Face off Yüz yüze

Güncelleme Tarihi:

Face off Yüz yüze
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 1997 00:00

Kimlik değişimi konusu bugüne kadar Terminatör 2 ve Total Recall filmlerinde işlenmişti. Ancak Face/Off (Yüz Yüze) tüm bu filmlerden farklı olarak aynı karaktere hem iyiyi hem de kötüyü oynama imkanı tanıyor. Bununla da kalmayıp iyinin içindeki kötüye ve kötünün içindeki iyiye, kendilerine korkunç gelen düşmanın dünyasında kalma zorunluluğu veriyor.
Haberin Devamı

Bu filmiyle ustalığını kabul ettiren Hong Kong asıllı yönetmen John Woo'ya göre iki başrol oyuncusu John Travolta ve Nicholas Cage, ying-yang gibi taban tabana zıt kuvvetleri temsil ediyorlar. Travolta ne kadar iyiyse, Cage o kadar kötü.

Yönetmen her insanın içindeki iyi kötü çatışmasını Face/Off'ta karakterlerin kendi içlerindeki ve birbirleri arasındaki savaşla anlatmaya çalışıyor. Film sadece bir aksiyon gibi gözükse de aslında içten içe bir psikolojik gerilim.

Manyak katil Castor Troy (Nicholas Cage) silahını, çocuğunu atlıkarıncaya bindiren FBI ajanı Sean Archer'a (John Travolta) çevirir. Ateş eder ancak vurulan Archer değil çocuğu olur. Bu şekilde başlayan kin altı yıl sürecek bir kovalamacaya neden olur.

Bu altı yıl içinde Archer yaşama tutkusunu kaybeder, evliliği bozulur ve intikam hırsı içinde azılı düşmanının peşinde hayatını geçirir. Castor ise yaşamaya, sekse, paraya, altına ve özellikle öldürmeye karşı artan iştahıyla Archer'ın tam zıttı bir hayat sürdürür. Kovalamaca nihayet bittiğinde Archer, Castor'ı öldürdüğüne inanıp rahatlar ancak kabus daha yeni başlamıştır. Castor ölmemiş, komaya girmiştir ve bu dünyayı terk etmeden önce son bir eser bırakmak için Los Angeles'ın bilinmeyen bir yerine milyonlarca insanı öldürecek bir bomba bırakır. Bombanın yerini tek bir kişi biliyordur, o da Archer'ın hapisteki paranoid-şizofren kardeşi Pollux'dur (Alessandro Nivola). Faciayı önlemek için tek bir yol vardır Pollux'un karşısına Archer olarak çıkmak.

Yeni bir teknolojiyle Archer, Castor'un yüzü ve sesini kendi vücuduna geçirterek hapishaneye gider. Ancak planda hesaplanmamış bir aksaklık olur ve komadaki Castor birdenbire uyanır ve Archer'ın yüzünü zorla alarak birdenbire iyi adam oluverir. Elbette hali hazırda hapiste olan Archer (Castor) kimseyi iyi adam olduğuna inandıramaz ve azılı katil evinde karısı ve kızıyla beraberken, kötü adamın yüzü içinde bu beladan kurtulmak zorunda kalır. Ajan Archer'ın karısını oynayan Joan Allen'in performansı da filmin gerçekle bağını koruyan etkenler arasında.

Travolta ve Cage, 'kim kimdir' oynuyor

Film bir hayli şiddet yüklü olmasına rağmen yaratıcı yönü güçlü, sıradışı ve hoş sürprizlerle dolu yapısıyla ön plana çıktı.

Face/Off Amerika'da gösterime girdiği andan itibaren tüm eleştirmenlerden olumlu notlar aldı. Son zamanlarda vizyona giren renksiz ve soluksuz aksiyon filmlerinden sonra John Woo'nun şiir gibi görüntülerle süslediği bu son filmi, konusunun

özgünlüğü ve başrol oyuncularının mükemmel performanslarıyla pek çok otoritenin haklı beğenisini kazandı. Travolta ve Cage birbirlerinin vücut pozisyonları, jest, ses ritim ve tonlarını taklit etmekte inanılmaz başarı gösterdiler.

Alternatif James Bond

MGM film şirketi Colombia'nın kendi James Bond serisini çekeceğini açıklamasıyla altüst oldu. MGM şirketinin United Artists kolu 18. Bond filmi Tomorrow Never Dies'ı (Yarın Asla Ölmez) Aralık ayında vizyona sokacak. Colombia ise kendi serisinin ilk filmini 1999 yılında piyasaya çıkartmayı düşünüyor. İkinci Bond serisinin ilk filmi karakterin yaratıcısı Ian Fleming ve yazar-yönetmen Kevin McClory'nin 1959 yılında ortaklaşa yaptıkları bir senaryo üzerine çekilecek. Thunderball (Ateştopu) ve Never Say Never (Asla Asla Deme) fimlerinin yapımcısı McClory bu konuda ‘‘ Bize her nekadar başkalarının işine burunlarını sokuyorlar deselerde, biz aslında tam anlamıyla yenilikçiyiz.’’ dedi.

