Ekonomi gurularımız

Güncelleme Tarihi:

Ekonomi gurularımız
Oluşturulma Tarihi: Nisan 01, 2001 00:00



Ersin KALKAN
Haberin Devamı

Zelzele profesörlerinden sonra iktisat profesörleri de halkla bütünleşti. Eskiden sadece belli çevrelerde tanınan ekonomistler şimdi televizyon ekranından eksik olmuyor. Halk artık onları tanıyor, hatta aralarında tercih yapıyor. Tabii küçük bir sorun var. Zelzele profesörlerine ‘‘ne zaman deprem olacak?’’ sorusunu sorduğumuzda nasıl kesin bir cevap alamıyorsak, onlara da ‘‘dolar ne kadar olur?’’ diye sorduğumuzda aynı belirsizlikle karşılaşıyoruz... Sayıları çok. Sayfamıza ancak bazıları sığdı.

CNN Türk'te her hafta yayınlanan Makronomi programının üçlüsü: Soldan sağa, Ercan Kumcu, Salih Başağa, Enis Berberoğlu. Enis Berberoğlu ekonomi eğitimi gördü. Ancak o diğerlerinden farklı olarak, meslekten bir gazeteci.

Dr. ERCAN KUMCU (44)

Bir günlük kurtarıcı

Daha önce tanımayanlar, krizin ilk günlerinde bir akşam apar topar Ankara'ya gittiğinde tanıdı onu. Merkez Bankası Başkanlığı teklif edilmişti. Bizi kurtaracak kahraman o muydu? Ama ertesi gün İstanbul'a geldi ve gazetedeki arkadaşlarına ‘‘Benden öyle kolay kurtulamazsınız!’’ diye takıldı: Teklifi reddetmişti. Ercan Kumcu, 11 yıl önce Türkiye'nin en genç Merkez Bankası Başkan Yardımcısı olmuştu. 1993'te ayrıldı ve bir süre sonra ekonomi yazarı olarak halkın karşısına çıktı. Herkesin anlayabileceği bir dille yazmaya çalıştığını belirtirken, ‘‘Eğer bildiğiniz şeyi kaynananıza anlatamıyorsanız, yeteri kadar bilmiyorsunuzdur!’’ demişti bir röportajında. Bu krizde kaynanasına ikna edici bilgiler verebilen bir iktisatçı? Buna bir mucize gözüyle bakabilirdik, eğer kaynanası Amerikalı değil de Türk olsaydı... Şaka bir yana, krizden beri o da halktan gelen soruların baskısı altında. Durumu şöyle anlatıyor: ‘‘Vatandaşın geçmiş krizlerle karşılaştırılamayacak ölçüde sinirli olduğunu görüyorum. Çünkü yatırımlarının bir kısmını reel anlamda kaybetmiş, işinden olmuş ya da mevcut işini kaybetme korkusu yaşıyor. Vatandaşın asabı çok bozuk.’’

SEYİRCİ NE DİYOR?

Bilgili olduğu çok belirgin. Programı sürüklüyor. Güzel bir Türkçe'ye ve örneklemeli inandırıcı bir anlatıma sahip. En sert önermeleri bile yumuşak bir üslupla söylüyor.

DR. SALİH BAŞAĞA (50)

