Hayati roman

Güncelleme Tarihi:

Hayati roman
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2001 00:00



Faruk BILDIRICI
Haberin Devamı

Yazar kasa eylemcisi Ahmet Cakmak, eylemlerim surecek diyor

Basbakan Bulent Ecevit'e ‘‘yazar kasa’’ firlatarak, esnaf eylemlerinin sembolu olan Ahmet Cakmak, aradan gecen bir aya ragmen hala ‘‘eylem sarhosu.’’ ‘‘Eylemlerim devam edecek’’ diyen Cakmak, ani gelen sohretin ozgurlugunu engelledigini, yolda rahat yuruyemedigini soyledi.

Mamak'ta trene bindiginde sinirliydi Ahmet. Tren, Cebeci istasyonuna yaklasirken kararini verdi. Kapiyi acip kendini trenden asagi birakti. Raylarin arasina dusup parcalanmamasi tam bir mucizeydi. Ahmet'in etrafi doldu bir anda. Olayi haber alan annesiyle babasi telasla hastaneye kostular. ‘‘Niye yaptin?’’ dediklerinde Ahmet, sakin cevapladi:

- Sizin ayrilmanizi istemiyorum. Size tepki olsun diye atladim trenden.

Sasirmadilar. Ogullarinin ne kadar sinirli, ani tepkiler veren bir genc oldugunu biliyorlardi.

Ahmet, uc ay kadar koltuk degnegiyle dolasti. Lisedeki dersleri bittikten sonra hemen eve donmek zorunda kaliyor, disarlarda dolasamiyordu.

Trenden atlamasinin etkisiyle olsa gerek, anne babasinin kavgalari yatismis gorunuyordu. Cabuk bozuldu bu sakin goruntu. Tam eskisi gibi sokaklarin tadini cikariyordu ki, evde huzursuzluk yeniden basladi. Birkac ay sonra da ayrilma karari verdiler.

Babasi Duran Cakmak, Yozgat'in Cekerek ilcesinden Ankara'ya gelmisti. Firin iscisiydi. 20'li yaslarinda evlendi. Esi Zubeyde henuz 13 yasindaydi. Ikisi oglan, ucu kiz bes cocuklari oldu. En buyukleri Ahmet'ti. 1984'te ayrilirken cocuklari paylastilar: Kizlar anneye, oglanlar babaya...

Babasi, ayrilmasinin uzerinden iki hafta gecmeden yeniden evlendi. Ahmet, bu durumu asla kabullenemedi. Hep problem cikardi. Isyanlari oynadi. Babasi, dayanamadi. Evden atti onu. ‘‘Git senin gibi evlat olmaz olsun.’’

Ahmet, umursamadi bile. Sokaklarda yasamaya aliskindi. Ilkokuldan itibaren para kazanmak icin su, limon, simit satmis, ayakkabi boyamisti. Kazandiginin yarisini babasina verip, gerisiyle vurdulu kirdili Bruce Lee ya da Cuneyt Arkin filmlerine gider, haytalik yapardi.

Tek basina yasamanin yine oyle eglenceli olacagini sandi. Oyle olmadi. Kahvelerde ciraklik yapti, sandalyeler uzerinde uyudu. Kacak sigara satti.

Gece kalacak yer bulamadigi zamanlarda en buyuk siginagi Mamak Karakolu’ydu. Komiser Muzaffer, o geceyi nezarethanede gecirmesine izin veriyordu. Ahmet, demir parmakliklar arkasindaki hucreyi seviyordu.

Ertesi sabah Komiser Muzaffer, onu bir lokantaya ya da bir firina gonderiyordu. ‘‘Git karnini doyur. Sana harclik da verecekler. Ben konustum.’’ Komiserin yardimi olmasaydi liseyi bitiremeyecekti.

Istanbul'u cok merak ediyordu. Eline biraz para gectiginde bir otobus bileti alip, Istanbul'a gitti. Taksim'de sigara satti, araba yikadi. Ama bilmedigi kentte uzun sure kalamadi. Ankara'ya, dogup buyudugu Mamak'a dondu.

Ayni guclukler icinde yasarken gazetede gordugu bir ilan, tiyatroculuk hevesini deprestirdi. Kaktus Kabare Tiyatrosu'na gitti. Tiyatronun yoneticisi Tevfik Yapici, ‘‘Sen gel isimize yararsin’’ dedi. Dekorun hazirlanmasindan, elektrik islerine kadar her tarafa kosturuyordu. Calismasindan memnun kalan Tevfik Yapici, evini de ona acti.

Giderek oyunlarda kucuk rollere cikmaya basladi. ‘‘Kul Kedisi’’nde ‘‘fare’’ oldu. 1986'da askere cagrildiginda artik kendini ‘‘tiyatrocu’’ hissediyordu. Meslegini sorduklarinda da gururla, ‘‘tiyatrocu’’ dedi. Once Mamak Muhabere Okulu'na dustu. Sonra Artvin. Boluk komutaninin dikkatini cekti. Kimsesizligini anlatinca komutan onu himayesine aldi; ‘‘posta’’ yapti. Bu da rahat bir askerlik sagladi. Askerlik, 1987 sonunda bitti. Ankara'ya dondugunde hedefi yeniden tiyatroya girmekti. Ama is bulamayinca eski ac ve evsiz gunlerine geri dondu.

