Güncelleme Tarihi:
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görüldü. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.15’te kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Ceren Hatice Kırım’ın savunmasıyla başladı.
İstanbul'da, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç sağladıkları iddia edilen 47 sanığın yargılandığı davanın duruşması, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına ertelendi.
Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin konferans salonunda yapılan duruşmanın öğleden sonraki oturumunda, tutuksuz sanık doktor Şeyhmus Çelik'in savunması alındı.
Çelik, 38 yıllık hekim olduğunu belirterek, "Bu olayın ortaya çıkması için şikayet eden ve teknik destek takibi yapan sayın savcımızdan, emniyet mensuplarımızdan Allah razı olsun." dedi.
Türkiye'nin tüm bölgelerindeki devlet hastanelerinde çalıştığını kaydeden Çelik, "En son Birinci Hastanesi'nde çalıştım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Suçlamalar asılsızdır. Hakan Doğukan Taşçı ve Hasan Basri Gök kendilerini hasta yakınlarına Şeyhmus Çelik olarak tanıtıp, 112'den aldıkları hastaları başka hastanelere para karşılığı sevk etti. Fırat Sarı savunmasında bana ödeme yaptığını söylemiştir. Sarı, bana düzenli ödeme yapmamıştır. Maaşımı hastaneden alırdım. Şirketten maaş almadım. Duygu Hastanesi'nden ayrıldığımda içerideki bir maaşımı Fırat Sarı'dan aldım." diye konuştu.
Fırat Sarı'yı Esenyurt Devlet Hastanesi'nde çalışırken tanıdığını belirten Çelik, "Fırat Sarı tarafından getirilen Hakan Doğukan Taşçı, geldiği ilk günden itibaren, hastaların takip listesinin hazırlanmasını ve takibinin yapılmasını kasıtlı olarak engellemiştir." iddiasında bulundu.
Çelik, Hakan Doğukan Taşçı'nın yaptıklarını ve onu istemediğini Fırat Sarı'ya söylediğini, ancak Sarı'nın hiçbir şey yapmadığını ve Taşçı'nın işine devam ettiğini öne sürdü.
Hiçbir hastaneden ya da aileden çıkar sağlamadığını savunan Çelik, "Hayatımda hiçbir örgüt kurmadım, örgüte de üye olmadım. Hiçbir örgütün emrini de yerine getirmedim. Bu nedenle hakkımdaki suçlamayı kabul etmiyorum. Ben mesai saatlerine uyan bir hekimim. Her sabah yenidoğan ünitesine giderek sorumlu veya kıdemli hemşirelerle vizit yapar, notları aldırırım. Daha sonra belgelere doktor kaşesi vurarak imzalarım." şeklinde konuştu.
Çelik, geçirdiği ameliyattan ve klavyesinin kötü olmasından dolayı epikrizlerin hemşire tarafından yazıldığını kaydederek, "Ne SGK'yı ne başka bir kurumu dolandırmak için gerçeğe aykırı hiçbir belge düzenlemedim. Ne kendime ne başka bir kuruma çıkar sağlamadım. Resmi belgede sahtecilik suçu işlemedim. Bunu yapmama hiçbir neden yoktur." ifadelerini kullandı.
"HEMŞİRE TALİMAT ALIYOR AMBULANS ŞOFÖRÜNDEN"
Çelik, Kaya bebeğin ölümüne ilişkin, Güney Hastanesi'nin muhasebecisinin bebeğin hastaneye geldiği gün kendisini aradığını ve başka doktorun göreve başladığını söyleyip, istifa etmesini istediğini belirterek, kendisinin de istifa dilekçesi hazırladığını ve dilekçenin işleme konulduğunu anlattı.
Bebek Kaya'nın ne gelişini ne de öldüğünü bilmediğini savunan Çelik, "Gıyasettin Mert, Damla hemşireye, 'Prematüre bebek ölürse doktor Rıza üzerine yapmayacağız, doktor Şeyhmus üzerine yapacağız.' diyor. Hemşire talimat alıyor ambulans şoföründen." dedi.
Sanık Çelik, hayatını kaybeden bebek Mive Serdarova'yla ilgiliyse "Mesai saatlerimin dışında, Birinci Hastanesi'nde çocuk radyoloji uzmanı olmadığını bildikleri halde getirip bırakmışlar. Bu hastayı getiren Gıyasettin Mert Özdemir. Bebeğe bakıyoruz Türkmenistanlı. Ailesi fakir, para yok. Ama bir bakıyoruz ki Hasan Basri ve Hakan aileden para almış. Emine Avcı'nın sayesinde bunu görmüş olduk. Bunlarda vicdan nerede görmüş olduk. Çocuk kardiyoloji uzmanını çağırdık. Kalp damarı açılması lazımdı, açılmasaydı hem ciğere hem kalbe kan akışı kesilirdi. İlacı yazdı. Aileye böyle bir durum olduğunu söyledik." şeklinde konuştu.
"ALLAH RAZI OLSUN SAVCI BEYDEN"
Bebeğin ameliyat olması gerektiğini ancak ailenin "Paramız yok." dediğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
"Biz de 112'ye haber verdik. Ben aradım. Hastaneden bebeğin eko raporunu verdik. Çocuk kardiyoloji uzmanı 'Çocuğa ilaç verilecek, kesilmeyecek. İlacı keserseniz bebek ölür.' dedi. 112 araştırdı, 'Hocam kimse almıyor.' dedi. Biz de aileyi konsolosluğa yönlendirdik. Geri dönüş olmadı. Bir süre sonra il sağlık müdürlüğünden denetime geldiler. Söyledim orada yetkili bir kadına, böyle bir durum var, ameliyat olmazsa ölecek dedim. Tamam dediler. Oradan da geri dönüş olmadı. Bebek uzun süre kaldı. Ailenin de zaten götürecek durumu yok. Damardan sürekli ilaç alması lazım bebeğin. Allah razı olsun savcı beyden. Duydum ki tapelerden, Hakan Doğukan diyor ki 'Fırat Sarı demiş ki ilgilenme çocukla bırak ölsün.' Hakan Doğukan, 'Fırat Hoca ilgilenme boşuna bırak ölsün diye işimi engelledi.' diyor."
Çelik, hemşirelerin işe gelmediğine dair sözlerinin sorulması üzerine, "Yalan söylüyorlar. Ben arabamla gider gelirim hastaneye. Otopark kamera kayıtlarından giriş çıkışlarıma bakılabilir. Hemşireler ağız birliği yapmış yalan söylüyorlar." beyanında bulundu.
