Evimin perdesi kapalı

Güncelleme Tarihi:

Evimin perdesi kapalı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 04, 2019 08:30

Millet İttifakı’nın Ankara büyükşehir belediye başkan adayı Mansur Yavaş başkent hayalini anlattı, Ulus projesini ilk kez Hürriyet ile paylaştı. Evinin karşısına inşa edilen gökdelen yüzünden perdeleri açamadıklarını belirtirken “Ankara’da şu anda yerleşim bölgelerinin bulunduğu yer, bütün şehir arazisinin sadece yüzde 3’ü. Yatay mimariyle insanların filmlerde görüp hoşlandığımız bahçeli evlerde yaşamasını sağlarsınız” dedi. Mansur Yavaş, hakkındaki iddiaları yanıtladı, seçilirse ilk işinin kentte aç, açık, yoksul bırakmamak olduğunu söyledi...

Haberin Devamı

Yerel seçimlerde iki kez Ankara adayıydınız. Bu kez de ittifakın paylaşılamayan ismi oldunuz. Sizi bu kadar öne çıkaran nedir?

Evimin perdesi kapalı

Beni öne çıkaran yaptığım işlerdir. Her ne kadar herkes küçük bir kasaba olarak baksak da Beypazarı’nda yapılan önemli bir iştir. Kimsenin gelip gitmediği, ismini sadece maden suyu şişesinden bildiği bir Beypazarı’nı yılda 500 bin kişinin geldiği, Avrupa’nın yerel kalkınma modeli olarak seçtiği bir yer haline getirince ilgi çekiyorsunuz. Ankaralılar da Beypazarı’na gelip gittikçe memnun ayrıldı. Aday olduğumda da ilgi gösterdiler. İlk seçimde de ikinci seçimde de herkesten oy aldım, şimdi de 6 milyon Ankaralı’nın oyuna talibim. Ben ılımlı bir insanım. Özellikle Beypazarı’nda iki dönem belediye başkanlığı yapıp, yüksek oylarla seçildikten sonra bir bakıma siyasi yönümüz törpülendi. 

Haberin Devamı

- Geçmişte daha keskin hatlara mı sahiptiniz?

Türkiye’de siyasetin yapısı, belki kendi etrafınızdaki insanların yanlışını görmenize engel oluyor ya da karşınızdaki insanların iyi yaptıklarını da görmezden gelebiliyorsunuz. Bunu hâlâ politik alanda hissedebiliyorsunuz. 

- Ankara’nın en önemli sorunuyla başlayalım mı?

Sağa, sola baktığınızda bir beton yığınından başka bir şey göremiyorsunuz. Sadece kamuya ait alanlar yeşil. İnsanlar Ankara’da yapacak bir şey bulamıyor. Doğru düzgün bir sanat faaliyeti yok. Eskiden vardı. Bu yok oluşu, çarpık kentleşmeden anlıyorsunuz. Uçakla Ankara’ya inerken Cumhuriyet döneminde yapılan binaları görüyorsunuz, dümdüz… Çatılar aynı seviyede. Planlamalar müthiş. Ama son 20 yıla bakıyorsunuz. Kocaman binalar yükselmeye başlamış. Sadece trafik sıkışıklığına neden olmuyorsunuz, komşunuzun güneşine de engel oluyorsunuz. Ankara’daki en büyük sorun, imar planlarının değiştirilmesiyle başladı. İnsanlar Ankara’yı kaçılması gereken yer olarak görüyor artık. Oysa biz önümüzdeki 10, 20 ve 50 yılın Ankara’sını planlıyoruz. 

Haberin Devamı

- 10 yıl sonra nasıl bir başkent göreceğiz?

Ankara’da şu anda yerleşim bölgelerinin bulunduğu yer, bütün şehir arazisinin sadece yüzde 3’ü. Ankara’nın tümünü yüzde 3’e sıkıştırırsanız büyük bir rant olur, yaşanmaz hale gelir. Oysa yüzde 97’si boş olan Ankara’yı yatay binalar olarak planlarsanız insanların hep filmlerde görüp de hoşumuza giden; bahçesiyle, otoparkıyla tek katlı ya da dublex yapılarda yaşamalarını sağlarsınız. Aslında bu gökdelenler bizim mahremiyetimize de engel oluyor. Örneğin benim evimin perdesi, sonradan yapılan bir gökdelen yüzünden kapalı. Çünkü karşınızda evin içini görebilen yüzlerce kişi var. Biz bunları planlayacağız. 

