Ecevit: Söz verdiğimiz her şeyi yerine getirdik

Güncelleme Tarihi:

Ecevit: Söz verdiğimiz her şeyi yerine getirdik
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 20, 2001 00:08

Başbakan Bülent Ecevit, hükümet olarak yaptıklarını, yapmakta olduklarını inandırıcı, gerçekçi bir şekilde kamuoyuna yansıtmaları gerektiğini bildirdi.

Ecevit, "Bu ekonomik programın sonuç verici olacağını birkaç ay geçmeden, belki de önümüzdeki yılın başlarında ekonomi bakımından esenliğe çıkabileceğimizi, bu olasılığın bulunduğunu kamuoyuna anlatabilmemiz lazım" dedi.

Başbakan Ecevit, TRT 2 kanalında yayınlanan "Nereye Gidiyoruz" programına katılarak, gazeteci Murat Yetkin ve Oya Berberoğlu ile Prof. Dr. Hasan Köni’nin güncel konulara ilişkin sorularını yanıtladı.

"Ekonomik programın uygulanması önemli bir sorun. Hedeflere ulaşılıyor ancak, hala piyasalarda sorun var gibi gözüküyor. Bu sorun nasıl aşılacak?" sorusu üzerine Ecevit, "bunun çok ilginç bir durum olduğunu, aslında işlerin yolunda gittiğini, söz verdikleri herşeyi yerine getirdiklerini" söyledi.

Bu konuda örnekler veren Ecevit, şöyle konuştu:

"Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’yla bir hayli yüksek düzeyde bir kredi anlaşması yaptık. Bunun uygulaması başladı. Türkiye’ye 18 milyar dolara yakın mali destek sağlandı. Yasama çalışmalarını çok hızlı ve verimli bir şekilde yürüttük. Bu hükümetin yaklaşık 2 yıllık süresi sırasında 327 yasa çıktı. Bunların önemli bir bölümü de reformist nitelikte, yapısal nitelikte yasalar. Meclis gece gündüz çalışarak çıkarttı. Ayrıca Uluslararası Para Fonu ile ilişkilerimizin gerekli kıldığı bazı yasaların çıkması bekleniyordu. Bu yasaların hepsini zamanında Meclis’in çalışmalarıyla yerine getirdik. Bu arada olumsuz beklentilerin aksine enflasyonda hızlı bir düşüş başladı. Önce Mayıs’ta ardından Haziran’da. Vergi gelirleri program hedeflerini aşmaya başladı. Faiz dışı bütçe gelirleri hedeflenen düzeyde. Dış satım artıyor, dış alımımız, ithalatımız ise azalıyor. Bu sevindirici bir gelişme. Turizm bu yıl bir patlama dönemini yaşıyor. Bunda tabi terörü önlemiş olmamızın önemli bir etkisi var. Bir hayli borcumuz var. Fakat iç ve dış borçlar eksiksiz ve zamanında ödeniyor. Kısacası bir çok göstergeler çok olumlu."

"KAPSAMLI BİR DÜZEN DEĞİŞİKLİĞİ YAPIYORUZ"

Toplumda bir umutsuzluk olduğuna ilişkin sözler üzerine Ecevit, bunun anlaşılması zor bir şey olduğunu, bu durumu siyasetçilerden çok psikologların incelemesi gerektiğini söyledi.

Toplumda bir huzursuzluk olduğunu, bazı beklentiler bulunduğunu kaydeden Ecevit, sürekli karamsarlık verici sözler, yayınlar yapılmasının da etkileri olduğunu belirtti. Kendilerinin "aslında kapsamlı bir düzen değişikliği yaptıklarını" anlatan Ecevit, "Bir düzen değişikliği yapıldığı vakit toplumun güçlü ve etkili bazı çevreleri bu düzen değişikliğini engelleyebilmek, bozabilmek için alttan alta ellerinden gelen çabayı gösterirler. Sanırım Türkiye’de böyle olaylar da şimdi saman altından yürütmek kabilinde devam ediyor. Bazen bunun ipuçları da yakalanıyor. Olumsuz söylentiler, öyle ilginç aşamalarda yayılıyor ki, mutlaka bunun arkasında birtakım entrikalar var" diye konuştu.