Ağırbaşlı adam

Onu Ercan Kumcu'dan ayrı düşünemiyoruz. Sadece CNN Türk'te birlikte ekonomi sohbeti yaptıkları için değil. İkisi uzun yıllar birlikte çalıştılar. Başağa da Kumcu gibi Rüşdü Saracoğlu zamanında Merkez Bankası'ndaydı. Genel sekreterlik ve sözcülük yaptı. Eğitimi, arkadaşı gibi parlak: İngiltere'de okumuş, üstelik sibernetik doktoru. Orada profesyonel olarak basketbol oynamış. Merkez Bankası'ndan Saracoğlu ekibiyle birlikte 1993'te ayrıldı. Yapı Kredi Bankası'nda çalışmaya başladı. CNN Türk'teki program onun halkla karşılaşması oldu. Salih Başağa halktan gelen sorularla karşılaştığında, şu anda Türkiye'de birçok iktisatçının çektiği sıkıntıyı yaşıyor: ‘‘Benim çektiğim zorluk, olayı iktisat sisteminin mantığı içinde anlatmaya çalıştığımda insanları tatmin edememek. Mesela dolar alayım mı diye soruyorlar, ben de şu anda bir şey söyleyemeyeceğim diyorum, somut bir cevap beklediklerinden olsa gerek, hayal kırıklığına uğruyorlar.’’

SEYİRCİ NE DİYOR

Merkez Bankası yöneticiliğinden kaynaklanan bir çekimserliği var. Bankanın yönetim kurulunda bilgi veriyormuş gibi konuşuyor. Bir öğretmen gibi.

PROF. DR. OSMAN ALTUĞ (55)

Karapara savaşçısı

O ilk şöhretini kara paraya borçlu. Kayıtdışı ekonominin boyutlarını hesaplar, her yıl gazete manşetlerine çıkardı. En önemli özelliği, kullandığı dil. Halkın hoşuna gidecek şeyleri halkın anlayabileceği sözcüklerle söylüyor. Bize kendisini öyle bir tarif etti ki, artık söyleyek laf kalmadı: ‘‘Bozok yaylasının çocuğuyum. Yani yiğidin harman olduğu yerden geliyorum. Doğru söylemeye yemin ettim. Dedem, Atatürk ve İnönü'yle Kurtuluş Savaşını yaptı ben de ekonomik kurtuluş savaşını yapıyorum.’’ Krizi de benzer bir dille anlatıyor: ‘‘Boşanmalar arttı. Kadın kocadan, koca kadından beklentilerini bulamıyor. Bazı çok samimi arkadaşlarımız, ‘Hocam üç aydır hanımı memnun edemiyoruz' diyorlar. Adamın aklı 'Acaba yarın işsiz kalacak mıyım?' gibi düşüncelere saplandığı için başka bir icraate geçemiyor.’’

SEYİRCİ NE DİYOR?

Esnaf dernekleri başkanı gibi konuşuyor. Televizyona çıktığında altyazıda Prof. Dr. ünvanını okuyana kadar akademisyen olduğunu anlayamadık. Dobra ve külhani bir ağızla konuşuyor. Komplo teorisyeni. ‘‘Sezer’i yıkmak için bu krizi çıkardılar’’ diyerek dikkati çekti.

EMRE (32), ERDOĞAN (65), KEREM (36) ALKİN

İktisatçı Alkin hanedanı

Baba Alkin ve iki oğlu çeşitli televizyon programlarında karşımıza çıkıyor. Erdoğan Bey mimar olmak istediğinden bir yılını kaybetmiş. Büyük oğlu Kerem'in banka müfettişi, küçük oğlu Emre'nin avukat olmasını istemiş ama onlar babalarının izinden gitmişler. Emre'nin spora ve müziğe merakı, ‘‘ailenin karakoyunu’’ olarak epey endişeye sebep olmuş. Hatta bir süre profesyonel olarak elektrogitar da çalmış. Şimdi bu işi hobi olarak yapıyor, Hüsamettin Özkan'ın da damadı. Aileyi bize şöyle anlatıyor:

‘‘Emre, yani ben, rakamları söylerim, onlarla analiz yapmaktan hoşlanırım fakat sokakta dolaşmayı da ihmal etmem. Kerem Alkin, olaylara son derece yumuşak ve kararlı yaklaşır. Her iki kardeşin de ortak özelliği bir ayaklarını reel ekonomide tutmak istemeleridir. Tek istemedikleri şey bir ayağın havada kalması veya iki ayağın birden aynı yerde durmasıdır. Erdoğan Alkin, çok önemli bir kitaptır. Ama olgunluğunun getirdiği olumluluk iki oğlu tarafından sıkça paylaşılmamaktadır. Ama ben bir yerini seçmek istersem olumlu olanı tercih ederim. Yazı tura atılan bir oyunda mütemadiyen yazı derseniz bir kere olsun yazı gelecektir.’’