Haberin Devamı

- 31 Mart'ın iki güçlü adayının da sloganı ‘yatay şehirler’ gibi. Son röportajında rakibiniz Mehmet Özhaseki de aynı hedefi vurguladı.

2009’dan beri benim en büyük projem yatay mimari. Bakın Türkiye’de her aileye bir arsa verseniz, projesini çizip, bu projeye uygun bir şey yap deseniz, arsanın toplamı bir Van Gölü yapmıyor. Dolayısıyla Türkiye buna uygun, zihniyetin değişmesi gerekiyor. Kentsel dönüşümde siz gecekonduların önündeki ağacı kestiniz, tavuğunu, kümesini yok ettiniz, hepsini bir eve tıktınız. Zaten asgari ücretli insana sadece barınabilecekleri bir kovuk verdiniz. Ankara’da 24 saat ulaşım yok. Akşam her yer karanlık. Herkese ‘Gidin artık yatın’ deniyor bir bakıma. Eşinizle, çocuğunuzla el ele tutuşup yürüyebileceğiniz tek bir kaldırım kalmadı. Halbuki ben hatırlıyorum, Kızılay Meydanı’nda akşamları insan seli olurdu. Araç öncelikli bir Ankara oldu. Şehrin içinde orman gibi bahçeler olması lazım ama yok. Örneğin askeriyenin 50 milyon metrekare arazisi var. Oraları belediyeye kazandırabilirsek, spor yapabilecekleri alanlar olarak halka açacağız. 

Haberin Devamı

- AK Parti’nin adayı da buraları millet bahçesine dönüştüreceklerini söyledi…

Rakibim aynı şeyi hissediyor olabilir ama geçmiş 25 yıllık yönetim bunları görmedi. Bunun da bedeli olması lazım, “Bana ne, bunu ben yapmadım” diyemez ki. Hâlâ alt geçit, üst geçitten bahsediliyor, zihniyet değişmiyor. 

- Vatandaşın sesine kulak verdiğinizde duyduğunuz şikâyet ya da talepler neler?

Mesela metro erken yapılmadı ve yeterli değil. Devasa projeler için sağa sola para savruldu, işlevsiz, ölü yatırımlar oldu. Biz şu anda bile mobil uygulamamızla halka sıkıntılarını sormaya başladık. Şu anda ekonomik sıkıntı çok öne çıktı. Dolayısıyla bir belediye başkanının hemen bazı yatırımları askıya alıp, kentinde aç, açık, yoksul bırakmaması lazım. Gerekirse ekonomik sıkıntı ortadan kalkıncaya kadar öncelikle o insanları sarıp sarmalayacak çözümler bulmalıyız. Çocuğunu okutacaksınız, insan gibi yaşayacağı projeleri hayata geçireceksiniz. Yardım alan kaç kişi varsa, onun üzerine işsiz kalanları da ekleyeceksiniz. 

Haberin Devamı

- Saydıklarınız belediye başkanının görev tanımı içinde midir?

Bence birincisidir. Belediye başkanı olduğum müddetçe kavşaklarda mendil satan, dilenen tek bir kişi göremeyeceksiniz. Çünkü herkes bilecek ki, Ankara Büyükşehir Belediyesi insani bütün ihtiyaçları karşılıyordur. 

YENİ ULUS PROJESİ İLK KEZ HÜRRİYET’TE

Evimin perdesi kapalı

*Ulus, Ankara’nın cazibe merkezi olacak. Turistler geldiği zaman burada gezecek. İnsanlar yaya olarak gezecek, esnaf para kazanacak. Sadece taksiciler araçla girebilecek. 19 Mayıs Stadı’na doğru inen taraf da Atapark projemizin bir parçası olacak. İkisi birbirine bağlanacak. Trafiği yerin altına alacağız. 

