Düşmanlık aşılayan kitapları yakalım

Güncelleme Tarihi:

Düşmanlık aşılayan kitapları yakalım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 13, 1999 00:00

Haberin Devamı

İyi günde birbirinin gözünü oymaya çalışanlar, kötü günde birbirinin yardımına koşan ilkler oldular.

Alışılagelmişin dışında bir davranış.

Halbuki günümüz kalleş dünyasında sık rastlanan, iyi günde dost olup, kötü günde sırt dönmek, hatta ‘‘bir tekme de benden’’ diye dayanmak değil midir?

Türk ve Yunan halkları, son deprem felaketleriyle birlikte, bu kalleş dünyanın insanları olmadıklarını gösterdiler.

Marmara sallanıp yüreğimizi yakarken, yardıma ilk koşanlar, ta ilk okuldan beri ‘‘düşman’’ diye belletilen Yunan komşularımızdı.

Atina sallanıp yürekleri sızlatırken de, komşuya yardıma ilk koşan, ana kucağından itibaren ‘‘en büyük düşman’’ olarak öğretilen Türkler oldu.

*

Depremle gelen dostluğu kalıcı kılmak, dahası temellerini sağlamlaştırmak istiyorsak, yeni depremler beklemeden, dostluğu ‘‘fay hattı’’nın dışına taşımamız lazım.

Bu konuda iki ülkenin özellikle Eğitim Bakanlıkları'na çok büyük görevler düşüyor.

Eğitim müfredatları masaya yatırılmalı, birbirini ‘‘en büyük düşman’’ olarak gösteren ve her satırında düşmanlık ve nefret aşılayan ders kitapları yakılmalı.

Tarihi değiştirmek elbette mümkün değil.

Ama sağlam bir dostluk için yeni ve tertemiz bir sayfa açılmalı.

Dostluk tarihinin satırları bu beyaz sayfaya işlenmeli.

*

Türkiye'de okulların açıldığı bugün, Yunan Eğitim Bakanı keşke davetli olsa...

İki Eğitim Bakanı, bir çadırokulda yeni öğretim yılını başlatsa, dostluğun kalıcı temelini atsa...

Sonra, Türk ve Yunan eğitimciler, genç dimağlara aşılanan düşmanlık satırlarını kitaplardan ayıklamak için kolları sıvasa...

İşte, bence o zaman, dostluğu deprem bölgesinin dışına çıkarmış oluruz.

GÜRÜZ'ÜN TELEFONU

GEÇEN hafta, iki babanın iki mektubuna yer vermiştik.

İkisi de, çocuklarının ÖSYM mağduru olduğuna inanıyordu.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz aradı.

Ateşler içinde ve hasta yatağından aradığını söyledi.

‘‘Kimseye haksızlık yapılmadı. Babalar doğruyu söylemiyor’’ dedi.

Ankara Dikmen'den Şahap Atalay'ın oğluyla ilgili yakınmasında haksız olduğunu anlatıyor:

‘‘4 yıllık yükseköğretim programlarını 120, 2 yıllık yüksekokullar ve Açıköğretim'i de 105'in üzerinde ham puanı olanların tercih edebileceği kılavuzda vardır. Bu yıla özgü bir olay bile değil. Dürüst davranmıyorlar.’’

Siirt'ten, kızı için yazan Levent Oktay'a gelince... Çiğdem Oktay'ın ilk 15 tercihi öğretmenlik. Kendi alanıyla ilgili bölümler ise daha sonra geldiği için yerleştirilememiş.

Adaylardan Selim Delil'in durumunu da hemen inceletiyor YÖK Başkanı.

12'nci tercihine kadar en düşük puan 172.5 Selim'in. Oysa kendisinin sözel alan puanı sadece 161.7. Tercihlerinin geri kalanı ise alan dışında olduğu için, puanı daha da düşüyor. Yani, yerleştirilememesinde bir yanlışlık yok.

Prof. Dr. Gürüz, sistemi mükemmel olduğunu, eski sistemden rant sağlayan dersanecilerin bunu karalamaya çalıştığını ısrarla savunuyor.

e-mail: acandabak@hurriyet.com.tr



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!