Krizden hemen sonra Alkin ailesinin fertleri bütün iktisatçılar gibi soru yağmuruyla karşılaştılar. Erdoğan Alkin ‘‘Bayram bizi rahatlattı. Çünkü Bodrum'a kaçtım’’ diyor. ‘‘Fakat orada da tanıyan vatandaş yolumuzu çevirip soruyordu. Bu günlerde zelzele profesörleri yerine ekonomi profesörleri revaçta. Televizyonlar, radyolar çağırıp duruyor. Ben iyimserim, her gittiğim yerde Türkiye'nin sorunu aşacağını söylüyorum.’’

Kerem Alkin, Türk vatandaşının özelliğini hatırlatıyor: ‘‘Sokaktaki vatandaş, bir mücizevi çözümün arayışı içersinde. Bunun mümkün olmadığını ifade etmemiz bazen hoş karşılanmıyor.’’

Emre Alkin ise açık konuşuyor: ‘‘Ekonomist olarak 1999 ve 2000'de en çok rezil olan kesim biziz. Ben verdiğim konferanslarda ‘Dolara gitmeyin. Bunlar çağ dışı yatırım araçlarıdır' dedim ama Allahtan vatandaş beni dinlemedi. Kriz sonrasında herkes ısrarla bize soru sormaya devam ediyor. Demek ki vatandaş bizden hala umudunu kesmemiş. ’’

SEYİRCİ NE DİYOR?

Erdoğan Alkin: Neşeli, rahat konuşan, iyimser bir insan. Çevresine umut aşılamaya çalışan misyoner tavrı içinde. Bu konuda gerçekten samimi görünüyor.

Kerem Alkin:

Çok az gülüyor. Sanki konuşurken bir yandan da kafasının içinde cebir denklemleri çözüyormuş gibi bir havası var. Önceleri vücut dili yokmuş gibi duruyordu ama zamanla bu dilsizliğin, kendini çok sıkmasından kaynaklandığı anlaşıldı..

Emre Alkin:

İlk günler oldukça tutuktu. Bazı programlarda kazık gibi, soğuk ve itici duruyordu. Olaya alışıp rahatlayınca neşesi, güleryüzü ve samimiyeti ortaya çıktı. Yavaş yavaş açılıyor.

DR. MAHFİ EĞİLMEZ (51)

Hitit milliyetçisi

Belki unuttunuz. 3-4 yıl önceydi. O bir akşam Hazine Müsteşarlığı’ndan istifa etti ve Türkiye karıştı. Mülkiyeli, kamu maliyecisi Mahfi Eğilmez, özel sektöre geçti, Toprak ve Doğuş gruplarında çalıştı. Bir süre sonra da karşımıza bir ekonomi yazarı olarak çıktı. İyice ısındı bu işe. Hem, ekonomiden daha büyüleyici şeyler vardı dünyada. 20. yüzyıl sonu Türkiye'de bir ekonomistseniz, tarihin derinliklerine doğru kaçmaktan daha normal ne olabilirdi? Ta Hititler devrine kadar? Nitekim ‘‘Şimdiki aklım ve maddi imkanlarım yeterli olsaydı arkeolog olurdum’’ diye itiraf edecekti. Dünya resmi tarihini sarsacak bir iddia attı ortaya: ‘‘Kadeş Savaşını Mısırlılar değil, Hititler kazandı!’’ Bir yandan da Hitit hikayeleri yazıyor. Krizden fırsat bulursa, bunları bir kitap halinde okuyacağız inşallah. Ama halk onun da peşinde. Anlatıyor: ‘‘Krizin ilk günlerinde kim sebep oldu sorusunu yoğun olarak alıyorduk. Ama bu soru azalmaya başladı. Çünkü artık insanlar iş ve can derdine düşmüş durumda.’’

