İşi tahsilat, hediyesi kurşun

Güncelleme Tarihi:

İşi tahsilat, hediyesi kurşun
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 25, 1998 00:00

Haberin Devamı

Alaattin Çakıcı'nın, Dündar Kılıç ile yıldızı hiç barışmadı. 12 Eylül'ün ‘‘Babalar Operasyonu’’ndan nasibini alan Kılıç, cezaevinden çıktıktan sonra Çakıcı ile çekişmeye başladı. Kavga giderek tırmandı.

Çakıcı, 1987 yılında Ankara'da Dedeman Oteli'nde, Kılıç'ın iki adamını vurdu. Çakıcı yakalanamadı. Garip biçimde, olay sırasında Mehmet Eymür ve Korkut Eken, otelin karşısındaki işkembecide oturuyordu...

Karşılıklı bir yardımlaşma sözkonusuydu. 1988'de ortaya çıkan ünlü MİT raporunu hazırlarken Eymür'e bilgi verenlerden biri, Çakıcı'ydı. 1989'da arandığı için teslim olan Çakıcı'ya destek olan da Mehmet Eymür ve Korkut Eken'di. Çakıcı'nın Ankara Kapalı Cezaevi'nde rahat ettirilmesi için Yusuf Koç ve Ahmet Turgut'a (Kürt Ahmet) haber ulaştırılmıştı. Gerçekten de Çakıcı, cezaevinde el üstünde tutuldu. Çakıcı, cezaevinden çıkarken Koç ve Turgut'a teşekkür etti ve kurbanlar kestirdi.

Cezaevinden çıkışına 14 gün kala ilginç bir olay olmuştu. Çakıcı, İstanbul'da bir cezaevine nakledilmek isteniyordu. Hem de uçakla. Çakıcı, Dündar Kılıç'ın kendisini öldürtmeye hazırlandığından kuşkulandı. Araya birileri girdi; Adalet Bakanı devreye sokuldu ve nakil durduruldu.

Mehmet Ağar'ın Ankara Emniyet Müdürü olduğu dönemde onunla da ilişkisini geliştirdi.

'KILIÇ DÖNEMİ GEÇTİ'

Kılıç ve Çakıcı arasındaki kavga, 1989 yılında gazete sayfalarına bile yansıdı. Kılıç, ‘‘Saygılı, hürmetkar bir adamdı. Cezaevinde olduğum beş yılda canavar olmuş’’ diyordu: ‘‘Çakıcı, Mehmet Eymür tarafından yönlendirildi. Bizim itibarımızı, onurumuzu küçültmek için böyle şeylere saptı. Terbiyesizlik yaptı. Yolumuz ayrı, kafa yapılarımız ayrı...’’

Kafa yapılarının farklı olduğunu Çakıcı da kabul ediyordu. O, Kılıç'ın döneminin geçtiğine inanıyordu: ‘‘Tahliyesinden bu güne kadarki demeçleri, dedikoducu mahalle kadınlarına benziyor. Hala bir şeyin farkında değil. Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı...’’

Çakıcı, artık adının etrafta ‘‘ürküntü verdiğini’’ gururla anlatıyordu. İşini, ‘‘tahsilat’’ olarak tanımlıyor; ‘‘Kabadayı olmasına bir kamu görevlisinin katkıda bulunduğunu’’ söylemekten çekinmiyordu.

1991'e kadar Çakıcı'nın yaşamındaki en önemli kadın Yasemin'di. Onu sevdiğini, aşık olduğunu söylüyordu. Bu evliliğinden Betül, Aylül ve Ali adlı üç çocuğu olmuştu. Ama 1991'de nasıl olduysa oldu, rakibi Dündar Kılıç'ın kızı Uğur ile ilişkiye girdi. O sırada Uğur Kılıç da 10 yıllık evliydi ve iki çocuğu vardı. Uğur Kılıç, Çakıcı ile birlikte olmaya başladıktan sonra eşi Uğur Özbizerdik'ten boşandı. Çakıcı ile Trabzon'da aile arasında kıyılan sade bir nikahla evlendiler. Başlangıçta uyumlu bir çifttiler; aynı dilden konuşuyorlardı. Uğur, Nokta dergisinde ‘‘Çapkın kadın’’ yazılmasına sinirlendi. O sırada hastanede yatıyordu. Derginin Genel Yayın Yönetmeni Ayşe Önal'ı, yanına çağırdı ve tabancasını çekti. Önal üzerine atılınca vuramadı.

