Mozart’ı yaşatıyor

Güncelleme Tarihi:

Mozart’ı yaşatıyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 1998 00:00

Haberin Devamı

İstanbul'da yedi nefis konser verdi. 1600 dinleyici konser salonuna sığmadı ve Ankara tarihinde ilk kez basketbol sahasında piyano konseri veren isim oldu. Klasik müzik alanındaki en pahalı çalışmayı yaparak 21. yüzyıla girecek. TEMPO Dergisi, bu hafta Fazıl Say'la piyano arası bir röportaja yer veriyor.

‘Dahi olmak’ hakkında neler düşünüyorsun?

‘‘Bu kavram beni çok ilgilendirmiyor açıkçası. Dahiyim veya değilim, bununla hiç ilgilenmiyorum. Müzik adına yapmak istediğim şeyleri yapabilmek benim ilgilendiğim. Bunu yaparken duyduğum heyecan, ulaştığım mutluluk, ulaşamadığım zaman çektiğim acı beni ilgilendiriyor. Sabahleyin kalkınca iyi piyano çalışırsam duyacağım mutluluk, çalışamazsam çektiğim acının huzursuzluğuyla beraber yaşıyorum.

Konserler de aynı şekilde. Tabii ki bütün konserler çok süper geçmiyor. Yorgun, isteksiz olduğum veya başıma bir bela alıp sahneye çıktığım konserler de oluyor. Bütün bunların nedeni, piyanonun ve müziğin sadece mesleğim değil, yaşamım olması.’’

Neden Mozart yorumları?

‘‘Bence her insanın bazı bestecileri ön plana çıkaran kendi değerleri vardır. Ben Mozart'ın müziği hakkında 3-4 yıllık büyük bir araştırma döneminden geçtim. Mozart-Piano Sonatas & Variations CD'si belki 6 yıllık bir çalışmanın sonucu. Mozart müziğinin piyasada 30 bin kaydı var. Ben 22-23 yaşındayken ‘Kişisel olarak, müzisyen olarak ne yaparsam bir tat verir, bana gerçeği gösterir? Ne yaparsam bütün bu yapılanların üstüne bir tuğla eklerim?’ diye düşünüyordum. Aslında böyle bir duvar örmüyorum; çünkü yüzyılın bütün müzisyenlerinin üzerinden geçtiği bir halı Mozart. Piyanist Arthur Rubinstein'ın önemli bir sözü var: ‘‘Mozart'ı Chopin gibi çalmalı Chopin'i Mozart gibi’’. Bu, Mozart'ın duru müziğine biraz romantizm ve duygusallık, çok romantik olan Chopin'in müziğine de biraz duruluk katılırsa bir kişiliğe kavuşur, anlamına geliyor. Olayda bir duygu alışverişi var. Mozart ile Chopin arasında 70 yıllık bir fark var ama ikisinin benzer noktası, naif, duygusal, çocuksu, zarif duyguları yansıtmaları. Beethoven daha kabadır.’’

Nasıl yaşıyorsun?

‘‘New York'ta oturuyorum. Ama ancak yılın 3-4 ayı evde kalabiliyorum. Çünkü Avrupa, Amerika ve Japonya'da 75-80 konserim oluyor. Dolayısıyla zaten çok özel bir hayatım var. Sabah kalkarım, şunu yaparım gibi bir cevap veremem. Hayatım müzik. Diğer yaptığım şeyleri de ancak müzikten bıkıp biraz ara vereyim, diyerek yapıyorum. Yoksa başka bir şeyi takip etmek gibi amacım hiç olmadı hayatta. Bir ara felsefe eğitimi gördüm ama olmadı, hemen yarıda bıraktım. Günde 2-3 tane film izleriz.’’

‘‘Evlilik nasıl gelişti?’’

‘‘Karımla ben ikili olarak yaşıyoruz. Gülyar, benim için kendini feda etti. Viyolonsel çalışmıyor ya da az çalışıyor. Eskişehir Üniversitesi'nde hocaydı, New York'a gelmek için işini bıraktı. Komün bir yaşamımız var. Bazen 16 saat çalışmam gerekiyor. Sabah 8'de başlıyorum. O andan itibaren önüme kahvem geliyor, çıkan seslerden sinirli olduğumu anlarsa beni yatıştırıyor. Çıkardığım sesten beni tanıyor. Gülyar, benim için büyük şans.’’

Yapamadığın şeyler neler?

‘‘Araba kullanamam ve yemek yapamam.’’

Kimleri severek dinliyorsun?

‘‘Evimizde her tür müzikten çok büyük bir CD koleksiyonu var. Popta Björk, çünkü tam bir sanatçı, hem sözleri hem tekniğiyle. Yeni Madonna CD'si bence çok başarılı. Madonna'da ses yok, sözler fena değil. Ama bence aranjmanlar müthiş. Ekibi çok sıkı. Doğurduktan sonra sofistike olmaya başladı. Al Gero iyidir. Beatles sevmem, bana ilkel geliyor. Cazda benim için tek isim var: Art Tucker. Mozart kadar deha bence. Hint ve Türk müziği özel ilgi alanım. Otantik müziğe de evet. Techno ile ilgilenmiyorum.’’

Yaşadığın şehirler hakkında ne düşünüyorsun?

‘‘New York:

İlginç bir yer. Benim bulunmam gereken bir şehir. New York Filarmoni'de çalıyorum. O şehir bana onur madalyasını vermiş oldu böylece. Bir klasik müzisyen için o şehirde daha üstü yok ki! Artık o şehrin çocuğu oldum zaten.

Paris:

Çok seviyorum ama Fransızca bilmediğim için biraz ürküyorum.

Berlin:

Benim yaşadığım zaman sorunluydu ama iyiydi.

Gelecekte yaşamak için tercihim, New York yakınlarında, sakin bir kasaba ya da Avrupa'da kalmak zorunlu olursa Paris olabilir.’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!