Mezarlık değil sığınma evi istiyorlar

Güncelleme Tarihi:

Mezarlık değil sığınma evi istiyorlar
Oluşturulma Tarihi: Mart 07, 2004 00:00

HOCAM Prof. Dilek Doltaş, söyleyince akar sular durur. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki unutamadığım öğrencilik yıllarımın, bana Ortaçağ'ı sevdiren hocası. İstedi ve Doğuş Üniversitesi'ndeki panele katıldım. Demokrasi, Medya ve Kadının İnsan Hakları başlıklı oturumda çok sevdiğim arkadaşlarım vardı. Zeynep Göğüş, Banu Güven ve Ahu Özyurt ile birlikte kendimizi ve mesleğimizi, gazeteci deyimiyle ‘‘masaya yatırdık’’.Medya'nın konusu olarak kadını tartıştık. Erkek egemen toplum tarafından biçimlendirilen kadına bakış açısının yarattığı kalıpların medyaya yansımasını, bunları değiştirmek için harcanan çabaları konuştuk. Örnekler verdik. Kadın çalışan olarak sorunlarımızın ortak olduğu bir kez daha ortaya çıktı. İşte o sırada dinleyiciler arasından bir kadın söz istedi ve ‘‘Biz medyayı hep eleştiriyoruz. Ama şimdi görüyorum ki siz de bizim kadar ezilmişsiniz’’ dedi ve hiç aklıma gelmeyen bir teklif yaptı. ‘‘Biz hep sizden talep ettik. Pekiyi biz, sizin için ne yapabiliriz? İhtiyacınız olduğunuz zaman söyleyin, iki otobüs doldurup gelelim kapılarınızın önüne!’’İşte dayanışma ruhu! * * * TÜRKİYE Kadınlar Birliği'nin öncülerinden birinden gelen bu teklife ne kadar sevindim. Ve düşündüm ki, eğer Güldünya ile ilgili haberler medyada bu kadar ısrarla izlendiyse, TCK yasası gündemden düşmüyorsa bunda kadın örgütlerinin mücadelesinin payı, dayanışması inkar edilemez. Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum. Herkes gibi kadınlar da medyayı eleştiriyor, çalışmalarına yer verilmemesinden yakınıyorlar.Oysa, sadece eleştirmek yerine, gazeteden televizyona, video oyunlardan, reklamlara ve sinemalara kadar geniş bir alanda yaşamımızı etkileyen medyaya karşı ‘‘aktif’’ tüketici olmak zorunda kadınlar. İki otobüsü çalıştığımız yerlerin kapısına dayayacak kadar, sahip çıkmalı medyaya. İzlemeli, denetlemeli, bağırmalı, kızmalı ama bırakıp gitmemeli. Bize en büyük destek bu olacak. Her şeyi bozmak kadar, her şeyi düzeltmek de mümkün. Yeter ki isteyelim, elimizi taşın altına koyalım.* * * BU yıl Türkiye'deki kadın hareketi, dünya kadınlar gününde siyahlar giyerek ve mezarlıklara gitme kararı aldı. TCK Kadın Platformu, 8 Mart'ta ‘‘kimse bize nutuklar çekmesin, kimse bize çiçek-böcek muhabbeti yapmasın, kimse bize hikaye anlatmasın...TBMM'yi derhal göreve çağırıyor ve TCK'ya çok değil, bir tek kelimenin eklenmesini istiyoruz. Kan davasının yanına bir de NAMUS kelimesinin’’ diyor.Çünkü hálá değişemeyen yasada, gerekçe ‘‘namus’’ oldu mu ceza azalıyor. Esasında kadına yönelik şiddet ‘‘namus’’ zırhına bürünüyor.* * * BUGÜN birçok yerde kadınlar, ‘‘Mezarlık değil, sığınma evi istiyoruz’’ sloganıyla eylemler düzenliyor. Yerel seçimler öncesi, yükselen en somut talep bu. Bakalım kadınsız seçimlerde bu sese kulak veren çıkacak mı?
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!