Mahkeme başkanının "112 nakil birimi arıyor, Hakan Doğukan kendini doktor Şeyhmus diye tanıtıyor. Sizin bilginiz yok mu?" sorusuna Çelik, "Bilgim yok, nasıl olabilir? Müdahale ederdim. Mümkün mü sayın başkanım?" yanıtını verdi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Her gelen bize soruyor 'Mümkün mü' diye. Bu nasıl oluyor? Biri sizin adınızı kullanıyor bu kadar kolay mı?" ifadelerini kullandı.
Çelik, Güney Hastanesi'ne adına hasta yatırılmasıyla ilgili de "Ben 2 saat dışında orada yokum. İşlemler benim üzerimden yürütülmüş. Anlaşmam 2 saat. Hasta kabullerini ben yapmıyorum. Benim e-imzam oradaydı. Bütün yatışları benim adıma yapmışlar." bilgisini verdi.
"EPİKRİZLERİ ŞEYHMUS ÇELİK YAZMIYORDU"
Birinci Hastanesi'nde sekreterlik yapan tutuksuz sanık Gözde Kul Yadigar ise sanık Emine Avcı tarafından mobbing gördüğünü ve kendisini yenidoğan bölümüne çektiklerini öne sürdü.
Son 1,5 yıl yenidoğanda çalıştığını kaydeden Yadigar, "Oraya geçmeden önce oranın işletme olduğunu biliyordum. Yenidoğan işletme diyorlardı çünkü. Orada bir Whatsapp grubu vardı. Hiçbir hemşire orada hastaneden ilaç isteme sistemini bilmiyordu. Bunun benim görevim olduğunu söylüyorlardı. Beni bu gruba eklediler. Epikrizleri Şeyhmus Çelik yazmıyordu. Epikrizleri Cansu (Akyıldırım) Hanım yazıyordu. Bunları benim sisteme atmamı istiyordu." diye konuştu.
Çelik'in hastaneye geldiğinde bazen alana uğramadan odasına gittiğini ifade eden Yadigar, "Alana geldiği zaman da Cansu Hanımla bilgi alışverişi yapıp, vizit atacaksa atıyordu, Cansu Hanım gerek yok derse odasına gidiyordu." ifadelerini kullandı.
"JEST OLARAK PARA GÖNDERDİ"
Sanık Yadigar, maaşının tamamını hastaneden aldığını belirterek, "Kesinlikle maddi menfaatim yoktur. İşletme denilen yerden para almadım. Fırat Sarı ayda bir, iki, üç defa hastaneye geliyordu. Kendisinin insani ilişkileri iyi. Bize karşı bir kötülüğünü görmedim. Bana bir kere param olmadığını söylediğimde jest olarak para gönderdi. Yenidoğanda çalıştığım sürece Cansu Akyıldırım bebeklerle en güzel ilgilenen, bebeklerle ilgili her şeyi bilen tek insandı." şeklinde konuştu.
Sanık Fehmi Alperen'i hastanede gördüğünü, kendilerine hasta yönlendirdiğini bildiğini ifade eden Yadigar, "Hasan Basri Gök, sürekli kaos yaratıyordu, 'O senin hakkında bunu söyledi. bu şunu söyledi' diye kızları birbirine düşürüyordu. Bana geliyor, sarıyordu. Fırat Sarı da oranın bu kişiyle olmayacağını düşünerek yenidoğan alanına Hakan Doğukan Taşçı'yı getirdi sorumlu hemşire olarak." beyanında bulundu.
Yadigar, SGK'nin denetime başladığı süreçle ilgili, şunları anlattı:
"Her gün denetim oluyordu. Ben bu sürece kadar bir şey anlamadım. Sürecin işleyişinin bu şekilde olduğunu düşünüyordum. Doğukan kızlarla konuşma yaparak, yapmaları gerekenleri anlattı. Bazıları yapmak istiyor, bazıları yapmak istemiyordu. Doğukan da 'Ben bunları keyfimden yapın demiyorum, birileri yapın diyor söylüyorum.' dedi. Bazı şeylerin değişmeye başladığını gördüm. Hastanede aşağıda bir oda ayarlanmış ve burada evrakların yapılacağı söyleniyordu. Ekip kurulduğu, epikrizlerin düzenleneceği söylendi. Bir şeyler olacağını hissediyordum. Başıma bir şey gelmesin diye delil toplamaya başladım. Yazmadık diyorlar ya, yazmadık demeleri imkansız. Odaya gidip baktım, kızlar oturmuş yeniden epikrizler yazıyorlardı. Eski çarşaflar yırtılıp yere atılmıştı. 'Gözde, sessiz sakin kalmalısın, SGK'yı dolandıramazsınız diyemezsin dedim.' Ekmek derdine düşmüşüm. İki evladım var, masraflara yetişemiyorum. Daha sonra delil toplama aşamasına geçtim. Bunlar orada işlem yaparken çaktırmadan delil toplamaya başladım. Kolluk kuvvetlerine de delillerimi sundum."
Epikriz hazırlayan ekipte tanımadığı kişiler olduğunu kaydeden Yadigar, "Emine Avcı sürekli kontrole geliyordu, 'Doğukan ne yaptınız?' diye soruyordu." ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanının, "Ekip içerisinde buradaki sanıklardan biri var mı?" diye sorması üzerine Yadigar, Fırat Sarı'nın asistanlığını yapan tutuklu sanık Sümeyye Nur Taşçı'nın ekip içerisinde olduğunu söyledi.
Sanık Yadigar, Şeyhmus Çelik'in epikriz yazdığını görmediğini ifade ederek, "Yalan söylemeyi bile beceremedi burada." dedi.
- "KEŞKE BİR AN ÖNCE DELİLLERİ TOPLASAYDIM DA KONU BURALARA GELMESEYDİ"
Delilleri topladığı sırada denetim gelindiğini söyleyen Yadigar, "Bir sabah telefonla uyandım, 'Vatan emniyetten arıyoruz. Fırat Sarı ve İlker Gönen'e operasyon düzenlendi.' dediler. Alana geldim, kimse yoktu. Sadece Fırat Sarı ve İlker Gönen'i aldılar sanıyordum. Vatan emniyete gittim, gece 24.00'e kadar bekledim. O akşam ifademi almadılar. Ben de eve gittim. Keşke bir an önce delilleri toplasaydım da konu buralara gelmeseydi." ifadelerini kullandı.
