İçimdeki katil

Güncelleme Tarihi:

İçimdeki katil
Oluşturulma Tarihi: Mart 17, 2006 17:56

Mustafa Altıoklar, polisiye gerilim türündeki yeni filmi Beyza'nın Kadınları ile karşımızda. Kendisi bu kez bize çoklu kişilik bozukluğu olan bir kadının yaşadıklarına paralel olarak ilerleyen bir seri katil hikayesi anlatıyor. Demet Evgar sürekli kişilik değiştiren Beyza rolünde mükemmel bir oyunculuk sergiliyor. Türk izleycisine yakın duran karakter ise Tamer Karadağlı'nın canlanadırdığı komiser Fatih.

Haberin Devamı

Mustafa Altıoaklar'ın banyolara karşı özel bir ilgisi var herhalde.

İçimdeki katil

Beyza'nın Kadınları da, neredeyse tamamı banyoda geçen son filmi Banyo'da olduğu gibi yine bir banyoda, küvetin içindeki çıplak yatan Beyza'nın (ki onu da Banyo'da rol almış olan Demet Evgar oynuyor) görüntüleriyle başlıyor.
Bundan önce perdeye yansıyan adam kesip biçme, kanını boşaltma, yıkama, temizleme, bacağından duvara asma sahnelerinden bahsetmiyorum. Çünkü bunlar film boyunca ara ara çeşitli şekillerde tekrar karşımıza çıkmaya, olay örgüsü içindeki yerlerini almaya devam ediyorlar.

Beyza'nın Kadınları'nın merkezinde, seri cinayetler ve filmin adından da anlaşılacağı üzere Beyza adlı bir kadın var.
Sürekli beyaz giyen; beyazı, saflığı, iyiliği temsil eden Beyza'nın kadınları ise hiç beklenmedik zamanlarda yine Beyza'nın içinden çıkıyor. Beyza gidiyor, Dilara ya da Rabia geliyor.

Rabia, filmde de bize bildirildiği üzere, dini bir isim. Beyza da zaten Rabia olduğunda başını bağlıyor, ses tonu değişiyor, Allah korkusuyla dolarak dini bütün bir kadın haline geliyor.

Dilara ise Rabia'nın pek sevmeyeceği bir kadın; hafif meşrep, önüne gelenle birlikte oluyor.

Haberin Devamı

"TÜRKÇE KONUŞALIM HOCAM"

Yanyana gelse birbirlerinin yüzüne bile bakmayacak uç noktalarda duran bu iki kadın, aynı bedende, Beyza'nın bedeninde birleşince olanlar oluyor tabii.

Dilara ve Rabia'nın Beyza'nın bedeninde birbirleriyle ettikleri kavga, perdeye öyle bir sahneyle taşınıyor ki, filmin ilk yarısının sonlarına denk gelen bu sahne filmin en güçlü ve etkileyici sahnesi olarak beynimize kazınıyor. Demet Evgar'ı kutlamayı yazının sonlarına bırakmıştım, ama araya girip, sırf buradaki performansı için bile tebriklerimi iletmem gerek.
Tamer Karadağlı ve Levent Üzümcü nerede derseniz.

Karadağlı filmde, olayları kendi yöntemleriyle çözmeye alışmış bir polisi, komiser Fatih'i canlandırıyor. Fatih'in, birlikte çalışmak zorunda olduğu, Amerika'da okumuş psikanalist Doruk'la (Levent Üzümcü) yıldızının barışmamasının nedeni de alışkanlıkları zaten. Doruk, "Multiple Personality Disorder" dediğinde Fatih, "Türkçe konulaşım hocam" diyor. Doruk katilin ruh halini anlamaya çalışırken, Fatih kurbanlarla ilişkili adamları köşeye sıkıştırıp ağızlarından laf almaya çalışıyor. Farklılar yani, hem de çok farklı. Sanki biri Türk diğeri yabancı...

Fatih ve Doruk, bir seri katilin işlediği kesik bacak cinayetleri nedeniyle biraradalar. Bu arada unutmadan ekleyelim; Beyza ile Doruk evliler.

Cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor, Beyza sürekli değişiyor, Fatih ve Doruk katilin izini sürmeye devam ediyor.
Uzun lafın kısası, Mustafa Altıoklar izleyiciye bir seri cinayet hikayesi anlatırken, 'katil kim' sorusuna cevaben izleyiciye üç olta atıyor; sonra da geri çekilip, içlerinden birini seçmelerini bekliyor.

Kan görünce bayılacak gibi olanların, Beyza'nın Kadınları'nı izlerken rahatsız edici sahnelere karşı hazırlıklı olmaları gerek. Çok daha kanlı ve dehşet verici filmler görmüş olanlar ise başka detaylara takılacaklar hiç kuşkusuz.
Dilara ve sevgilisinin arabadaki sevişme sahnesi en uçuk Amerikan filminde bile bulamayacağınız kadar abartılı mesela. Onların araba yol kenarında arka koltukta seviştiklerini sanmayın. Üstü açık bir arabanın sürücü koltuğundaki adamın üzerine çıkmış bir kadın düşünün, adam arabayı kullanıyor, kadınla seviştiği için önünü görmüyor, üstelik tüm bunlar İstanbul'un ortasında, virajlı bir yolda gerçekleşiyor!

Haberin Devamı

DİLARA, BEYZA'DAN DAHA MI AKILLI?

Akıllarda soru işaretleri oluşturan bir başka sahne ise filmin finalinde yer alan takip sahnesi. Güneşli bir günde, çamur izlerinden bir araba takip etmek nasıl oluyor, pek anlayamadık. Mustafa Altıoklar'ın basın toplantısındaki, "zaten gidilecek başka yer yoktu", açıklaması da, pek tatmin edici olmadı.

Beyza, diğer benliklerini hatırlamazken, Dilara ve Rabia'nın birbirlerinden ve Beyza'dan haberdar olmasına, çoklu kişilik bozuklukları konusunda uzman olanlar bir açıklama getirir belki. Konu hakkında çok bilgim olmadığı için bana senaryo boşluğu gibi geldi ama bilmiyorum, belki de mantıklı bir açıklaması vardır!

Filmle ilgili asıl sorun ise gereğinden fazla uzun olması.

Beyza'nın kişilik bölünmesi anlatılırken tamamen psikolojik gerilime dalınarak filmin tür başlıklarından birinin de polisiye olduğu unutulmuş. İzleyicinin kendini özdeşleştirdiği yegane karakter olması itibarıyla olduğu her kareye bir renk, canlılık getiren Komiser Fatih, yarım saat ortadan kayboluyor ve filmin temposu burada ister istemez düşüyor (hatta sadece bu bölümde değil, filmin genelinde de keşke komiser Fatih karakteri biraz daha öne çıkarılsaymış).
Katilin kim olduğunun finale yarım saati aşkın bir süre kala belli olması, filmin bundan sonraki bölümünü anlamsızlaştırıyor. Dikkatli izleyicilerin resmen açıklanmadan önce kolaylıkla deşifre edebileceği katilin, izleyiciyi kandırmaya yönelik tavırlarını seyretmek zorunda kalmak çok hoş değil tabii. Sürprizin, yani katilin motivasyonunun ortaya çıktığı final bölümüne kadar izleyici fazladan oyalanmış oluyor.

Bunlar kimi izleyici için ufak, çok dikkat edilmediği takdirde kolaylıkla atlanabilecek, mide bulandırmayacak detaylar belki.

Beyza'nın Kadınları, bu ufak tefek aksamalara rağmen, kabul etmek gerekir ki, görüntüleri, oyunculukları ve yönetimiyle standartların üzerinde bir Türk filmi. Her sahnesi için büyük emek harcandığı ortada. Genel resme bakıldığında izleyenleri merak ettiriyor, şaşırtıyor ve de etkiliyor.

Etkilenme demişken, Beyza'yı oynayan Demet Evgar filmde inanılmaz, son derece etkileyici ve eşsiz bir performans sergilemiş. Hem kendisini hem de onu Türk sinemasına kazandıran Mustafa Altıoklar'ı kutluyorum. Filmi görünce eminim size de bana hak vereceksiniz...

