Ford'un müthiş kedileri

Güncelleme Tarihi:

Fordun müthiş kedileri
Oluşturulma Tarihi: Eylül 26, 1997 00:00

Haberin Devamı

SU katılmamış her Fransız gibi çapkınca beyaz yalan söylüyor. ‘‘Tasarımlarınızda kadınların payı nedir?’’ diye sorunca, ‘‘Fifty fifty’’ diyor.

Ford'un Fransız şef tasarımcısı Claude Lobo'ya bakarsanız, dizayn ekibi bilgisayar başına oturduğunda kadın ve erkek zevkini yarı yarıya dengeliyor. Oysa otomobil denilen nesnenin ne maço olduğunu, topunun erkekler için erkekler tarafından dizayn edildiğini herkes biliyor.

Frankfurt otomobil fuarını turladıktan sonra Köln yakınlarındaki Merkenich'te bulunan küçük ve orta boyutlu araçlar merkezinde görüşüyonuz Lobo'yla. Tasarım stüdyoları da burada. Ford'un öncülüğünü yaptığı, gelecek yüzyılın dizaynı diye tanımlanan ‘‘new edge’’i konuşuyoruz.

Sohbetin odak noktasını fuarda resmi tanıtımı yapılan Puma ve MC2 spor coupe'ler oluşturuyor.

Puma'nın performansı inanılmaz. Geçen Temmuz'da İngiltere'de, bu ay da Almanya'da piyasaya çıkıyor ve tükeniyor. İtalya'da günde 30 adet satıyor ama, arabadan eser yok. Henüz sipariş aşamasında.

Bir konsept çalışması olan MC2 ise önümüzdeki yıl bazı ufak değişiklikler yapılarak ‘‘Cougar’’ adıyla piyasaya çıkıyor. Dünya tanıtımı Detroit'te. Sonra da Cenevre'de Avrupa'yla tanışacak. Puma da Cougar da kedi familyasından; daha doğrusu Cougar Kuzey Amerika'da yaşayan bir Puma cinsi. Yani Ford'da kediler devri başlıyor.

Puma'nın fiyatı orta karar. Fiesta platformu üzerinde üretildiği için tüm yatırım sadece 70 milyon dolara maledilmiş. Aynı tasarruf yöntemi Cougar için de geçerli. O da Mondeo'dan türüyor.

Sıra deneme sürüşüne gelince, şu anda Türkiye'nin ufkunda görünmeyen bir otomobili test etmekte kesinlikle sakınca görmüyor ve Puma'ya kuruluyorum. Galiba Lobo doğru söylüyor. Bu araba değil yüzde 50, sapına kadar kadınsı. Sanırım dizaynda gerçekten kadınları da düşünüyorlar.

Dizayn aşamasından önce hedef kitle trendinin nasıl ölçüldüğünü de anlatıyor Lobo. Bir kere profil araştırması için seçilen grup, ürünün bir otomobil olduğunu kesinlikle bilmiyor. Değişik ülkelerde ev kadınlarından, öğrencilere kadar uzanan geniş bir yelpazeden temsilciler seçiliyor. Bu kişilerle moda, mutfak, TV, alışveriş, gezme tozma üzerine konuşuluyor. Ortaya çıkan hayat tarzına uygun konseptler geliştiriliyor. Daha sonra aynı gruplara TV'den saat ve bisiklete kadar çeşitli ürünler gösteriliyor. Beğeni düzeyi saptandıktan sonra da, daha önce oluşan kopsept üzerinde oynamalar yapılarak en uygun dizayn bulunuyor.

Avrupa ile Amerika arasındaki keskin beğeni farkı da halen geçerliliğini koruyor. Amerikalı cephesinde değişen birşey yok. Onlara göre ‘‘Büyük, her zaman için küçükten daha iyi’’ olmaya devam ediyor. Avrupalı ise küçüğü seviyor; dizaynda saflığı, stil ve kaliteyi ön planda tutuyor. Bu anlamda Paris, Milano ve İstanbul arasında hiçbir fark yok. ‘‘Bence İstanbul'da tam Avrupalı zevki hakim’’ diyor Lobo.

Peki tasarım stüdyoları endüstri casuslarına karşı nasıl korunuyor? Bu soruyu da şöyle yanıtlıyor: ‘‘Tasarımlarımıza elektronik olarak ulaşmanız mümkün değil. Bunun için 30 milyon marklık yatırım yaptık. Bizim stüdyolarımız Amerikan ordusu kadar güvenlidir.’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!