Görecek bu millet biz geleceğiz

Güncelleme Tarihi:

Görecek bu millet biz geleceğiz
Oluşturulma Tarihi: Ekim 15, 1997 00:00

Faruk BİLDİRİCİ
Haberin Devamı

İslamcı Radyolara telefon eden kadınlar ‘bacı’, erkek sunucular da ‘hocam’ ya da ‘kardeş’. Kadın erkek ilişkilerindeki bacım-hocam yaklaşımı müzik istek programlarında da aynı, dini programlarda da. Ticari radyolarda olduğu gibi, dinleyici ile sunucu arasında bir anda kurulan samimiyet, senli benli konuşmalar bu radyolarda yok.

Ama bacım-hocam edebiyatının bozulduğu durumlara da rastlanmıyor değil. Bu örneklerden biri Erzurum'da Dadaş Radyo'da yaşandı. Harun adlı bir spiker, radyoyu arayıp ilahi isteğinde bulunan bir genç kızla kısa sürede samimi oldu. Telefon muhabbeti, kısa sürede bir aşk konuşmasına döndü. Radyoda çalışan bir başka kişi, bu konuşmayı banda kaydedince, büyük kavga çıktı. Sonunda spikerin işine son verildi de radyo dağılmaktan kurtuldu.

1993'te kurulan Dadaş Radyo için Bosna'daki savaş önemli bir dönüm noktasıydı. Anadolu'daki birçok İslami radyoda olduğu gibi bu radyo da Bosna için yardım kampanyası başlatmıştı. Halktan 625 milyon lira toplandı. Radyo yöneticilerinden Ali Öztürk, toplanan para ve giyecekleri alıp yola çıktı. Öztürk'ün Bosna seferi bir ay sürdü.

Fakat gariptir, o güne kadar batmak üzere olan Radyo, borçlarını ödediği gibi teknik donanımını da geliştirdi. Üstelik radyonun sahipleri, kısa süre sonra bir tesettür mağazası ve bir de market açtılar.

Radyonun, Emniyet ile de gayet sıcak ilişkileri vardı. Eski bir çalışanı, polisin yardımlarını anlattı: ‘‘Emniyet'teki her işimizi, İstihbarat Şube'de çalışan Adanalı Adem isimli polis yürütürdü. Hatta radyoya alınacak elemanların istihbaratını da o hallederdi.’’

Dadaş Radyo'nun 29 Ekim 1994'deki birinci kuruluş yıldönümü için Erzurum'a gelen ‘yeşil popçu’lardan Feyzullah Koç da emniyette ağırlanmış:

‘‘Cemal Gürsel Stadyumu'nda konser veren Feyzullah Koç ile bir iki radyo çalışanı birlikte emniyete gittik. Trafik komiseri Ahmet bey, bizi Özel Harekat Timi'nin binasına götürdü. Burada kurulan sofrada hep birlikte yemek yedik. Sonra da Feyzullah'ın söylediği ilahilerle zikir yaptık.’’

Bu ilişkinin sonucu da malum. Dadaş Radyo'da ne söylenirse söylensin, Erzurum Emniyeti sağır! Bu radyoyla ilgili tek satır bile bir rapor hazırlanmıyor! Eh, Emniyet ve Valilik kalkanı olunca Dadaş Radyo da bugüne kadar tek bir uyarı cezası bile almıyor!

Tabii ki, Emniyet koruması sonsuza kadar süremedi. MGK kararları ve Genelkurmay raporları, Erzurum Emniyetini de harekete geçmek zorunda bıraktı. Geçen Mayıs ayında Emniyet, birdenbire görevini hatırlayıp, Dadaş radyoyu izlemeye başladı. İzleyince de suç unsuru yayınları tespit etmek hiç de zor olmadı.

