Hazreti Mevlana büyük bir gurme

Güncelleme Tarihi:

Hazreti Mevlana büyük bir gurme
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2001 00:00


Yener Süsoy
Haberin Devamı

Türk mutfağı uzmanı Dr. Nevin Halıcı, Mevlevi sofrasını ilk kez Hürriyet'e anlattı

Halıcı'ların ana tarafı Van'ın Başkale'sinden, baba tarafı ise Elazığ'ın Kiğı'sından Konya'ya göç etmiş. Said-i Nursi gönüldaşı olarak bilinen baba Sabri, tutucu, despot bir halı tüccarı. Oğulları Feyzi ile Mehdi'yi üniversitelerde okutur, ama kızları Nevin ile Nermin'i kapı dışarı çıkarmaz. Nevin Halıcı da 30 yaşına kadar dini eğitim alır, ama gizlice dışardan sınav vererek Konya Kız Teknik Okulu'nu bitirir.

Feyzi Halıcı'nın Konya'dan senatör seçilmesi, Nevin hanım için bir kurtuluş olur. 30 yaşındadır ama yükseköğrenim yapmaya kararlıdır. Babasını ikna edip sözde yengesine yardım etmek üzere ağabeyinin Ankara'daki evine gider. Aklı fikri üniversitede okumaktadır. Tutucu babadan gizlice Gazi Kız Teknik Yüksekokulu'nda okur, bitirir; ardından master yapar. Nevin Halıcı, artık yiyecek hazırlama ve pişirmenin doktorudur. Uluslararası yemek kongrelerinde gün ışığına çıkardığı Türk mutfağını aynı adla kitap yapar. Derken onu öteki bölgelerimizin mutfaklarını anlattığı kitapları ve ‘‘Siniden Tepsiye’’ izler. Öyle ilgi toplar ki Oxford Üniversite'sinde konuşulur, örnek yemek kitabı seçilir.

Konya'ya kadar, hem de Feyzi ağabeyiyle gitmişken Nevin Halıcı'ya uğramamak olur mu? Üstelik ilk kez bizim için hazırladığı Mevlevi yemeklerini tadıp reçetelerini alacağız.

Mevlana'nın sofrasından salata hiç eksik olmazdı

Dr. Nevin Halıcı, güzel sohbeti sırasında hem Mevlevi mutfağının özelliklerini anlattı, hem de yüzlerce yıllık bazı yemek tarifleri de verdi. Bu arada tatlı su balıklarının Mevlevi mutfağında önemli olduğuna dikkat çekti.

TUTMAÇ: Bu gerçek Selçuklu çorbasını yapmak için önce et haşlanıyor, sonra içine erişte ilave ediliyor. Piştikten sonra üzerine yoğurt, yumurta, ve sarmısak karışımı terbiye dökülüyor. Özellikle savaş zamanlarında karnı uzun süre tok tutttuğu için tercih edilmiş.

PATLICAN SALATASI: Mevlana'nın sofrasından eksik olmayan yiyecek salata. Hatta bir yerde ‘‘Patlıcanın dostu sirke ile sarmısaktır’’ diyor. Salatanın üstüne nane ekledikten sonra zeytinyağı gezdiriliyor.

NOHUTLU YAHNİ: Kuzu eti, tercihan gerdan nohut ve soğunla birlikte haşlanıyor. Piştikten sonra üzerine bol miktarda tarçın serpiliyor.

KUBUNİ: Bir yanda pilav yapılırken, bir yanda kuşbaşı kuzu eti haşlanıyor. Yağ olarak tereyağ, baharat olarak tarçın ve kakule kullanılıyor. Sonra içine kavrulan badem ve şamfıstığı ekleniyor.

UN HELVASI: Mevlana'nın en sevdiği tatlı. Tereyağı ile un, içbadem de katılarak kavruluyor. Şeker yerine pekmez ya da bal kullanılıyor.

EKŞİLİ ISPANAK: Soğanla ıspanak kavruluyor, pirinç yerine bulgur kullanılıyor. Sonra üstüne bolca nar şerbeti gezdiriliyor.

