Kim demiş palavracı diye...

Güncelleme Tarihi:

Kim demiş palavracı diye...
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 1998 00:00

Haberin Devamı

Erzurum kahvelerinde anlattığı ‘‘Gerçekdışı Anılar’’ıyla, bir anda ünü Türkiye'ye yayılan, ancak hiçbir gazetecinin, televizyon kanalının röportaj teklifini kabul etmeyen 84 yaşındaki Teyyo Pehlivan'ın lügatında ‘‘imkansız’’ diye bir sözcük yok. Sağdan soldan gelen üç beş kuruş yardımla geçinen Pehlivan'ın, büyük meblağlardaki tekliflere de ihtiyacı yok. Çünkü dilediği herşeyi yaşayabiliyor. Dünyanın her yerinde, dilediği zamanda, dilediği kişilerle birlikte olabiliyor. Ya bir dağın zirvesinde ayılarla boğuşuyor, ya Nancy Reagan'ın ‘‘rica ettiği’’ üç bin atı uçağa attığı gibi Amerika'ya yetiştiriyor. Bir gün İngiltere Kraliçesi'yle, birgün Türkan Şoray'la geziyor. Herkesle konuşmuyor ama... Mesela Ronald Reagan'ın her telefonuna çıkmıyor. Kendisine ‘‘Palavracı’’ diyenlerin yanında bir dakika durmuyor. Zekasından kuşkulandıklarının yanında uzatmıyor lafı... Yine de her akşam, herkes onun bulunduğu kahvenin yolunu tutuyor... Kişiliği ve anlattıklarıyla Erzurum Ansiklopedisi'ne giren Pehlivan, ısrarlı gazetecileri dövmekten de çekinmiyor.

Lügatında imkansız, erişilemez sözcüklerinin yer almadığı biri. 85'inde olmasına bakmayın, kahvenin ortasında, Hürriyet Erzurum muhabiri Sayıl'la bana okkalı cinsinden öylesine ikişer yumruk patlattı ki ikimiz de hala yutkunamıyoruz.

Ronald Regan'dan Bill Clinton'a, Atatürk'ten İnönü'ye kadar herkes onun arkadaşı. Adresi de çok kalabalık değil. Üzerine ‘‘Teyyo Pehlivan/Erzurum’’ yazan her mektup onun eline geçiyor. Televizyon kanallarının yüzmilyonlarca liralık tekliflerini hiç düşünmeden geri çeviriyor, medyadan uzak duruyor. Bu konuda fazlaca ısrarlı olanların yüzünde Teyyo Pehlivan'ın hatırı sayılır yumruklarının izi kalabiliyor. Onun anlattıklarını yerel Temmuz dergisi sık sık yayınlanıyor ama Sayıl Narmanlıoğlu'nun Hürriyet'teki haberinden sonra şimdi onu tüm Türkiye tanıyor.

Çocuklara uzay anıları

Şimdiki adı Pasinler olan Hasankale'nin Ağaçminare Mahallesi'ndeki orta halli bir ailenin üç çocuğundan biri. Kafa kağıdında adı Şeyih İde olarak geçse de o, Teyyo olarak nam saldı. Yaşamın kendisine dayattığı adını bile değiştirdi. Teyyo, konuşmaya başladığı ilk günden itibaren yaşıtlarından farklı olduğunu gösterdi. Akranları çelik çomak oynarken o uzaydan gelen arkadaşlarına ait anılarını anlatmaya başladı.

Herkes tarlada çalışırken Teyyo dünyanın işinin bitmeyeceğine kanaat getirerek elindeki çapayı bir kenara attı. Ve o günden sonra elini hiçbir işe sürmedi. Kardeşlerinden yardım almamaya özen gösterse de çevreden gelen ufak tefek yardımlara hayır demedi. Kendisi her ne kadar sıkı bir pehlivan olduğunu anlatsa da eski arkadaşları, güreşte sırtının yerden kalkmadığını söylüyor. Yense de yenilse de pehlivan namına hak kazanmış. Onun yer almadığı ne düğün düğün oluyor, ne de bayram bayram. İlçenin kurtuluş günlerinde beyaz şeker çuvalından diktirdiği Dadaş kıyafetini giyinen Teyyo Pehlivan, resmi geçitlerde sert bir tören yürüyüşü yaparak protokolün daima önünde yer almayı ilke edinmiş.

Yine bir bayram. İlçenin düşman işgalinden kurtuluşu canlandırılacak... Ancak kimse, düşman kıyafetini giymek istemiyor. Böyle bir şeye ancak Teyyo Pehlivan cesaret eder. Ne var ki rolüne kendini kaptırmış, Türk askeri kıyafetindeki arkadaşları, temsili ciddiye alarak Pehlivan'ı kovalamaya başlıyor. Teyyo Pehlivan kadınlar hamanına girerek paçayı kurtarıyor. İçerideki kadınlar nefes nefese Pehlivan'a niye koştuğunu sorduğunda ‘‘Kovalayanlar Türk askeri, yakaladılar mı...’’ diyor.