Sanık Yadigar, "Ben asgari ücret altında bu kadar mobbing görürken asla susmayacağımı söylemek istiyorum. Benim kapıma polis geldi, çocuklarım gece uykularından uyandı, karşılarında polis gördü. İlahi adaletin işleyeceğine eminim. Burada neden olduğumu bilmiyorum." diye konuştu.
Yadigar, Hakan Doğukan Taşçı'nın hasta sevki için numarasının 112'ye verildiğini belirterek, "Bir kere Doğukan'a ulaşamadıkları için alanı aradılar. Bende Doğukan'a, Fırat Sarı'ya ve Şeyhmus Çelik'e ulaşamadım. Hasan Basri 'Bana yönlendir.' dedi. Ben bilmiyordum kendisini 'Şeyhmus'um diye tanıtacağını." ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 9,5 saat süren, 5 sanığın dinlenildiği duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarın saat 09.30'a ertelendi.
Bu arada, dava kapsamında 22 tutuklu sanık ile 12 tutuksuz sanığın savunması alınmış oldu.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Saat 10.15'te tutuksuz sanık Hatice Kırım'ın savunmasıyla başlayan duruşma saat 19.20'de tutuksuz sanık Gözde Fulya Yadigar'ın savunmasıyla son buldu.
'EPİKRİZ YAZMAK GÖREV TANIMIMDA YOK'
Tutuksuz sanık Ceren Hatice Kırım, "Yaklaşık 12 senedir yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalışmaktayım. Kolluk kuvvetlerinde ve savcılıkta verdiğim ifadeler aynıdır ve geçerlidir. 2022 yılında 6 ay kısa bir süre Reyap Hastanesi'nde çalıştım. 2023 yılından itibaren Beylikdüzü Medilife Hastanesinde hemşire olarak çalışıyordum. Ondan önce Bağcılar Şafak Hastanesinde çalıştım sonra ayrıldım. Bu olaylar medyaya yansıdığında işten çıkarıldım. Hasan Basri Gök’te Reyap hastanesinde çalışırken hemşire olarak çalışırdı. 'Hocam bakanlıktan denetime geldiler, her şeyi kontrol ediyorlar' konuşmasında az hasta olması gerekiyor fazla hastam var. 23 hasta vardı ama 27 hasta olması lazımdı. Uzun süredir yenidoğan yoğun bakımda çalıştım çok fazla denetim gördüm. Bu denetim fazla detaylıydı. Akciğer grafiğine kadar bakıldı. 'Bize çomak soktular' cümlesini söyleme amacım 12 senedir pek çok özel hastanede çalıştım. Denetim yüzünden hastaneye zarar gelmesini işimden olmak istemediğim için kullanmışım. Arşivden dosya çıkarma konusunda bir bilgim yok. Medisense şirketinden bana gönderilen ufak bir ücret vardı. Kolluk kuvvetlerinde söylediğim gibi, yenidoğanda çalışmak özveri isterdi bu da onun karşılığı, mesai olarak alırdım kaynağı da çok sorgulamadım. Medisense ayrı olarak kıdem ücreti olarak verirdi. İlker Gönen'e hasta danışıyorduk ama bir imza atmışlar mı bilemem. Hasan Basri, '10 tane Corrosorf alıcam da kaç tane var sende' konuşmasında hastada kullanacağım ilacı vermeyeceğimi, hastaneden ilaç çıkarmayacağımı, İlker Gönen ve Fırat Sarı ile görüşüyorum ilaç temin etmiyorum. Bir örgüt söz konusu değildir dedim. İfade verirken, bunlardan faydalanmak istemediğimi ama her şeyi söyleyeceğimi ifade ettim. Epikriz yazmak benim görev tanımımda yoktur, bilmem" dedi.
'ÇOCUK NÖROLOJİ ALANI ÖNEMLİ SORGULAMADIM'
Cumhuriyet Savcısı'nın, 'Fırat Sarı'ya neden hat veriyorsun, ifadelerine göre Fırat Sarı'yla irtibatın yok, ama hat veriyorsun. Verme sebebin nedir?' sorusuna cevap veren sanık, "Çocukların yoğun bakımlarda yakından takip edilmesi gerekiyordu. Bu çocukların yakından takip edilmesi için. Kendisi bu şekilde istedi. Ben de sorgulamadım. Çocuk nörolojisi önemli bir alan bu yüzden mantıklı geldi bu şekilde iletişim yöntemi. Sorumlu hemşire tarafından uyarılma sebebim dosyaları eksik olduğundan ben hastalara bire bir ilgilenmeyi seviyorum o yüzden sorumlu hemşireliği bıraktım" dedi.
'YENİDOĞANLA İLGİLİ DANIŞMAN ALMAK İSTEDİK'
Beylikdüzü Medilife Hastanesi Başhekimi sanık Ahmet Atilla Yılmaz da duruşmada savunma yaptı. Yılmaz savunmasında, "Suçlamaları kabul etmem mümkün değil. Neredeyse 20 yıl devlette cerrah olarak çalışmış bir insanın SGK’yı dolandırması mümkün değildir. Bir başhekimin hastanenin cirosunu artırma kaygısı olmaz. Çok şükür ki bu iddianamede bebeklerin vefatı üzerinden sorgulanmıyorum. Dört kız çocuğu babası olarak böyle bir suçlama bana yöneltilmediği için minnettarım. En çok üzüldüğüm şey sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu durum ve onlara bakış. Beylikdüzü Medilife ve Bağcılar Medilife hastanelerinin arasında, vicdani sorumluluğu daha çoktur. Beylikdüzü Medilife Hastanesi, önemli sanıkların da aralarında olduğu bölgesinde iyi algılanan, yenidoğan servislerinde yeterince yoğun bir hastanedir. Hastanemizde 7 çocuk doktoru var akşam nöbetlerinde 11 hekim var. Yenidoğanda çalışmak kolay değildir. Uzun vadeli bir iş değildir. Yenidoğanla ilgili danışman almak istedik çünkü, telefonu hemen hemen her hastaya veririm, hastalar için ve hekim için önemlidir" dedi.
