MEDYADAN : Muhtelif ve karışık

Güncelleme Tarihi:

MEDYADAN : Muhtelif ve karışık
Oluşturulma Tarihi: Ekim 17, 2004 16:20

Bu saray bizi bozar Doğan Bey - Cipe binen çiftçiler - 2004’ten 1905 çıkarsa, kaç kalır - Tehditle istediği parayı ‘otobüs şoförüne ver, bana getirsin’ demiş - Taha Kıvanç ile Zülfü Livaneli’nin ortak başlığı neydi - Oruç bozar mı bilmem ama, asap bozduğu muhakkak - Amerikalılar neden ‘ismi kısa olan’ adaya oy veriyormuş - Yaşar Kemal Fransa’ya madalyayı geri versin mi, vermesin mi - Bugün bunlar beni deli etmeye yeminli... vs

Haberin Devamı

Doğan HIZLAN’ın “Brükselde Türk ve Avrupalı kadınlar diyaloğu “ yazısına şöyle bir spot atılmıştı, köşesinde:

“TÜRKİYE İÇİN KADIN HAREKETİ toplantısı; yarın Brüksel’de yerel saatle 09.30’da ‘Analar, Tanrıçalar ve Hanım Sultanlar’ sergisinin bulunduğu Palais de Bozar’da inisiyatifin Başkanı Arzuhan Yalçındağ’ın açış konuşmasıyla başlayacak.”

Doğan Bey gibi Fransızca’ya hakim bir sanat adamına, yazısına bu kadar titizlenen bir yazara bu ‘bozar’ kazığını hangi sayfa editörü attı acaba?

(Beaux-Arts : Güzel sanatlar - Palais de Beaux-Arts : Güzel Sanatlar Sarayı)

Hürriyet, 12 Ekim


*

2004 - 1905 = ?

Vatan’da yıl-ay-gün hesabı Türkiye’dekinden farklı mıdır?

17 Ekim 1905’te kurulan Galatasaray Kulübü, 17 Ekim 1904’te, bir yıl sürecek kutlamalara başlıyormuş.

Vatan1905’te kurulan G.Saray, Pazar günü 100 yaşında” diyor sürmanşetinde.

2004 - 1905 = ne zamandır 100 ediyor?

Vatan, 12 Ekim


*

ÇİFTÇİLER DUYMASIN

Cipçi çiftçi, diye manşet atmış gazete, diyor ki “Krizin en çok etkilediği çiftçi, 2 yıl öncesine kadar borcunu ödeyemiyor, hatta traktör bile alamıyordu. Ama şimdi... Şimdi, lüks ciplere ve pikaplara biniyor.”

Hani Türkçe’de bir laf vardır hani “Ya hesap bilmiyor, ya dayak yememiş” diye...

Türk çiftçisi o kadar refaha ermişmiş ki, en ucuzu 35 milyara satılan ciplerden satın almaya başlamış...

Neyse ki çiftçiler gazete okumuyor, yoksa...

Star, 13 Ekim


*

SORAYRİM SİZE

Soruyorum, “Bilin bakalım bu hadise Türkiye’nin hangi coğrafi bölgesinde meydana gelmiş” diye, hani doğrudan Karadenizliler’e laf söylememek için, “inceluk yapayrim” yani...

Ama gerçekten de, neden bu garip olaylar hep bu bölgede meydana gelir? Temel ile Dursun (Cem Yılmaz’ın dediği gibi) gerçekten var midur acaba?

21 yaşındaki delikanlının babası ölmüş, amcası malın mülkün üstüne oturmuş, bu da, bir üçkağıt açmaya karar vermiş: Amcasına El Kaide’nin ağzından bir tehdit mektubu yazarak 50 milyar lira para istemiş. Buraya kadar güzel. Ama teslimatta sorun çıkmış: “50 milyar lirayı Havza Belediyesi’nin otobüsüne teslim ederek Samsun’a yolla” diye talimat vermiş.

Amca polise gitmiş, polis bir torbaya kesik gazete kağıdı doldurarak Havza Belediyesi’nin otobüsüne teslim etmiş, Samsun’da parayı teslim almaya gelen bizim saftirik oğlanı da armut gibi toplamışlar tabii ki!

Şimdi tekrar sorayrum, ha bu Samsun nerededur da?

Posta, 13 Ekim


*

AHMAKLIK

Gazetelerimizde katillerden katil beğeniyoruz maşallah son zamanlarda.