Muhteşem Süleyman film oluyor

OSMANLI tahtında 46 sene oturan ve bu süre içerisinde imparatorluğun sınırlarını en geniş boyutlarına ulaştıran Kanuni Sultan Süleyman'ın hayatı ve yaşadığı dönem Amerikan şirketleri tarafından yapılacak bir filmle anlatılacak. Media Concepts ile Parthenon Productions şirketlerinin ortaklaşa gerçekleştirecekleri Muhteşem Süleyman filmi, Türkiye'de çekilecek. Başta Kanuni Sultan Süleyman olmak üzere filmin belli başlı karakterlerini hangi sanatçıların canlandıracağı ise bu aşamada henüz kesinlik kazanmadı. Filmin toplam maliyeti henüz bilinmemekle birlikte, Media Concepts şirketi mali işler yönetmeni Robert Torres, yapım masraflarının kendi kuruluşlarınca karşılanacak bölümünün 3.7 milyon dolar olduğunu açıkladı.

Almodovar'dan yeni film

İki yıllık bir suskunluktan sonra İspanyol film yönetmeni Pedro Almodovar yeni filmi Live Flesh'le sinemaya geri döndü. Film belden aşağı felç bir polis, onun karısı ve bir eski suçlu arasındaki gerilim üçgenini konu alıyor. Almodovar bu filmi için ‘‘Bu hem izleyiciyi hem de beni en çok rahatsız eden filmim oldu.’’ diye konuştu.

En iyi arkadaşım elden gidiyor

İnsan genellikle birşeyi kaybetmeden bunun değerini anlamaz. Eğer bir kadınsanız ve sevdiğiniz erkek hayatınızdan çıkıp gidiyorsa, bazı küçük entrikalar çevirebilirsiniz. My Best Friend's Wedding (En İyi Arkadaşım Evleniyor) işte böyle bir tema üzerine kurulmuş bir romantik komedi. Julianne Potter (Julia Roberts) ve Micheal O'Neal (Dermot Mulroney) dokuz yıl önce, sevgiliyken garip bir şekilde dost olmaya karar vermiş çok iyi iki arkadaştır. Bu kararı verdiklerinde eğer 28 yaşına kadar kimseyle evlenmezlerse birbirleriyle evlenmek için de söz kesmişler. O tarihi gün çok yakındır ve bir evlilik teklifi yapılır ama bir başka kadına. Birdenbire Julianne bu en yakın arkadaşının hayatını paylaşmak istediği erkek olduğunu farkeder ama karşısında oldukça güzel, espirili ve varlıklı bir rakib, Kimmy (Cameron Diaz) vardır. Gittikçe umutsuzlaşan Julianne, Micheal'ı yeniden kazanmak için bazı küçük dalaverelere başvurmak zorunda kalır. Bu romantik komedinin yönetmenliğini yine aynı türde bir film olan Muriel's Wedding'le Avustralya Film Akademisi'nin en iyi film ödülünü alan P.J.Hogan yapıyor.

Hayat veren ölüm

Terry (David Arquette) hayattan umudunu kesmiş, tatminsiz bir gençtir. Kendine ait bir hayatı olmadığından dürbünüyle komşularını gözetler. İntihardan başka bir çıkış yolu bulamayınca, kendini bir köprüden atmaya karar verir. Cesaret bulmak için bir içki dükkanına girer ve burada ölümcül bir hastalığı olan Nick (Brad Hunt) ile tanışır. Nick Terry'i hap içip intihar etmeye ikna eder. Terry bunu yapar ama sonra vazgeçip midesini yıkatır ve iki umutsuz adam bir anlaşma yapıp Nick'in kalan son günlerinde çılgın fanteziler yaşamaya karar verirler. Biri ruhsal diğeri fiziksel ölüme çok yakın olan bu iki erkek, fahişelerle çırılçıplak dolaşmak, banka soymak gibi pekçok macera yaşarlar. Bu arada iyice yakınlaşan iki kafadarlardan Terry'nin durumu gittikçe ağırlaşırken, Nick önünde açılan bu yepyeni dünyaya arkadaşının aşk ve yaşama sevinciyle bakmaktadır. Sonunda Nick ölür ama Terry yepyeni bir hayata başlar. O, artık hayatın akışını seyreden bir insan değil, onu yaşayan biri olmuştur. Filmin yönetmeni aynı zamanda senaryoyu da yazan Finn Taylor. Dream With the Fishes, modern filmlerdeki fazlasıyla temiz ve gerçek görüntülerin aksine 70'li yılların başındaki filmler gibi kontrast renkler ve alışılmadık koyulukta gölgelerin sağlandığı bir teknikle görüntülendi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!