Ayıya yem oldu

Herkes gün boyunca tarlada, bahçede işinin başında olduğu zamanlar Teyyo Pehlivan daha önemli bir problemine çözüm bulmak için çabalıyor. Ayağındaki cızlavetlerin (siyah lastik ayakkabı) her zaman parlak olmasını istiyordu. Teyyo Pehlivan, yanında taşıdığı ıslak bezi ayakkabılarına sürerek sorununu çözümlüyor. Hemşehrisi Hürriyet Erzurum Büro Şefi Kadir Sabuncuoğlu, ‘Pehlivan hiçbir zaman traşsız dolaşmazdı. Çünkü pala bıyıklarının haşmetini göstermesi için bu şarttı. Ayrıca kavrulmuş fındıkla bıyıklarını boyamayı da ihmal etmezdi’’ diye bir başka sorununu nasıl çözümlediğini anlatıyor.

Akşam oldu mu herkes onun bulunduğu kahvenin yolunu tutar, anılarını dinlemek için masasına ilişir. Pehlivan gün boyunca ya dünyanın en yüksek dağında bir ayıyla mücadele etmiş ya da çok samimi olduğu bir devlet başkanıyla laflamıştır. Konudan konuya geçerken saatler geçmiş ama olaylar bitmemiştir. Kolay mı, güreştiği ayı oldukça iridir. Çevresindekiler nefeslerini tutmuş Pehlivan'ın ayıyı nasıl yendiğini anlatacağı anı beklerken uyanıklardan biri sabırsızlıkla sorar: ‘‘Eee Teyyo, o büyük ayıyı herhal öldürdün’’ diyerek alaycı bir gülümsemeyle etrafına bakar. Hesapta Teyyo Pehlivan'ın yalanını yakalamıştır. Teyyo Pehlivan gayet soğukkanlı bir tavırla ‘‘Yoo, ayı beni yedi’’ der. Birşey daha. Konuşurken biri sırıtırsa Pehlivan çileden çıkabilir. Hele birisi anlattıklarının palavra olduğunu iddia ederse Pehlivan derhal muhabbet alanını terkeder. Uygun görmediği ya da zekasından şüphe ettiği insanların yanında da asla lafı uzatmaz.

Kaldırımlarda yürümek onun için zuldür. Daima caddenin ortasında yürüyen Pehlivan, hemşehrileri gibi milliyetçilik konusunda da biraz hassastır. Ancak anlattığı olaylar ve kişiler dar ideolojilerle sınırlanmaz. Pehlivan 1980 öncesi bir gün İstanbul'a gelir. Altında son model bir arabayla yolları arşınlarken, caddenin öbür ucunda kalabalık bir sol grubun sloganlar ararak üzerine geldiğini görür. Derhal geri vitese takarak ters ters gitmeye başlar. Ne var ki arkadan da yine eli sopalı başka bir solcu grup gelmektedir. Teyyo Pehlivan derhal arabayı yan vitese takarak olay yerinden uzaklaşır. Onun için çözümsüzlük diye birşey yoktur!

Yakasına bir yerden eline geçen MHP rozetini takarak Pasinler'de yürürken ilçenin MHP'li Belediye Başkanı'yla karşılaşır. Başkan o sırada evsiz kalan Teyyo Pehlivan'a ilçe mezarlığındaki müştemilatı tahsis eder.

Dünyanın en ünlü kadınlarıyla büyük aşklar yaşasa da çok istediği halde bir türlü evlenemez. Zaman zaman Erzurum'a giden Pehlivan, Tebrizkapı civarındaki kahvelerde yeni muhabbet alanları açar. Kendisine ihtimam göstermediği için Hasankaleli hemşehrilerine de sövüp sayar. Erzurum'daki bir kahvede Tükan Şoray'la ilgili şöyle bir anısını anlatır. Pasinlilere kızgınlığını ifade eder.

‘‘Bir gün Türkan Şoray'ı koluma takmış Pasinler'de yürüyordum herkes dönüp bakmaya başladı. Kavatlar sanki hiç karı görmemiş.’’

Reagan ararsa yokum

İngilizler'in ‘‘Ya Teyyo Pehlivan, seni tanıdık da yanındaki kim?’’ diye sordukları kişi, kraliçelerinden başkası değildir.

Gökyüzündeki tüm pilotlar, Teyyo Pehlivan'ın fırlattığı taşlardan korunmak için çare aramaktadırlar. Zaman zaman havadayken uçağın camından sarkarak taş atmaması konusunda ricada bulunurlar.