HANGİ GENÇLİĞE SESLENİYOR

Erzurum'dan RTÜK'e gönderilen raporlar, 14 ve 15 Mayıs tarihlerindeki yayınlara ilişkin. Rapora göre, radyo, Erzurumluları izinsiz bir gösteriye katılmaya çağırmış. Aynı programda bir de şiir yayınlanmış. Kan ve savaş kokan şiir, gençleri ‘açılan gediği genişletme mücadelesine’ çağırıyormuş. Şiirin seslendiği gençlik bizim bildiğimiz gençlik değilmiş. Peki, nasıl bir gençlikmiş? Şiirdeki tanımlamalar, yeterli ipucu veriyor:

‘‘Son yarım asrını işgal ordularının bile yapmayacağı cinayetle helak eden, meclis duvarında ‘Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, hokkabaz profesörü, fuhuş albümü gazetesi ve bütün zehirli cemiyet müesseselerinden aldığı tesiri üzerinden silkip atabilecek bir gençlik ve düşmanlarına kubur farelerine denk bir muameleyi layık görecek gençlik.’’

Şairin ismi rapora yazılmamış. Ancak şiirden anlaşıldığı kadarıyla, bu şair, ‘kubur farelerine denk muameleyi' iyi bilen gençliğin ‘maya tutması için 30 yıldır' çaba harcamış. Hem de nasıl? ‘‘Devrimbars kodomanların viski çektiği kamış borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik.’’ Şair, mücadelesini anlatırken, yazı yazılan kamış ile viski içilen pipetleri (biz onunla gazoz içilir bilirdik) özdeşleştirmiş. Bu ilişkide zorlama olduğu kesin. Ama hakkını teslim edelim; bu gençlik için kendini nasıl feda ettiğini güzel anlatıyor! Şair, bu gençlerden beklentisini de açıklıyor:

‘‘Genç adam, senden beklediğim Anadolu büyüklüğündeki dava taşını gediğine koymandır. Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es.’’

TBMM KANUN YAPAMAZ MI?

Anlaşılıyor ki, bu radyoları yönetenlerin ellerinde şaşmaz pusulalar var. Doğruları en iyi bilenler de onlardır! İstanbul'daki Akra Fm de, Ankara'daki Umut FM de, Alanya'daki Hilal Birlik FM de, Gaziantep'teki Şafak Radyo da hep aynı pusulaları kullanıyor. Hepsi birbirine benziyor.

İstanbul'da da aynı propagandalar mikrofonlardan yükseliyor. Dolunay FM'in 30 Mart-1 Nisan 1997'daki yayınlarıyla ilgili rapor da ilginç. Söz, ‘‘Allah'tan başkasının emri sayılmaz. Onun dışındakilerin emir verme, yasak koyma, kanun yapma yetkisi yoktur.’’ diye başlamış. Anlamı ne? Türkiye'deki yasalar geçersiz. Neden? Çünkü TBMM yapmış; Meclis'in böyle bir yetkisi de yokmuş. Konuşmanın bundan sonrası daha da vahim:

‘‘Bir insan Allah'tan başka kimin emrini tutuyorsa, ona tapıyor. İçkiyi, kumarı, zinayı serbest bırakan, faizi serbest bırakan adamlara tabi oldukça, ‘Allah'a tapıyorum' diyemezsiniz. Birbirinize tapıyorsunuz.’’

İyi mi! Yasalara uyan herkes birbirine tapıyormuş! Demokrasiye inanan bir insanın dili, kerameti kendinden menkul bu sözlere dönmez bile! Ona göre, herkes ‘kıpkızıl dinsiz'. İşte rapordaki inanılmaz sözler:

‘‘İşine gelenlerden, namaz, oruç gibi, Allah'ın emirlerini sayacaksın, işine gelmeyen miras, evlenme-boşanma, ticaret meselesini kaldıracaksın. Allah'ın Resulünün düşmanlarının uydurmalarına tabi oluyorsun. İbadet bölünmez, parçalanmaz. Din işi ayrıdır, alem işi ayrıdır diyemezsin. Dediğin anda kıpkızıl dinsiz, imansız sayılırsın.’’

