Kitapla kutlanan 90’ıncı yaş

Güncelleme Tarihi:

Kitapla kutlanan 90’ıncı yaş
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 15, 1999 00:00

Haberin Devamı

Cumhuriyet kurulduğunda Mithat Gürsoy yalnızca 14 yaşındaydı. 16 yaşında Ermeni bir ustanın yanında başladığı çıraklık, onun Türk tekstil sanayiinin öncüsü olması yolundaki ilk adım oldu. Aksaray'daki küçük bir terzihanede başlayan serüveni, önce Türkiye'nin büyüklü küçüklü bütün şehirlerinde bir zincir, ardından da bir dünya markası olmaya götürdü onu. ‘‘Mithat’’ın 60. yılında, oğulları Tahir, Fahir ve Sahir Gürsoy, babalarının 90. yaşını özel baskı bir kitapla kutladılar. Gürsoy'un hayat hikayesini gazeteci Alper Görmüş kaleme aldı.

TÜRKİYE 1923, AKSARAY

‘‘Ben mahallenin imamı mı olacaktım? Hayır! Ben Arapça değil, Fransızca öğrenmek istiyordum.’’

O sabah da bütün sabahlar gibiydi; okula gitmek üzere yola çıkan küçük Mithat'ın yüreğinde aynı çığlık, kafasında aynı düşünce vardı. Okula gönülsüzce gidiyordu ama, sahip olduğu olağanüstü iç disiplin sayesinde son derece başarılı bir öğrenciydi.

Ne var ki, başarılı olmak, falakaya çekilmeme konusunda bir garanti vermiyordu öğrencilere. Çünkü falaka eğitimin bir parçasıydı o zamanlar; fiziksel aşağılama yoluyla ruhu teslim almanın en sıradan yöntemiydi.

BENİ HARCAMAYIN

O gün falakada ayak parmağı kırıldı Mithat'ın. Bu olaydan sonra itirazlarını, çığlıklarını daha yüksek sesle dile getirmeye başladı: ‘‘Ben bir madenim, beni harcıyorsunuz!’’ Bir başka gün, birlikte kahvaltı ettiği ağabeyine gayet saygılı biçimde, ama insanın içine dokunan bir ses tonuyla şu soruyu sordu:

‘‘Ağabey, bana yazık olmuyor mu? Beni mahalle imamlığına mı layık görüyorsunuz?’’

Ağabeyinin ‘‘Kardeşim, biz seni mahalle imamı yapmayacağız, Kahire'ye gideceksin, orada Arapça öğrenip Cami-ül Ezher'de İslami İlimler tahsil edeceksin’’ biçimindeki sözleri hiçbir teselli etkisi yaratmadı Mithat'ın üzerinde.

ŞIK TERZİHANESİ

1923-1926 yılları arasında 1 milyon 200 bin Rum, 450 bin Müslümanla değiştirildi. Sonuçta Rumlarla birlikte çok sayıda Ermeni de Türkiye'yi terk etti. Onlardan biri de, genç Mithat'ın ustası Hacı Sarkis'ti.

Mithat, ustası Haci Sarkis'in Aksaray'dan ayrılmasından sonra, dükkanda birlikte çalıştığı arkadaşlarını da yanına alarak ilk işini kurdu: Şık Terzihanesi.

Bıyıkları henüz terlemeye başlamış olan genç Mithat, Şık Terzihanesi'nde öyle güzel takım elbiseler dikti ki, müşterilerinden biri, Maliye tahsildarı Ali Bey kendini tutamayıp, yerel Aksaray Vilayet Gazetesi'ne verdiği bir ilanla Mithat Bey'e teşekkür etti.

Şık Terzihane'si: 16 yaşını henüz doldurmuş bir genç için büyük başarı... Ama o gencin büyük hayalleriyle kıyaslandığında hiçbir şey! Mithat Gürsoy'a sorarsanız, Şık Terzihanesi kerhen kabul ettiği bir sonuçtur:

‘‘Ben İstanbul'a gitmek istiyordum. Bir küçük şehir terzisi olarak kalmak istemiyordum. Babama bu fikrimi anlattığım zaman, fikrin aslına mutabık olmakla birlikte henüz genç bir çocuk olarak beni yalnız başıma büyük şehre yollamayı kabul etmedi. Memleketimde küçük ve mütevazı bir terzihane açarak çalışmaya başladım.’’

Birkaç yıl da böyle geçtikten sonra, artık usta bir terzi olan genç Mithat'a Aksaray'ı terk etme izni verildi. Ama İstanbul hala uygun bulunmuyordu. İzin, Ankara için verilmişti.

Cumhuriyet'in başkentine gidiyor olmak, büyük bir heyecan yaratmıştı 20 yaşına henüz basmış genç adamda. O başkent ki, orada alınan kararlarla Aksaray'ın bütün sosyal hayatı değişmi; eğitimden, iş hayatına ve kılık kıyafete kadar her şey tersyüz olmuştu.