"OLMADIK SÖYLENTİLER YAYILIYOR"

"Bu ipuçları nedir" sorusu üzerine Ecevit, "tam işler iyi giderken hiç olmadık birtakım söylentilerin yayıldığını, haberlerin, senaryoların kamuoyunun önüne getirildiğini, kendisinin de bunları kastettiğini" belirtti.

"Telekom krizi yaşandı, geride kaldı. Gelişen olaylar sonucu Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz istifa etti. Bu istifadan sonra işler biraz durulur gibi oldu" şeklindeki sözler üzerine ise Ecevit, şunları kaydetti:

"Bugün sabahtan beri bazı olumlu gelişmeler var. Önümüzdeki aylar yapacağımız çok iş var. Tarım kesimi uzun yıllardır ihmal edilmişti. Bu yaz bütün enerjimizi olabildiğince tarım sektörünün kalkınmasına, sağlıklı bir düzene kavuşmasına vermek istiyoruz. Köy kentlere müthiş talipler arttı. Hemen her ilden, ilçeden ’biz de isteriz’ diyorlar. Eğitim konusunda 1997 ortalarından beri reform sayılabilecek işler yapıldı. Son günlerde yeni bir yasa da yürürlüğe girdi. Çırak okullarına sınavsız girebilecekler. Gençler bakımından, kalkınmamız bakımından çok önemli olan bir şey.

Birçok şeyi yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Ama nedense bir güvensizlik devam ediyor. Türkiye’de demokrasi var, bir de üç partili koalisyon hükümeti var. Hem demokrasi olunca, hem koalisyon olunca herşey bol bol tartışılır. Önemli olan, bizde de bu oluyor. Her demokratik ülkede doğal karşılanması gerekiyor. Fakat nedense Türkiye’de bu doğal karşılanmıyor. İlle tek ses çıksın isteniyor. Eninde sonunda tek ses çıkıyor ama tartışmalardan sonra mutlaka bir uzlaşıya varıyoruz. Buna da kamuoyunun alışması çok faydalı oluyor düşüncesindeyim."

BAŞBAKAN’IN ŞİKAYETİ

"Bir güven sorunu var. Bu güveni piyasaların, vatandaşların algılayabilmesi için koalisyon hükümeti neler yapacak?" sorusu üzerine de Ecevit, "Yaptıklarımızı ve yapmakta olduklarımızı inandırıcı, gerçekçi bir şekilde kamuoyuna yansıtmamız gerekiyor. Bu karamsarlık ortamından Türkiye’yi ancak somut birtakım yararlı işlerin yürümekte olduğuna ikna edersek, bu programın sonuç verici olacağına birkaç ay geçmeden, belki de bu yılın, önümüzdeki yılın başlarında ekonomi bakımından esenliğe çıkabileceğimizi, bu olasılığın bulunduğunu kamuoyuna anlatabilmemiz lazım.

İtiraf ederim. Başbakan olarak bir şikayetim var. Hükümette ne konuşulsa bu dışarı yansıyor. Oysa hükümette, Bakanlar Kurulu toplantılarında sayın bakanların herşeyi enine boyuna tartışabilmeleri gerekir."

"Toplantıdaki tartışmalar doğru yansıyor mu?"sorusuna ise Ecevit, "Doğru yansısa bile, çoğu zaman doğru da yayılıyor. Ama yayılmak üzere söylenmiş sözler değil bazıları. Bir arayış sürecindeyiz. Hemen her toplantımızın başında rica ediyorum. Tabi bunun kusurunu da tamamen sayın bakanlara bağlamak doğru olmayabilir. Gazeteci olduğum bilirim. Gazeteci politikacıyı konuşturmanın yollarını, sırlarını bilir. Olmadık birşey ortaya atar. (Bugün bakanlar Kurulu’nda şöyle bir şey konuşulmuş öyle değil mi?) diye. (Yok ne münasebet) diye başladı mı politikacı artık sonu gelir."

BAKANLAR KURULU KONUŞMALARINI FAKSLAYAN BAKANLAR

"Bakanlar Kurulu’nda ne söylendiğini bir saat sonra yazılı olarak gazetelere fakslayan bakanlar var" sözleri üzerine Ecevit, "Gazetecilik kurallarını çiğnesem sizden rica etmek isterdim" dedi.

