Haça da raus, türbana da

Güncelleme Tarihi:

Haça da raus, türbana da
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 1997 00:00

Haberin Devamı

ALMANYA, derin bir din-devlet çatışması döneminden geçiyor; eğitim alanında inanç özgürlüğünün sınırları tartışılıyor. Bu çatışmanın temelinde, Türk kızlarıyla Müslüman olan Alman öğretmenler arasında giderek artan türban salgını ve ‘‘Sınıflarda haç olmalı mı olmamalı mı'' tartışması yatıyor.

Alman Anayasası, inanç özgürlüğünü koruma aldığı halde yerel yönetimler türbanı yasaklamaya çalışıyor. Çünkü aynı Anayasa, sınıflarda tarafsızlık ilkesini de öngörüyor. Yönetimler de bu ilkeye göre hareket ettiklerini öne sürüyorlar. Cumhurbaşkanı Roman Herzog ise Müslümanlara, ‘‘Dini inançlarınıza uygun davranmanız engellendiği takdirde, sorunu hemen bana bildirin'' diyor.

Bir kesim ise türbanın Refah'ın parti üniforması haline geldiği düşüncesiyle örtünmeye karşı çıkıyor. Bir temel eğitim okulunun Alman müdürü anlatıyor: ‘‘Okulda türban takmak Atatürk ilke ve inkilaplarına aykırıdır. Ben de okulda türbanı yasaklamadım ama, takmamaları için ikna etmeye çalıştım ve sonunda başarılı oldum. Çünkü türbanın Refah'ın üniforması haline geldiğini biliyordum...''

Haç konusundaki tartışmaya gelince; herşey Ernst Seler adlı Almanın bundan 10 yıl önce, çarmıha gerili İsa'ya başkaldırmasıyla başlıyor. ‘‘Kan revan içinde yarı çıplak bir erkek cesedinin bulunduğu bir sınıfa çocuklarımı asla göndermem'' diye tutturuyor Seler.

Güçlü bir katolik geleneğini barındıran Bavyera eyaletinde sınıflarda haç bulundurmak yasal zorunluluk olduğu için Seler hukuk savaşına girişiyor. Sonunda Anayasa Mahkemesi iki yıl önce, ‘‘devlet kurumlarının dini tarafsızlığıyla'' bağdaşmadığı için yasanın değiştirilmesine karar veriyor. Eyalette iktidarda bulunan Hıristiyan Sosyal Birliği (CSU) mahkeme kararını protesto için gösteriler örgütlüyor, meydanlara 30 bin kişiyi topluyor. Yasayı değiştirirken de, kendi nabzına göre bir kılıf uyduruyor; ‘‘Haçın kaldırılması için başvuruda bulun şahsın, yeterli kişisel gerekçeler göstermesi gerekir.'' Yasa değişiyor ama, kavga bitmiyor. Geçen yıl da Josef Obermeier adlı elektrikçinin mücadelesi başlıyor. Kızı Yasmine'in sınıfındaki sembolün kaldırılması için okul yönetimine başvuruyor, yığınla da gerekçe gösteriyor; ‘‘Bir kere kilise yapısı itibariyle anti-demokratik, çünkü kadınlara papaz olma hakkı tanımıyor. Hem sonra bilime de karşı, çünkü Galile'nin tüm ısrarlarına rağmen dünyanın yuvarlak olduğunu kabul etmediği biliniyor. Ayrıca Müslümanların da bulunduğu bir sınıfta Hıristiyanlık sembolünün ne işi var?''

Okul yönetimi bu gerekçeleri hiç de ‘‘kişisel'' bulmuyor. Yerel mahkemeler de okula hak veriyor. Dosya şu anda eyalet mahkemesinde ve Obermeier davasını Anayasa Mahkemesi'ne kadar götürmeye kararlı. Üstelik savaşının bedelini de ödüyor. Yaşadığı küçük kasabanın tamamı ona düşman. İmzasız mektuplar gönderip, kızını kaçırmakla tehdit ediyorlar. Kapısının önüne 4 metrelik haç yerleştirip, bunu kaldırmaması için de mahkeme kararı çıkartıyorlar.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!