Atladık’ haberinizde, ‘3. olup seremoniye katılmayan ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ bayan takımının şiltleri, uçak havalanmadan önce yetkililere teslim edildi’ denmiş.

Eğer burada bahsi geçen KKTC ise (ki sanmıyorum) diyeceğim bir şey yok; ancak Kıbrıs Cumhuriyeti ifadesi ‘Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni kastederek kullanılmış ise kullandığınız ifade çok sıkıntılı ve gözden kaçmaması gereken bir ifadedir ve böyle bir hata hoş değil.

Ayhan Kırtaş / kirtasayhan@hotmail.com

Bebek katili bakteri

GAZETENİZDE haberin başlığı aynen şöyle: ‘Bebek Katili Bakteri.’

Fakültenin yenidoğan ünitesinde çok kısa süre içinde art arda ölen 8 yenidoğan bebeğin haberi, gazetede böyle yer almış. Haberin böyle verilişi, hastane idaresinin ve yenidoğan yoğun bakım çalışanlarının bu konuda herhangi bir sorumluluğu olabileceğini hiç düşündürmüyor. Sorumlusunun yalnızca bakteri olduğu, önlenemez veya kaçınılmaz bir kader havası var haberin içinde. Aynı trafik veya enflasyon canavarı gibi. ‘Sorumsuz’ habercilik bu mu?

Dr. Hamdi KOÇER / hkocer@superonline.com

Binbaşıdan hitap


19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’ nedeniyle Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerine hitap eden Binbaşı Erhan Altınok’un, cumhuriyetimizin (her şeyimizin) yılmaz bekçisi olduğundan asla kuşkum yok. Ancak; göz bebeğimiz ordumuzun bir mensubunun ‘O yüce Atamıza’ ön ismiyle ‘Mustafam’ diye hitap etmesini çok yadırgadım ve içime sindiremedim.

Her ne sebeple olursa olsun, sayın binbaşım da bu hitap tarzıyla acaba haddi mi aştı?

Fikret ÖZBEK/ANKARA

K ünsüzü

GEÇTİĞİMİZ haftalarda köşenizde yayımlanan Ozan Şahin isimli okuyucunun eleştiri yazısını okudum. ‘Cenazede Frakı Kim Giyecek’ haberinde ‘frak’ kelimesinin yazılışını eleştiriyordu.

Türkçe’de ‘k’ ünsüzü ek alınca düşer. Evet doğrudur. Ekmek ekmeği, toprak toprağı gibi. Ancak istisnalar da var. Bazı kelimelerde ‘k’ ünsüzü düşmez. Halk, tank, talk vb. Halğını, tanğını diyebilir miyiz? Frak kelimesinde de ‘k’ ünsüzü düşmez. Doğrusu gazetede yazıldığı gibidir. Yalnız yazarken değil, eleştirirken de dikkatli olmalıyız.

Günsel TUNA

OKURLARIMIZDAN KISA KISA

GÜLAY ERKAN ‘PKK mayını: 3 şehit, 8 yaralı’ haberi birinci sayfada değil; ama Fatih Terim ve Orhan Pamuk haberi birinci sayfada. PKK terörünü halkın gözünden saklamaya mı çalışıyorsunuz? Terim haberi çok mu önemli? Orada 3 şehit, 8 yaralı vermemiz mi önemli, yoksa diğer haber mi? Hürriyet bunu neden yapıyor? Ben 25 yıllık Hürriyet okuruyum, bunu yakıştıramıyorum.

TCK KADIN PLATFORMU 9 Haziran 2005 tarihli gazetenizde ‘Afişlerden İmzayı Çekin’ manşetiyle yayımlanan fotoğraflardaki afişte, TCK Kadın Platformu imzası görülmektedir. Ancak, 2002’de Türkiye çapında 29 örgütün katılımıyla kurulan TCK Kadın Platformu’nun bu afişlerle bir ilişkisi yoktur. Afişlerdeki isim yanlışlığı, teknik bir sorundan kaynaklanmıştır.

YENAL BERKER 42 yıllık okurunuzum. 68 yaşındayım. Yeni çıkan Türk Ceza Kanunu ve trafik kanunlarını bir broşür olarak yayınlarsanız, bizi mutlu edersiniz. Çünkü muttali olamıyoruz.

PELİN TEKSİN Öncelikle merhaba; ben Hürriyet Gazetesi okuyucusu olarak çocuklar için hafta sonunda bir ek verilmesini istiyorum. Lütfen bu isteğimi dikkate alınız; teşekkür ederim, iyi günler.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!