Okur Temsilcisi'ne mektuplar

Güncelleme Tarihi:

Okur Temsilcisine mektuplar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 12, 2004 01:29

Yerel habere telefon ve müthiş bir öykü

HER şey Deniz Atakay adlı bir okurumuzun telefonuyla başladı. Deniz Atakay, ‘Gazetenizin Konya’da çıkan yerel sayfasında, ‘Yaşamı İthal Mamaya Bağlı’ başlığıyla bir haber yayınlamışsınız. Haberde ‘fenilketonüri’ hastalığından söz edip bulaşıcı olduğunu, çocukları geri zekálı yaptığını yazmışsınız. Bu doğru değil, halkı yanlış yönlendirmişsiniz’ diyordu.

Hürriyet ulusal olarak yayınlanan sayfa ve eklerin yanı sıra, her gün yerel ekler ve sayfalar da yayınlıyor. Sayısı 18 olan bu yerel sayfaları İstanbul’da okumak pek mümkün olmuyor. Hemen okurumuzun sözünü ettiği 24 Şubat 2004 tarihli gazetenin ‘Merhaba Anadolu 2’ başlıklı sayfasındaki haberi buldum. Okurumuzun dediği gibi ‘Yaşamı İthal Mamaya Bağlı’ başlığını taşıyan ve Konya’nın Ilgın İlçesi, Aşağıçiğil Köyü’nde yaşayan iki kardeşle ilgili olan haber özetle şöyleydi:

HABERDE HATA YOK ‘Bu köyde yaşayan Çamurcu ailesinin biri 13, öteki 1.5 yaşında iki çocuğu var. Ancak iki çocuk da fenilketonüri hastası. Aile, her ay Ankara’da tedavi görmesi gereken çocuklarını, parasızlıktan tedavi ettiremiyor. Çocukların bu kalıtsal hastalıktan kurtulması için ithal mama ile beslenmeleri gerekiyor. Ancak mamaların fiyatı 700 milyon lira ve 15 günde bir bitiyor. Aileye bir süre, Ilgın Kaymakamlığı parasal destek sağlamış ancak bu da kesilmiş. İthal mama ile beslenmediği için 13 yaşındaki büyük çocuk, konuşma, yürüme ve ağlama yeteneğini yitirmiş. 1.5 yaşındaki Damlanur’un da aynı kaderi paylaşmaması için aile yardım bekliyor.’

DHA muhabiri Atilla Memiş’in yazdığı haber özetle böyleydi. İçinde okurumuzun sözünü ettiği gibi ‘Bu bulaşıcıdır, geri zekálı yapar’ denilmiyordu.

METABOLİZMA BOZUKLUĞU Dönüp okurumuz Deniz Atakay’ı yeniden arayıp, kendisine haberi satır satır okudum. Deniz Hanım, ‘Özür dilerim, demek ki bana yanlış aktarılmış. Haber doğru’ dedi. Ancak Deniz Hanım’ın bir haber için gösterdiği bu ilgi şaşırtıcıydı. Nedenini sorunca, ortaya ilginç bir öykü çıktı. Deniz Hanım, kendi kızı da aynı hastalığı taşıdığı için habere bu kadar hassas yaklaşıyordu. Şu bilgileri verdi:

‘Fenilketonüri (PKU) kalıtsal metabolizma bozukluğudur. Bu çocuklar, fenilalanin amino asidini başka bir amino asit olan tirozine dönüştüremezler. Besinlerle alınan ve tirozine dönüştürülemeyen fenilalanin, kanda ve diğer dokularda birikir. Biriken fenilalanin geri dönüşümsüz ve ilerleyici beyin hasarına neden olur. Fenilketonüri (PKU) bebekler, yeni doğduğunda topuğundan kan alınarak yapılan testle anlaşılıyor. Buna hastalık dememek gerekir.