Yılmaz savunmasının devamında, "Bağcılar ve Beylikdüzü Medilife arasında fark, işletmeleri farklı, ekonomik bir bağlantımız olmadı. Bağcılar ayrı bir grupta isimleri aynı ama yönetim kurulları çok farklı. Danışmanlıkla görüşmeleri, doktor görüşmelerini genelde ben de yaparım zamanım oldukça. Yönetim kurulundan isteğim, yenidoğan için tecrübesi olan birinin hizmet vermesi gerektiğinde tecrübelerinden faydalanabileceğimiz danışman almak istedik bu durumu da yapmak çok zordur. Fırat Sarı, İlker Gönen’i tanırım. İlker Gönen ile hasta güvenliği hakkında konuşurduk. Benim için önemli olan hasta güvenliğidir. İlker Gönen’le bir konuşmamı hatırladığım kadarıyla yenidoğanın çok önemli olduğunu söylemişimdir" dedi.
'FIRAT SARI'NIN TELEFON NUMARASI BENDE YOK'
Tutuksuz sanık Ayşe Gizem Büyükgüneş savunmasında, "İfadelerimde duyduğum şeyleri belirtmeme rağmen 'Görmüşüm' şeklinde yazılmış düzeltilmesini istiyorum. Birinci Hastanesi’nin yoğun bakımında hemşire olarak çalıştım. Hastaneden maaş alıyordum. Opara bebekle ilgili konuşmalarda, bebeğin büyük olduğu söyleniyordu. Ben günlük ne kadar ücret alındığını bilmiyorum. Bana sadece işime bakmam gerektiği söylendi. Doğukan, bebeği teslim aldı. Hastanın genel durumunun gayet iyi olduğu ifade edildi sadece entübe durumdaydı. Gece boyunca stabil bir durumdaydı. Sabah saat 6 civarında Tuğçe Toptemel hemşire arkadaşım geldi ve bebeğin bakımını birlikte yaptık. Herhangi bir sıkıntısı yoktu. Daha sonra Tuğçe Toptemel’in bebeğin monitörünün ötmeye başladığını fark ettiğini gördüm. Sorumlu hemşire, Doğukan’ı aradı. Benim için bu ilk iş deneyimimdi. Doğukan’ın, doktora haber vereceğini düşündüm. Ancak bebek kötüleşti. Bir bilgilendirme yaptık. Benim görevim sadece bebeğin bakımını yapmaktı. Henüz 5 aylık bir hemşireyim. Ne benim ne de Tuğçe’nin ihmali yoktur. Fırat Sarı’nın telefon numarası bende yok. Doktor Şehmuz ise gece görevde değildi. Şehmuz Bey’in geldiğini, daha sonra bir arkadaşım söyledi. Ayrıca, ailenin 20 bin lirasını geri vermeleri gerektiğini ifade etmiş" dedi.
'GECE HİÇ ÇOCUK DOKTORU GÖRMEDİM'
Büyükgüneş, "Görevim, hastaların bakımını ve beslenmesini yapmaktır ki zaten 5 aylık bir hemşireyim. Bebeğin bakımlarını beslenmelerini yaptım ve Tuğçe Toptemel'e yardım ettim. Maaşım asgari ücrettir. Ben gece çalışıyordum ama gündüz olan olaylara da bazen şahit oluyordum. Epikriz yazılmasıyla ilgili, geçmiş dosyaların içinde hemşire gözlem bilgileri vardı. Epikrizin ne demek olduğunu nasıl yazıldığını bilmiyorum. Fırat Sarı'yı isim olarak duydum en fazla bir kere görmüşümdür konuşmam yoktur. Opara bebek için bir kere konuştum. Hakan Doğukan Taşcı'yı da tanıyorum alan sorumlumuzdu. Benim kimseyi arama gibi bir şeyim yok. Gece vardiya shiftime söylerim o Doğukan’ı arar. Hasan Basri Gök’ü birkaç kez alana geldiğinde gördüm. Şehmuz Çelik'i tanıyorum gündüzleri hastaneye gelmezdi hastalarla ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Gece hiç çocuk doktoru olduğunu görmedim. Doğukan varken doktor Şehmus Çelik az gelirdi. Sadece çocuk doktoru olarak Şeyhmus Çelik vardı" ifade etti.
'TEKRAR ENTÜBE EDECEK MALZEMEMİZ YOK'
Sanık Büyükgüneş savunmasının devamında, "Hastaneye doktor geldiğini görmedim. Gece bir sorun olduğunda Tuğçe Toptemel ilgileniyordu. Opara bebek geldiğinde kim baktı bilmiyorum ama Doğukan aldı diye duydum. Olaydan Fırat Sarı'nın haberi var diye duydum. Doktor onayı gerektiğinde Şehmus Çelik’in kaşesi kullanılıyordu; ama bu duruma şahit olmadım. Mahkeme Başkanı, 'Herkes bilmiyorum diyor. Hemşire bilmiyor, doktor bilmiyor, başhekime sorun deniyor. Ne biçim hastaneler bunlar?' sorusuna cevaben sanık, "Ben Birinci Alan’da çalışmıyorum. Dediğim gibi, gece çalıştığım için şahit olmuyorum. Gece Fırat Sarı aranıyordu geldiklerini görmedim ama hasta geliyor diye bilgilendirme yapılıyordu. Opara bebeğin nasıl geldiğini ve kimin kabul ettiğini bilmiyorum ama genelde Fırat Sarı’nın yönlendirmesiyle geldiğini biliyorum. Şehmuz Çelik hastaneye çok nadir geliyordu geldiği zamanda 1-2 saat durup alandan çıkardı. Çoğu sorumluluk Doğukan Taşçı’dan geçiyordu. Şeyhmus Çelik’in yapması gereken işleri yapan kişi konusunda bir şahitliğim yok. 'Tekrar entübe edecek malzememiz yok' konuşmamda yenidoğanda bebekler yattığı için, bebek de büyük ve entübe bebek olduğu için tüpü çekerse başka malzememiz yok onu söyledim" şeklinde konuştu.
'DOĞUKAN TAŞÇI GÖREVİNİ İHMAL ETMİŞTİR'
Tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik ise savunmasında, "38 yıllık hekimim. Bu olayın ortaya çıkması için şikayet eden, tıbbi teknikte emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Devlet hastanelerinde çalıştım. 2020-2021 Silivri Kolon Hastanesinde çalıştım. Birinci Hastanesinde çalıştım üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Fırat Sarı tarafından göreve getirilen Doğukan Taşçı görevini ihmal etmiştir. Telefonla arayıp 'Neredesin?' diye sorduğumda 'İşim var geleceğim başka hemşireyle vizit yap' diyordu. Hasan Doğukan Taşçı, 112 çağrı merkezinden aldığı bebekleri ücret karşılığı başka hastanelere sevk etmiştir. Hastaneler doktorların bir maaşını saklar, gittiklerinde vermezler. Fırat Sarı ile Esenyurt Devlet Hastanesinde çalışırken tanıştım. Fırat Sarı bana hiçbir zaman düzenli ödeme yapmamıştır. Hasan Doğukan Taşcı’nın iş disiplinsizliklerini Fırat Sarı'ya şikayet etmeme rağmen iş yapmasına devam ettirilmiştir. Hastalardan ne kendim ne de çalıştığım hastane bir çıkar sağlamamıştır. Hasan Basri kendisini Doktor Şeyhmus olarak tanıtmıştır" dedi.