Ecevit, "bu hükümet kurulduğunda bütün Bakanlar Kurulu konuşmalarının tutanaklarının basıldığını, kendisinin buna karşı çıktığını" anlattı. Ecevit, "Bu tartışmalar bir arayış sürecidir. Ama bu çok üzücü bir olay. Yazılı olarak konuşmaların fakslanması beni çok üzdü. Kamuoyu çok duyarlı. Bakanlar Kurulu üyeleri olarak konuşmalarımızda çok dikkatli olmak gerekiyor" diye konuştu.

REVİZYON SÖYLENTİLERİ

"Kabinede revizyon" söylentilerine ilişkin bir soru üzerine de Ecevit, "Hükümet olarak revizyon yapmakla değil, düzen değişikliği yapmakla meşgul olmak gerekir. Revizyon düzeltme, tashih. Biz bunun ötesinde birşeyler yapmak istiyoruz. Göz boyayıcı birtakım şeyler, kamuoyunu belli bir aşamada yatıştırıcı adımları ben şahsen içime sindiremiyorum. Bir bakanın ayrılması gerektiği vakit zaten ayrılıyor. Bu hükümet belli bir sayıda bakanla kurulmuş. Ekonomide bunalım çıktı diye bazı bakanları gerekli olmadığı halde görev dışı bırakmak benim içime sindiremediğim bir davranış. Bakanlar zaten, başbakanlar zaten gerektiği zaman revizyonu yapıyorlar."

"Siyasette ve ekonomide yapısal dönüşümü icra etmeye çalışıyorsunuz. Bu dönüşümün bir parçası anlamında kabinede düzenlenme kastediyoruz" sözleri üzerine ise Ecevit, "Onunla sorunlar çözülmez. Geçici olarak tatmin olabilir kamuoyu. Gerekebilir. Koalisyonun genel başkanları olarak henüz konuşmadık. Ama konuşulabilir. Konuşmadığımız için birşey söyleme hakkını kendimde şimdilik göremiyorum. En azından yeni bir seçim aşamasına gelindiğinde, şu sıralar böyle bir aşamada değiliz, bu konu bir karar bağlanmalı. Bakanlar Kurulu kurulmadan. Kurulduktan sonra çok güçtür."

"Bakan sayısının azaltılması düşünülüyor mu?" sorusu üzerine de Ecevit, "Bu reformlar bu Bakanlar Kurulu yapısıyla yerine getiriliyor. Olabilir de bu. Bundan sonraki seçimlere gidilmeden önce Bakanlar Kurulu üyelik sayısı bir karara bağlanmalı" diye konuştu.

Prof. Dr. Hasan Köni de Başbakan Ecevit’e "İstanbul sermayesi ile Ankara bürokrasisi arasında ekonomi ve siyasal düşünce arasında fark var mı?" sorusunu yöneltti. Ecevit de, İstanbul milletvekili olduğunu, ömrü boyunca Ankara’da oturduğunu, İstanbul-Ankara arasında bir tercih yapmanın içinden gelmediğini söyledi. Ancak, İstanbul’un Ankara’ya oranla ticaret ve iş hayatının yoğun olduğu bir şehir olduğunu bildirdi. İstanbul’da pazar ekonomisine geçişe daha çok ivme kazandırılmak istendiğini belirten Ecevit, şöyle konuştu:

"Fakat aynı zamanda Türkiye’nin bozuk düzeninde çıkarı olan çevreler de en çok İstanbul’da yoğunlaşmış durumdalar. Bütün İstanbullular, bütün İstanbul değil. Ama küçük bir çekirdek de olsa orada yoğunlaşmış durumdalar. Buna karşılık Ankara bürokrat ağırlıklı bir il. Burada daha çok devletin bakış açısı geçerlidir. Ekonomik ve ticari konular siyasete bir ölçünün ötesinde yansıtılmaz bürokrasi tarafından. İstanbul ile Ankara arasında bu bakımdan gerçekten çok önemli bir fark var. Bu farkı bir denge içinde tutmakta da yarar var."

