Morgda dirilen kız

Güncelleme Tarihi:

Morgda dirilen kız
Oluşturulma Tarihi: Ekim 01, 1999 00:00

Haberin Devamı

Bronşit tedavisi sırasında iğneden komaya girdi. Ameliyatta kalbi durdu ve ‘Öldü’ denilerek morga gönderildi. Sedyede gözlerini açınca morg görevlisinin dili tutuldu, hastanede panik yaşandı. İşte mucize kız Dilek'in ibret veren dramı...

İzmir'de Muammer ve Hüsniye Eğritaş çiftinin ikinci çocuğu olarak 1979 yılında dünyaya gelen Dilek, 15 yaşındayken bronşit tedavisi sırasında ölümle tanıştı. Her türlü iğneye karşı reaksiyon gösterdiği belirlenen Dilek'in dünyası, stajyer öğrencinin yaptığı penisilin iğnesiyle karardı. Komada kaldı, ameliyat masasında kalbi durdu. Yaşadığı tüm aksiliklere, yanlışlıklara ve hastalıklara direnen ve morgda dirilen Dilek, şimdi yaşama dört elle sarılmış durumda. Yaşaması 'mucize' olarak nitelendirilen Dilek Eğritaş'ın kábus dolu günleri, beş yıl önce ağır bronşit nedeniyle yatırıldığı SSK Tepecik Hastanesi'nde başladı.

Başka hastanın iğnesi

Taburcu olmadan iki gün önce bir doktor adayının yapmak istediği iğneyi alerjisi olduğu için reddeden genç kız, ‘‘Benden iyi biliyorsan sen doktor ol’’ yanıtı ile sustu. Yanında yatan hastaya vurulması gereken penisilinin enjekte edildiği Dilek, birkaç saat sonra komaya girdi. Ege Üniversitesi'ne sevk edilen Dilek, 2 ay boyunca makineye bağlı yaşadıktan sonra ecele çalım atıp yeniden yaşama döndü. 3 yıl boyunca yatağa bağlı kaldı. Bağışıklık sistemi çöken genç kız, grip mikrobu bile kapsa, yoğun bakıma taşındı. 69 kilodan 40'a düştü. Bu sürede yakalandığı şeker hastalığı da Dilek'i köşeye sıkıştırdı.

Ameliyat masasında kaldı

Ege Üniversitesi Hastanesi'nde tedavisi devam eden Dilek'i şeker hastalığının pençesinden kurtaramayan doktorlar, çareyi pankreasını almakta buldu. 1996'nın son günlerinde ameliyata alınan genç kız, kurtulacağını umarken, bu kez ölümün soğuk yüzüyle karşılaştı. Ameliyattan sonra şeker oranı bir türlü düşürülemeyen Dilek Eğritaş, bir süre sonra tekrar komaya girdi. Kalbi ve solunumu duran Dilek için, bu kez artık ümit ışığı kalmadığına karar verildi. Müdahalelere tepki vermeyen Dilek'in hayati tüm fonksiyonları da durunca, 'öldü' denilip morga gönderildi: ‘‘Morgda gözlerimi açınca nerede olduğumu anlayamadım. Çenem bağlanmıştı. Sedyede doğruldum, ancak bir şeyler söylemeye halim yoktu. Arkasına dönüp, beni sedyede oturur gören görevlinin dili tutuldu. Beni gören doktorum da, 'Sen eks oldun. Bu mümkün değil' dedi. Hastane ayağa kalktı. Bu benim ölümün pençesinden üçüncü kurtuluşum oldu.’’ İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde Prof. Dr. Hüsrev Hatemi'nin kontrolüne alınan Dilek Eğritaş'ın sadece bir iğneye karşı alerjisi olmadığı ortaya çıktı. ‘‘Sandostatin’’ adlı iğne, genç kıza umut oldu. Ancak, damarları güçlükle tespit edilen Dilek'e katater (kasıktaki damardan içeri girerek kalbe kadar uzatılan 45 cm. hortum) takılması kararlaştırıldı. Dilek, günde 6 kez yapılması gereken iğneyi kendi kendine yapmayı öğrenince hastaneden ayrılıp İzmir Yeşilyurt'taki evine döndü Ancak, katater kopunca kalbe değen ucu enfeksiyon başlattı.

Yatağa mahkûm

Kaderine isyan eden Dilek'e takılan ikinci katater ise kasıktaki siniri zedeleyince, genç kız yaşamının baharında yatağa mahkûm oldu. Yürüyemeyince bacaklarında kemik erimesi oluşan Dilek , hastaneye annesi Hüsniye Eğritaş'ın sırtında gitmeye başladı. Dilek için umut olan Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, kısa bir süre sonra genç kızı ameliyat edecek. Sağlığına kavuşma şansı yüzde 70 olan Dilek, ameliyat olacağı günü dört gözle bekliyor.

Okuyup doktor olmak istiyor

Bütün bu hastalıklar içnde en çok yürüyemediğine üzüldüğünü belirten talihsiz genç kız, ‘‘Her şeye rağmen hayata bağlıyım. Yatağa bağlı geçen vaktimi şiir yazarak güzelleştirmeye çalışıyorum. En çok da atari oynayarak katlanmaya çalışıyorum. Hastalıklarımdan kurtulunca yarıda bıraktığım lise öğrenimine devam edip doktor olmak istiyorum. Kimsenin bu acıları yaşamaması için hayata dört elle sarılmasını öneriyorum’’ diyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!