*Avrupa’ya gittiğinizde her kentte down town ya da old town denilen tarihi kent merkezleri vardır. Buralara asla dokunulmaz. Yıllar içinde Ulus’un bir kısmına dokunulmuş, bir kısmının harabe olmasına izin verilmiş. Yıllarca proje hazırlıyoruz diye çok büyük bir alanı kapsayan planlar yaptıkları için mutlaka birileri itiraz etmiş, ‘E ne yapalım, mahkeme durdurdu’ mazeretinin arkasına sığınmışlar. Oysa bölge bölge yapılabilirdi. 1999’da ilk aday olduğumda Ulus tarihi kent merkezini yeniden canlandırma projesi yaptım ve internetten yayınladım. İşte şimdi ilk kez sizinle daha da geliştirdiğimiz projeyi paylaşıyorum. 

BİSİKLET İÇİN 32 KİLOMETRE YOL

* Kentin büyük sorunlarını çözmek için meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, üniversiteleri ve kent konseyleriyle işbirliği yapacağız. 

* Halkın parasını nereye harcadığımızı herkes görecek. Her faturanın arkasında, ödediğiniz her kuruşun hangi projeye harcandığını göreceksiniz. Böyle olunca bir belediye başkanı halkın parasıyla Mercedes falan almaz. 

* Ulaşım sıkıntısı büyük. Neredeyse iki kişiye bir araba düşüyor Ankara’da. Çünkü toplu taşıma yok. İnsanlar mecburiyetten araba almak zorunda kalıyor. Aylık 500-600 lira aileye ek yük oluyor. Özel araçların daha az kullanıldığı bir sistem kuracağız. Mesela Keçiören’den, Mamak’tan şehir merkezine her gün arabasıyla gelmek isteyen biri beş yıl içinde sadece akaryakıta 60 bin lira para ödüyor. Biraz daha üstüne koyup, o semtte ev sahibi olabilir, çocuklarının eğitimine yatırabilir. 

* Ankara’da hiç bisiklet yolu yok. 32 kilometre bisiklet yolu yapacağız. Bu bisiklet yollarını ODTÜ, Bilkent, Hacettepe gibi üniversitelere bağlayacağız. Öğrenciler bisikletleriyle gidip gelmeye başlasınlar. 

* Gençlere parklar yapacağız. Altı milyon Ankaralı’nın en az 1.5 milyonunu spor yapar hale getireceğiz. Bilimsel verilere göre spor yapan öğrencilerin öğrenme kabiliyetleri yüzde 30 artıyor, suça karışma oranı düşüyor. Belediye otobüslerinde ve spor yapabilecekleri alanlarda ücretsiz internet kullanacaklar. Tiyatro, sinema, konser etkinliklerini onlara soracağız. Kimi istiyorlarsa onlarla buluşturacağız. Hayattan keyif alacaklar.  

* Kentin her alanına kütüphane yapacağız. 

ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER ÇOCUKLARI EĞİTECEK

Evimin perdesi kapalı

Her mahalleye bir, hatta birden çok kreş yapacağız. Kadınlar sırf çocuklarına bakacak kimse yok diye işi bırakıyorlar. Durumu olmayan çocuklar için atanamayan öğretmenler ve üniversite öğrencileriyle işbirliği yapacağız. Etüt merkezleriyle onların eğitimine katkıda bulunacağız. Çocuğu kurtarırsak ülkeyi kurtarırız.  Durumu olmayan ailelerin çocuklarının servis ücretlerini biz ödeyeceğiz. 

HER OKULA BİR HEMŞİRE

* Her okula bir hemşire vereceğiz. Hemşire öncelikle çocukların gıda güvenliğini sağlayacak. Çocukların diş ve göz kontrolünü periyodik olarak yapacak. Ufak tefek yaralanmalara hemen müdahale edecek. 

* Yurt dışında torunuma uygulandığında gördüm. 2 yaşındayken belediye görevlileri gelip, “Gelişiminde bir şey var mı” diyerek, çocuğun hareketlerini kontrol etti. Biz de yapacağız. 