AŞURE: Mevlevi sofralarının bu vazgeçilmez tatlısının tek farkı, şeker yerine pekmez kullanılması.

Gül yaprağı ve leylaklı salata

Dr. Nevin Halıcı'nın mütevazı dairesinin kapısından girer girmez buram buram Selçuklu kokan yemek masası karşıladı bizi. Sakız beyazı örtüler, peçeteler, bakır kaplar, porselen tabaklar. Önce gül şerbeti içtik, ardından Sirkencebin. Kırmızı gül yapraklarıyla süslü marul salatasına, minik kasedeki leylaklara şaşırdık.

- Yener bey, Mevlana çok büyük bir gurme aslında. Mevlevi mutfağı çok seçkin, ayrıca Mevlevi sofraları çok daha süslü. Mesela Türk mutfağında olmayan bir şey, güllerle marul salatasını süslüyorlar. Gül yaprakları sadece süs için değil, yeniyor. Osmanlı'nın ‘‘leylak salatası’’nı da onların yanına ben ilave ettim. Anadolu'da bulunan her türlü sebze yeniyor, özellikle kereviz ve ıspanak. Baharatlarda ise hayli farklılıklar var. Mesela Mevleviler, et yemeklerinde bol bol anason, tarçın, kakule kullanıyor. Kereviz, ıspanak çok geçiyor.

Güzelim Mevlevi yemeklerinden yiyoruz ama, kulağımız Nevin Usta'da.

- O zamanlar domates, salça bilinmediği için yemekler beyaz oluyor. Ekmek olarak somun var. Meyve olarak armut, şeftali, elma ve narı sayabiliriz. Et olarak sadece koyun ve kuzu var. Yağ olarak tereyağ yeniyor, zeytinyağı ise aydınlatmada kullanılıyor. Yemek öncesinde gül şerbeti ve sirkencebin sunuluyor. Sirkencebin, bir ölçü bal, bir ölçü sirke dilediğiniz miktarda suya karıştırılarak yapılıyor. Hz. Muhammed de sirkenin çok yararlı olduğundan söz eder. Mevlevi mutfağının olmazsa olmazlarından biri de yoğurt. Sözde kötü ruhlu kabul edildiği için balığın Mevlevi somatında olmadığı söylenir ama bu doğru değil. Edirne Mevlevihanesi Şeyhi Ali Eşref Efendi'nin yemek kitabında tatlı su balıkları bile yer alıyor. Mevlana da bir yerde ‘‘Balığı yağa at altını üstünü kızart’’ diyor.

Atatürk nimettir

Mevlana'yı ve Mevleviliği tam 40 yıldır dünyaya tanıtan, şair ve kültür adamı Feyzi Halıcı, arkadaşımız Yener Süsoy'a Atatürk'ün ‘‘bir nimet’’ olduğunu söyledi. Feyzi Halıcı, Atatürk'le dini karşı karşıya getirmeye çalışanların ‘‘maksatlı’’ olduğu kanısında. Mesnevi'nin büyük bir ders kitabı olduğunu söyleyen Feyzi Halıcı, bu kitaptan herkesin bir ders alacağını belirtti.

- Atatürk dine karşı değildir, hatta Balıkesir'de hutbeye çıkıp okumuştur. Atatürk bir nimettir. Devrimlerin yapıldığı 1930'larda Konya'nın ünlü hocaları evimize gelip bana ve kardeşlerime din dersi verirlerdi. Pazar günleri hep birlikte kahvaltı yapılır, ilmihal çalışılırdı. Kimse bize asla mani olmadı. Atatürk dine mani olmadı, bunu diyenler mani oldu. Atatürk olmasaydı, bugünkü özgürlüklere sahip olamazdık. Atatürk'tür bizi çağdaş ülke haline getiren. O'nun 100. doğum yılı için seçilen yedi şairden biri bendim. Yazdığım Atatürk Marşı şiirini Nevid Kodallı iki ayrı marş yaptı. Atatürk bir nimettir, Ben hem Mevlana'ya, hem de Atatürk'e köle gibi değil, gıptayla yaklaşırım. Kemalettin Kamu'ya hayranım ama ‘‘Kabe Arabın olsun, Çankaya bize yeter’’ denmez arkadaş.

