Konuşabilmenin yolu, dinlemek!

Güncelleme Tarihi:

Konuşabilmenin yolu, dinlemek
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 1998 00:00

Haberin Devamı

‘‘Konuşabilmenin ilk adımı, karşı tarafı dinleyebilmekten geçer. İnsanların birbirlerine göstermeleri gereken tahammül, maalesef, bizim ülkemizde hayli eksik. Biz, seviyeli tartışma istiyoruz.’’

Bu sene birincisinin düzenlendiği ve 24 üniversiteden gelen 48 grup arasında gerçekleşen Türkiye Üniversitelerarası Münazara Turnuvası'nın fikir yaratıcılarının verdiği ortak mesaj, bu sözlerde saklı.

Mesajın varmasını istedikleri yer ise Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun nezdinde bütün Türkiye. Onlar, konuşmaktan, gereğinde tartışmaktan ama sonunda, platformdan dost ayrılabilmekten yanalar. ‘‘Neden devamlı birbirlerine bağırmak ya da hakaret etmek zorunda hissediyorlar ki, kendilerini?’’ sorusunu sık sık kendilerine sorduklarını itiraf eden bu gençler, ‘‘Herkesin söylenecek bir sözü vardır, önemli olan nasıl söylediğinizdir’’ diyorlar.

İşletme ve Ekonomi Kulübü Başkanı Fatih Uysal, Türkiye'deki bütün üniversitelere açık olan bu münazaranın final maçının Ankara'daki Birinci Meclis'te düzenlenme fikrini ise şöyle açıklıyor: ‘‘Biz Gençlik ve Spor Bayramı'nda Meclis'te olmayı özellikle istedik. Çünkü, orada Atatürk'ün konuştuğu kürsüye çıkarak düzeyli bir şekilde münazara etmeyi başarmak çok gurur verici.’’

Gerçekleşmesi imkansız gözüyle bakılan bu projeyi, Kültür Bakanlığı'nın ve Müze Müdürlüğü'nün yardımlarıyla hayata geçirdiklerini sözlerine ekleyen Uysal, ‘‘Ses düzeninde sorunlar var, ayrıca eski bir bina, hatta müze ama ne olursa olsun, Meclis'in biz gençlere açılması iyi niyet göstergesidir’’ yorumunu yapıyor. Boğaziçi Üniversitesi finalistlerinden Tolga Tanış'ın Meclis'te gençlerin münazara etmesine izin verilmesine yaklaşımı ise biraz daha farklı. Tanış, biraz kırgın, biraz da şaşkın, ‘‘Bir grup genç, TBMM'de pankart açtıkları için yargılanırken, bizler birinci Meclis'te herhangi bir konuda münazara edebiliyor ve fikirlerimizi hür savunabiliyoruz. Bu çok dramatik’’ diyor.

YENİ BİR TEKNİK

Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü'nün organizasyonu ile gerçekleşen bu turnuvanın bir başka özelliği ise Türkiye'ye yeni bir münazara tekniği kazandırıyor olması. Eski formata göre, tartışılacak konuyu bir ay öncesinden belirleyen ve bunun üzerine araştırmalar yaparak hazırlanan gruplar, artık, konularını tartışmaya girmeden 15 dakika öncesine kadar öğrenemiyorlar.

‘‘Bu münazara tekniğini ilk defa Güney Afrika'da uygulanırken gördük ve çok etkilendik. Formatın adı, İngiliz Parlamenter Sistemi’’ diyen Turnuva Temsilciler Konseyi Başkanı Ülfet Banu Baykent, bu sistemin analitik düşünme yapısını kazandırdığını anlattı.

Katılımcı üniversitelerin, münazara için konular önermesi ve bu konuların Temsilciler Konseyi tarafından elenmesiyle ortaya çıkan bir havuzdan kura ile çekiliş yapıldığını aktaran Baykent, bu yeniliğin ezberci eğitim sistemi ile büyüyen birçok gençte tedirginlik yarattığını da vurguladı. ‘‘İngiliz Parlamenter Sistemi'ni diğer üniversitlere kabul ettirene kadar çok uğraştık, ama şimdi onlar da, biz de büyük keyif alıyoruz, çünkü ezbere değil tamamen kendi aklımızı, birikimimizi kullanarak tartışıyoruz’’ diyen Baykent Sistemin insanı ezbercilikten kurtarıp daha dinamik, akılcı ve analitik bir kafa yapısına kavuşturabilceğini savunuyor.

FARKLI İDEOLOJİLER AYNI PLATFORMDA

Türkiye'de farklı ideolojileri savunan birçok gencin biraraya gelerek renkli bir mozaik içinde konuşup tartışabilmelerinin keyfini yaşadıklarını söyleyen diğer bir Boğaziçi Üniversitesi finalisti Kurtuluş Gemici, insanların kavga etmeden de konuşabileceklerine inandığını dile getiriyor.

‘‘Oldukça tutucu olduğu her halinden belli bir üniversiteli, ‘‘Seks aşkı öldürür’’ konusu üzerine konuşup seksi savunabiliyor’’ diyen Gemici, inanılmayan bir fikri savunmanın değil, düşünce esnekliği kazanmanın önemini ispatlıyor.

