Kürtçe sanat şov dünyasını zenginleştiriyor

Güncelleme Tarihi:

Kürtçe sanat şov dünyasını zenginleştiriyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2002 22:14

Politik gündemde etkili ve yetkililer Kürtçe televizyona izin, Kürtçe eğitime yeşil ışık derken Kürt sanatçılar alıp başını yürüdü. Kürt sanatçılar son iki yıldır bir hayli mesafe aldı. Daha önce sadece militan oyunlar sahneleyen tiyatro grupları şimdi Moliere ve Harold Pinter oynuyor. Shakespeare ve Çehov üzerine çalışmalar sürüyor. Mem-u Zin klasiği opera ve bale olarak sahnelenmek üzere tartışılıyor. Kadın kılığındaki erkeklerin oynadığı oyun ise oldukça eğlenceli bir seyirlik.

Kürt sanat toplulukları özellikle son iki yıldır bir hayli mesafe aldılar. Daha önceki yıllarda sadece militan oyunlar sahneye koyan tiyatro grupları şimdi Moliere'in ‘‘Cimri’’sini, Harold Pinter'in ‘Bi Tek Daha’ ve ‘Dağ Dili’ adlı oyunlarını Kürtçe olarak sahneliyorlar. Shakespeare ve Çehov'un eserleri üzerine çalışmalar ise hızla devam ediyor. Sadece genç kızlardan oluşan müzik grupları da var, hard-rock yapan avangard topluluklar da. Mem-u Zin adlı edebiyat klasiğini opera ve bale olarak sahneleme düşüncesi tartışılıyor, hatta bir grup bu konuda hazırlıklara bile başlamış.

Mizah dünyasında da önemli adımlar atılmaya başlandı. Pine (Yama) adlı Kürtçe olarak yayınlanan ilk mizah dergisinde, genç karikatürist ve yazarlar ortaya çıktı. Pine'deki sanatçılar, bugüne kadar kırsal alandan kurtulamamış olan Kürt mizahını kent gerçeğiyle tanıştırıyor. Bir anlamda, kentle arası sıcak olmayan bir kültürü, içerden eleştirel bir bakışla kentin değerleri ve olguları içine yerleştiriyor.

Mizah alanı sadece bu dergiyle sınırlı değil. Pine'de Şujın (Çuvaldız) adlı bir köşede düzenli yazılar kaleme alan Stand-up sanatçısı Murat Batgi, izleyenleri kırıp geçiriyor. Sivri dili, bulunduğu topluluğu ve kültürü de hicvedebilme yeteneği-cesaretiyle binlerce hayranı olan bir sanatçı.

Sinemada ise, ilk Kürtçe uzun metrajlı film olan ‘‘Fotoğraf’’ sinema salonlarında gösterime girdi. Fotoğraf filmi ile ilk çıkışını yapan Kürtçe sinema, müzisyen ve tiyatrocuların gösterdiği başarılı değişimi tam olarak yakalayabilmiş değil. Ama sinemasal olarak yeni buluşlar sergileyen, popüler filmler gibi Güneydoğu'ya egzotik-folklorik malzeme olarak yaklaşmayan bir ilk sinema eseri. Sungu Çapan'ın söylediği gibi bir, ‘‘bağımlı sinema’’ örneği olmasına rağmen 6. Uluslararası Milano Film Festivali'nde büyük ödüle değer görüldü. Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM), bütün bu sanat faaliyetlerinin merkezinde yer alıyor.