O sırada Çakıcı, kaçaktı. İki yıl kadar önce sahte ‘yeşil’ pasaportla yurt dışına çıktığı yazılıyordu. Nerede olduğu bilinmiyordu. Ancak Belçika, Amerika, Almanya, Fransa, Singapur'un da aralarında bulunduğu birçok ülkede dolaştığından sözediliyordu. Palermo'da İtalyan mafyasının önde gelen aileleriyle bir toplantı yapacak kadar rahattı.

Türkiye'deki işlerini telefonla idare ediyordu. Eşinin Ayşe Önal'a silah çekmesini eleştiren Hıncal Uluç'un yazısını da hemen öğrendi. Uluç, 7 Mart 1994'te iki bacağından vuruldu. İbrahim Türk adlı saldırgan, tetiğe basarken bağırdı: ‘‘Bu kurşunlar Alaattin abimin hediyesi.’’

Zaten Çakıcı, ertesi gün telefonla gazetelere demeç verdi: ‘‘Hıncal Uluç'u ben vurdurdum.’’ Ve tabii yine yakalanamadı...

Asıl skandal, 19 Eylül 1994'de Emlak Bankası eski Genel Müdürü Engin Civan'ın Mecidiyeköy'de yaralanmasıyla patladı. ‘‘Civangate’’ skandalının ardından yine Çakıcı çıktı. İşin içine Özal ailesi de karıştı. Ahmet Özal, Bankekspres'in eski ortaklarına olan beş milyon dolarlık borcunu azaltması için Çakıcı'dan yardım almıştı. Bu yardıma aile dostları Selim Edes de tanık olmuştu. Edes de Civan'a 3.5 milyon dolar rüşvet vermiş ama istediği krediyi alamamıştı. Şimdi rüşveti geri almak istiyordu. Zeynep ve Semra Özal, onu Uğur Çakıcı ile tanıştırdılar. Ve sonra olan oldu; Çakıcı, Civan'ı vurdurdu.

Uğur, başlangıçta Özal ailesinden sözetmedi. Sonra fikir değiştirdi. ‘‘Hatırlı kişinin’’ Özallar'dan olduğunu açıkladı. Bu açıklama eşiyle ilişkisinin bozulmasına neden oldu ve ayrıldılar. Çakıcı, ayrıldıktan sonra da Uğur'un peşini bırakmadı. Onu öldürteceğini söylüyordu. Söylediğini, 20 Ocak 1995'te yaptırdı. Kiralık bir katil, Uğur'u, Uludağ'da, çocuklarının gözü önünde kurşunladı.

Civan olayı, Çakıcı'nın, 1989'da yeniden işbirliği yapmaya başladığı arkadaşı Tevfik Ağansoy ile de arasının bozulmasına neden oldu. Ağansoy, 400 bin dolarlık payını alamamıştı. Almanya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilen Ağansoy, Çakıcı aleyhine açıklamalara başladı. Çakıcı, Ağansoy için de ölüm emri vermekte gecikmedi. Avukat cüppesi giyen tetikçinin suikast girişiminden son anda kurtulan Ağansoy, daha da sertleşti:

- Alaattin karı katili.

Ağansoy, Çakıcı'nın ‘‘Devlet adına eylem yaptığı’’ böbürlenmesini de yalanladı. 1982'de Beyrut'taki ASALA kampını basıp Ermeni bir lideri öldürdüğü yalandı. Prestij için bunları söylüyordu. Ağansoy'a göre, bir keresinde Dev-Sol lideri Dursun Karataş'ı öldürmeye çalışmışlar ama bulamamışlardı. Çakıcı'nın ülkesinin yararına birşey yaptığı yoktu...

MİT'İN ÇAKICI SESSİZLİĞİ

Bu kadar konuşan Ağansoy, Çakıcı'nın katillerinden kurtulamadı. 3 Nisan 1996'da Bebek'te, Deniz Taksi Bar'da kurşunlandı. Çakıcı, Osman Dönmez'den sonra bir eski ülkücü arkadaşını daha öldürtmüştü...