ÖZEL BESİN ŞART Bu çocukların çok özel besinlerle beslenmeleri gerekiyor. Özel mamaları var. Dünyada bu çocuklara yönelik 30-40 çeşit bisküvi, kraker, peynir gibi gıda ürünü var, ancak Türkiye’de sadece bir ürün var. (Eti’nin bir bisküvisi.) Maması yok. Yurtdışı ile bağlantısı, eşi dostu olan bu tür ürünleri getirip sorunu çözebiliyor, ancak olanağı olmayan çözemiyor.

Sadece İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’ne (Çapa) kayıtlı bini aşkın bebek var. Diğer illeri bilmiyorum. Üstelik sayıları giderek artıyor. Test doğumda, topuktan yapıldığı için hastane dışındaki doğumlarda aileler durumu anlayamıyor.

VE LAL’İN ÖYKÜSÜ Benim kızım Lal, 2001 doğumlu. Doğumunun 19’uncu gününde kendisine bu teşhis konuldu. O günden itibaren çok kötü günler geçirdim, hatta ülkeyi terk etmeyi bile düşündüm. Çünkü o zaman bir kez daha anladım ki, bizler gerçekten geri kalmış bir ülkede yaşıyoruz. Sırf kızımla ilgilenebilmek için mesleğim hostesliği bıraktım ve başladım bilgisayar başında ülke ülke araştırmaya. PKU (fenilketonüri) siteleri, yenilecek ürünler ve ürünlerin satıldığı marketler derken bir karar aldım ve o doğrultuda çalışmaya başladım.

HÜRRİYET CESARET VERDİ Sağlık Bakanlığı’nın ürünün ithali konusunda zorluk çıkardığını duyuyorum.

Türkiye’deki gıda üreticileri, sadece birkaç bin kişi alacak diye bu tür ürünler üretmiyorlar.’

Kendisini fenilketonüriyi yenmeye adayan okurumuz, yardım etmek için Konyalı ailenin adresini de aldı. Tüm bu bilgileri aktaran Deniz Atakay, Hürriyet’in konuya bu kadar ilgi göstermesinin kendisini cesaretlendirdiğini de söyledi.

Fenilketonüri teşhisi konulan bebekler şu gıdaları yiyemiyorlar: ‘Süt ve süt ürünleri, yumurta, et ve et ürünleri, normal ekmek, kuruyemiş, kuru baklagil, hazır besin (kraker, bisküvi, kek, kurabiye, pasta).’ (Kaynak www.pkuturk.com)

Hürriyet’te yayınlanan fotoğraf

İşte ‘fenilketonüri’ hastalığı nedeniyle ithal mamaya bağımlı olan Konyalı kardeşler. Nizamettin 13 yaşında ve tedavi edilemediği için konuşma, yürüme ve ağlama yeteğini yitirdi. Yoksullukla boğuşan anne-babası, şimdi 1.5 yaşındaki Damlanur’u kurtarmak için çaba harcıyor.

Uçağa çarpan leylek

2 Nisan tarihli gazetenizde, ‘Uçağın camından leylek girdi’ haberinde birçok abartılı nokta olduğunu üzülerek okudum ve düzeltme gereği duydum. Öncelikle haberde yansıtılmak istendiği üzere uçağa çarpan kuşlar kokpite ön camdan bütün olarak değil, yan camın menteşesinden parçalanarak küçük parçalar halinde girmiştir. Ayrıca haberde abartıldığı gibi ikinci pilotun başını sıyırarak şapkasını uçurması gibi bir durum söz konusu değildir. (Pilotlar kokpitte şapka takarak uçmazlar.)

Bu durum, haberi yazan kişinin ne kadar güçlü bir hayal dünyası olduğunu göstermesi açısından oldukça ilginçtir. Ancak aynı çabanın, olayla ilgili detayların ve adların doğruluğu konusunda da gösterilmesi kanımca daha uygun olurdu. Senelerdir beğenerek okuduğumuz ve evimize giren Hürriyet gibi bir gazeteye bu acemice haber yakışmadı diye düşünüyorum.