'ÇOCUK KARDİYOLOJİ OLMAMASINA RAĞMEN BEBEK BIRAKILMIŞ'
Çelik savunmasının devamında, "Hayatımda hiçbir örgüte üye olmadım, bir örgütün de emrini yerine getirmedim. Ben mesai saatlerinde yerimde bulundum. Her sabah yoğun bakıma giderek, yapılması gereken notları aldırır sorumlu hemşire notları sisteme yükleyerek doktor karşısına çıkıp kaşeletir. E- imza hastaneden sekretere gönderilirken kullanılır. Nitelikli dolandırıcılık suçundan, ben hiçbir yeri dolandırmak için aykırı bir şey yapmadım. Çalıştığım hiçbir hastanede sahte evrak hazırlamadım. Hasta taburcu edildiğinde epikriz raporu yazılır. Sonrasında SGK’ya bildirilir. Ben SGK veya başka bir kurumu dolandırmak için hiçbir şey yapmadım, gerçeğe aykırı belge düzenlemedim. Kaya bebekle ilgili olarak, ben Güney Hastanesi’nde 2 saat çalıştım. Anlaşmam feshedildi, yerine Doktor Rıza ve Doktor Hilda geldi. Kaya bebeğe, Doktor Tuğçe bakmıştı. 15’inde beni aradılar ve yönetim, Hilda ile anlaşma yaptıklarını söyledi. Aynı tarihte Doktor Hilda’nın çalışma kaydı var. Bir gün sonra Kaya bebek yaşamını yitirdi. Ambulans şoförü hemşireye benim adımı yazmasını söylemiş. Sonra ifade vermem için beni çağırdılar. Bebek Serdarova ile ilgili çocuk kardiyolojisi olmadığını bilmelerine rağmen ambulans şoförü Gıyasettin para karşılığı bebeği buraya bırakmış. Bebek Türkmen ailesinden para alınmış. Bunları öğrendik, vicdan yokmuş" ifade etti.
'FIRAT SARI'YA BU HASTAYLA BOŞUNA UĞRAŞMA DEDİĞİNİ DUYDUM'
Sanık Çelik, "Epikrizleri kim yazdı bilmiyorum. Ben epikriz yazmadım zaten benim klavye bilgim de yok. Fırat Sarı ve İlker Gönen 'Kimse yazmasın biz yazacağız' dedi. Kalp hastası bir bebek vardı, ameliyat olmazsa ölecekti. Ancak parası olmadığı için hiçbir hastane bu bebeği kabul etmedi. Devamlı damardan ilaç kullanması gerekiyordu. Allah savcı beyden razı olsun. Hakan Doğukan’ın, Fırat Sarı’ya 'Bu hastayla ilgilenme, boşuna uğraşma' dediğini duydum. Doğukan Taşçı, 'Erkenden öldüreceksin, sorun çözülecek' diyordu. İlaçları vermeyen sorumlu hemşireydi. Şimdi soruyorum. Bu ilacı kim kesti, neden kesti. Oranın sorumlu doktoru benim. Yenidoğana bakmıyorum, başka doktor bakıyor. Fırat Sarı’yı tanıyorum. Hakan Doğukan Taşçı’yı da maalesef tanıyorum. Maaşımı hastaneden alıyorum. Mahkeme Başkanının, 'Birkaç kez para aldım' demişsiniz sorusuna cevap veren sanık 'Aldım ama geri verdim' dedi. Mahkeme Başkanı'nın Doğukan’da, 'Şehmuz Çelik benim' diye 112’den hasta almış' sorusuna cevap veren sanık, 'Bilgim yok, olsa müdahale ederdim. 112’de numaram olduğunu bilmiyorum" şeklinde yanıt verdi.
'PARANIN ALINDIĞINI DUYDUM İADE EDİLMESİNİ SÖYLEDİM'
Tutuksuz sanık doktor Şeyhmus Çelik savunmasının devamında "Fırat Sarı’nın işe başlamamda bir aracılığı olmadı. Güney Hastanesi'nin başka doktorla neden çalıştıklarını bilmiyorum. 112’den hastaneye sevk yapılacağı sırada, Doğukan'ın benim adıma başka bir hastaneye sevk yaptığı konusunda bir bilgim yok. Opara bebeğin hastaneye yatmasında ben onay vermedim. Akşam saatinde almışlar. Sabah mesaiye geldiğimde Doğukan beni kapıda karşıladı. Fırat Sarı, '6 aylık bir bebek var' dedi. Hastane sahibi de 'Yatacak' dedi ve bebek yatırıldı. Bu durumu Doğukan’a söyledim o da 'Fırat Sarı al dedi' diye cevap verdi. Bebek öldükten sonra bildirdim. Hastane sahibi Ali Aksu ve Fırat Sarı 'En son benim haberim oldu' dedi. Ali Aksu hasta akşam geldi, sabah ex oldu diye biliyordu. Ali Aksu'ya 'Bu hasta benim bilgim dışında yatırılmış' dedim. Epikrizleri hemşireler ve sekreterler yazıyor. Opara bebeğin ölümünden sonra bana para teklif edilmedi. Savcının 'Alınan parayı, 30 bin lirayı iade et demişsin. Bu doğru mu?' sorusuna cevap veren sanık Çelik, 'Paranın alındığını duydum, iade edilmesini söyledim.13-14 Kasım tarihlerinde Gündüz Kaya Bebek döneminde hastaneye gitmedim. Gitmeme sebebim ise, başka bir doktorla anlaşacaklarını öğrendiğim içindi" dedi.