Haberin Devamı

BEYZA'NIN KADINLARI
Yön: Mustafa Altıoklar
Oyn: Tamer Karadağlı, Demet Evgar, Levent Üzümcü
Tür: Polisiye-Gerilim
Süre: 137 dk.


HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

Petrol trafiği

İçimdeki katil

Syriana, petrol endüstrisi ve Amerika'nın Ortadoğu politikası üzerine bir film. Trafik filmiyle dikkatleri üzerine toplayan Stephen Gaghan'ın senaryosunu eski bir CIA ajanı olan Robert Baer'in See No Evil adlı kitabından esinlenerek yazdığı filmde farklı hikayeler ayrı kollardan ilerliyor ve sonunda bir yerde kesişiyor. Körfezdeki intihar bombacıları, kirli işlerde kullanılan CIA ajanları, Amerika'nın kapalı kapılar arkasında gizlediği çıkarcı Ortadoğu politikası, iktidar kavgaları, hepsi filmde kendine yer buluyor. Emekli olmaya hazırlanan bir CIA ajanını olarak izlediğimiz George Clooney, 15 kilo alıp, sakal bırakarak canlandırdığı bu rolle geçtiğimiz gün En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar'ını evine götürmüştü. Syriana, karmaşık olay örgüsüne sahip, Amerika'nın Ortadoğu politikaları hakkında pek çok çarpıcı gerçeği ortaya koyan, belgesel tadında bir film.

SYRIANA
Yön: Stephen Gaghan
Oyn: George Clooney, Matt Damon, Christopher Plummer, Kayvan Novak
Tür: Dram-Gerilim
Süre: 125 dk.

Yalanlar kulübünde cinayet

İçimdeki katil

Haberin Devamı

Haftanın bu tek korku filminde hikaye sıkıntılarını, tuhaf oyunlar oynayarak, 'yalanlar kulübü' kurarak geçirmeye çalışan gençlerin öğrenim gördüğü bir okulda geçiyor. Gençler aralarında eğlenip, gerilimli bir oyun oynarken bir cinayet işleniyor. Okula yeni gelen İngiliz öğrenci herkese bu cinayetin 'Kurt' adlı seri katil tarafından işlendiğine dair e-mail yolladığında ortam bir anda gerginleşiyor. Eli bıçaklı, maskeli bir katil ortalığa dehşet saçmaya başladığında ise bu şaka artık komik olmaktan çıkmış oluyor.

Kurt, senaryosunda sürprizler barındıran bir film. Ama sürpriz finali ve bir kaç ürkütücü sahneyi bir kenara bırakırsak, gençlerin katilden çığlık çığlığa kaçtığı sıradan bir gençlik korku filmiyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Filmin ünlüsünün gazetecilik dersi veren bir profesörü canlandıran ünlü rock yıldızı Jon Bon Jovi olduğunu hatırlatalım.

Haberin Devamı

CRY WOLF
E-KATİL
Yön: Jeff Wadlow
Oyn: Julian Morris, Lindy Booth, Jared Padalecki
Tür: Korku-Gerilim
Süre: 90 dk.


Aşkın yaşı yoktur

İçimdeki katil

1936'da İngiltere'de bir balıkçı kasabasında geçen Lavanta Kokulu Kadınlar, Ursula (Judi Dench) ve Janet (Maggie Smith) adlı iki yaşlı kardeşin, sahilde yakışıklı, Polonyalı bir kemancı bulmalarıyla tamamen değişmesinin hikayesi. Sahilde buldukları genci evlerine alan ve ona ablalık yapmaya başlayan kardeşler, sonradan adının Andrea olduğunu öğrendikleri gence gizliden gizliye bir hayranlık duymaya başlıyorlar. Meşhur Shakespaere oyuncusu Charles Dance'nin yönettiği, Judi Dench, Maggie Smith ve geçen yıl izlediğimiz Eğitmenler adlı filmden hatırlayacağınız Daniel Brühl'ün (filmdeki rolü için üç hafta içinde keman çalar gibi yapmayı öğrenmek zorunda kalmış) başrolü oynadığı Lavanta Kokulu Kadınlar, güzel müzikler ve muteşem İngiltere manzaralarıyla süslenmiş, aşkın yaşı olmadığını gösteren, dokunaklı bir film.