‘‘Zaten amacımız çözüm üretmek değil’’ diyen Gemici, münazara ederek empati (kendini karşı tarafın yerine koymak) yeteneğini geliştirmenin ve daha anlayışlı bir dünya vatandaşı olmanın amacının güttüklerini savunuyor. Çözüme giden tek yolun tartışma becerisini ve karşılıklı birbirini dinleyebilme sabrını geliştirebilmekten geçtiği de gözönünde bulundurulursa, Türk üniversite gençliğinin bu yolda önemli bir adımı birinci Meclis'te attığı ortaya çıkıyor.

Çoğu zaman, inanmadıkları tezleri savunmak zorunda kaldıklarını anlatan İşletme ve Ekonomi Kulübü Başkanı Uysal, ‘‘Bazen öyle konular çıkıyor ki, o güne kadar olmazsa olmaz dediğiniz bir fikrin tam tersini savunmak zorunda kalıyorsunuz. Ama olayın diğer yönünü düşünmeye zorlanmak fikirlerinize müthiş bir derinlik katıyor’’ saptamasını yapıyor. İnanılmayan bir tezi savunmanın kişiye belli bir olgunluk kazandırdığını keşfetmiş olan bu gençler, artık önlerine konan her fikri birçok açıdan düşünmeden kabul etmeme yeteneğini geliştirdiklerini de itiraf ediyorlar.

Kısacası üniversite gençliği, dünyaya at gözlüğü ile bakan, belli kültürlerin ve inançların egemenliği altında yaratılan bir birey olmaktansa, davetiyelerinde de yer verdikleri ‘‘fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller’’ olmayı başarıyorlar.

Türkiye'nin dört bir tarafından gelen yüzlerce gencin bu fikri paylaştığına inandıklarını da vurgulayan Tanış, ‘‘Ezberci değil, çevik zekalı insanlarız’’ mesajını veriyor.

TABULAR YIKILDI

Birinci Türkiye Münazara Turnuvası'nın ortaya çıkardığı gerçek ise Türkiye'de sadece belli başlı üniversitelerin iyi eğitim verdikleri inancının doğru olmadığı... ‘‘Finale kalmasına kesin gözüyle bakılan üniversiteler elenirken, farklı ve pek de adından söz ettirmeyen bazı üniversiteler başarılı oldular. Tabular yıkıldı’’ diyen Uysal, münazaralar sırasında şaşkınlık yaratan bir başka bir olaya daha değiniyor:

‘‘Yarı finallerde, münazara konularından biri kürtaj ile ilgiliydi. Tartışan taraflardan birinde de tıp öğrencileri vardı ama tartışmayı kaybettiler. Bir başka sefer de, insan kopyalama tartışılacaktı ve bir genetik mühendisi yeterli savunmayı yapamadı. En ilginci ise özelleştirme üzerine geçen bir münazarada konuyla ilgili tez hazırlayan bir gencin başarısız olmasıydı.’’

Genel kültürün, ancak ve ancak, hitap edebilme becerisiyle desteklendiğinde işlev kazandığını bir kere daha ispatlayan bu örnekler için gençlerin tepkisi ise, bir kere daha, ‘‘Herkesin söylenecek bir sözü vardır, önemli olan nasıl söylediğinizdir’’ olmuş.

Turneye çıkacaklar

Bundan sonraki münazara turnuvasını Bilkent Üniversitesi'nde düzenleyecek olan üniversiteli gençler, münazara turnuvalarıyla Türkiye'de üniversite bulunan tüm illeri gezmek istiyorlar.

Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü Başkanı Uysal, bu işe gönül vermiş olan gençlerin bundan sonraki hedeflerinin münazaraları daha farklı platformalara taşımak olduğunu ‘‘Münazara kültürü dünya ülkelerinin bir parçası haline gelmiş ve orta okullarda bile gerçekleştiriliyor’’ sözleri ile dile getiriyor. ‘‘Örneğin bize sponsor olan şirketlere, münazaralar düzenlemeleri konusunda yardımcı olmak istiyoruz’’ fikrini dile getiren Temsilciler Konseyi Başkanı Baykent ise konu ile özellikle insan kaynakları departmanlarının ilgilendiğini vurguluyor. Münazara becerisinin içinde motivasyon, takım ruhu, esnek ve dinamik düşünce yapısını barındırdığı hatırlanacak olursa, belki de bu ‘teknik oyun’ aile bireyleri arasında bile uygulanmaya başlanmalı.

Politikacılar ders alsın

‘‘Sigara içenlerin hakları korunmalı’’ başlıklı konuyu tartışan üniversiteli gençler, münazara turnuvasının Türkiye'nin ilk Meclis'inde düzenlenmesinden dolayı büyük heyecan yaşadıklarını itiraf ettiler. Boğaziçi Üniversitesi İşletme ve Ekonomi Kulübü Başkanı Fatih Uysal, Atatürk'ün konuştuğu ve hatta Kurtuluş Savaşı'nın yönetildiği mekanda bugün gençliğin fikirlerini savunmasının manevi açıdan çok büyük bir mutluluk olduğunu söyledi.

Trakya Üniversitesi öğrencilerinden Murat Moray ile Çağrı Tıraş'ın kazandığı münazara turnuvasında yaşananlar ise TBMM'deki kavgalar ve düzeysiz tartışmalara iyi bir cevap oldu. ‘‘Birinci Meclis'te, fikirlerimizi birbirimize hakaretler yağdırmadan aktardık ve düşüncelerimiz konusunda dinleyenleri ikna etmeye çalıştık...’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!