İlk aşkım için 32 şiir yazdım

- İlk aşkım eline bile değmediğim Rehber-i Hürriyet İlkokulu'ndaki sınıf arkadaşımdı. Üniversitede okurken ikinci bir aşk yaşadım. On beş metreden daha fazla yanaşmadığım bir kızdı, adı Fehamet. O tıpta okuyordu, ben kimyada, FKB derslerimiz aynıydı. Sene 1942. Kız III. Selim'in kızkardeşi Reyhan Sultan'ın ikiziydi sanki. Hötelekli bir Anadolu kadını. Ben onun adını Sultan koydum, 32 tane şiir yazıp gönderdim ona, ‘‘C. Hıfzı Eyial’’ müstear adıyla. Günaha girmemek için müstear imzayla yazıyordum, biz pederşahi aileyiz. Bir vesileyle kimliğimi öğrenmiş, son yazdığımı iade etti bana. Gururum kırıldı, bir daha adını anmadım. Kaderin cilvesine bakın ki 1964'de kızım eczacı çıktı, İzmir'e tayin oldu ve onun yanında çalıştı, ama ben hala onun yüzünü görmedim.

Can Yücel, babasının kitabını yaktırttı

Hasan Ali Yücel büyük bir Mevlana tutkunuydu. Ölümünden bir yıl evvel İran'da Nasır Ali Şah'ın dergahında dokuz ay yundu, yıkandı. Sonra 1954'de ‘‘Allah Bir’’ diye kitap çıkardı. O kitabı oğlu Can Yücel toplatıp yaktırdı. Şiirlerinden birinde ‘‘Allahına bağlanınca kullar, birden açılır önünde yollar’’ diyordu.

Beş vakit namazımı kaçırmam, on seneden bu yana ağzıma içki de koymam. On sene önce şair arkadaşlarla beraberken uydum onlara.

Benim için en büyük Türk şairi olan Fazıl Hüsnü dostum, 1954'te Konya'ya geldiğinde kendisine bir defter kalem verdim. ‘‘Mevlana'da Olmak’’ kitabını o gece yazdı.

Mesnevi'de herkese bir ders vardır

Mesnevi'nin tamamını yayınlayan televizyon kanalını, bugün porno yayın yaptı diye RTÜK anında kapatır.

- Doğru ama, Mevlana bunları örnek olsun diye yazmış. Hangi insan vardır ki günah işlememiştir? Mesnevi şöyle bir kıssayla başlar. Bir köyde zengin bir ağanın çok güzel bir kızı var. Adamın korkusundan kimse güzel kızı istemeye cesaret edemez. Bunun üzerine ağa kızını sığırtmacına verir. Eşi vefat ettiği için kızıyla evlilik öncesi konuşmayı kendisi yapmak zorundadır. Kızına ‘‘Aman dikkat et, çocuğa kalma’’ der. Düğünden birkaç ay sonra ağa kızının karnının şiştiğini görünce küplere biner. Kız boynunu büker; ‘‘Sen bana çocuğa nasıl kalmayacağımı öğretmedin ki’’ der. Ağa ‘‘Kızım o senin üzerinde gelip giderken gözleri velfecri okuduğu zaman kendini geri çekiverecektin, dışarı akacaktı’’ der. Kız boynunu büküp ‘‘Baba onun gözleri velfecri okurken, benim iki gözüm birden kör oluyordu’’ der. Ondan sonra Mevlana'nın dersleri başlar. Herkesin bir şeytani, bir de rahmani tarafı vardır, bu bir kıssadır. Hz. Mevlana insanı sekse sevketmez, onların yapabileceği her şeyi söyler. Her insan sevap ve günahlarından ibarettir. Sonuçta bunlar tartılacak, hangisi ağır basıyorsa doğru hüküm odur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!