Kürt müzisyenler için en önemli sorunlardan biri politika oldu. Çoğu, her zaman bağımsız kalmayı tercih etti ve Kürt siyasi gruplarından herhangi birine angaje olmayı reddettiler. Bu duruşlarıyla geniş kitlelerin sevgisini kazandılar. Örneğin Günümüzde Kürt müziği denildiğinde Şivan Perwer, Nizamettin Ariç, Nilüfer Akbal ve Ciwan Haco'nun isimleri öne çıkıyor. Bu dört müzisyenin albümleri yok satıyor, konserlerini binlerce insan dinliyor. Albümleri 'world music' (dünya müziği) listelerinde ön sıralarda yer alıyor. Bu sanatçıların bir kısmı özellikle yasaklı dönemlerini yurdışında geçirdikleri için Batı'da iyi düzeyde müzik eğitimi alma ve yabancı sanatçılarla çalışma fırsatı buldu, yabancı gazete ve dergilerde kendilerinden söz ettirdiler. Şivan'ın geçtiğimiz 24 Mart'ta Paris'te Saint Denis'de verdiği konseri binlerce kişi izledi, Fransız Liberation gazetesi arka kapağını ona ayırdı. Nilüfer Akbal ve Civan Haco'nun çıktıkları Avrupa turnesinde stadyumlar dolup taştı. En çok dinlenen sanatçılardan biri de Dilşad. Kuzey Iraklı olan ve İngiliz Kraliyet Orkestrası'nda keman virtuözü olarak çalışan Dilşad'ın seslendirdiği eserler, Türk müzikseverleri tarafından da dinleniyor. Aynur Doğan adlı genç müzisyen ‘‘Seyir’’ adlı ilk albümünü Türkçe olarak seslendirmiş. Müziğini şimdi Türkçe ve Kürtçe olarak yapıyor. Yurtiçi ve yurdışında sahneye çıktığı her yerde salonları hınca hınç dolduruyor. Caz ve blues'den esinlenen yorumlarıyla önümüzdeki günlerde kendisinden çok söz ettirecek.

NİLÜFER AKBAL (Müzisyen)

Hiçbir örgüte dayanmıyorum

Muş, Varto'da doğan Nilüfer Akbal, 1988-1990 arasında Arif Sağ Müzik Okulu'nda halk türküleri, saz ve solfej eğitimi aldı. Daha sonra bir yıl Timur Selçuk'tan, 1993-1994'te de İstanbul Devlet Operası Eğitim Görevlisi Begüm Ertem'den şan dersleri... 1995'te Almanya'da yaşamaya başlayan Akbal, Köln'de şan hocaları Paola Gronau ve Andrea Stöhr'den iki yıl ders almayı sürdürdü. 1996'da Köln Rhenische Muzikschule'nin sınavlarını kazandı. Daha sonra Fransa Strasbourg'da Madam Klenschi'den fonetik dersleri aldı. Nilüfer Akbal bugüne kadar, Arzuhal Eyledim (Türkçe deyişler), Newroz 1 ve Newroz 2 (Hasret Gültekin yönetiminde), Ben Bir Kadınım (Türkçe), Miro (Bey), Rewingi (Yolculuk) adlı albümleri çıkardı. Film müziği de yapıyor. Geçtiğimiz günlerde tamamlanan son çalışması Ray'e (Yol), diğer iki albümünden çok farklı. Parçalarda akustik ve computer drums, dışında, bizim geleneksel vurmalı çalgılarımız, Latin perküsyon ve Hint tablası da kullanılıyor. Ray'e de geleneksel Kürt müziğinin tınıları dışında pop, caz, funk, reggea ve house de kullanılmış: ‘‘Ray'e benim müzik yolculuğumda yarına bir köprü kuruyor. Birçok dili bir araya getiriyor. Bu dilleri bugünün müzikalitesi ve ritimleriyle köklerine uzanıyor. Bir kadın sanatçı olarak erkeklerin egemen olduğu müzik dünyasında sesimi yükseltmeye çalıştım. Sesimi yükseltmekle kalmayıp, tarzımı geliştirmeyi ve müzikalitemi artırmayı hedefledim. Hiçbir kesime ve örgüte dayanmadan sadece kendi ayaklarımın üzerinde durmaya gayret ettim. Yaptığım yeni çalışmamla birlikte dünya müzik piyasasına girmeyi hedefledim. Son çalışmama sadece Kürt müziği demek yanlış olur; Türkçe, Farsça, Soranice, Zazaca, Kırmance gibi tüm Ortadoğu dilleri ve müzikleri kullanılıyor.’’