(...)

1935 yılında askerlik görevini de yaptıktan sonra, Mithat Gürsoy Avrupa'ya gitmenin zamanı geldiğine kanaat getirdi. Ya kardeşi Kemal Bey'in hukuk doktorasını yürüttüğü Brüksel'e gidecek ya da dayızadesi Faruk Zeki Perek'in tahsilini sürdürdüğü Londra'yı tercih edecekti. Kardeşinin üzerindeki kalitesiz Brüksel işi takımları görünce, oradan alacağı bir feyzin olmadığıra kanaat getirdi ve Londra'ya gitmeye karar verdi.

İngiliz hazır giyimi o yıllarda dünyanın bir numaralı hazır giyim sektörüydü. Mithat Bey hem hazır giyim hem ısmarlama üzerine dersler aldı. Mithat Bey Londra'nın bu gözde akademisini birincilikle bitirmişti.

Ankara'ya döndükten sonra ilk işi uygun bir yer aramak oldu. Sonunda Anafartalar Caddesi'nde bir kat kiraladı ve büyük gurur duyduğu iki diplomasını dükkanına astı. Bir süre sonra kumaş da temin etti; artık tüccar terzi Mithat Gürsoy'du.

MİTHAT 1990

Mithat Giyim açısından 1990'lı yılların en önemli gelişmelerinden biri de,topluluğun, ‘‘Mithat Selection’’ adıyla markalaşması oldu kuşkusuz. Fahir Gürsoy, son yıllarda dünya ticaretinin alamet-i farikalarından biri haline gelen markalaşmanın bir moda, gelip geçici bir şey olmadığını, güven ihtiyacından kaynaklandığı için hep gelişerek süreceğini gördüklerini, bu nedenle kendi topluluklarının da marka yaratması gerektiği sonucuna vardıklarını belirtiyor. ‘‘Marka yaratmayan bir üretim topaldır’’ diyor Fahir Gürsoy ve marka adının nasıl tespit edildiğini şöyle anlatıyor:

‘‘Mithat hem kişi adıydı, hem de eski bir addı. Bizim markamız ise dinamik çağrışımlar yapmalıydı. Ama bir yandan da geçmişten tam kopamamak gibi bir sorunumuz vardı. Bu nedenle, başlangıçta o kararı veremedik, 'Mithat' adını marka adı olarak kullanmaya devam ettik. Nihayet 1992'de hem geçmişi inkar etmemek, hem de geleceğe bir açılım yapabilmek için 'Mithat Selection' adını benimsedik.’’

Mithat Gürsoy'un deyişleri

Deli arlanmaz, soyu arlanır

Çok laf yalansız, çok mal haramsız olmaz

Kendinden zenginde örneği, kendinden fakirde teselliyi bul

Allah seni ölmüşlerine kavuştursun inşallah

Haksızdan korkmam, hesapsızdan korkarım

Azığını yalnız yiyen, dengini dişiyle kaldırır

Görülmüş hesap, verilmiş borçtan sayılır

Ak itin pamukçuya zararı olur

Hıyar parası ile alınan eşeğin ölümü sudan olur

El elin eşeğini türkü çığırarak arar

Gün çarığı, çarık ayağı sıkar

Mithat'ın ve Cumhuriyet'in tarihi

‘‘Mithat: İğne deliğinden dünya modasına’’ adlı kitap, Mithat'ın oğulları Tahir, Fahir ve Sahir Gürsoy'dan babalarına hediye. Tahir Gürsoy kitabın hazırlanış nedenlerini şöyle anlatıyor:

‘Daha önce 50. yılımızda da daha küçük bir albüm yayınlamıştık. 60. yılımıza geldiğimizde babam da artık çok yaşlanmıştı. Babam bugün 90 yaşıne geldi. Bu vesileyle hem firmamızın 60. yılını hem de babamın 90. yaşını kutlamak istedik. Bu kitap Anadolu'nun bağrından kopup gelen çalışkan, iyi niyetli, fedakar, atılgan ve inançlı insanların hikayesi aynı zamanda. Bu nedenle herkes bu kitahta kendinden ve ailesinden çok şeyler bulacaktır.

Burada önem verdiğimiz temel konu şudur: Bizim firmamızın kuruluşundan bugüne kadar geçirilen bütün dönüşümler, Cumhuriyet'in geçirmiş olduğu bütün dönüşümlere paraleldir. Bu kitap bu nedenle hem firmanın ve babamın, hem de Cumhuriyet'in bir hikayesi. Tekstil ve hazır giyim endüstrisinin bilinmeyen bazı yönlerine de ışık tutuyor. Çünkü babam tam bir devrim çocuğudur. Cumhuriyet'in emanet edildiği kuşak babamın kuşağıdır. Babam Türkiye'de bu sanayinin kurucusudur. Bu kitap, bu kuşağa karşı bizim minnet borcumuzdur. Bu kitapla üç kardeş bunu ödemeye çalıştık.’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!