Eğitim bütçesi artsın

Güncelleme Tarihi:

Eğitim bütçesi artsın
Oluşturulma Tarihi: Kasım 22, 2005 00:00

TEVDAK, orta öğretim okullarının son çeyrek yüzyılda karşı karşıya kaldığı parasal ve idari sorunlara çözüm ile orta öğretimde reform önerilerini açıkladı.

Haberin Devamı

TÜRK Eğitim Vakıfları Dayanışma Konseyi (TEVDAK), geçen ay düzenlediği ‘Ulusal Eğitim Sempozyumu’nun dün açıklanan sonuç bildirgesinde; devletin eğitime ayırdığı bütçe kaynaklarının acilen artırılması ve orta öğretim camialarının kurumlarına sahip çıkılması amacıyla yasal düzenlemelerin yapılması önerildi. Vakıf Başkanı Ayhan Ergin’in açıkladığı sonuç bildirgesinde sorunun iki cephede çözümlenmesi gerektiği belirtilerek şöyle denildi:

MALİ VE YASAL DESTEK

Devletin orta eğitime (daha genel olarak eğitime) ayırdığı bütçe kaynakları acilen ve ciddi olarak artırılmalıdır. Orta öğretim kurumlarının camialarının (mezunlar ve veliler) kurumlarına sahip çıkması ve maddi manevi destek verebilmesi için gerekli yasal kolaylıklar sağlanmalıdır.

ŞİMDİKİ DURUM

Devletin ortaöğretim bütçesi gelişmiş çağdaş ülkelerin bütçelerinin çok gerisindedir. Öte yandan eğitim vakıflarımız 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’nun ‘Vakıflara yeni üye alınamaz’ maddesi ile ciddi bir zorlukla karşı karşıya kalmışlardır.

YASA DEĞİŞİKLİĞİ

Hem 2002 yılında çıkan Türk Medeni Kanunun’nda vakıflara yeni üye alınamayacağını ilişkin hükümden, hem de son çıkan dernek ve vakfların kamu kuruluşlarıyla ilişkilerini düzenleyen yasadaki kısıtlamalardan yakınılarak şöyle denildi: Yasanın getirdiği kısıtlamalardan, eğitim kurumlarına destek amaçlı vakıf ve derneklerin muaf tutulması için, ek yasal düzenleme acilen yapılmalıdır. Böylece hem devlet bütçesi artırılıp, hem de eğitim vakıf ve derneklerine yasal esneklik sağlanarak devlet liselerinin toplam bütçelernide ciddi bir iyileştirme olacaktır.

ACİL ÖNLEMLER

Bildiride ortaöğretim reformunun en acil alanları şöyle sıralandı: Eğitim, üniversiteye giriş sınavının dayattığı ‘dershaneleşme’ sürecinden kurtarılmalıdır. Öğrenme ve öğrenci odaklı, sorgulayıcı, eleştirel eğitim yerleştirilmelidir. Devlet liselerimizde de en az bir yabancı dilin iyi öğretilmesi için, sayısal değil gerekli bilimsel ve yapısal düzenleme yapılmalıdır. Öğretmenlerin maddi ve sosyal statüleri güçlendirilmeli, eş zamanlı olarak da liyakat ilkeleri, performans ölçütleri yaşama geçirilmelidir. Tüm devlet liselerinin temel alt yapıları, laboratuar, derslik ve araç gereçleri tam ve çağdaş olmalıdır. Bu liselerimizin eğitim nitelikleri uluslararası değerlendirme ölçütleri ile kanıtlanabilir olmalıdır. Acil istemlere ‘bütçe yok’ geçerli yanıt olamaz.

Bildiride orta öğretim sorunlarının bütüncüllük arz ettiği belirtilerek, ‘Her hangi bir parça (müfredat, öğretim ortamı, öğretmen statüsü...) diğerlerinden soyutlanıp iyileştirilerek bir sonuç elde edilemez. Ortaöğretim sorunu tüm boyutlarıyla ele alınmalıdır’ denildi.

Tam bir devlet adamı

DÜŞÜNCE Özgürlüğü Derneği ve Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Derneği’nin ‘Düşünce Özgürlüğü İçin 4. İstanbul Buluşması’ kapsamında dün düzenledikleri panelde konuşan Kürt kökenli yazar Mehmed Uzun, Başbakan Erdoğan’ın inceleme yapmak üzere Şemdinli’ye gitmesini çok anlamlı bulduğunu belirtti. Panele yazar Mehmed Uzun ile yazar Orhan Pamuk ve Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak da katıldı.

MODERN BİR TAVIR

Uzun, ‘Başbakan Erdoğan’ın Şemdinli’ye gitmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusuna ise şu yanıtı verdi:

‘Suçüstü yakalanan güçlerin böyle pervasızca işler yapmasına şaşırıyorum. Mutlaka cezalandırılmalılar. Devletin bu tür suç örgütlerinden kurtarılması gerek. AB yolunda en önemli konu, devletin demokratikleşmesidir. Başbakan’ın halkın içinde olmasını modern bir devlet adamına yakışır, tam bir devlet adamı tutumu olarak görüyorum.’

Orhan Pamuk ise, ‘Sadece benim değil, benim durumumda olan pek çok kişinin düşüncelerini ifade etmekten dolayı başının dertte olması acı, Türkiye için çok kötü’ dedi.

Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye Raportörü Jonathan Sugden de, şunları söyledi:

‘Türkiye’de ilerlemeler oldu. Kimse yapılanların yeterli olduğunu söylemiyor. Yine de bir tabu kırıldı. Bazıları bundan memnun değil. Uzun yıllardır sahip oldukları ayrıcalıklar ortadan kalkıyor. 1991’de de iyimserlik vardı. Demirel, Kürt gerçekliğiyle ilgili açıklamalar yapmıştı. Ama, Aralık 1991’de Lice’de şiddete geri dönülsün diye korkunç katliamlar oldu. Şemdinli’deki saldırıların da amacının bu olduğunu düşünüyorum.’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!