CİWAN HACO (Müzisyen)

Gençliğin yeni idolü

1925'teki Şeyh Sait isyanından sonra Suriye'ye göç eden bir ailenin çocuğu olan Ciwan Haco, 1957'de Tirbespi'de doğdu. Aile sohbetlerinde söylenen türküler ve babasının çaldığı sazın nağmeleriyle büyüdü. 14 yaşındayken evdeki stüdyoya dönüştürdüğü küçük odada türkülerini bir teyp vasıtasıyla kasete kaydederek işe başladı. ‘‘Emina Emina’’ adlı bu kaset çoğaltılarak elden ele dolaşmaya başlayınca isim yaptı. Suriye'de gördüğü politik baskılar sonucunda, 1979'da doğduğu yeri terk ederek Almanya'ya iltica etti. Burada Şivan Perwer'le tanışarak birlikte çalışmaya başladı. Şivan'ın desteğiyle bir albüm çıkardı. Almanya'da Bochum Üniversitesi'nde müzik eğitimi aldı. Müzik eğitimini sürdürdüğü yıllarda, pop, caz, rock ve blues konserlerinin sıkı takipçisi oldu. Alman müzisyenlerle ortak çalışmalar yaptı. Ünlü basgitarcı Audin Erlien'den yeni makamlar, yeni ritimler ve müzik teorisi konusunda dersler aldı. 1990'dan bu yana yaşamını Norveç'te sürdüren Haco'nun 10 albümü bulunuyor.

DİLŞAD SAİD (Müzisyen)

Majestelerinin kemancısı

1958 Duhok doğumlu olan Dilşad Said, 1977'de Bağdat Müzik Akademisi'nden mezunu. 1980'de Duhok Orkestrası'nı kurdu ve klasik, folklorik ve modern müzik üzerine çalışmalar başlattı. 1983'de Bağdat Orkestrası'nda şef yardımcılığı yaptı. Irak'ın Kürt bölgesine baskısını artırdığı dönemde ülkeden ayrılarak İngiltere'ye gitti. Halepçe katliamından sonra da Irak'a dönmeyi reddetti. 1985-1988 döneminde Wales Üniversitesi Orkestrası'nda keman virtüözü olarak çalışmaya başladı. Halen İngiliz Kraliyet Akademisi'nde ders veren Dilşad Said aynı zamanda Londra Senfoni Orkestrası'nda da solist. Klasik ve modern Kürt müziği ezgilerinden esinlenerek besteler yapan Dilşad'a özellikle dünyadaki etno müzik meraklılarından büyük bir talep var.

Rock yapıyorlar

Genç kuşağın idollerinden olan Rewşen (Aydınlık), rock türü müzik yapıyor. Hatice Elcik, Harun Ataman, Veysi Terece, Mazlum Adıbelli ve Sinan Çalışkan'dan oluşan topluluğun Ase adlı bir albümleri var, ikinci albüm için de çalışmaya başlamışlar.

HASAN SALTIK (Kalan Müzik Sahibi)