DBT, terörist katil Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman’ı haber yapmış. Gazetenin birinci sayfasında şöyle bir spot:

- Osman Öcalan ... “PKK artık bitmiştir. ABD ile işbirliği yapmayan Kürt ahmaktır” dedi.

Bu spottan hareketle başlık: “Osman Öcalan : PKK ahmaktır

Hani çocukken yaptığımız bir espri vardı, “Aristoteles ölümlüdür, bütün kediler de ölümlüdür, demek ki Aristoteles kedidir” kabilinden...

Haberin Devamı

“PKK artık bitmiştir. ABD ile işbirliği yapmayan Kürt ahmaktır” lafından “PKK ahmaktır” sonucu çıkarmak, enteresan Doktor Watson!

DB Tercüman, 15 Ekim


*

İKİ YAZAR BİR BAŞLIK

Yeni Şafak’ın sağcı yazarı Taha Kıvanç ile Vatan’ın CHP milletvekili (solcu) yazarı Zülfü Livaneli, okurlarına bir sürpriz yaptılar Perşembe günü ve ... köşelerinde aynı başlıkla çıktılar, üstelik başlık da öyle kolay akla gelecek, basit bir başlık değildi:

Amerikalılar Mars’tan, Avrupalılar Venüs’ten mi? (Z.Livaneli)

Avrupalılar Venüs’ten, Amerikalılar Mars’tan mı? (T.Kıvanç)

Üstelik her ikisi de aynı konuyu işlemişti: Amerikan seçimleri, Bush-Kerry, Avrupalılar’ın Bush karşıtlığı vs...

Tesadüf mü, yoksa ortak bir kaynaktan mı ‘yararlanmıştı’ iki yazar ?

Neticede, Taha Kıvanç aynı başlık ve aynı konuyu işleyerek çok daha iyi çalışılmış, tamamlanmış, araştırılmış bir yazı kaleme almıştı.

Normal! Taha Kıvanç, sadece gazetecilik yapar ve üstelik dört dörtlük bir gazetecinin desteğinden (!) yararlanırken, Zülfü Livaneli gazete yazarı, şarkıcı, besteci, şair, yazar, milletvekili, sonra büyükelçi değil mi efendim, vakti mi var yani?

Vatan ve Yeni Şafak, 14 Ekim


*

RAHMET İSTEMİŞ

Perakende Günleri 2004’te, sunucu, İshak (Alaton) Bey’i kürsüye çağırırken dili sürçmüş, “Üzeyir Garih’i davet ediyorum” demiş. 50 yıllık ortağı ve arkadaşı bir cinayete kurban giden (zaten çok zarif bir insandır) Alaton hiç bozuntuya vermemiş, “Güzel bir jest oldu. Biz birbirimizden ayrı anılamıyormuşuz” demiş.

Haberin Devamı

Hani “rahmet istedi” diye bir söz vardır bu gibi durumlarda kullanılan, Üzeyir Bey, Allah rahmet eylesin, dinince dinlensin!

Sabah, 15 Ekim


*

İKİ İSMİ BİRDEN HATIRLAMAK ZOR TABİİ Kİ

Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, ABD seçimlerinde ‘adı kısa olan adaylar’ daha şanslıymış.

George Bush’u yenen Bill Clinton, ‘Ike’ lakaplı Eisenhower vd örnek gösteriliyormuş.

(Öyle olsa Al Gore’u kimse yenemezdi ya, neyse, esprimizi patlatabilmek için bu araştırmayı doğru kabul edelim.)

Amerikalılar uzun ismi akıllarında tutamıyordur da ondan!

Sabah, 15 Ekim


*

TE BE BUNLAR BÜLE OLURLAA

Yorumsuz bir “Allah sevenlerine bağışlasın” haberi daha!

AKP Ankara İl Başkanlığı'nın 28 Mart Yerel seçimlerinden önce hazırlayıp tüm AKP teşkilatlarına da gönderdiği Siyasi Etik Sözleşmesi, kimse imzalamak istemeyince çöpe gitti. Belediye başkanları, il genel ve belediye meclis üyelerinin kabul edebileceği hediye değerini en fazla 300 milyon lira olarak belirleyen Etik Kurul, 300 milyon liranın üzerindeki bir hediyenin 'rüşvet' sayılmasını öngörmüştü. 300 milyon liralık hediye sınırı, belediye başkanlarının ve meclis üyelerinin ailelerini de bağlıyordu. Değeri ne olursa olsun makamdan dolayı verilen hediyeler de rüşvet kabul edilecekti. Dışarıdan kazanılan gelirleri de suç saymıştı.”

