Gürültüye gidiyoruz

Güncelleme Tarihi:

Gürültüye gidiyoruz
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 1997 00:00

Haberin Devamı

Prof. Dr. Selma Kurra, nüfus va araç patlaması ve plansız yerleşimi ile İstanbul'un, Avrupa'nın en gürültülü kentlerinin başında geldiğini belirtiyor. ‘‘Son zamanlarda gürültü düzeyi 3-4 misli arttı’’ diyor.

Gürültü, büyük kentlerde yaşayan milyonlar için ciddi bir tehlike. Hayatımızı güçleştiriyor, cehenneme çeviriyor, ruh ve beden sağlığımızı bozuyor. Uzmanlar onu ‘Teknolojik gelişmenin yol açtığı atıkların en önemlisi’ olarak nitelendiriyor. Ve birçok kentimiz, Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınırı çoktan aşmış durumda. Alınacak karşı önlemler çok sınırlı ve biz onunla nasıl mücadele edeceğimizi bilmiyoruz.

Nasıl savaşacağız?

Çağdaş dünyayı ciddi olarak tehdit eden gürültü için ilk savaş Türkiye'de ancak 10 yıl kadar önce başlatıldı. Bu amaçla, Gürültü Kontrol Yönetmeliği, 1986 yılında yürürlüğe kondu. Bugün ise bu yönetmeliğin uygulama oranı çok düşük. Bu yüzden, kentlerde gürültü ile savaşta etkisiz kalınıyor. O kadar yazılıp çizildiği, istendiği halde, ülkenin kirlilik haritası bile çıkarılamadı.

Yalnız İstanbul değil, bütün kentlerde insanlar, giderek artan ölçülerde gürültüye maruz kalıyor. Ve çağın yaygın sorunu olarak ele alınan bu ‘gizli tehlike‘ en ciddi çevre sorunu olarak herkesi ilgilendiriyor. Ne var ki uzmanlar, gürültüyü kaynağında kesecek önlemlerin sınırlı olduğuna dikkat çekiyorlar. Gene de gürültüye karşı alınması gereken önlemleri duyurmaktan geri kalmıyorlar. Gürültü ile savaş için alınacak önlemleri şöyle sıralıyorlar:

Konut alanları ile içiçe giren küçük sanayi birimleri, atölye ve imalathaneler mutlaka, kent dışına çıkartılmalı.

Toplu taşımada gürültüsüz taşıtlar tercih edilmeli.

Sık, sık hafriyat, kazı, yol yapımını gerektirmeyecek önlemler alınmalı.

Taşıt trafiğinin hızlı akışı sağlanmalı.

Otobüs, dolmuş durakları ile trafik ışıkları gürültü dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli.

Ulaşım kuralları sıkı bir şekilde denetlenmeli.

Kent içinde megafonla her türlü satış ve çağrı yasaklanmalı,

Konutlarda gürültüye karşı önlemler alınmalı. Bunun için çift cam kullanıp duvar ve tavanlar ses emici özelliği olan malzeme ile kaplanmalı.

Hidrofor, asansör, su tesisatı, çöp bacalarının gürültü çıkartmaması için önlemler alınmalı.

Gürültü ile çalışan yaşlı ve bakımsız belediye otobüsleri gençleştirilmeli

Yıpranmış demiryolu taşıtları, raylar, bakımsız, tekerlekler devreden çıkarılmalı, gereksiz sinyal kullanımı önlenmeli.

Yüksek sesle müzik yayını yapan eğlence yerlerinde ses düzeni devamlı kontrol edilmeli.

Gürültü konusunda konulan cezalar titizlikle uygulanmalı.

Havayolu ve otoyolu çevrelerinde ağaçtan yeşil kuşak oluşturulmalı. Bitkiler ve geniş yapraklı ağaçlarla çevreler düzenlenmeli.

Hayatımızı cehenneme çeviren ‘Ses Kirliliği’nin bedenimizde zarar vermediği organ yok

Yard. Doç. Dr. Atilla Altay, gürültü kaynaklarını sıralıyor: Karayolu, demiryolu, hava ve denizyolu ulaşımı, sanayi, inşaat, diskolar, eğlence yerleri, sokak satıcıları, elektrikli ev aletleri...

Büyük kentlerimizde yaşayan milyonları, gürültü denen büyük tehlike ciddi olarak tehdit ediyor. Bir adı da ‘Ses Kirliliği' olan gürültü, çoğu kentimizde, Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınırı çoktan aşmış durumda. ‘İstenmeyen ses’ diye tanımlanan gürültü, hayatları cehenneme çevirip, yaşamları güçleştirip, hastalık saçıyor. Bugün bütün dünyada bilimle uğraşan insanlar, asrın sorunu olan gürültüyü, ‘Teknolojik gelişmenin yol açtığı atıkların en önemlisi’ olarak nitelendiriyorlar. Gürültünün, sağlığın, üretimin ve erdemin düşmanı olduğunu söylüyorlar.

İTÜ Çevre ve Şehircilik Bölümü Gürültü Kirliliği Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı Prof. Dr. Selma Kurra, aynı şeyleri, İstanbul'da yaşanan gürültü için söylüyor. Nüfus va araç patlaması, plansız yerleşimi ile İstanbul'un, Avrupa'nın en gürültülü kentlerinin başında geldiğini belirten Prof. Dr. Kurra, ‘‘Son zamanlarda İstanbul'daki gürültü düzeyi 3-4 misli arttı’’ diyor.