Tolga SANCAR

tolgasancar@hotmail.com

TEMSİLCİNİN NOTU: İstihbarat servisi, haberi araştırdı. Sonuçta, muhabirin haberinde, leylek parçalarının yardımcı pilot Tolga Sancar’ın başını teğet geçerek duvardaki şapkasına çarptığını yazdığı ortaya çıktı. Ancak haber birkaç el değiştirirken ifade şekil de değiştirmiş. İstihbarat Servisi Müdürü Celal Korkut, hata yapıldığını kabul ediyor ve özür diliyor.

Yazıdaki genelleme

11 Şubat tarihli gazetenizde Şükrü Kızılot, doktorların her 10, hatta 20 hastadan birine fatura kestiğini ve bunu herkesin bildiğini yazmış. Hekim olarak ben bilmiyordum, sorduğum diğer hekimler de bilmiyor. Sayın Kızılot, hangi araştırmanın sonucunu yazmış? Bunu bildirmek ilk seçeneği. Bir meslek grubunu rencide edip kamuoyuna yanlış tanıttığı için özür dilemek ise ikinci seçeneği. Hekimlerin, Türkiye’nin ne en az, ne de en çok vergi kaçıran meslek grubu değil ama en çok vergi ödeyen meslek gruplarından biri olduğunu düşünüyorum.

Hüseyin SOYSAL

TEMSİLCİNİN NOTU: Haber ve yorumlarda genellemelerden kaçınmak, gazeteciliğin en temel ilkelerinden biridir. Şükrü Kızılot da böyle bir genelleme yapmadığını ve doktorların tamamını suçlamadığını söyledi ve şöyle dedi: ‘Ben özel muayenehanesinde, kürtaj yapan doktorların çoğunun 10 hastadan 9’una serbest meslek makbuzu vermediğini yazdım. Aynı şekilde, muayenehanesinde küçük cerrahi operasyonlar yapabilen doktorların çoğunun 10 hastadan 1’ine serbest meslek makbuzu düzenlediklerini belirttim. Bunun kanıtı olarak da gösterdikleri düşük kazançla evlerini, arabalarını, yazlıklarını, yaşantılarını vs. gösterdim. Zaten bunu sadece ben değil, yetkililer de söylüyor, yıllardır yazılıyor.’


Ateş: O bir CHP’li

9 Nisan tarihli gazetenizde ‘Türkiye’nin tek Hıristiyan belediye başkanı: Beni dünya örnek alsın’ başlığıyla manşet olan Hatay Arsuz Belediye Başkanı Fuat Süme, CHP’den seçime girmiş ve kazanmıştır. Ancak yazıda bu belirtilmemiş. Pek çok konuda CHP diye özellikle yazılıyor, ancak iyi bir şey olunca yazılması nedense unutuluyor. Yılmaz ATEŞ

TEMSİLCİNİN NOTU: Genel Yayın Yönetmenimiz Ertuğrul Özkök, ‘Belediye Başkanı’nın CHP’li olduğu yazıda açıkça belirtilmemişti, seçim sonuçları ile ilgili bilgi verilirken, sadece bir yerde belirli belirsiz sözü ediliyordu. Oysa CHP’li olduğu yazıda özellikle belirtilmeliydi’ dedi ve Yılmaz Ateş’in bu eleştirisinin haklı olduğunu söyledi.


Kadının izi yok

İz Bırakanlar serisini sürekli takip etmekteyim. Şimdiye kadar çoğunlukla iz bırakan erkeklerden söz ettiniz. Artık kadınlara daha fazla yer vermenizi umuyorum. Marie Curie, Kraliçe Victoria ve en önemlisi Mary Wollstonecraft’a yer verebilirsiniz mesela. Şimdiden teşekkür ederim.

Tijen SOYSAL

tijen13@mynet.com
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!