Haberin Devamı

Takvim, 15 Ekim


*

DEMOKRASİ

Vatandaşlar, Ramazan’ın ilk günü Şehremini’ndeki Oruç Baba Türbesi’ne hücum etmiş, sirke ve ekmekle oruç bozup, Veli’den dileklerde bulunmuş. Oruç Baba’ya ... loto kuponunu sürüp büyük ikramiye isteyenler bile varmış.

Diyorum ya, bu salakların da bir oyu var, benim de, gel de demokrasiye inan birader! J

Hürriyet, 16 Ekim


*

YAŞAR KEMAL’İN MADALYASI

Hürriyet yazarı Zeynep Göğüş, Fransa’nın terbiyesizliğine tepki olarak “17 Aralık’ta Fransa Türkiye’yi engellerse, Yaşar Kemal Fransızlar’ın en yüksek devlet nişanı olan Legion d’Honneur’ü geri versin” dedi.

Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Ertuğrul Özkök, “Acaba mı?” diye sorguladı bu öneriyi.

Haberin Devamı

Zeynep Göğüş son olarak, fikrinde ısrar ettiğini yazdı.

Kimse Yaşar Kemal’in fikrini sormuyor, o da ben bu satırları yazarken, hâlâ tam siperdi, pek sıcak bakmıyordu demek ki...

Ama ben bu tartışmaya çok güldüm.

Hani el şeyiyle gerdeğe girmek diye çirkin bir laf vardır dilimizde, el madalyasıyla uluslararası tepkiyi de ilk defa duyuyorum! J

Hürriyet, 16 Ekim


*

ORUÇ BOZMAZ AMA ASAP BOZAR

21’inci yüzyıla girdik. “Takvim olarak” girdik, toplum olarak değil.

(Yani şimdi siz bana New York’taki, Paris’teki, Londra’daki 16 Ekim 2004 ile Afganistan’ın bir dağ mezrasındaki yahut Afrika’nın çöllerinde bir çoban çadırındaki 16 Ekim 2004’ün “aynı tarih” olduğunu mu iddia edeceksiniz?)

Yukarıda Oruç Baba Türbesi’ni loto kuponu süren TC vatandaşından bahsettim size. Buyrun bir tane daha:

Akupunktur orucu bozar mı?” diye soruyorlarmış, hani Ramazan’da akupunktur yaptırarak açlığını bastıranlar varmış da...

Müftünün biri de cevap veriyor:

Vücuda iğneyle bir madde zerk edilmediği için orucu bozmaz. Ama akupunkturla oruç tutmanın sevabı aynı mıdır, Allah bilir!”

Haberin Devamı

Elalem Mars’a giderken, gen haritası çıkarırken bizim uğraştığımız “sorunlara” bak!..

Vatan, 16 Ekim


*

AL BİR TANE DAHA, ALLAHIM ÇILDIRACAĞIM!

Kültürün, bilginin, aydınlığın simgesi, temsilcisi, yuvası olması gereken Devlet Tiyatrosu, Van’da ... kurban kesilerek açılmış!

Vanlılar o kadar sevinmişler ki şehirlerinin kültürü gelişecek diye... garip bir koçu bağırta bağırta boğazlamışlar!

Vatan, 16 Ekim


*

YAHU BENİ DELİRTMEYE YEMİN Mİ ETTİNİZ...

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. (üstelik Prof.) Orhan Çeker, ilime ve bilime çok önemli bir katkıda bulunmuş: “Ruj orucu bozar!”

Ruj dil ile yalanıp (kulak ile yalanabilirmiş gibi) tadı alındıktan sonra tükürük yoluyla yutulursa oruç bozulur!”

Tüh Allah sizi bildiği gibi yapsın!

Posta, 16 Ekim


*

BİZ BU ÖNEMLİ İŞLERLE MEŞGULKEN...

Afyon’u ziyareti sırasında, 12 yaşında bir ilkokul öğrencisi korumaları atlatıp Cumhurbaşkanı’nın yanına gelmiş, gak guk etmiş, ama heyecandan konuşamamıştı.

Derdi sonradan anlaşıldı: Kocasından ayrı yaşayan annesi evi geçindirmekte zorlanıyormuş, 12 yaşındaki Murat, Sezer’den ‘kardeşleri üşümesin diye’ kışlık kömür isteyecekmiş!

Kömür istemek orucu bozar mı Hocam?