LADIES IN LAVENDER
LAVANTA KOKULU KADINLAR
Yön: Charles Dance
Oyn: Judi Dench, Maggie Smith, Daniel Brühl
Tür: Dram
Süre: 103 dk.


Nihayet vizyonda

İçimdeki katil

Keyifle izlenecek, bizden hikayeler anlatan Türk filmlerinde bir yenisi daha eklendi. Korkuyorum Anne, aynı apartmanda yaşayan insanların samimi hikayesini anlatıyor.

Film, Ali'nin geçirdiği bir kaza ile başlıyor. Ali, kazada hafızasını kaybediyor ve filmin bütün insanları, babası Rasih, terzi Neriman, oğlu Keten, karnında bebeğiyle İpek, kapıcı Rıza, karısı Selvi, oğlu Çetin, mahallenin kasabı Kemal, Neriman'ın köpeği Çakır, İpek'in kiracısı cimnastikçi Ümit, kendilerini Ali'nin kafa karışıklığı ile gelen bir karmaşanın içinde buluyorlar. Bu karmaşayı, elden ele dolaşan, sahibini arayan değerli bir yüzük, uzak bir hırsızlık hikayesi ve yalan bir polis soruşturması daha da renklendiriyor.

Korkuyorum Anne, insanın doğası ve yaşam üzerine, herkesin kendisinden bir parça bulacağı samimi, sıcak bir film. Pek çok festivalden ödüller almasına rağmen vizyona iki yıl gecikmeli olarak giren bu film başarılı oyuncuları, çok şey söyleyen eğlenceli diyalogları, ince esprileri, etkileyici görselliği ile dört dörtlük bir Türk filmi.

KORKUYORUM ANNE
Yön: Reha Erdem
Oynr: Ali Düşenkalkar, Işıl Yücesoy, Köksal Engür, Şenay Gürler
Tür: Dram-Komedi
Süre: 128 dk.


Sıradışı bir belgesel

İçimdeki katil

Ne Biliyoruz ki? biz kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz, dürtülerimiz nelerdir gibi konular üzerinde düşünmemizi sağlayan bir belgesel.

Varoluşumuzu sorgularken, pek çok ünlü bilimadamı, öğretmen, ruhani lider, hekim ve profesörün görüşlerinden de destek alıyor. Oscar ödüllü Marlee Matlin'i filmde kocası tarafından aldatılan ve içine düştüğü boşlukta hayatın anlamını sorgulamaya çalışan bir fotoğrafçı rolünde izliyoruz. Onun hikayesine paralel olarak da konu hakkında bilirkişi röportajları geliyor perdeye. ABD'de tüm zamanların en çok hasılat yapan üçüncü belgeseli olan Ne Biliyoruz ki?, yaşama dair farklı bir bakış açısı, radikal görüşler sunan, bir kapı aralayan, izleyicinin pek çok şeyi sorgulamasına neden olan sıradışı bir belgesel. Bilim ile mistisizmin biraraya geldiği bu yapım, sıradışı, aykırı belgesellerden hoşlananlar için.

NE BİLİYORUZ Kİ?
Yön: William Arntz, Betsy Chasse, Mark Vicente
Oyn: Marlee Matlin, Elaine Hendrix, Barry Newman
Tür: Belgesel
Süre: 109 dk.


Bruce Willis'le yeniden

İçimdeki katil

Hayattan bezdiği, bunaldığı her halineden belli olan Dedektif Jack Mosley, koruma altındaki çenesi düşük bir tanığı, polis karakolundan sadece 16 blok ilerde olan mahkeme salonuna götürmekle görevlendirilir. Ancak işin içine tanığın mahkemeye çıkmasını istemeyen mafya üyeleri girince kısa yol tam bir cehenneme dönüşür.
16 Blocks, öncelikle Bruce Willis hayranlarına hitap ediyor.

16 BLOCKS
Yön: Richard Donner
Oyn: Bruce Willis, Mos Def, David Morse
Tür: Macera-Aksiyon

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!