‘ŞEYHMUS ÇELİK GELDİĞİNDE ODASINA GEÇERDİ’
Tutuksuz sanık Gözde Fulya Yadigar, "Burada kolluk kuvvetlerine verdiğim ifadeyle aynı ifadeyi vereceğim. Lise mezunuyum, iki evladım var. Yakuplu’da oturuyorum. Çalışmam gerektiği için işe başladım. Öncelikle Birinci Hastanesi’nde Göğüs Hastalıkları bölümünde asistan olarak çalıştım. Daha sonra oranın doktoruyla tartışınca Çocuk Hastalıkları bölümüne geçtim. Ardından Emine Avcı beni Dahiliye bölümüne gönderdi. Bu süreçte mobbinge maruz kaldım. Amcam öldüğü halde izin bile vermediler. 112 Whatsapp grubunda Fehmi Bey, Gıyasettin Mert ekliydi. Haftalık hasta gelecek, sorumlu kişide okey diyerek cevap veriyor. Benim bu grupta olmamın sebebi hastalarda bilgim olup sahaya gitmektir. İşletme nedir bilmem, epikrizleri Şeyhmus Çelik yazmaz. Excel tablosuna yattığı zamanlar yazılır ve taburcu olduğunda tab yazıyor. Orada gördüğüm basamakların üzerine tıklayınca sisteme düşüyor. Epikrizlerde ise bana 'yazdım' diyordu, bende sisteme atıyordum. Şeyhmus Çelik, sadece sabahları geliyordu. Oda her gün gelmezdi, geldiğinde de odasına çıkardı. Geldiğinde, Cansu hanımla bilgi alışverişi yapıp vizit atacaksa atıyordu sonra odasına gidiyordu” dedi.
‘BAŞIMA BİR ŞEY GELMESİN DİYE DELİL TOPLAMAYA BAŞLADIM’
Yadigar, “Ben maaşımı Birinci Hastanesi'nden alıyordum. İşletme denilen şeylerden menfaatim yoktur. Fırat Sarı ayda 1-2 kere gelirdi. Hesap hareketlerimde bir oynama var, onda da Fırat Sarı'yla kantin de duruyorduk. 'Bizde para ne gezer' diye bir konuşma geçmişti. Fırat Sarı'da 'Ağlama, bak sana para diye attığı bir paraydı' dedi. Deniz Korkmaz'ı tanımıyorum. Ay sonu geldiğinde basamak tablosunu istiyorlardı o zaman Gıyasettin Mert'i gördüm. Basamakları Fehmi bey alıyordu, bir kere Gıyasettin Mert istedi. Ben tatildeyken Cansu Hanım TRG Hastanesine gittiğini söylediler onun yerine ise Hasan Basri Gök gelmişti. Gök, sürekli kızları birbirine düşürüp kaos yaratırdı. Taşçı, alana başladığı sürede 3-4 ay çok güzel şekilde Şeyhmus geldi sonra hiç gelmemeye başladı. SGK denetime başladığında, Doğukan ‘noluyor’ demeye başladı. Dosyaları istemeye başladılar. Doğukan kızlara alanda ‘yönetimle konuştum, sizlere görev vereceğim dedi’ bu görevleri bazıları yapmak istedi bazıları istemedi. Doğukan bana ‘denetimlerin istediği Epikriz dosyalarını çıkar dedi’ bende yaptım. Aşağı bir oda ayarlandı, Doğukan sonra alana odaklanmamaya başladı. Ekip kuruldu ve dosyaların çarşaf listelerin düzenlenmesi için kuruldu. Başıma bir şey gelmesin diye delil toplamaya başladım, onlar işlemler yaparken ben delilleri topladım. Ekipler arasında Fırat Sarı'nın sekreteri Sümeyye vardı. Excel tablosu oluşturuldu, bana da bunları yapmamı ve bana atman lazım dediler. Şablonda hastanın adı soyadı, kilosu ve kullandığı ilaç yazıyordu. Taburcu olduktan sonra dosya yapılıyordu. Eko çekildiyse, Corrusorf kullandıysa hasta onu yazıyordum” şeklinde konuştu.
‘BASAMAKLARA ALAN SORUMLUSU KARAR VERİRDİ’
Sanık Yadigar, “Bazen dışarıdan göz doktoru gelirdi ve rop muayenesi yapardı onu da yazardım. Ekrana kaydeder örnek olarak '10 taburcu' varsa onları Cansu Akdemir mailine atıyordum. Ama bu şablonları hazırlamayı kabul etmediğimde Fırat Sarı'ya kadar olay gitmişti. Yönetime de gitmişti durum, sonra 'tamam' diyip şablonları gönderdim. Hasan Basri sonra epikrizleri yazıp bana gönderdi. Sonra ben kopyalayıp sisteme atıyordum. Bizim onayımızdan geçmesi mümkün değildir. Dosyada; kan, gazlar toplanıp sonra cihazda basılıyor. Bu durum işime yarayacak diyerek topladım. Delilleri toplamaya çalışırken denetim geldi. Dosyaları istemeye başladılar. Vatan emniyette Aleyna arkadaşım ile gittim. İfadelerde en son alınan kişi benim. Dosyan çok uzun seni alırsak ertesi güne devam eder diyerek beni gönderdiler. 5 yaşındaki çocuğum uyku sersemi polisleri gördüler. Keşke delilleri hızlı toplayıp durumlar bu güne gelmeseydi. Doğukan sabah gelirdi basamakları hastalara göre ayarlar yazardı. Bende basamakları atardım. Ertesi gün gelirdi, basamaklar değişiyordu. Hasan Basri’ye sorduğunda iki tuşla değişiyor demişti. Yukarıdan arayıp basamak yazıyorsunuz epikriz uymuyor, epikrizleri yazıyorsunuz basamaklar uymuyor dediler. Basamaklara o anki alan sorumlusu karar verirdi" dedi.
‘112 İLE GELEN YABANCI BEBEKTEN PARA ALINMIYOR’
Sanık Yadigar, “Gelen tüm yabancı bebeklerden ücret alınıyordu. Alınmayan tek bebekler 112 ile gelen yabancı bebeklerden alınmıyordu. Denetim geldiğinde bebeklerin tüm klasörleri toplandı. Hasan Basri beni arayarak alanda Kaya bebeğin dosyası var onu al bana getir dedi" dedi.
Birinci Hastanesi’nde doktor olarak çalışan Şeyhmus Çelik, “Bu olayın ortaya çıkması için emek veren herkesten Allah razı olsun.
