Ecevit bizi listeye yazmasaydı seçilemezdik

Güncelleme Tarihi:

Ecevit bizi listeye yazmasaydı seçilemezdik
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 07, 2002 00:00

ESKİŞEHİR Büyükşehir Belediye Başkanı DSP'li Prof. Yılmaz Büyükerşen'i dün aradığımızda tatil yaptığı Marmaris'ten Eskişehir'e dönüyordu. O sırada da Afyon'da bir mermer fabrikasında dinleniyordu. (Derviş de konuşmasını bitirmiş Eskişehir'den Ankara'ya dönüyordu.)Telefonda ilk tepkisi ‘‘Bazı şeyleri kafam almıyor’’ şeklinde oldu:‘‘Başbakan Ecevit'i, bu durumunda en iyi anlayanlardan biriyim. Ben de çok kazık yedim; kimi elinden tuttuysam, yetiştirip üniversitede göreve getirdiysem %60'ından kazık yedim, ihanete uğradım. Önce el öpenlerin, şükranlarını sunanların sonra ilk ısırdıkları adam ben oldum.’’DSP'de mi böyle oluyor demek istiyorsunuz?- DSP'de ben de dahil belli bir yere gelmiş milletvekili, bakan, belediye başkanı olmuş ne kadar adam varsa, hiçbirimiz tabana dayanarak buralara gelmedik. Sayın Ecevit listeye yazdı, biz çıktık.- Siyasetçiden pek beklenmeyecek açık bir itiraf... Kemal Derviş'in Eskişehir'e daveti meselesine gelelim.- Bu harekátın altından Odalar ve Borsalar Birliği çıkıyor. Hafızası ne unutkan toplum olduk? Yalım Erez'i, ondan sonraki başkan Fuat Miras'ı hatırlayın. Erez hükümet kurmaya kalkmadı mı? Miras görevdeyken, kendilerinin siyasi partilerden ümit kestiklerini, iş alemi olarak bir siyasi parti kuracaklarını söylemedi mi? İki girişim de tutmadı. Şimdi aynı şeyi Rifat Hisarcıklıoğlu yapıyor. Bu kavga ekonomik olmaktan çok yönetimi ele geçirme kavgasıdır; TOBB'un her şeye hakim olma isteğidir. Bu ekonomik yükün altından TOBB nasıl kalkacak; Duyun-u Umumiye'den ne farkı var şu andaki Türkiye'nin...Derviş gönderildi ya...- Aynı eski durum... Duyun'u Umumiye, Osmanlı borçlarını tasfiye kuruluydu. Osmanlı'nın bütün kaynakları borçlar için kullanılıyordu. Tuz parasını alamadığı için ormanlar kesiliyor, madenlerimiz yağmalanıyordu. Kurulun başına da, borçları tahsil etmek için Avrupa'dan adamlar gönderiliyordu.Bugüne gelirsek...- Tüccar ve sanayici erbabı hangi borçları ödeyecek; son 15 yılın akılsızca yürütülen politikaları ile mi Türkiye kurtarılacak? Bu koalisyonun bir ortağı bu borçlarda hiç pay sahibi değil midir? Başta Tansu Hanım ve ortağı Erbakan nasıl unutulur. Kim ortaklık yaptıysa hepsi sorumlu batma olayında. Bu gerçekler kamuoyunun gözünden saklanamaz. Bugünkü hükümet de bir 'konkordato hükümeti' gibi çalışmıyor mu? IMF, Derviş'i gönderirken, çaresizlikten evet demedik mi? Bu adam da, şu kadar işçiyi at, şu kadar memuru çıkart; şu kanunu çıkar, şu vergiyi koy, bütçeyi böyle yap demiyor mu? Şimdi bir de tutuyoruz, Türkiye'nin başına getirmeye kalkıyoruz.Yeni Türkiye'ye sempatiyle bakmıyorsunuz.- Niye bakayım, ben Anadolu'da garip bir ilin belediye başkanıyım. Onların hiçbirinin tabanı yok. Gerçek vatandaşın gözünden saklanıyor. Şimdi de AB ile uyutuyorlar; AB'ye kaç yılda gireceğimizi söylesinler bakalım. Lütfen gerçekleri görelim. Her şey paçalarımızdan akıyor; hepimiz büyük günah sahibiyiz bu duruma gelmemizde.Siyasi etik ve Derviş ile ÜnlüORHAN Birgit, Cumhuriyet'te dünkü ‘‘Derviş ve siyasal etik’’ başlıklı yazısında çarpıcı bir olayı anlatıyor. Kemal Derviş'in dün gerçekleşen Eskişehir gezisinden önce Devlet Bakanı Fikret Ünlü, Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Yılmaz Büyükerşen'i aramış. Gerisini Birgit'in kaleminden okuyoruz:‘‘Sayın Bakan, geçen hafta sonunda telefonla Büyükerşen'e, Eskişehir'de olup bitenlerin nasıl göründüğünü soruyor. Daha sonra, asıl konuya girip 'Kemal Bey bir konferans vermek için Eskişehir'e gelmek istiyor. Davet etseniz olmaz mı?’’ diyor. Büyükerşen öyle bir davet yapılacak ise bunu DSP Genel Merkezi'nin örgütlemesi gerektiğini bildiriyor.Yanıtın, karşı tarafı şaşırttığını söylemeye bile gerek yok.Ertesi gün, Belediye Başkanı'nı arayan Devlet Bakanı Derviş'in danışmanı Oya Ünlü... Danışman (F. Ünlü'nün kızı), Derviş'in aynı zamanda bir ekonomi profesörü de olan Büyükerşen ile tanışmak istediğini naklediyor. Büyükerşen ise aynı gün Başbakan'ı ziyaret edeceği yanıtını veriyor.Politikaya öğrencilik yıllarında, CHP Gençlik Kolları'nda başlamış bulunan Büyükerşen için, girişimin yadırgatıcı yönü, önce Kemal Derviş'in yeni bir politik oluşum için hedef seçtiği partilerin, o arada DSP'nin penceresinden ve ev sahiplerinden habersiz olarak girmek istemesi... Daha da vahimi, öyle bir eyleme partisi ile kimlik bağını sürdüren bir hükümet üyesinin de aracılık yapmayı üstlenmesi oluyor.Yoksa her yurttaş gibi özellikle bir hükümet üyesi sıfatı ile Derviş de pekala istediği yere gider, dilediği kişilerle görüşür, tanışır.''Birgit, daha sonra Eskişehir'de ev sahipliğini DSP'li Büyükşehir Belediye Başkanı'nın değil, TOBB'un talimatı ile kentin Ticaret ve Sanayi Odası ve Borsa Başkanlarının yaptığını anlatırken, Derviş harekátının arkasında TOBB'un bulunduğunu çeşitli örneklerle anlatıyor.Yazı şöyle bitiyor:‘‘Güvercini paramparça etmeyi, altı oku kırmayı kafasına koyarak, solu 'çağdaş liberal' bir şemsiye altında toplamaktan söz ediyor Derviş Bey... Ekonomiyi ABD'de öğrenen Derviş'e 'siyasi etik' dersini kim verecek?’’Baba-kız Ünlüler; Büyükerşen'i nasıl aradılarYILMAZ Büyükerşen, Orhan Birgit'in yazdığı, Derviş'in Eskişehir'e davet edilmesi olayını şöyle anlatıyor:‘‘Fikret Ünlü telefonla beni arayarak, Derviş'i bir konferans için çağırır mısın, dedi. Ben de bakan olarak mı, yoksa yazıldığı gibi 'Yeni Türkiye' hareketinin temsilcisi olarak mı, diye sordum. Nasıl düşünürsen o olsun, senin kanaatin ne olur, diye sordu. Hangi konuda konuşacak; ekonomi konuşacaksa onunla ilgili mesleki kuruluşlar, odalar var; onlar ilgilensin dedim. Ünlü, seni daha sonra ararım diyerek telefonu kapadı. Ancak daha sonra aramadı. Ertesi gün Derviş'in danışmanı olan kızı Oya Ünlü aradı, salı günü Eskişehir'e geleceğiz, dedi. Ben de haber verişinizin gerekçesini öğrenebilir miyim, dedim. Vallahi dedi, biliyorsunuz Sayın Derviş her yerde konuşmalar yapıyor, Odalar Birliği'nin programı çerçevesinde Eskişehir'e de gelecek, babamdan adınızı duyarım, sever sizi; sizi aramızda görmek isteriz, dedi. Oya Hanım'a ben ne yapacağım, dedim. Çünkü olayı kavrayamadım baştan... Bir bakan şehre gelirse protokol gereği valiyi, belediye başkanını ziyaret eder. Bunu sordum; öyle vali ve belediye başkanı ziyareti yok, dedi. Gittikleri yerlerde önce o yerin Sanayi ve Ticaret Odası başkanları, sonra belediye başkanı ve son olarak da Bakan Derviş konuşuyormuş. Biz de sizin konuşma yapmanızı isteriz, dedi. Ancak ben o tarihte Marmaris'te eşimin ve torumun yanında olacağımı söyledim. Ayrıca şunu belirteyim; bir bakan şehrimize geliyorsa, bunun organizasyonunu da hükümet yapar. Bize haber verirler, o zaman bekleriz.’’ - Bunları hoş karşılamadığınız anlaşılıyor.- Evet gidişat hiç iyi değil... Bir kısım sermaye grupları ve onların hakim olduğu Oda'lar, Türkiye'de politikaya ve partilere hakim olma arzusu içinde... Böyle bir girişim Türkiye'ye iyilik getirmez, demokrasiye hayır getirmez. Özel sektör sadece üretim ve istihdamı artırıcı işlerle uğraşmalı, devleti yönetmeye soyunmamalıdır. Onlar ekonomiyi büyütmeye bakmalıdırlar. Meslek kuruluşları tavsiyelerde bulunabilir, bunu kamu ile paylaşmak isteyebilirler, ancak devleti yönetmeye kalkışamazlar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!