Yasak kalktıkça satışlar düşüyor

Kürtçe albümler yasaklı oldukları dönemlerde çok daha fazla satış rakamlarına ulaşıyordu. Fakat yasakların yavaş yavaş ortadan kalkmasıyla satışlarda önemli bir düşüş gözleniyor. Bu düşüş özellikle eski tarz müzik yapmakta ısrarlı olan sanatçılarda daha fazla. Caz ve blues yapanlar da var, rap tarzını seçenler de. Değişime giren ve sanat kalitelerini artıran müzisyenlerin eserleri öne çıkmaya başladı. Bu süreç önümüzdeki dönemde hızlanacak gibi geliyor bana. Kürtlerin gırtlak yapısı, Amerikan zencileri gibi değişik. Bilindiği gibi, popüler müzik adamlarının çoğu Kürt kökenli. Kürtlerin müzikal kaynakları oldukça zengin. Türk, Kürt, Süryani ve Yezidi müziği 5000 yıllık bir geçmişin izlerini taşıyor. Kimse bunun farkında değil. Oysa bu zenginlik bir elmas madeninden çok daha kıymetli. İyi müziğin dünyada alıcısı çok. Önümüzdeki dönem Türkiye'nin bu alanda öncülük edeceğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye, Kürtlerin yaşadığı coğrafya içinde Batı'ya açılan tek ve en önemli kapıdır. 'Kardeş Türküler'in son albümünde Kürtçe olarak okuduğu 'Kervane' parçası world müzik listelerinde İngiltere'de birinciliğe, dünya sıralamasında da üçüncülüğe kadar yükselmiştir.

Venge Sodıri (Sabahın Sesi-müzik grubu)

Geleneksel Zaza müziklerini yeni yorumlar, daha doğrusu farklı enstrümanlarla çalıp söyleyen grup, 1997'de kurulmuş. Wayir (Sahip) adlı bir albümleri var. Yeni albüm için hazırlanıyorlar. Grubun başında Mehmet Akbaş isimli genç bir müzisyen bulunuyor. Akademi İstanbul'da müzik eğitimini sürdüren Akbaş, grubun yeni tarzlar üzerine çalışmalar başlattığını ama esas olarak geleneksel müziğe yönelik çalışmalarını sürdüreceklerini söyledi. Grup, Mehmet Akbaş, Nurcan Değirmenci, Çiğdem Karaman, Hıdır Çelik ve Ayfer Düztaş adlı beş müzisyenden oluşuyor. Grupta bas gitar çalan ve önümüzdeki dönem kendisinden çok söz ettirecek olan Çiğdem Karaman, üniversitede müzik eğitimi almak istiyor.

Çağdaş Kürtçe Tiyatro denilince onlar

Teatra Jiyana Nu (Yeni Yaşam Tiyatrosu)

Çalışmalarına 1991'de başlayan topluluk, 1992'nin Haziran ayına kadar Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) Tiyatro Grubu adıyla çalışmalarını sürdürmüş. Daha sonraki çalışmalarını Teatra Jiyana Nu ismiyle sürdüren grup, toplam 29 kısa ve uzun oyunu Kürtçe'ye kazandırdı. Topluluğun en çok ilgi gören oyunlarında biri olan Ta/Se Ewren Dür (Ta/Üç Uzak Bulut) ilk kez 1993'te izleyici karşısına çıktı. Hüseyin Kaytan'ın yazdığı oyunun yönetmeni Erdal Ceviz. Önceleri üç perde olan oyun 2000'de tekrar ele alınarak tek perde olarak ‘‘Ta’’ adıyla yeniden tiyatroseverlerin karşısına çıktı. Dekorlarını Hale İşsever ve İ. Özgür Öztoprak'ın yaptığı oyunun kostümleri ödüllü modacı Ümit Ünal'ın elinden çıktı. Oyunda Ta rolüyle sahne alan Kemal Ulusoy, olağanüstü bir performans sergiliyor, diğer oyunculara ve gruplara yol gösteriyor. Ta'daki diğer rolleri Nazmi Qırıx, Yıldız Gültekin ve Feyyaz Duman paylaşıyor.

Şanoya Hevi (Umut Tiyatrosu)

Gençlerden oluşan çalışmalarını İzmir'de sürdüren topluluk son olarak Harold Pinter'in ‘‘Bir Tek Daha’’ ve ‘‘Dağ Dili’’ adlı eserlerini sahneliyor. Topluluğun performansı özellikle Bir Tek Daha adlı oyunda çok iyi. Şanoya Hevi ekibi şu sanatçılardan oluşuyor: Habib Turan, Nuri Turan, Çetin Toprak, Ramazan Okçu, Yusuf Ünay, Berfin Emektar, Hivran Sever, Fide Türkmen, Mehmet Turan, Rugeş Altoğ, Salih Eresan, Delil Aynaz, Erdem Gökoğlan.