Posta, 16 Ekim


*

HEY YARABBİM SEN AKLIMIZA MUKAYYET OL!

Muş’un İnardı Köyü’ne Cumhuriyet’in 84’üncü yılında ... elektrik gelmiş. Köylü kadınlar seviniyor... “Artık televizyondaki dizileri bir de izleyebileceğiz!” diye.

Posta, 16 Ekim


*

ALLAH’IN EMRİYLE

Tren kazasında bir iki makinisti yem yaparak ardından müdürü harcayarak koltuğu kurtaran Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türk Telekom’un özelleştirilmesinin mutlaka dava konusu olacağını söylemiş:

Türk Telekom yargıya gidecek, Allah’ın emri!”

Bakan yetki ve sorumlulukları tamamen Allah’a devretti anlaşılan, önce tren kazası Allah’ın emriydi, şimdi Telekom’un dava konusu olması Allah’ın emri... L

Sabah, 16 Ekim


*

BİTMEDİ, BU DA ALO FETVA’DAN !..

Ramazan münasebetiyle bütün cahilliğimizi, bütün zavallılığımızı yüzümüze vuruyor gazeteler.

Hürriyet, ‘ALO FETVA’ya gelen ilginç sorulardan bir derleme yapmış:

- Travesti soruyor: Öbür dünyada hangi halimle dirileceğim

- Kaynım yurtdışında yaşıyor. Buraya gelmiyor. Homoseksüelmiş. Hayatını öyle kazanıyormuş. Beyimin işi yok. Çok zor geçiniyoruz. Kaynım İstanbul’da bize ev aldı. Burada oturun, kira da vermeyin, dedi. Ben de beyim de ibadet eden insanlarız. Kaynımın bize aldığı evde oturmamız caiz mi?

- Kaş aldırmak günah mı? Yoksa kocam beni terk edecek. Kendime bakmamı istedi. Makyaj yapmamı ve daha farklı giyinmemi de söyledi. Bunları yaparsam günah olur mu?

- Kocam maaşımı alıyor, bana da harçlık veriyor. Buna çok kızıyorum ama engel de olamıyorum, tatsızlık çıkıyor. Ev alacağız, diyor. Ama tapuyu benim üstüme yapmayacakmış. Ondan gizli para biriktirsem günah mı?

- Kızım 12 yaşında. Geçen gün köpeği öldü. İhtiyardı zaten. Ama kızım ona çok bağlanmıştı. Köpeği çiftliğin güzel bir yerinde törenle gömdük. Kızım dua etmek, Kuran okumak istiyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Köpeğe Kuran okunur mu, kızımla konuşur musunuz?

Hürriyet, 17 Ekim

*


MELİH AŞIK’IN KÖŞESİNDEN

İsrail mantığı...

Haaretz gazetesi, İsrail hükümetini "Bir Türk öldür, dinlen" politikası izlemekle suçluyor. Böyle bir özdeyiş varmış İsrail'de... Öyküsüne gelince...

"Çarlık Rusyası'nda Yahudi bir anne oğlunu 1877 Osmanlı-Rus Savaşı'na yolluyormuş. Kapıdan uğurlarken ona nasihat etmiş:

- Cepheye vardığında bir Türk öldür, dinlen... Bir Türk öldür, dinlen...

- Ama anne, demiş oğlan, ya ben dinlenirken bir Türk beni öldürürse?

Kadın şaşırmış:

- Aman oğlum... Türk'ün seninle ne alıp veremediği var ki?

Milliyet, 17 Ekim


*

FARK BURADA ...

Vatan gazetesinden Safile Usul, Antalya’da tecavüze uğrayıp öldürülen talihsiz, minik Lisa’nın annesiyle konuşmuş, Petra Eder adlı acılı kadıncağızla, Allah düşmanıma bile göstermesin...

Tam tercüme midir, muhtemelen öyle, Petra Hanım Türkiye’ye kırgın olmadığını söylüyor ve diyor ki:

Şunu da eklemek istiyorum: Olaydan sonraki günlerde Türk polisi bana çok iyi davrandı. Katil zanlısının hemen yakalanması da beni çok rahatlattı.”

Bunda ne var, diyeceksiniz. Bunda çok önemli bir detay var, “hukuku içine sindirmiş bir Alman vatandaşı” var ...

Bu kadar büyük bir acıyı yaşamış bir anne, “katilin yakalanması” demiyor, “katil zanlısı” diyor...

Darısı herkesten evvel biz gazetecilerin de başına!

Vatan, 17 Ekim

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!