'DOĞUKAN TAŞÇI GÖREVİNİ İHMAL ETMİŞTİR'
Tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik ise savunmasında, "38 yıllık hekimim. Bu olayın ortaya çıkması için şikayet eden, tıbbi teknikte emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Devlet hastanelerinde çalıştım. 2020-2021 Silivri Kolon Hastanesinde çalıştım. Birinci Hastanesinde çalıştım üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Fırat Sarı tarafından göreve getirilen Doğukan Taşçı görevini ihmal etmiştir. Telefonla arayıp 'Neredesin?' diye sorduğumda 'İşim var geleceğim başka hemşireyle vizit yap' diyordu. Hasan Doğukan Taşçı, 112 çağrı merkezinden aldığı bebekleri ücret karşılığı başka hastanelere sevk etmiştir. Hastaneler doktorların bir maaşını saklar, gittiklerinde vermezler. Fırat Sarı ile Esenyurt Devlet Hastanesinde çalışırken tanıştım. Fırat Sarı bana hiçbir zaman düzenli ödeme yapmamıştır. Hasan Doğukan Taşcı’nın iş disiplinsizliklerini Fırat Sarı'ya şikayet etmeme rağmen iş yapmasına devam ettirilmiştir. Hastalardan, ne kendim ne de çalıştığım hastane bir çıkar sağlamamıştır. Hasan Basri kendisini Doktor Şeyhmus olarak tanıtmıştır" dedi.
'ÇOCUK KARDİYOLOJİ OLMAMASINA RAĞMEN BEBEK BIRAKILMIŞ'
Çelik savunmasının devamında, "Hayatımda hiçbir örgüte üye olmadım, bir örgütün de emrini yerine getirmedim. Ben mesai saatlerinde yerimde bulundum. Her sabah yoğun bakıma giderek, yapılması gereken notları aldırır sorumlu hemşire notları sisteme yükleyerek doktor karşısına çıkıp kaşeletir. E- imza hastaneden sekretere gönderilirken kullanılır. Nitelikli dolandırıcılık suçundan, ben hiçbir yeri dolandırmak için aykırı birşey yapmadım. Çalıştığım hiçbir hastanede sahte evrak hazırlamadım. Hasta taburcu edildiğinde epikriz raporu yazılır. Sonrasında SGK’ya bildirilir. Ben SGK veya başka bir kurumu dolandırmak için hiçbirşey yapmadım, gerçeğe aykırı belge düzenlemedim. Kaya bebekle ilgili olarak, ben Güney Hastanesi’nde 2 saat çalıştım. Anlaşmam feshedildi, yerine Doktor Rıza ve Doktor Hilda geldi. Kaya bebeğe, Doktor Tuğçe bakmıştı. 15’inde beni aradılar ve yönetim, Hilda ile anlaşma yaptıklarını söyledi. Aynı tarihte Doktor Hilda’nın çalışma kaydı var. Bir gün sonra Kaya bebek yaşamını yitirdi. Ambulans şoförü hemşireye benim adımı yazmasını söylemiş. Sonra ifade vermem için beni çağırdılar. Bebek Serdarova ile ilgili çocuk kardiyolojisi olmadığını bilmelerine rağmen ambulans şoförü Gıyasettin para karşılığı bebeği buraya bırakmış. Bebek Türkmen ailesinden para alınmış. Bunları öğrendik, vicdan yokmuş" ifade etti.
'FIRAT SARI'YA BU HASTAYLA BOŞUNA UĞRAŞMA DEDİĞİNİ DUYDUM'
Sanık Çelik, "Epkrizleri kim yazdı bilmiyorum. Ben epikriz yazmadım zaten benim klavye bilgim de yok. Fırat Sarı ve İlker Gönen 'Kimse yazmasın biz yazacağız' dedi. Kalp hastası bir bebek vardı, ameliyat olmazsa ölecekti. Ancak parası olmadığı için hiçbir hastane bu bebeği kabul etmedi. Devamlı damardan ilaç kullanması gerekiyordu. Allah savcı beyden razı olsun. Hakan Doğukan’ın, Fırat Sarı’ya 'Bu hastayla ilgilenme, boşuna uğraşma' dediğini duydum. Doğukan Taşçı, 'Erkenden öldüreceksin, sorun çözülecek' diyordu. İlaçları vermeyen sorumlu hemşireydi. Şimdi soruyorum. Bu ilacı kim kesti, neden kesti.
Oranın sorumlu doktoru benim. Yenidoğana bakmıyorum, başka doktor bakıyor. Fırat Sarı’yı tanıyorum.Hakan Doğukan Taşçı’yı da maalesef tanıyorum.
Maaşımı hastaneden alıyorum. Mahkeme Başkanının, 'Birkaç kez para aldım' demişsiniz sorusuna cevap veren sanık 'Aldım ama geri verdim'dedi.
Mahkeme Başkanı'nın Doğukan’da, 'Şehmuz Çelik benim' diye 112’den hasta almış' sorusuna cevap veren sanık, 'Bilgim yok, olsa müdahale ederdim. 112’de numaram olduğunu bilmiyorum" şeklinde yanıt verdi.
MAHKEME BAŞKANI: HERKES BAŞKA BİR ŞEY SÖYLÜYOR
Sanık savunmasının devamında “Biz gündüz çalışıyorduk. Geceleri hastaneye gitmiyorduk. Gece bebeklere acil müdahale edilmesi gerektiğinde kim müdahale ediyordu bilmiyorum. Hastanenin gece nöbetçi doktoru olması gerektiğini düşünüyorum. Gece doktor olması ile ilgili bir görüş bildirmedim hastaneye.
Hastane sahibi de doktor kendisi bilmiyor mu ?” dedi. Mahkeme başkanı da bu savunma üzerine “Bilmiyorum herkes başka bir şey söylüyor” dedi.
Sanık Çelik’in “Hakan Doğukan basit bir lise mezunu hemşireydi, sevmezdim kendisini” demesi üzerine mahkeme başkanı “Koskoca doktorsunuz. Hakan Doğukan’ı gönderemediniz mi hastaneden?” dedi. Sanık bu soruyu “özel hastanelerde bu geçerli değil” diye yanıtladı.
İhmali davranışlarda bulunup Opera bebeğin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle savunma yapan sanık Ayşe Gizem Büyükköleş, "2023 yılında üniversiteden paramedik bölümünden mezun oldum. Birinci Hastanesi’nde stajyer olarak çalıştım. Opera bebek hastaneye geldiğinde toplu nöbeti devralmıştık. Bu bebeğin günlüğüne 20 bin lira alındığını duydum. Opera bebek stabildi. Sabah saat 06.30 gibi Tuğçe Toptemel'e bebek büyük olduğu için bakımına girmek istediğimi söyledim.