İşte anlayışları bu. Acaba buna karşı çıkacak İslamcı radyo var mı?

MARŞLI TANITIM ANONSU

Bir radyo düşünün. Tanıtım anonsu; ‘Hakkın emrinde, halkın hizmetinde... Bu mücadele hiçbir zümrenin, sınıfın veya şahsın mücadelesi değildir. Bu mücadele doğrudan doğruya milletin mücadelesidir’’ olsun. Bu anonsu duyunca de anlarsınız? Hem de gece gündüz aynı anons, aynı sözler. Kimi zaman bu anonsları, marş ritmindeki bir parça tamamlıyor: ‘‘Hain gitsin saklansın/ Korkak neme lazım desin uyusun ahmak/ Töreden kopmuşlar gidecek tek tek/ Görecek bu millet biz geleceğiz/ Bin çakal vızgelir bir tek aslana’’

Gece gündüz hep aynı mücadele sözleri tekrarlanıyor. Peki, bu neyin mücadelesi? Bayrak Radyo'da her sabah ‘Başkent Uyanırken' adlı programı sunan Cemal Akkuş, bu anonsların siyasi geçmişlerinden kaynaklandığını söylüyor: ‘‘Radyomuzda Millet Partisi Genel Başkanı Aykut Edibali'nin emeği var. Hani Marks'ın ilmi solculuk hadisesi vardır, biz de ilmi sağcıyız.’’ Bir noktayı da vurguluyor: ‘‘Batı Çalışma Grubu veya diğer izleme hadisesinden dolayı yayın çizgimizde bir değişiklik yapmadık.’’ Akkuş, ‘İslami radyo' tanımını kabul etmiyor:

‘‘Çok farklı çizgiler var. Umut Radyo daha radikal. Hedef Radyo, RP'nin resmi gazetesi Milli Gazete'nin sözlü kısmı gibi. Arifan radyo, Muradiye vakfının sponsorluğunda yürüyor; Ankara Belediyesi ile ilişkisi iyi.’’

Akkuş'un ‘En radikal radyo' diye tarif ettiği Umut Radyo, sürekli ilahiler ve ‘yeşil pop' çalınan, ezanlar, ayetler okunan bir radyo. En çok dinlenen sanatçıları da Reşit Muhtar, Arif Nazım, Aykut Kuşkaya. 29 Eylül'de, bir istek programı vardı. Şehitlikle ilgili bir istek sunucuyu duygulandırdı: ‘‘İnşallah biz de bir sevda uğruna şehit oluruz.’’ Az sonra Yenimahalle'den arayan dinleyici, aynı semtteki MİT Merkezi'ni unutmadı: ‘‘Sıradaki parçayı, bütün Müslümanlara, Umut Radyo ve MİT çalışanlarına armağan ediyorum.’’ Sunucu da hiç tepki göstermedi, soru sormadı. Radyodan, ilahi tarzındaki bir parça duyuldu. Sözlerinde özel bir ima da yoktu...

Ümmet Radyo nasıl sustu?

Konya, yeni bir İslamcı radyonun doğmadan ölümüne tanık oldu. 14 Nisan gecesi, ana caddelere ‘Ümmet FM, İslam Ümmeti'nin sesi. 15 Nisan'da yayında' başlıklı iki bin afiş asıldı. Polisler, izinsiz asılan afişleri duvarlardan kazıdı. Polis, FM 90.5 frekansından yayına gireceği duyurulan bu şeriatçı çıkışın adresi Ümmet Kitabevi'ne de kilit vurdu. Radyo için hiçbir resmi başvuruda bulunulmamıştı.

Gece gündüz hep aynı mücadele sözlerinin tekrarlandığı Bayrak Radyo'da ‘Başkent Uyanırken' adlı programı sunan Cemal Akkuş, bu anonsların siyasi geçmişlerinden kaynaklandığını söylüyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!