Dünya sinema endüstrisinde üçüncü NOLLYWOOD

Güncelleme Tarihi:

Dünya sinema endüstrisinde üçüncü NOLLYWOOD
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2008 00:00

Hollywood ile Bollywood’u biliyorduk da, Nollywood neyin nesi diyenlere akıllarının bir köşesine bu kelimeyi not etmelerini tavsiye ederiz. Çünkü önümüzdeki yıllarda Nollywood’u sıkça duyacağız. En azından ABD’nin en büyük reklam ajansı JWT’nin 2008 öngörüsü böyle. Yayınladıkları "2008’de dikkati çekecek 80 şey" listesinin 49’uncu sırasında Nollywood var.

Nollywood, Nijerya sinema endüstrisinin adı. Sessiz sedasız gelişimini sürdürürken, 2007’de üretilen film sayısı bakımından Hollywood ve Bollywood’dan sonra üçüncü sıraya yerleşti. Yılda 1000 film çektikleri oluyor. Kendi hikayelerini, kendi yıldızlarıyla, kendi insanlarına anlatıyorlar. Üç kuruşa, el kamerasıyla tamamlanan dijital filmler sinema salonlarında gösterilmiyor, DVD ve VCD olarak tüm kıtaya dağıtılıyor. Çünkü Nijerya’da ve diğer pek çok Afrika ülkesinde, akşam sinemaya gitmek hayati tehlike arz ediyor.

"Nollywood" tamamen batılı gazeteciler tarafından yaratılmış, sansasyonel bir kod isim. İlk kez 2002’de New York Times yazarı Matt Steinglass tarafından kullanıldı. Ama kısa sürede tuttu. Nijeryalılar bile sinemalarına Nollywood demeye başladı. Kelime insanda Hollywood taklidi bir şey hissi uyandırıyor. Oysa Nollywood’un Hollywood’la uzaktan yakından alakası yok.

Nijerya’da 1960’lı yıllardan beri sinema filmi çekiliyor. Ancak o yıllarda yönetmenler batılı normlarda, iyi işler yapmaya çalıştığından filmler çok pahalıya mal oluyordu ve bu yüzden sinema gelişmedi. Ta ki, dijital teknoloji Afrika’ya adım atıncaya kadar. 1990’ların başında Nijerya’da suç oranı hızla artıyordu ve ciddi güvenlik sorunları vardı. İnsanlar hava karardıktan sonra sokağa çıkmaya korktuğu için filmleri evde videodan izliyorlardı. Ama Batı veya Hint filmlerini. Bu filmler de Afrikalılara pek bir şey anlatmıyordu.

Burada devreye Nijeryalıların girişimciliği ve dijital teknolojinin nimetleri girdi. Eline bir dijital kamera geçiren herkes yönetmenliğe soyundu. Filmler 10 günde tamamlanıyor, sadece 10-15 bin dolara mal ediliyordu.

Pek çok kişi Nollywood’un miladı olarak, bir gizli tarikatın hikayesini anlatan 1992 yapımı Living in Bondage filmini kabul ediyor. Uluslararası şöhrete kavuşan ilk film ise 2003 yapımı Osuofia In London. Bugün Nijerya’da yılda 500 ila 1000 film çekiliyor. Ülkede tek bir film stüdyosu var: Kalabar Tinapa’daki Tinapa Stüdyosu. Ama filmlerin büyük bir bölümü stüdyoda değil, ülkenin dört bir yanında dışarıda çekiliyor.

HER HAFTA 30 YENİ FİLM

Nollywood, Hollywood ile Bollywood’un sahip olduğu konfora ve altyapıya sahip değil. Çekimler sırasında sık sık elektrik kesiliyor, sokak çeteleri set ekibinden zorla para kopartıyor. Başrol oyuncusu aniden ortadan kaybolabiliyor, en kritik sahne çekilirken yakındaki camiden gelen ezan sesiyle herkes havaya fırlıyor.

Ancak kameralar dijital olduğundan montaj, seslendirme ve diğer post prodüksiyon işleri için bir bilgisayar yetiyor. Filmlerin basıldığı DVD ve VCD’ler hızla kıtaya dağılıyor. Film marketlerine her hafta en az 30 yeni film giriyor. Her film iki dolardan ortalama 50 bin kopya satıyor.

Bu üretim ve satış rakamları sayesinde Nollywood, 10 yıldır sıfırdan 250 milyon dolarlık bir endüstri haline geldi. Şimdi binlerce kişiye iş olanağı sağlıyor. Örneğin 300 civarında yapımcı var. Sadece geçen yıl, iki ayrı belgesele konu oldu. This is Nollywood ve Welcome to Nollywood. This is Nollywood’un yönetmenleri Franco Sacchi ve Robert Coputo, Nollywood film yapımcılarının topluma karşı sorumluluklarının farkında olduğunu anlatıyor.

Nijerya’da pek çok etnik grup yaşıyor ve hepsinin dili farklı. Bazı filmler bu yerel dillerde çekilse de, yüzde 65’i İngilizce. Filmlerin konuları çoğunlukla modern Afrikalıların karşılaştığı ahlaki ikilemler üzerine. Bazıları dini temalarıyla öne çıkıyor. Hepsinin bir mesaj verme derdi var. AIDS, yozlaşma, kadın hakları gibi konulara da değiniyorlar. Filmin sonunda hep iyiler ödüllendiriliyor, kötüler belasını buluyor. Pek çok eleştirmen, Nijerya filmlerinin içi boş, diyalog bakımından zayıf, ses ve prodüksiyon kalitesinin kötü olduğunu düşünüyor. Bazıları, cadılık ve şiddet içerikli sahnelerin Afrika hakkında kötü bir imaj oluşturacağından da korkuyor. Tüm yetersizliklere rağmen iyi işler de çıkıyor. Nollywood’un Francis Ford Coppola’sı olarak tanımlanan yönetmen Tunde Kelani’nin filmleri, giderek daha sık uluslararası film festivallerine katılıyor. Montreal, Berlin ve Cannes festivallerinde bu yıl Nijerya filmleri de gösterildi.

NOLLYWOOD TOP 10

1. Beyonce

2. Beyonce 2

3. Blood Sister (Kan Kardeş)

4. Mummy’s Daughter (Mumyanın Kızı)

5. Games Women Play (Kadın Oyunları)

6. Blood Sister 2 (Kan Kardeş 2)

7. Darkness Of Sorrow (Hüznün Karanlığı)

8. Return Of Beyonce 2 (Beyonce’nin Dönüşü 2)

9. Above Love (Aşkın Üzerinde)

10. America Visa (Amerikan Vizesi)
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!