SEYİRCİ NE DİYOR?

Makama arzediyormuş gibi konuşuyor. Biraz mahcup. Devlet memuru olduğu belli. Önceleri söylediklerini ‘‘bilmem ki acaba... hani ben diyorum ama...’’ tarzında savunuyordu. Ama bilgili ve derinlikli olduğu belli. İtimat telkin ediyor. Her programda yeni birşey anlatıyor.

PROF. DR. DENİZ GÖKÇE (59)

Amigo finansçı

Alman Lisesi, Mülkiye, Georgia State Üniversitesi. Türkiye dönüş ve Boğaziçi'nde hocalık. Amerika'larda yetişmiş bir finans uzmanı. Ama Deniz Gökçe'nin bu imaja hiç uymayan özellikleri var. Halk onu önce bir spor yazarı ve Galatasaray hastası olarak tanıdı. Sonra ekonomistliği öne çıktı. Futbol yazarlarında bile az görülen bir saldırganlık ve külhanilikle meşhur oldu. O aslında parlak bir finans uzmanı. Fakat kızgın adam. Krizden sonrasını şöyle anlatıyor: ‘‘Bütün bunların hepsi yüksek kamu borçlanmasının sonucudur. Vatandaş bana ‘Kurtulacak mıyız?' diye soruyor. Türk toplumu krizin neden olduğunu anlamamakta direniyor. Dolayısıyla da kendini kurtarmaya çalışıyor, programı desteklemiyor.’’

SEYİRCİ NE DİYOR?

‘‘Bunları sadece ben bilirim, başkalarının bilip bilmediğinden de emin değilim. Üstelik itiraz edenleri de döverim’’ diyen bir edası var. İşini yaparken eğleniyor ama eğlence malzemesi genellikle başkaları. Grubun polemikçisi olan kolejli çocuk gibi. Sokak jargonu önden, iktisat literatürü arkadan geliyor. Kökten-liberal bir havası var.

PROF. DR. ASAF SAVAŞ AKAD (59)

Ekonomi starı

O iktisatçıların en meşhuru. Bunun birkaç sebebi var. Herşeyden önce pantolon askıları, gömlek, kravat, herşeyi uyum içinde. Giyimde Deniz Gökçe'nin antitezi. Üstelik, sosyoloji starı Nilüfer Göle'nin kocası. Sonra, Kemal Derviş İstanbul'a geldiğinde onun evinde kalıyor. Şaka, şaka. Şöhretinin tek nedeni bunlar değil. Öteden beri sosyal bir insan. Üniversitede (İst. Üniv. İktisat Fak.) okurken Barış Manço'nun grubunda caz söyleyip, saksafon çaldı. Şimdi sadece dost toplantılarında gitar çalıyor. Ortaöğrenime California'da başladı Galatasaray Lisesi'nde tamamladı. İngiltere'de yüksek lisans yaptı. Ünlü LSE'de yani London School of Economics'te bulundu. 1980'de profesör oldu. Bilgi Üniversitesi'nin ilk rektörü. Bir zamanlar Yeni Demokrasi Hareketi'nin genel başkan yardımcısı. Uzun yıllardır gazete yazarı. Daha ne olsun?

SEYİRCİ NE DİYOR?

Ekranların en güleryüzlü ve entelektüel ekonomisti. Bazı günler işi gırgıra vurarak ilginin sürmesini sağlıyor. Seçtiği kelimeler ve vurgulamalarıyla Türkçe'yi en iyi konuşanlar arasında. Kelime hazinesinin zenginliğinden ilgi alanlarının geniş olduğu anlaşılıyor. Hınzırca gülüşünden izleyiciler onun, ben bu işi herkesten daha iyi bilirimci bir tavrı olduğunu düşünüyor ama bu onun fizyonomisi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!