"Öğretim üyelerine ücret artışı düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Ecevit, bu yıl başında iki defa öğretim üyeleri ile görüştüğünü hatırlattı. Öğretim üyelerinin kendisine "bize zam yapmayabilirsiniz. Ama bize kendi gelirimizi kendimiz oluşturma, değerlendirme yetkisini tanımalısınız’ dediğini anlatan Ecevit, şöyle konuştu:

"Bu yapıcı bir istek. Buna benzer başka istekler de var. Üniversitelerin gelirlerini arttırma olanakları bakımından. . Bunların süratle sonuç verici aşamaya gelmesini ben bizzat takip ediyorum. İlgili bakanlardan, bakanlıklardan geçmesi gerekiyor bu gibi hazırlıkların. Ama söz verdim, hükümet adına söz verdik. Hemen büyük zamlar yapılamaz. Ekonomik durum belli ama üniversitelerin özellikle devlet üniversitelerinin ve de vakıf üniversitelerinin kendi gelirlerini, kaynaklarını kendilerinin serbestçe oluşturabilmeleri değerlendirebilmeleri üzerinde duruyoruz."

"DIŞ POLİTİKA KONUSUNDA BASKI YOK"

"Kıbrıs konusunda, bazı dış siyasi konularda Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle üzerinizde bir baskı var mı?" şeklindeki soruya ise Ecevit, şu yanıtı verdi:

"Kıbrıs konusunda bu kaygıyı ben de içimde duyuyordum. Biz mali desteğe ihtiyaç duyan bir durumdayız. Bu siyasal amaçlarla istismar edilebilir, bazı dayatmalara yol açılır mı? Bu kaygıyı insan duyuyor ama şu ana kadar böyle bir eğilim kesinlikle görmedim. Bu sevindirici birşey. Dışarıdan yardıma ihtiyaç duyduğumuz bir aşamada bizim hangi konularda, dış konularda duyarlı olduğumuzu AB biliyor, ABD biliyor. AB’ye adaylık aşamasına geldiğimizde AB temsilcileriyle aramızda çok ciddi bir tartışma oldu. Bizim bazı dış konularda, ulusal konularda ne kadar kararlı olduğumuzu gördüler ve hatta gece yarısı özel uçakla Ankara’ya gelip ’merak etmeyin bu konularda sizi tedirgin etmeyeceğiz’ anlamına gelen sözler verdiler.

Hep bu kaygıyı insan duyar. Ama bizim kararlılığımız belki bilindiği için, Türkiye’nin önemi bilindiği için bu konuda bize şimdiye kadar herhangi bir dayatma gelmedi. En küçük bir belirti bile olmadı."

Ecevit, bölgenin siyasi coğrafyası değiştikten sonra Türkiye’nin öneminin arttığını belirterek, "Onun için belki buradaki krizler siyaset ağırlıklı oluyor. Orta Asya’da, Ortadoğu’da, Kafkas bölgesinde, Karadeniz bölgesinde, Balkanlar’da Türkiye’nin önemi ve etkinliği çok arttı" diye konuştu.

HÜKÜMET İÇİNDEKİ TARTIŞMALARI NORMAL KARŞILAMAK GEREKİR

Başbakan Bülent Ecevit, "Bu süreç devam ettiği sürece hükümetin görevde kalmasını istediğini" belirterek, "Başka anlaşmazlıklar, tartışmalar çıkar mı hükümet içinde, belki çıkar. Bunu normal karşılamak gerekir" dedi.

Ecevit, "Ekonomik programı titizlikle uygulamanın önemini DSP ve ANAP ne kadar algılıyorsa, MHP o kadar algılıyor ama tabii yapısal açıdan farklılıkları olan bir parti. Bazı konular o partinin içinde daha başka türlü tartışılabilir. Bunları yadırgamamak gerekir" diye konuştu.