‘‘Ülkücü baba’’ Çakıcı'nın adı, birçok olayda daha anılır oldu. Birçok zorbalıkta yollar, Çakıcı'ya çıkıyordu. Türkbank'ın satışından komisyon almaya çalıştığını ilk söyleyen Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkan Yardımcısı Hanefi Avcı'ydı. Avcı, TBMM Susurluk Komisyonu'nda açıkladı: ‘‘Bursalı işadamı Erol Evcil, geçmişte Alaattin'i birkaç defa kiralamış, en son banka açmak istiyor. Banka açmasına mani olan birtakım etkili insanlar var devlet yönetiminde.’’ Avcı, Çakıcı'nın bu insanları korkutma karşılığında Evcil'den iki milyon dolar alacağını söylüyor; ekliyordu: ‘‘Çakıcı MİT'in adamı. En sıkı adamı Yavuz Ataç'tır.’’ Eymür'den uzaklaşan Çakıcı için artık MİT'le bağlantıyı Ataç sağlıyordu. Nedense MİT, Ağansoy'un söyledikleri konusunda sessiz kalmayı yeğledi. Çakıcı da eylemlerini sürdürdü. Türkbank'ın satışını engelleyenlerden biri olan borsacı Adil Öngen, silahlı saldırıya uğradı. Ardından Çakıcı, 1 Mayıs 1997'de Flash Televizyonu'nda canlı yayına çıkarak Öngen ve Çiller ailesini suçladı. Ertesi gün, DYP'lilerin de içinde bulunduğu bir grup, Flash TV'yi bastı. Çakıcı'nın son icraatı, bazı ünlülere suikast girişimiydi. Tetikçiler yakalanınca Çakıcı yine telefona sarıldı. ‘‘Komplo’’dan sözederken bir noktayı özenle vurguluyordu: ‘‘Suikast listesinde Mehmet Ağar'ın adının geçmesine de anlam veremedim. Bırakın böyle bir şeyi, Sayın Ağar'a yanlış yapan beni de karşısında bulur.’’ Çakıcı, Ağar'ı saygıyla anıyordu. Garip bir tesadüf ama Çakıcı'nın Fransa'da yakalanması tam da Ağar'ın mutlu bir gününe rastladı...

Ülkücü 'Baba' 2

Özel bir uçakla Bulgaristan'dan gelerek teslim olan Sedat Peker'in adı, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in açıkladığı ‘‘2. MİT Raporu’’nda geçiyor. ‘‘Çiller özel örgütü elemanı’’ olarak nitelenen Peker'in 1983'te Almanya'da, 1992'den itibaren de İstanbul'da ülkücü faaliyetlerde bulunduğu belirtiliyor.

‘‘Söylemez Çetesi’’nden Mehmet Sena Söylemez de açıklamalarında, Sedat Peker'in adamları tarafından öldürülmek istendiğini, Peker'in cezaevine gelerek müdürün yanında öldürmeye azmettiği, adamlarını tartakladığını öne sürmüştü.

Rizeli bir aileden gelen ‘‘ülkücü baba’’ Peker, 1970'te Sakarya'da doğdu, Almanya'da büyüdü. Kendisini ‘‘Köroğlu’’ olarak nitelendiren Peker, 14 yaşında okulun önünde arkadaşlarına uyuşturucu satan satıcıyı bıçakladı. 18 sabıkası bulunan Peker'in adı, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş'ın hazırladığı ‘‘Susurluk raporu’’nda da geçiyor. Raporda, Peker'in, Tuğgeneral Veli Küçük ile sık sık telefonla görüştüğü belirtiliyor.

Peker, barmen Oğuz Atak'ın öldürülmesine azmettirmekle suçlanmıştı. Ayrıca Peker'in yönettiği kaydedilen 11 kişi, işadamlarından tehditle para topladıkları, zorla tahsilat yaptıkları ve işyeri kurşunladıkları iddiasıyla gözaltına alınmıştı.

Peker, arandığı yedi ay boyunca Bulgaristan, Avusturya ve Almanya üçgenindeydi. Bu ülkelerde iş hayatına atılan Peker, özellikle Bulgaristan'da büyük yatırımların sahibi. Sofya'da otobüs terminalini de Peker işletiyor.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!