'BEBEĞİN BAĞLI OLDUĞU CİHAZ ÖTMEYE BAŞLADI'
Bebeğin bağlı olduğu cihaz ötmeye başladı. Bu durumu Doğukan Taşçı'ya bildirdi Tuğçe. Doğukan bizden bebeğin videosunu ve kan şekerini istedi. Ancak Tuğçe bebekten kan gazı almaya çalıştı. Kan gazı için ekipman yoktu. Bebeğe Doğukan CPR işlemi yapılmamasını söyledi ancak Tuğçe CPR yapmaya başladı ama sürdürmedi. Sabah nöbeti devralmaya gelen arkadaşlara bebeği teslim ettik" ifadelerini kullandı.
Mahkeme başkanı sanığa başkasının kaşesinin hemşireler tarafından kullanılıp kullanılmadığını sordu.
Sanık Ayşe Gizem Büyükköleş “Bilmiyorum ama bu konuşuluyordu sürekli” şeklinde cevap verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine öfkelenerek “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi.
Cumhuriyet Savcısı'nın, 'Fırat Sarı'ya neden hat veriyorsun, ifadelerine göre Fırat Sarı'yla irtibatın yok, ama hat veriyorsun. Verme sebebin nedir?' sorusuna cevap veren Ceren Hatice Kırım, "Çocukların yoğun bakımlarda yakından takip edilmesi gerekiyordu. Bu çocukların yakından takip edilmesi için. Kendisi bu şekilde istedi. Ben de sorgulamadım.
Çocuk nörolojisi önemli bir alan bu yüzden mantıklı geldi bu şekilde iletişim yöntemi. Sorumlu hemşire tarafından uyarılma sebebim dosyaları eksik olduğundan ben hastalara bire bir ilgilenmeyi seviyorum o yüzden sorumlu hemşireliği bıraktım" dedi.
Tutuksuz sanık Ceren Hatice Kırım, "Yaklaşık 12 senedir yenidoğan yoğun bakım hemşiresi olarak çalışmaktayım. Kolluk kuvvetlerinde ve savcılıkta verdiğim ifadeler aynıdır ve geçerlidir. 2022 yılında 6 ay kısa bir süre Reyap Hastanesi'nde çalıştım. 2023 yılından itibaren Beylikdüzü Medilife Hastanesinde hemşire olarak çalışıyordum.
Ondan önce Bağcılar Şafak Hastanesinde çalıştım sonra ayrıldım. Bu olaylar medyaya yansıdığında işten çıkarıldım. Hasan Basri Gök’te Reyap hastanesinde çalışırken hemşire olarak çalışırdı. 'Hocam bakanlıktan denetime geldiler, herşeyi kontrol ediyorlar' konuşmasında az hasta olması gerekiyor fazla hastam var. 23 hasta vardı ama 27 hasta olması lazımdı.
Uzun süredir yenidoğan yoğunbakımda çalıştım çok fazla denetim gördüm. Bu denetim fazla detaylıydı.
Akciğer grafiğine kadar bakıldı. 'Bize çomak soktular' cümlesini söyleme amacım 12 senedir pek çok özel hastanede çalıştım. Denetim yüzünden hastaneye zarar gelmesini işimden olmak istemediğim için kullanmışım. Arşivden dosya çıkarma konusunda bir bilgim yok.
'KAYNAĞI ÇOK SORGULAMADIM'
Medisense şirketinden bana gönderilen ufak bir ücret vardı.
Kolluk kuvvetlerinde söylediğim gibi, yenidoğanda çalışmak özveri isterdi buda onun karşılığı, mesai olarak alırdım kaynağı da çok sorgulamadım.
Medisense ayrı olarak kıdem ücreti olarak verirdi. İlker Gönen'e hasta danışıyorduk ama bir imza atmışlar mı bilemem.
Hasan Basri, '10 tane Corrosorf alıcam da kaç tane var sende' konuşmasında hastada kullanacağım ilacı vermeyeceğimi, hastaneden ilaç çıkarmayacağımı, İlker Gönen ve Fırat Sarı ile görüşüyorum ilaç temin etmiyorum.
Bir örgüt sözkonusu değildir dedim. İfade verirken, bunlardan faydalanmak istemediğimi ama herşeyi söyleyeceğimi ifade ettim. Epikriz yazmak benim görev tanımımda yoktur, bilmem" dedi.
Beylikdüzü Medilife Hastanesi Başhekimi sanık Ahmet Atilla Yılmaz da duruşmada savunma yaptı. Yılmaz savunmasında, "Suçlamaları kabul etmem mümkün değil. Neredeyse 20 yıl devlette cerrah olarak çalışmış bir insanın SGK’yı dolandırması mümkün değildir. Bir başhekimin hastanenin cirosunu artırma kaygısı olmaz. Çok şükür ki bu iddianamede bebeklerin vefatı üzerinden sorgulanmıyorum.
Dört kız çocuğu babası olarak böyle bir suçlama bana yöneltilmediği için minnettarım. En çok üzüldüğüm şey sağlık çalışanlarının içinde bulunduğu durum ve onlara bakış. Beylikdüzü Medilife ve Bağcılar Medilife hastanelerinin arasında, vicdani sorumluluğu daha çoktur.
Beylikdüzü Medilife Hastanesi, önemli sanıkların da aralarında olduğu bölgesinde iyi algılanan, yenidoğan servislerinde yeterince yoğun bir hastanedir. Hastanemizde 7 çocuk doktoru var akşam nöbetlerinde 11 hekim var. Yenidoğanda çalışmak kolay değildir. Uzun vadeli bir iş değildir. Yenidoğanla ilgili danışman almak istedik çünkü, telefonu hemen hemen her hastaya veririm, hastalar için ve hekim için önemlidir" dedi.
Yılmaz savunmasının devamında, "Bağcılar ve Beylikdüzü Medilife arasında fark, işletmeleri farklı, ekonomik bir bağlantımız olmadı. Bağcılar ayrı bir grupta isimleri aynı ama yönetim kurulları çok farklı.
Danışmanlıkla görüşmeleri, doktor görüşmelerini genelde ben de yaparım zamanım oldukça. Yönetim kurulundan isteğim, yenidoğan için tecrübesi olan birinin hizmet vermesi gerektiğinde tecrübelerinden faydalanabileceğimiz danışman almak istedik bu durumu da yapmak çok zordur. Fırat Sarı, İlker Gönen’i tanırım. İlker Gönen ile hasta güvenliği hakkında konuşurduk. Benim için önemli olan hasta güvenliğidir. İlker Gönen’le bir konuşmamı hatırladığım kadarıyla yenidoğanın çok önemli olduğunu söylemişimdir" dedi.