İlk stand-up’çı Murat Batgi

Kürtler aşırı ciddileştiler

Murat Batgi Kürtlerin ilk stand-up sanatçısı. 31 yaşında Diyarbakır doğumlu. Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. 12 yıldan bu yana çeşitli tiyatro topluluklarında çalıştı. Son 3-4 yıldır bağımsızlığını ilan etmiş. Aynı zamanda Pine adlı mizah dergisinde yazılar kaleme alıyor. Köşesinin adı Şujın yani, Çuvaldız. ‘‘İğneyi başkasına çuvaldızı kendine batırmak deyimi insanın-toplumun kendini eleştirmesi fikrini ifade ediyor. Kürtler'in kendilerini eleştirmeye çok ihtiyacı olduğuna inanıyorum. Kürtler, genellikle küfür ve hakaret içeren 'eleştirilere' yöneldiler. Oysa bu tarafların kemikleşmesine yol açıyor. Mizah dünyada eleştirinin en iyi yoludur. Ben içerden eleştirmeyi seçtim. Aslında Kürtler şakayı seven, gülmeye bayılan bir toplumdur. Ama son yıllarda aşırı ciddileştiler. Bu cevherin, humorun tekrar ortaya çıkarılması gerekiyor. Kürt mizahı daha çok köylü bir temele dayanıyor. Kentleşmiş bir mizah henüz oluşmadı. Mizah kanalıyla Kürtlerin modernizm ve kentle temas kurmasını sağlamak mümkün. Pine, kendi söylemini ve gündemini oluşturmak, asık suratlı geleneksel söylemi aşmak zorunda. İstanbul'u halkalar şeklinde açılan bir kent olarak düşünürsek, Kürtler birinci halkada sadece çalışıyor, akşam olunca da üçüncü-dördüncü halkadaki evlerine çekiliyorlar. Oysa, sanat, kültür, sinema, tiyatro birinci halkada yer alıyor. Kürtleri birinci halkada daha fazla yaşamaya özendirmek gerek. Bu durum iki halk arasındaki kaynaşmayı da hızlandıracaktır. Aksi takdirde kendi çevresinde yaşayan Kürtlerle merkezdeki Türkler arasındaki yapı kemikleşecek. Sahnede söylediklerimi Türkçeleştirirsek şuna benzer espriler ortaya çıkıyor:

Kürt Enstitüsü'nde Kürtçe öğrenmeye başladığım andan itibaren dört yıl boyunca annemle diyalog kuramadım. Çünkü enstitünün Kürtçesiyle annemin dili farklıydı. Bunalıma girdim.

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde dolaşıyordum. Bir de baktım, folklor ekipleri, yere yatırılmış kesilmeye hazır koçlar, davullar zurnalar... Herhalde büyük adamlardan biri geldi ya da önemli bir merkezin açılışı yapılıyor diye düşündüm. Kalabalığın önünde İlçe Belediye Başkanı Cabbar Laygara yürüyordu. Takip ettim. İki tane tekerlekli elle sürülen çöp tenekesinin başına geldi ve durdu. Tenekelere kurdeleler bağlanmıştı. Makasla kurdeleyi kesti ve temsili olarak çöp tenekesine çöp attı. Olay bundan ibaretmiş. Seyircilere bunu anlatıyor ve arkasından başkanın umumi tuvalet açılışında temsili olarak ne yapabileceğini izaha geçiyorum...

Madem biz Türklerle her alanda eşit yurttaşlar olmak istiyoruz neden bizim de bir Banu Alkan'ımız, Fatih Ürek'imiz, hortumcularımız olmasın...

METİN TURAN

Mezopotamya Kültür Merkezi'nin geleneksel seyirlik oyunlarında kadın kılığında sahneye çıkan Metin Turan, çok iyi bir performans sergiliyor.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!