İstanbul Yazıları

Güncelleme Tarihi:

İstanbul Yazıları
Oluşturulma Tarihi: Nisan 15, 1999 00:00

Robert MANTRAN
Haberin Devamı

Kasımpaşa

Kasımpaşa kasabası güzel evlerinin sayısı, küçük ama güzel çeşitli camileri ve diğerlerinin yanı sıra Türkiye'deki en güzel hamamlardan birine sahip olması nedeniyle kent ünvanını çok iyi haketmektedir. Bu kasaba tersane ve kadırga forsalarıyla kölelerin kapatıldıkları zindanın üzerindeki iki tepede kat kat halindedir.

Evliya Çelebi'den öğrendiğimize göre, Kasımpaşa kasabası Muhteşem Süleyman'ın emriyle iskán edilmiştir. ‘Diğer vezirlerin yanı sıra Anadolu fatihi Kasım Paşaya, Sakız fatihi Piyale Paşaya, Ahiska fatihi Ferhat Paşa vb. Padişah fermanı çıkarak Kasımpaşa beldesini imar etmeye memur oldular. Binlerce devlet ileri gelenleri de yardım ederek Kasımpaşa beldesini hakkıyla mamur eylediler.’ Gerçekten de, tersane Fatih Sultan Mehmet devrinden beri vardı ve 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yakınlarında bir köy kurulmuş olmalıdır. Muhteşem Süleyman'ın emirnameleri, Osmanlı donanmasının gelişmesine ve tersane faaliyetinin yoğunlaşmasına paralel olarak, tersanenin yakınında nitelikli bir işgücü toplamayı amaçlamışlardır.

17. yüzyılda I. İbrahim'in saltanatı döneminde (1640-1643) 10.085 ev sayılmaktadır ki, IV. Murad döneminde (1623-1640) 11.060 tane vardı. 10 Rum ve 1 Ermeni mahallesine karşılık hiçbir Yahudi mahallesi bulunmamaktadır. Eğer burada kurulu olan cami, mescid, medrese ve tekke sayısına bakılırsa, Türk nüfusu ezici çoğunluktadır. Bunun dışında, Kasımpaşa'da 360 dükkán ve 7 çarşı bulunmaktadır. Burada 300 tane atelyeleri olan deri tabakçılarına özel bir yer vermek gerekmektedir. Bu deri tabakçıları Yedikule kasabasındakinden daha matah bir şöhrete sahip değillerdir. Ulusal spor olan ve bununla uğraşanların kahraman saydığı güreş uzmanları buradan çıkmaktadır.

Diğer yandan, Evliya Çelebi Kasımpaşa sakinlerini mesleki faaliyetlerine göre üç kategori halinde sınıflandırmıştır. Önce askerler; kapudan (kaptan)lar, azepler, gardiyanlar ve gemici dayıları. Bunların hepsi Cezayirli elbisesi giyerler, kırmızı fes üzerine kafesi kavuk sararlar. Daha sonra, tersaneye bağımlı olarak çalışan esnaf mensupları: marangozlar, denizciler, tüccarlar, bahçıvanlar. Nihayet, cami ve tekkelerin çokluğunun da tanık olduğu üzere, dervişler ve öğrenciler. Dinsel kuruluşların çoğu kıyıdan oldukça uzakta, tepelerde ve Halice doğru inen iki vadide yerleşmişlerdir.

Kasımpaşa'nın tasvirini bitirmek üzere ürünlerini sayalım: Yerel spesiyalite olan ‘‘beyaz simit’’, yağlı çörek, sulu láal renkli papa şeftalisi, şirihameri kayısı, çeşitli kalitelerde üzümler, kaymaklı yoğurt, boşnak dere gülü...’’ Binlerce forsa ve esirin çoğu zaman ürperti verici koşullarda çalıştıkları ve çürüdükleri zindanın yanında kırsal bir tasvir. (...)

(17. Yüzyılın İkinci Yarısında İstanbul. 1. Cilt. Türk Tarih Kurumu Yayınları. 1990)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!