Teyyo Pehlivan'ın sürekli takıldığı kahveye telefonlar gelir. Arayan kişi Ronald Reagan olunca telefona çıkmaz. Eğer karısı Nancy aramışsa ve bir ricada bulunmuşsa iki eli kanda olsa yardıma koşar. İstenilen şey çok fazla birşey değildir. John Wayne ve Clint Estwood'un beceriksiz olduğunu söyleyen Nancy Reagan kocasının üç bin tane ata ihtiyacı olduğunu söyler. Teyyo Pehlivan derhal atları uçağa doldurarak yola çıkar ne var ki okyanusun üzerinde atlar tepişince uçak düşer. Teyyo derhal dalarak uçağı koltuğunun altına alır, su yüzüne çıkar. Ne olursa olur bir köpek balığı havlayarak Pehlivan'ı kovalamaya başlar. Koltuğunun altındaki uçakla Amerika'ya varmayı başaran Teyyo Pehlivan kıyıdaki insanlara ‘‘Az kalsın boğuluyordum’’ der.

Zaman konusunda sınır tanımayan Pehlivan yine bir İstanbul gezisi sırasında Fatih Sultan Mehmet'i görmüş. Pasinliler nasıl biriydi diye sorduklarında ‘‘Ata binmiş rakı içiyordu. Zati kardeşlerini yeni kesmişti’’ diyor.

Onun muhabbetine kulak verince evren küçücük oluyor.

Hayatı kaleme alınıyor

Teyyo Pehlivan'ı muhabbete ikna etmek herkes için zor olsa da bir kişi bunu becerebiliyor. Şenol Kantarcı. Atatürk Ünüversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi. Cumhuriyet Tarihi ile ilgili olarak doktorasını hazırlayan Kantarcı'nın gençlik yılları Teyyo Pehlivan'ın yanında geçmiş. Erzurum Belediyesi'nin hazırlayacağı Erzurum Ansiklopedisi için Teyyo Pehlivan'ı öneren de kendisi. Ayrıca Pehlivan'la ilgili olarak bir kitap yazıyor.

Hocam Teyyo Pehlivan kimdir?

- Hiç okula gitmedi. Okuma yazma da bilmez. Ancak günceli yakalamayı çok iyi biliyor. İngilizlerle, İrlandalılar arasındaki ihtilaftan haberi olur. Ne zaman kiminle ne konuşacağına kendisi karar verir. Anlattıklarında korkunç bir istikrar var. Tarihe dair olaylar anlattığında çağdaşları birbirine eşlemeyi biliyor. Vatandaşı tedirgin etmeyecek bir şekilde en karmaşık sorunlara çözümler üreterek halkı sakinleştiriyor. Böylelikle endişeleri ortadan kaldırıyor. Bir şeyi bir kere anlatır. Asla tekrar etmez. Temaları evrenseldir. Saddam'ın gizli sarayları olduğunu, John Wayne'nin Amerikan çobanı olduğunu, Atatürk'ün, Churchill'in çağdaşı olduğunu bir şekilde öğrenmiştir. Ünlü kadınların hepsiyle birlikte olmuştur. Üstüne üstlük bir de para almıştır.

Bu ansiklopedi fikri nereden çıktı?

- Erzurum Anakent Belediyesi kente ait bir ansiklopedi önerisi getirdi. Başta onbeş ciltlik bir şey hazırlamak için yola çıkıldı. Ayrı ayrı komisyonlar kuruldu. Kentin tarihi, coğrafyası, kültür ve sanatıyla ilgili olarak her biri konusunda uzman olan hocalar çağrıldı. Akademik anlamda kentin tarihine yönelik çalışmalar zaten hazırlanıyor. Bu arada folklorik yapıyı daha iyi verebileceğimizi düşünerek Teyyo Pehlivan'ın mutlaka böyle bir çalışmaya dahil edilmesini düşündüm.

İnsanlar hayattayken kadri bilinmez derler.

- Evet Hacivat Karagöz'e, Nasrettin Hoca'ya şimdi herkes sahip çıkıyor. Ama biz Teyyo Pehlivan'ı şimdi belgeleyebilirsek onu da sahiplenmelerinin önüne geçmiş oluruz. Hayatını yalnızca bana anlatacağını söylüyor. Fikrinden vazgeçmezse yakında onun kitabını da hazırlayacağım. Ayrıca Hürriyet Gazetesi de Teyyo Pehlivan'ı Türkiye'nin gündemine taşıyarak ülke folklorüne büyük bir hizmette bulundu. Bu yüzden Sayıl Narmanlıoğlu'nun da takdiri hakettiğini düşünüyorum.

AMAN DİKKATLİ DİNLEYİN

Akşam oldu mu herkes onun bulunduğu kahvenin yolunu tutar, anılarını dinlemek için masasına ilişir. Konuşurken biri sırıtırsa Pehlivan çileden çıkabilir. Hele birisi anlattıklarının palavra olduğunu iddia ederse Pehlivan derhal muhabbet alanını terkeder. Uygun görmediği ya da zekasından şüphe ettiği insanların yanında da asla lafı uzatmaz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!