Kısaltılmış adını
‘Ak Parti’ koymuşlar. Açılımı ise Adalet ve Kalkınma Partisi. Bilkent Oteli'nin büyük salonunda partinin kuruluşuna ilişkin toplantıyı izlemek için girdiğimizde fondaki müzik dikkatimizi çekiyor.
1942’NİN MÜZİĞİ
Kristof Kolomb'un Amerika Kıtası'nı keşfini anlatan
‘‘1492’’ filminin,
Vangelis tarafından bestelenen ünlü müziği:
Cennetin Fethi -Conquest of Paradise.
Müzik sürekli tekrar ediliyor.
Salonun bir tarafında milletvekilleri ayrı sandalyelere oturtulmuş. Orta sırada ise isim sırasına göre dizilmiş kurucular. En önde ise
Tayyip Erdoğan.
Salonun tepesinde
Atatürk posteri ve Türk Bayrağı. Kürsünün arkasında da
‘Aydınlığa açık, karanlığa kapalı’ yazısı.
YAŞ ORTALAMASI 40
Kurucuların biyografileri okunuyor. Yaş ortalaması 40 civarında tutulmuş. Çoğunluğunun doğum yeri Anadolu'nun orta ve doğu-güneydoğusundan.
Her şey Batılı bir tarzda düzenlenmiş.
Recep Tayyip Erdoğan sahneye gelip konuşmaya başlıyor. Beklentimiz, partinin çizilen programının ve tüzüğünün genel başkan tarafından ana hatları ile aktarılması. Hiç değilse çerçevesini çizmesi.
Erdoğan'ın konuşmasının bütününü dinleyince
Süleyman Demirel'in
‘‘Benim işçim-köylüm-esnafım’’,
Necmettin Erbakan'ın
‘‘Bizimle her şey daha iyi olacak’’ söylemlerine benzer bir söylemle karşılaşıyoruz. Bir parça da
Turgut Özal'ın,
‘‘Biz dört eğilimi de kucaklıyoruz’’ söylemi.
Erdoğan, siyaset anlayışının partide nasıl işleyeceği, parti içi demokrasinin kurallarının nasıl çizileceğinin dışına çıkmıyor.
Partinin ülke politikasının çerçevesini çizmekten özenle kaçınıyor. Sadece AB
ile ilgili konuya adım atıyor.
‘‘Bir parça refah ve huzur için AB'ye evet diyoruz’’ diyor, ardından eğitim, sağlık, adalet ve yüksek demokrasi için AB'yi arzuladıklarını vurgulamakla yetiniyor.
Erdoğan, ‘‘Daha yola çıkmadan bize taşralı diyenler, engellemeye çalışanlar var’’ diyor.
SORULARI YİNE ERTELEDİ
Ancak engel olarak karşısına çıkarıldığını iddia ettiği, laiklik, din, adalet ve devlet düzeni ile ilgili görüşlerini hiç değilse ana başlıklar halinde sıralamaktan ısrarla kaçınıyor. Sığ bir düzlemde parti içi demokrasinin nasıl işleyeceğini anlatıyor.
Erdoğan fethettiği kendi cennetinin sınırlarında kalıyor.