"Devlet Bakanı Kemal Derviş’in konumunu nasıl açıklığa kavuşturursunuz. Meclis açıldığında yine birtakım tartışmaların çıkabileceği bugünden işaretlerini veriyor. İlk başta DSP’ye bir çağrıda bulunmuştunuz" sorusunu Ecevit, şöyle yanıtladı:

"Sayın Derviş çok önemli bir görev üstlenmiş durumda ve her saatinin, her dakikasının dolu olmasını gerektiren bir görevde. Onun için siyasetle, particilikle zamanını meşgul etmemiz doğru olmaz düşüncesindeyim. Bu başka tartışmaları gündeme getirebilir. Kendisi de yoğun bir çalışma içinde. Bunları düşünecek vakti olduğunu zannetmiyorum.

Başka anlaşmazlıklar, tartışmalar çıkar mı hükümet içinde, belki çıkar. Bunu normal karşılamak gerekir. Ama şuna kesinlikle inanıyorum ki, bu ekonomik programı titizlikle uygulamanın önemini DSP ve ANAP ne kadar algılıyorsa, MHP o kadar algılıyor. Ama tabii yapısal açıdan farklılıkları olan bir parti. Bazı konular o partinin içinde daha başka türlü tartışılabilir. Bunları yadırgamamak gerekir. Önemli olan bizim bu tartışmaları daima bir uzlaşıyla sonuçlandırabilmiş olmamız. Bir de Bakanlar Kurulu’ndaki konuşmaların dışarı sızmasını önlersek bir sorun kalmaz."

"Nasıl önlem alacaksınız" sorusuna da Ecevit, "Önlem almak kolay değil" yanıtını verdi.

"Ekonomik kriz nedeniyle Türkiye’nin zaten atmayı hedeflediği adımların daha hızlı atılması ihtiyacı mı ortaya çıktı" sorusu üzerine Ecevit, "O hızı biz kendimiz belirliyoruz zaten. O bakımdan bir sorunumuz yok" dedi.

Bu yıl içinde kapsamlı anayasa değişiklikleri yapılacağını kaydeden Ecevit, "Bunlar için toplumdan gelen baskı, Avrupa Birliği’nden veya konusuna göre IMF’den gelen baskının altında değil. Bazen daha çok. Bu sevindirici birşey" diye konuştu.

TBMM’nin çalışma temposunun "dünyada görülmemiş" olduğunu belirten Ecevit, "Aylarca, gece yarılarına kadar, bazen sabahlara kadar çalıştı milletvekilleri. İnanç olmasa, ’bu programı biz mutlaka uygulamalıyız’ kanısı, isteği olmasa bu çalışmalar yapılamazdı" dedi.

Yeni yasama döneminde Siyasi Partiler Kanunu’nun değiştirilip değiştirilmeyeceğinin sorulması üzerine Ecevit, şöyle konuştu:
"Benim düşüncem fazla ayrıntılara girmemeli bu yasalarda. Her partinin kendine özgü bazı özellikleri olabilir. Kuşkusuz değişiklikler gerekir. Fakat önceliğimiz anayasa değişikliğinde. Meclis’teki 5 partinin, üzerinde genel anlamda da olsa 37 anayasa değişikliği üzerinde anlaşabilmiş olmaları çok güzel, çok önemli birşey. Onun için ilk fırsatta onu değerlendirmemiz gerekiyor." Ayrıca, Medeni Kanun var. Bunların süratle elden geçirilmesi gerekiyor. Bu arada tabii siyasi nitelikteki çalışmalara da sıra gelir."

"SEÇİM OLUR MU?"

"Seçim kanunu tamamlanmadan yeni bir seçim dönemine girilebilir mi?" sorusuna Ecevit, "O geciktirilmeden yapılabilir. Ben öncelikleri belirtiyorum" yanıtını verdi.

Seçimle ilgili bir soruya Ecevit, "İstense de kolay kolay yapılamaz, hangi partilerle yapacaksınız" dedi.

Ecevit, "Ne zaman bir seçim bekliyorsunuz" sorusuna şu karşılığı verdi:

"O kadar çok amaca birden yönelmiş bir hükümetiz. Yapısal nitelikte, düzen değişikliği niteliğinde, hatta belki devrim niteliğinde birtakım yasal çalışmalar yapıyoruz ve daha da yapmamız gerekenler var. Mesela ben, kendi siyasal ömrüm dolmadan köy-kentlere ivme kazandırmayı çok istiyorum. Çünkü, bunun Türkiye’yi her bakımdan değiştireceğini, çağdaşlaştıracağını düşünüyorum. Bunun gibi, tarım kesiminin mutlaka kalkındırılması gerekir. Aksi halde tarım kesimini, köylüyü kalkındırmadıkça, büyük kentlerin de sorunlarını büsbütün ağırlaşmaktan kurtaramayız. Yani yapmamız gereken bazı şeyler var. Onun için mecbur kalmazsak, hükümetin uyumu devam ederse, normal süresine kadar çalışmamızı sürdürmek isterim."