Bu gunlerden birinde, TRT Drama Subesi'nden yapimci Tanju Turunc'a ulasti. ‘‘Setlerde ne olsa yaparim. Yeter ki bir is verin.’’ Turunc, ise aldi. ‘‘Kaynanalar’’ dizisinin cekimlerinde calisti. Ardindan ‘‘Turk Mimari’’ adli belgeselde...

1993'te ozel radyolarin kurulmasi Ahmet'in onunde yeni bir yol acti. Program yapmaya basladi. Muzikten kalan zamani sohbetle dolduruyor, daha cok da yasamini anlatiyordu. Kendini anlatmak, guveninin yerine gelmesini sagladi.

Biraz para kazanip, bir gecekonduda oda kiralayinca okul yillarindaki atak gunlerine geri dondu. Herseyden onemlisi kiz arkadaslari olmaya basladi. Hayatinda ilk kez dogum gunu kutlamaya basladi.

Eda ile de radyo araciligiyla tanisti. Programa telefonla katilan Eda ile birkac telefon konusmasindan sonra cikmaya basladilar ve evlenmeye karar verdiler. Eda'nin ailesinin mali durumu duzgundu. Babasi antikacilik yapiyordu. Kizlarinin Ahmet ile evlenmesine izin vermek istemediler. Ama sonunda kabul etmek zorunda kaldilar.

1994'de evlendiler. Yine Mamak'ta bir gecekondu kiraladilar. Evlenip yasami duzene girince Ahmet'in anne ve babasiyla da iliskileri duzeldi. Kardesleriyle de gorusmeye basladi. Tek sorunu uvey kardesleriydi. Onlara bir turlu isinamiyordu. Annesinin de yeni evlendigi adamdan cocuklari olmustu.

Ahmet ile Eda, 1996'da dogan ilk ogullarina Muhammed Ali, bir yil sonra dogan ikincisine de Tarik adini verdiler. Evi gecindirmekte zorluk cekiyordu Ahmet. Kayinpederi hemen her ay destek cikiyordu. Bu destek daha rahat davranmasina neden oluyordu. Radyoculuk donemini 1997'de kapatip, ticarete giristi.

Evlerinin on adim otesindeki bosluga bir baraka kurdu. Yapay cicekcilige basladi. Dukkaninin adi ‘‘Olu Ozanlar Cicekcilik’’ti. Bu isimle hem Sivas'ta Madimak Oteli’nde olenleri anmak, hem de unutamadigi filmler arasinda yer alan ‘‘Olu Ozanlar Dernegi’’ ni cagristirmak istemisti. Ancak ismin, cicek satisina bir faydasi olmadi. Cin'den, Uzak Dogu'dan ithal cicekler bekledigi ilgiyi goremedi.

Iste onu kasa eylemciligine goturen son da boyle basladi...

Annesiyle babasina kizinca trenden atladi.

Evsiz kaldi, yillarca sokaklarda yasadi.

Cocukken su, limon, simit satti, ayakkabi boyadi.

Tiyatroda calisti, ‘‘Kul Kedisi’’nin ‘‘fare’’si oldu.

Ozel radyolarda program yapti, Nazim Hikmet siirleri okudu.

Kendini ihbar etti ama ciddiye alinmadi

Yapma cicekler sattigi barakasinda para kazanmak bir yana surekli borclandi. Haciz memurlariyla yuz yuze geldi. Bir kez iflasini ilan edip, ‘‘ac-kapa’’ yapti. Krizle birlikte dukkani kapatmak zorunda kaldi. 8 bin dolarlik borcu vardi. O gunlerde karar verdi eylem yapmaya. Bayramda, esini, cocuklarini kayinpederine gonderdi. Bayramin ilk gunu, 155'in telefonunu cevirdi. Terorle Mucadele'yi aramasini soylediler, aradi: ‘‘Basbakanlikta bir protesto eylemi yapacagim.’’ Adini sordular. Acik acik ‘‘Ahmet Cakmak’’ dedi. Hatta Mamak'ta cicekcilik yaptigini da. Ama polisten hic ses cikmadi. Ciddiye almamislardi... O ciddiydi, eylem yapacakti! Dunyada ne zaman, nasil eylem yapiliyor? Arastirdi, eylemler icin daha cok, guvenlik gorevlilerinin dikkatinin dagildigi hafta ortasindaki gunler tercih ediliyordu.

4 Nisan Carsamba'yi secmesi tesaduf degildi. Televizyonu izlerken, Ecevit'in 11.30'da basbakanliktan cikarak, Meclis'e gidecegini ogrenince firladi. Isine yaramayan yazarkasayi aldi, taksiye bindi. 15 dakika sonra Basbakanliktaydi. Elinde kasayla polisin onunden gecerken bir an gozgoze geldiler. Gozunu cevirdi. Polisin arkasindan bagirip onu durduracagi endisesi icindeydi. Ama ses cikmadi. ‘‘Kasa firlatma’’ eylemi icin sectigi zaman isabetliydi...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!