İstanbul'u Dinliyorum

Güncelleme Tarihi:

İstanbulu Dinliyorum
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 1999 00:00

Nilgün GEDİKOĞLU
Haberin Devamı

BU OLAYIN TAKİPÇİSİYİZ

Memleketimden bir durak öyküsü

Ben utanmasam, sen utanmasan, nasıl sağlam kalacak kaportalar?.. Pardon, ‘‘Nasıl adam, daha doğrusu insan olacağız?’’ demeliydim... Birilerinin derdi başka çünkü. İşte bir utanç öyküsü.

Londra'ya gittiğim günün akşamında dilime tek bir şey dolanmıştı: ‘‘Tanrım otobüs şoförleri ne kadar şefkatli!’’ Dikkat edin, ‘‘nazik’’ filan değil, ‘‘şefkatli’’. Oradaki insanların büyük bir kısmı zaten doğuştan nazik!

Evet. Otobüs şoförleri nazik veya zarif olmanın ötesinde şefkatliydi. Yolculara davranışları, otobüsleri kullanırkenki incelikleri... Güleryüz, soruları yanıtlarkenki tavır, seyir halindeykenki sükunet ve içindekilerin sarsılmaması için gösterilen azami gayret...

Ne Covent Garden'ın atmosferi, ne Piccadilly Meydanı'nın ışıltısı, ne sokak çalgıcıları ne de Porto Bello'nun antikaları. Aklımda ilk ve hep kalan şoförlerin zarafetiydi.

Ve bizden utanç verici bir durak öyküsü.

Fotoğrafçı arkadaşım Senih ve eşi geçtiğimiz cumartesi günü Kadıköyde'ki Kadıköy-Pendik minibüs hattının durağına gelirler. Durakta kalkışa hazır bir minibüs vardır. Yolcular binmektedir.

Senih'in eşi biner önce.

Tam bu minibüsten sonra kalkacak olan, 50 metre arkadaki bir başka minibüs inanılmaz bir hızla duraktaki yerini almak üzere hareket eder.

Hareket eder ve frenleri tutmaz.

Yolcu almakta olan öndeki minibüse son sürat çarpar. İçinde yolcular (Senih'in eşi de vardır) olan minibüs arkadan aldığı darbeyle önce bir öne doğru savrulur, fakat arkadaki minibüs duramadığı için ikinci kez çarpar ve öndeki minibüsün arka camı patlar.

Gelelim çarpılan minibüsteki yolcuların durumuna:

İlk darbede içerdekiler şiddetle ön tarafa savrular. Kafaları dahil, bedenlerinin birçok yerine darbe alırlar. Hemen ardından gelen ikinci çarpmada yolcular boyun travması da dahil olmak üzere ciddi darbeler alırlar.

Sonuç mu: Yalnızca Senih'in eşi, bedeninin büyük kısmına aldığı darbelerle, ağrılar içinde beş gündür yatarak tedavi görmekte.

Diğerlerinin durumunu hayal etmek hiç zor değil.

Koyun, kasap, et, can...

Bu kaza, bu yaralanmalar nasıl olmuştur, çok açık: Arkadaki minibüsün şoförü yaklaşık 50 metre mesafeyi inanılmaz bir hızla kalkarak katetmeye kalkışmıştır (Niye? Acalecilik mi? Asabiyet mi? Bıçkınlık mı? Anlamak mümkün değil. Şoförün ensesine silah dayanmış değildir, ayağına aniden kramp da girmemiştir...)

Böylece arkadaki minibüs, öndekinin arka koltuğunda durunca, başta henüz minibüse binmemiş olan arkadaşım, duraktaki diğer yolcular, minibüsün içindekiler, arkadan çarpan minibüsün şoförüne tepki gösterince, (bu arada çarpılan minibüsün şoförü şok içinde donup kalmıştır) bilin bakalım ne demiş bıçkın sürücü: ‘‘Ya ne diyorsunuz, benim arabam gitmiş!’’

Oradakilerin haklı tepkilerine küfürle karşılık vermekte de gecikmemiş.

Ama buna şaşırmayız değil mi, ne yazık ki şaşırmayız...