"Uyumun devam edeceğine ilişkin kanaatiniz nedir" sorusuna da Ecevit, "Şu ana kadar hiçbir kaygım olmadı. Herşey tartışıldı aramızda ama sonunda her konuda bir uyuma varıldı, bir uzlaşıya varıldı. Bu süreç devam ettiği sürece, bu hükümetin görevde kalmasını isterim" karşılığını verdi.

YENİ OLUŞUMLAR

Başbakan Ecevit, yeni oluşumlara nasıl baktığı yönündeki soruyu şöyle yanıtladı:

"Biz parti olarak, öteden beri partilerin kapatılmasının zorlaştırılmasını isteriz. Diğer partiler de aynı isteği benimsiyorlar. Gönül isterdi ki bu kadar çok parti kapatılmasın. Fakat oldu, anayasayı değiştirecek vakit bulunamadı. Geçen yıl biz bu konuda bir anayasa değişikliği getirdik Meclis’e fakat yeterli oyu sağlayamadık. Aradan bir yıl geçmeden de yeni öneri getirilemiyor. Tabi olaylar hızlı gelişiyor. Gelenekçiler denilenlerle, yenilikçiler denilenler arasındaki farklar nedir, ne ölçüdedir onu önümüzdeki haftalarda, aylarda görececeğiz. Şu anda birşey söylemek durumunda değilim. Başka partilerin içişlerine karışmam doğru olmaz. Yalnız şunu bir beklenti ve temenni olarak söyleyebilirim: Bu ülkede din istismar edilerek siyaset yapılamayacağı artık anlaşılmış olmalı. Fazilet Partisi’nin yerine veya onun ardından kurulan partiler eğer yaşamak istiyorlarsa Türkiye’ye katkıda bulunmak istiyorlarsa, dini siyasete alet etmeyici bir tutum içine girmeliler. Son günlerde bu yönde bazı ifadeler gündeme gelmeye başladı. Bu umut vermeye başladı. Umarım ki aldatıcı değildir. Anlaşılan yeni oluşumlar oluşacak. Bunların ne sonuç vereceğini, biraz beklememiz gerekiyor."

"PAZAR EKONOMİSİNE HAZIR DEĞİL"

"Gelişmekte olan ülkeler bu kadar liberalizasyona hazırlar mı?" sorusu üzerine Ecevit, pazar ekonomisi açısından belli bir gelişme aşamasına gelmiş ülkeler ile az gelişmiş ülkelerin konumunun farklı olduğunu ifade etti. Ecevit, şunları söyledi:

"Türkiye’den bunun ilginç bir örneği var. Ankara, İstanbul İzmir, Adana, bütünüyle Batı Anadolu özelleştirmeyi içtenlikle benimsiyor. Fakat Güneydoğu’ya ve Doğu’ya gittiğiniz vakit kimse özelleştirme istemiyor. Herkes devlet kuruluşları istiyor. İşverenler dahil. Çünkü o bölge henüz pazar ekonomisine açılmaya hazır değil. Hazır oldukları vakit en önde koşarlar, bundan eminim. Bu ilginç bir farklılık."

Bir başka soru üzerine Başbakan Ecevit, "yabancılara, üretken yatırım yapacaklarsa (hoşgeldiniz)" diyeceklerini belirterek, "Bankalar düzenini üretime yeterli katkıda bulunur hale getiremedik. Bunun için uğraşıyoruz" dedi.