* Batı’da gençlik merkezlerini gördüm. Çocuk içeri giriyor, iki görevli var ama karışmak için değil. Acil durumlarda devreye giriyor. Çocuklar birbiriyle kaynaşıyor. Kimi kitap okuyor, kimi oyun oynuyor, kimi spor yapıyor, kimi enstrüman çalıyor. Biz de gençlik merkezleri kuracağız. 

* Üniversite öğrencileri otostop yapıyor, yahu ring koymak çok mu zor? Ben belediye olarak bunu yapacağım. 

O PARALAR FETÖ’YE GİTTİ

- Birçok proje saydınız, bütçesi nereden bulunacak?

İlk aday olduğumuzdan itibaren bütün projelerimizi hayata geçirdiler. Mesela, elimize su bütçesini alıp, televizyona çıktık. Belediyenin sudan 1 katrilyon gelir elde ettiğini, bunun yanlış olduğunu söyledik. Beş gün sonra belediye fiyatları yüzde 30 düşürdü. Madem suyu ucuz verebiliyordunuz, neden vermediniz bugüne kadar?

- Neden?

Parayı verimsiz şeylere harcayıp, borç ve faiz ödedikleri için su parasından medet umdular. Yine aday olduğumdan itibaren belediye işçilerine zamları ve hakları verildi. Ankaragücü’nü sahiplendik, transfer yasağı kaldırıldı. Ankaralılar’a buradan sesleniyorum. Yapılacak işiniz varsa, seçimden önce söyleyin, ben seslendireyim, bir an evvel yapsınlar. 

- Tekrar kaynağını nasıl sağlayacağınıza dönersek…

Ankara’da bu çarpık kentleşmenin en büyük nedeni birden bire evlerin arasından çıkan çok katlılar. Sizin bir arsanız var babadan kalma. Siz buraya 10 katlı 40 daire yapabilecek hakka sahipsiniz. Birisi geliyor, sizden satın alıyor. Satın alan kişi nasıl oluyorsa belediyeye gidiyor ve o arsanıza 120 daire izni alıyor. Müteahhide veriyor, 60 daire alıyor. Bu hak gaspıdır. Sadece 30 uygulamada 17 milyar lira rant elde edilmiş. Belediyeye beş kuruş girmemiş. Girse bütün projelerinizi hayata geçirirsiniz. 

- Müteahhitleri çok kızdıracaksınız…

Ankara’da 14 bin müteahhit var, bunu yapan 20-30 kişi. Tamamı şu anda FETÖ’den yurt dışında. Paralar da FETÖ’ye gitti. Şimdi bu paralarla Türkiye aleyhine yayın yapıyorlar. 

- Sizin de FETÖ’ye metrekaresi 17 kuruştan arsa sattığınız iddia ediliyor…

Gökçek’in kendi gönderdiği insanlara Beypazarı Belediyesi 1998 yılında eğitim alanında bulunduğu bir yeri satmıştır. 2 bin dönüm arazinin alış fiyatı 160 bin liradır, bunun yarısını 160 bin liraya satmıştır. Oraya 10 yıl içinde üniversite kurulmadığı taktirde geri alınmak kaydıyla satılmıştır. Bu firmayı gönderen de Gökçek’in kendisidir. Bu işlemler 1998’in 11’inci ayından itibaren 1999’un Mart ayında sonlanmıştır. Ben, 8 Ekim itibariyle belediyeden aday olmam nedeniyle görevli ve izinli olarak ayrıldım. 7 Ocak tarihi itibariyle de “Ben belediyeye gelemiyorum. Bundan sonra bana yapılacak ödeneklerin belediye kasasına gönderilmesini” belirttim. Bu yapılan işlerin hepsi, benim olmadığım zamanda yapılmış. Daha sonra beni bulaştırmak istediler, Danıştay soruşturmayı kaldırdı. FETÖ’yü bu kadar palazlandıran, Ankara’nın yarısını FETÖ’ye satan adamın hiç olmazsa utanıp susması gerekir.

- Kapatılan dershanelerin öğretmenleriyle etüd merkezi kurmayı düşündüğünüz de bir başka iddia…

2014 yılında bunu söyledim. Bütün dershaneler FETÖ’cü mü? Ankara’da FETÖ’cü olmayan bir dolu dershane vardı.