Maalesef arkadaşım plakayı kaydedememiş, çünkü yaralanan eşinin ve diğer yolcuların durumu o kargaşada plaka kaydetmeye el vermiyor.

Senih çok haklı olarak isyan ediyor.

Bir olasılık da akla gelmiyor değil: Ya o sırada iki minibüs arasında birisi olsaydı?

Ama adamın arabası gitmiş!

Biliyor musunuz, Batılı ülkelerde sürücülerin korkulu rüyalarından biri nedir? ‘‘Whiplash injury’’ denilen boyun travması. Yani arkadaki araç öndekine çarptığında (darbenin öyle çok ağır olması da gerekmez) ya da öndeki aracın bir hatası yüzünden ani fren yapınca araçtaki şöyle önce bir öne bir arkaya savrulurken boynu incinir ya, işte bu incinme türünün adı whiplash injury'dir ve aylaca süren bir tedavi gerektirir. Kısacası bir sigorta ve tazminat konusudur.

Ama, adamın arabası gitmiş!

Söyleyecek söz bulamıyorum. Senih olayı anlattığında aklıma Londra’daki otobüs şoförleri geldi.

Aradaki farkı ne açıklayabilir?

Mesafe?

Hangi mesafe? Dikey, yatay, IQ, kültür...

Bu nasıl bir mesafedir?

Nasıl katedilir?

ALKIŞLAR

Zemin ve jeoloji araştırmaları başladı

BAKIRKÖY

BAKIRKÖY Belediyesi, Bakırköy'ün jeolojik ve zemin koşullarınının araştırmalarını başlattı. Bu çalışmayla depremin yerleşim alanlarındaki risk durumu belirlenecek. Başkan Dr. Ahmet Bahadırlı İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik üniversite öğretim üyeleri ile birlikte başlattıkları çalışmanın sekiz ayda tamamlanacağını, hiç zaman kaybedilmeksizin uygulamaya gidileceğini belirterek şöyle dedi: ‘‘Bu çalışma ile Bakırköy'ün geleceğini teminat altına alıyoruz. Bundan böyle Bakırköy'de yapılar, zemin neyi gerektiriyorsa ona göre inşa edilecektir. Eski yapılar da, zeminin durumu ne gösteriyorsa bilimin ve tekniğin ışığı altında desteklenecektir’’.

Öğretim üyeleri ilk çalışmalarını E5 karayolu üzerinde Osmaniye bölgesideki geniş alanda başlattı. Sondaj çalışmalarıyla başlayan incelemede zaman zaman 100 metreye kadar zemine girilerek 10 metrede bir örnekler alınıyor, zemine gönderilen elektrik akımıyla bilgisayar aracılığı le 300 metreye kadar zemin özelikleri grafikle belirleniyor. Ayrıca zemine yapay dalga gönderilerek yer altı tabakalarının özellikleri ve kalınlığı saptanıyor.

YÖNETENLERİN DİKKATİNE

Boyanabilir mi?

ÇIRAĞAN

Bir okurumuzun bir sorusu var: Yıldız Parkı girişinde soldaki binanın, üzerinde tuğrasıyla tarihi bir yapı olduğunu belirten okurumuz, binanın lacivert ve mavi renklere boyandığını söyleyerek, bunun yasal olup olmadığını soruyor. Binanın mermer üniteleri olan, üzerinde tuğra taşıyan tarihi eser niteliğine değinen okurumuz bu renklere boyanmasını yadırgamış. Böyle tarihi binalar için bir dış cephe yönetmeliği var mı?

Rögar kapağı asfaltlanmış olabilir mi?

KÜÇÜKKÖY

Dün, köşemizde, Gaziosmanpaşa Belediyesi'nin üzeri asfaltlanmış rögar kapağı olup olmadığı yolunda araştırma yapacağını duyurmuştuk. Bunun üzerine Küçükköy'den arayan bir okurumuz, Karayolları, 580 Sokak'ta böyle bir sorun olabileceğini bildirdi. Çünkü kimi zaman, özellikle yazın, evlere dolan kokulardan rahatsız olduklarını ifade etti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!