Ekonomiyle ilgili kuruluşların büyük ölçüde özerk olduğunu kaydeden Ecevit, bunların arasında sıkı bir eşgüdüm bulunması gerektiğini vurguladı. Bankalar kesimi ile sürekli iletişim halinde olduklarını belirten Ecevit, "Bazı bankaları hortumlanmaktan kurtaralım derken iş hayatını da bazen bitirdiğimiz oluyor. Pek çok fabrika bugün kapanmış halde. Çünkü Türkiye’deki bankacılık düzeninde bankalar o kuruluşlara gereken katkıyı yapamıyorlar. İsteseler de yapamıyorlar" diye konuştu.

Ecevit, kapsamlı ve iddialı bir düzen değişikliği içinde olduklarını belirterek, bunu mutlaka engellemek isteyenler bulunacağını kaydetti. "Türkiye’de paradan para kazanma alışkanlığının bir hayli yaygınlaştığını" söyleyen Ecevit, şunları kaydetti:

"Üretime hiçbir katkıda bulunmadan, ekonomiye hiçbir katkıda bulunmadan, ekonomiyi çıkmazlara sürükleme pahasına büyük gelirler sağlayan çevreler var. Bunlara bu fırsat verildi geçmiş yıllarda. Bizim bu konuda bir düzen değişikliğini ısrarla sürdürmemiz gerekiyor. Çünkü Türkiye birinci lige çıkmaya mecburdur. Stratejik ve yaşamsal açıdan öylesine önemli bir konumu var ki Türkiye’nin, böyle bir ülke birinci ligin dışında kalarak yaşayamaz. Bazı gelişmiş ülkeler zaten şimdiden Türkiye’yi böyle görüyorlar. 20’ler diye bir kurul oluşturuldu. Ekonomimizin en sıkıntılı olduğu bir dönemde buna Türkiye de dahil edildi. Bunun dışında AB’ye ısrarla girmemiz isteniyor. Kısacası, direnişleri kırmak zorundayız. Nasıl kırarız, yapmamız gereken, amaçladığımız düzen değişikliğini hızla ve kararlı biçimde uygulayarak."

Ecevit, programın sonunda yöneltilen "Nereye gidiyoruz" sorusunu, "Bence, birinci lige doğru gidiyoruz" diye yanıtladı.

"Acı çekilecek süreç ne zaman aşılabilir" sorusuna Ecevit, "Ne zaman aşılabiliri bilemem fakat mutlaka kısa sürede aşmalıyız" yanıtını verdi.

"SABIRLI OLMALIYIZ"

"Piyasalara güven vermek için ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine Ecevit, ekonomiyle ilgili pek çok şey yapıldığını ve yapılmakta olduğunu belirterek, "Biraz sabırlı davranılırsa, Türkiye kısa sürede esenliğe çıkacaktır. Bundan hiç kuşkum yok" dedi.

Dünkü liderler toplantısında ekonominin kurmaylarını da bir ölçüde biraraya getirdiklerini belirten Ecevit, ekonomiyle ilgili kuruluşlardan bir çoğunun özerk veya yarı özerk olduğunu belirterek, bunlar arasında bir eşgüdüm sağlanmasının zorunlu olduğunu kaydetti.

FAİZLERİN DÜŞÜRÜLMESİ

Başbakan Ecevit, ekonomik birimler arasında yeterli işbirliği olup olmadığı sorusuna, "Ekonomiyle ilgili bütün kuruluşların daha sıkı işlevsel işbirliği içinde, dayanışma içinde bulunmaları gerekiyor" yanıtını verdi.

Ecevit, bir gazetecinin "Faizlerin düşürülmesi için alınacak somut tedbirler nedir?" sorusunu, "Bakalım, çok önemli bir konu. İnşallah kısa sürede faizler taşınılabilir düzeye inecektir, inmesi gerekir" diye yanıtladı.

Anayasa Mahkemesi’nin, Yeniden Doğuş Partisi’ne (YDP), eski genel başkanı Hasan Celal Güzel’in durumuyla ilgili ihtar verilmesi istemini reddetmesinin Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yasağının kalktığı şeklinde yorumlandığının hatırlatılması üzerine Ecevit, şunları söyledi:

"Türkiye, yeni siyasal alanda yeni bir arayış süreci içine girdi. Meclis’in tablosunda ciddi değişiklikler oluyor. Fakat bu değişikliklerin nasıl olacağı henüz belli değil. O konuda birşey söyleme zamanına henüz gelmiş değilim."


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!