Zararları saymakla bitmez

Prof. Dr. Kurra'nın verdiği bilgiye göre, gürültünün insan bedeninde zarar verip, hasta etmediği organ yok. Gürültü, işitme bozukluğundan uykusuzluğa, sinirlilikten kalp yetmezliğine, başağrısından yorgunluğa, beyin damarlarının tıkanmasından kalp krizine, yüksek tansiyondan astıma, ülserden kas kasılmalarına kadar nice hastalıklara yol açıyor. Kolesterolü yükseltip kansızlık, iştahsızlık yaratıyor. Kalp atışlarını hızlandırıp, kanı koyulaştırıyor. İnsanları, dikkatsiz, alıngan, öfkeli, saldırgan hale getiriyor. Gürültü yüzünden, insanlar, kendilerini devamlı yorgun hissediyor. En ufak olaya tepki gösteriyorlar. Gürültü, emziren annenin sütünü kesiyor. Ve gürültü insanı yavaş yavaş sağır ediyor. Gürültü, 30 desibeli aşınca şikayetler başlıyor. 30-60 desibel arasında psikolojik rahatsızlıklar kendini gösteriyor. 120 desibeli aşınca da kulak zarı yırtılabiliyor. Gürültü en büyük hasarı iç kulakta yapıyor.

Daha bitmedi...

Gürültünün insana verdiği zararlar bunlarla sınırlı değil. Gürültü denen istenmeyen ses, erken doğumların, iş kazalarının önemli bir nedeni olarak da kendini gösteriyor. Gürültülü ortamlarda çalışanların, yaptıkları iş üzerine yoğunlaşamamaları iş kazalarına yol açıyor. Gene bitmiyor. Gürültü denen tehlike iş verimini, iş yapma isteğini azaltıyor. Gürültülü yerlerde yaşayanlar arasında, davranış bozuklukları, duygusal düzensizlikler, ani öfkelenmelere sık rastlanıyor.

Gürültü, kişiler arasındaki karşılıklı konuşmayı etkileyip, iletişimi azaltıyor. Okuyup anlamayı güçleştiriyor. Ülser denen müzmin hastalık. Devamlı gürültülü yerlerde yaşayan ve çalışanlarda, beş kat daha fazla görülüyor. Gürültü, insanların enfeksiyonlara karşı direncini, düşürüp, çeşitli hatalıklara zemin hazırlıyor. Uykuyu bozup, süresini azaltıyor.

İstanbul gibi kalabalık kentlerde yaşayanları en fazla ulaşım ve trafik etkiliyor. İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü'nden Yard. Doç. Dr. Atilla Altay, karayolu başta olmak üzere, demiryolu, hava ve denizyolu ulaşımı ile sanayi, yapı, inşaat, diskolar, eğlence yerleri, sokak satıcıları, elektrikli ev aletlerinin gürültü kaynaklarını oluşturduğunu vurguluyor. İstanbul'un sanayi bölgelerindeki gürültünün, 80-100 desibel gibi tehlikeli boyutlara tırmandığına dikkat çekiyor.

Tehlikeli semtler

Altay, İstanbul'u, yaptıkları ölçümlere göre değerlendirirken, gürültü ile içiçe yaşayan semtlere de açıklık getiriyor. Örneğin, havaalanı yakınında bulunan Sefaköy, Florya, Yeşilköy gibi semtlerde yaşayanları gürültü kirliliği ciddi olarak tehdit ediyor. Aynı şekilde, Bostancı, Yenimahalle, Erenköy gibi demiryoluna yakın konutlarda da gürültü yüksek düzeylerde. Trafiğin yoğun olduğu ana cadde ve yollarda oturanlar için gürültü tehlike saçıyor.

Beşiktaş, Bakırköy, Şişli, Sefaköy, Pendik, Eminönü, Zincirlikuyu, Şirinevler, Barbaros Bulvarı, Kadıköy gibi semtlerde, bugün gürültü kirliliği saat 06.00-22.00 arasında öngörülen 70 desibel sınırını aşıp, 80- 90'lara ulaşmış bulunuyor. Gürültüyü yaratan araçların başında kara taşıtları geliyor. Karayolu taşımacılığına önem veren Türkiye'deki ağır taşıtların sayısı, bütün Avrupa'daki ağır taşıtların sayısına eşit bulunuyor. Bu da tüm ülkedeki gürültü yaygınlığının önemli bir nedenini oluşturuyor. Gürültü, bugün, her semtte savaşılması gereken ciddi bir tehlike olarak ortaya çıkmış bulunuyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) çağın vebası olarak nitelediği gürültü ve gürültüyle savaş konusunu, gündeminden hiç düşürmüyor. Dünya Sağlık Örgütü, ülkelere yaptığı çağrılarda, daha sağlıklı, daha üretken ve mutlu insanların yetişebilmesi için, iyi ve dengeli beslenmenin yanı sıra gürültüden uzak yaşama gereği üzerinde duruyor. Çünkü, son 15 yılda bütün dünyada, hava trafiği gürültüsü 30 kat, kara trafiği gürültüsü de 10 kat artmış bulunuyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!