DİL SÜRÇMESİYDİ

- “Sokak hayvanlarına en fazla eziyeti dini yönden yaklaşanlar yapıyor” dediniz. Sözlerinizden pişmanlık duyuyor musunuz?

Açıkçası bu yayılınca ben “Montaj var” dedim. Böyle bir şeyi söyleyemem çünkü. Defalarca izledim. Konuşmanın bir başı var ama bu söz de ağzımdan çıkmış. Özür diledim. Bir dil sürçmesiydi. Ne kadar üzüldüğümü anlatamam. Kendini dindar gören insanların çoğundan daha dindarım. Bunun bir ölçüsü de yok. Beni eleştiren insanların hiçbiri İsmet Yılmaz’ın sözünün ardından ağzını açmadı. 

- Taksicileri Kızılay’a sokmayacağınızı söylediniz mi?

Ne diyeyim, adamı muhatap almayayım diyorum ama görüyorsunuz işte. Bütün taksicilere mesaj attım, böyle bir şeyin olmadığını söyledim. 

CHP’NİN DEMOKRASİ ANLAYIŞI BU

- CHP'deki çalkantı oylarınızı olumsuz etkiler mi?

Hayır, düşünmüyorum. CHP’nin demokrasi anlayışı bu. Herkes fikrini söylüyor, sonra sorun çözülüyor ve herkes oyunu kullanıyor. Burada şunu da söylemek isterim. Meral Hanım büyük bir özveri ve zarafet göstermiştir. CHP’den aday olduğumda destekleyeceğini bildirmiştir ki, çok önemsiyorum. Bu fedakarlığı ülke için yaptı. 

- İYİ Parti yerine CHP’yi seçmeniz aynı nedenden mi?

Ben aslımı inkar etmeden işbirliği yaptım. Sürekli parti değiştiren bir aday olmak da istemedim. Ben bu ülkenin ılımlılarını temsil ediyorum. Bunu devam ettireceğim. CHP’nin oyu daha fazla, buradan aday olmanın daha doğru olduğunu düşündüm. 

- "Sandıklara sahip çıkacağız" diyorsunuz, ama CHP seçmeninin bir kısmı sandığa gitmeyeceğini söylüyor.

Mutlaka gitsinler. Zaten tüm bunlar onlar sandığa gitmesin diye yapılıyor. Oy çalınmayacak. Geçen seçim bizi işe karıştırmadılar, güvenmek zorundaydık. Ama baktık ki, bu işi yapanlar beceremediler, ders almamız gerekiyor. Üç koldan çalışıyoruz. Bir yanda İYİ Parti, bir yanda CHP, bir yanda da kendi gönüllülerim var. Ülkücü kökenli olan 3500 kadar isim tespit ettik. Her sandıkta temsilcimiz olacak. 

- Ülkücü kökenli demişken... MHP seçmeni size oy verir mi?

Ben tüm Ankara’nın oyuna talibim, verecektir. 

- Peki Kürt seçmen?

Altı milyonun içinde onlar da var. Onların da vergisini alıyor, aynı kaldırımları, aynı otobüsü kullanıyoruz. Böyle bir ayrım yapmak istemiyorum. 

PARLAK BEYİNLER GİDİYOR

- Ankara göç veriyor mu, alıyor mu?

Ankara göç alıyor ama parlak beyinlerini göç veriyor. Yeterince tekno kent, silikon vadisi yok. Çok kira isteniyor. Oysa okulu yeni biten birine, cüzi kirayla alan açıp, buluş yapmalarına imkan vermelisiniz. Tarım, hayvancılık azaldıkça, civardan Ankara’ya geliyor. Onlara yeni bir gelir kapısı açmamız lazım. Ankara’nın her yerinde termal turizm yapabilirsiniz. İlk yapacağım işlerden biri, turizm firmalarını yanıma alıp, Avrupa’daki sigorta şirketlerini gezmek olacak. Türkiye’de termal tedavi yapılması için anlaşmalar yapacağım.

 

SON 24 SAATTE YAŞANANLAR

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!