Dokuz ayda 20 vaka

Güncelleme Tarihi:

Dokuz ayda 20 vaka
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 1998 00:00

Haberin Devamı

Geçtiğimiz yıl ortaya çıkan altı çocuk felci vakasına bu yılın ilk dokuz ayında 20 vaka eklenince Türkiye'nin çocuk felci sorunu yeniden gündeme geldi. Oysa dört yıl öncesine kadar yılda 20-25 vakayla karşılaşılmasına alışılmıştı. Bu sayı rutin aşılama programının başladığı 60'lı yıllardaki vaka sayılarıyla karşılaştırıldığında büyük bir başarı olarak da değerlendirilebilir. Yine de bugün için dokuz ayda 20 çocuk felci vakası çok önemli sorunlar olduğunu gösteriyor.

1989'da Dünya Sağlık Örgütü'nün desteğiyle başlayan ‘‘Polio Eradikasyonu Programı’’yla vaka sayısı her yıl bir öncekine göre gittikçe azalmış, 1995'te ise Türkiye'den çocuk felcinin kazındığına karar verilmişti. Çünkü tespit edilen yeni vaka yoktu.

Program gereği, sıra son vakanın görüldüğü yıldan itibaren devam ettirilmesi gereken üç yıllık aşı kampanyalarına (moping-up) geçmeye gelmişti. Amaç tıpkı 1994'te Amerika'da olduğu gibi Türkiye'nin de ‘‘çocuk felcinden arındırılmış bölge’’ ilan edilmesiydi. Dünyada çocuk felcinin ortadan kaldırılması kararının alındığı 1988 yılında, tüm dünya ülkelerinde 35 bin 251 vaka tespit edilmişken, 1997 yılına gelindiğinde yürütülen kampanyalar sonucu bu sayı 2 bin 426'ya kadar gerilemiş bulunuyor. Amerika kıtasında ise son çocuk felci vakası 1991 yılında Peru'da görülmüş. Bu tarihten sonra üç yıl daha sürdürülen aşılamadan sonra, 29 Eylül 1994'te Amerika ‘‘çocuk felcinden arındırılmış bölge’’ ilan edilmişti.

Türkiye'de de son çocuk felci vakasının görüldüğü 1995'ten sonra aşılama devam ettirilmiş, 1996'da hiç vaka gelmemişti. Türkiye 2000 yılında çocuk felcinden arındırılmış bölge ilan edilmeye hazırlanıyordu. Ancak 1997'de hepsi de Mardin'de olmak üzere altı çocuk felci vakası tespit edildi. Böylece Türkiye'nin 2000 yılı hayalleri de bitmiş oldu. Tüm dünyada aynı anda ürdürülen bu faaliyetle amaçlanan, tıpkı çiçek hastalığında olduğu gibi, çocuk felcinin de dünya üzerinden tamamen kazınması. Ama Türkiye açısından sorun 1997'de ortaya çıkan altı vakayla da kalmadı; 1998'in ilk dokuz ayında 20 vaka daha tespit edildi. Vakaların hepsi de sorunları büyük oranda aynı olan Doğu ve Güneydoğu illerinden (Şanlıurfa-8 vaka, Şırnak-8 vaka, Batman-1 vaka, Siirt-1 vaka, Muş-1 vaka ve Diyarbakır-1 vaka) geliyordu.

BAŞARININ ENGELLERİ

Türkiye'de 1963 yılından bu yana aşılama çalışmaları yapılıyor. Ancak özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nin coğrafi özellikleri ve güvenlik sorunu rutin aşılama çalışmalarının verimini oldukça düşürüyor. Sağlık ocakları ve evleri aracılığıyla yürütülen çalışmalarda, ailelerden çocuklarını aşıya getirmesi bekleniyor. Ancak hem bu tür merkezlere olan uzaklık, hem de aşıya karşı varolan önyargılar bu çalışmanın başarısını büyük ölçüde engelliyor. 1995'den bu yana düzenlenen Ulusal Aşı Günleri'nde ise genel uygulamanın aksine, ailelerin çocuklarını getirmesini beklemek yerine sağlık ekipleri evleri tek tek dolaşıyor.

Kampanya genel olarak bir paket olarak incelendiğinde, bir haftaya sığdırılmış aşılamanın başarılı olmaması ve hedef bölgelerdeki tüm çocuklara ulaşmaması içinbir neden yokmuş gibi görünüyor. Ancak daha başlangıçta maddi sorunlar kampanyanın başarısını tehdit ediyor. Her ne kadar tüm aşı maliyetleri Dünya Sağlık Örgütü tarafından karşılansa da, ulaşım için araç, aşı yapacak personelin eğitimi ve ekibin güvenliğinin sağlanması, ciddi sorunlar. Merkezden yürütülen kampanya sırasında ulaşım tamamen yerel olanaklarla sağlanmaya çalışılıyor. Bunun için de belediye, valilikler ve tüm devlet dairelerinden araç isteniyor. Bu isteğe her zaman olumlu karşılandığını söylemek ise biraz zor. Zaten sayıca yetersiz olan sağlık personelinin bir hafta süreyle arazide çalıştırılması ise karşılaşılan sorunlardan bir başkası. Aşılama yapılacak bölgelerde askeri operasyonun olması ise aşılması en güç sorunlardan biri. Çünkü, bir haftada bitirilmesi gereken kampanya süresinde böyle bir askeri operasyonla karşılaşılması, o bölgenin aşılanamaması anlamına geliyor.

Buna bir de aşının, bebeklerde ateşin yükselmesine ya da erkek çocuklarda kısırlığa neden olacağı gibi önyargılar eklenince ortaya ciddi bir engel çıkıyor. Ancak kampanya sorumluları, geçen yıllara göre tandıra, samanlığa çocuk saklayan ya da büyük çocuklarına aşı yaptırıp, küçüklere yaptırmayan ailelerin sayılarının daha az olduğunu söylüyor. Yine de Muş'un Bulanık İlçesi'nin Hoşgeldi Köyü'nde ortaya çıkan durum, konunun en iyi örneklerinden biri. Babahan ailesi aşının kısırlığa neden olacağı gerekçesiyle kızlarını aşılatırken 3.5 yaşındaki tek erkek çocukları Nurullah Babahan'ı aşılatmamışlar. Şimdi Nurullah'ın sağ bacağı aksıyor ve tedavisi de mümkün değil.

Ancak sorun sadece fiziki yetersizlik, güvenlik ve önyargılarla da kalmıyor. Özellikle Kuzey Irak gibi bulaşıcı hastalıklar konusunda yüksek risk grubundaki bir ülkeyle komşu olmak, göçün sürekli ve kontrolsüz olması hastalığın denetimini daha da zorlaştırıyor.

HAYDİ ÇOCUKLAR AŞIYA

Bu yıl ilk bölümü 5-11 Ekim 1998 tarihleri arasında düzenlenen 'Ulusal Aşı Günler'nin ikinci bölümü 9-15 Kasım tarihleri arasında yapılacak. Aşılamanın yapılacağı iller, Adıyaman, Bitlis, Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Batman ve Şırnak. Tıpkı geçen kampanyalarda olduğu gibi bu yılın ikinci kampanyasında da sayıları 1 milyon civarında olan beş yaşın altındaki çocukların yüzde 90'ından fazlasının aşılanması planlanıyor. Ve yine tıpkı geçen kampanyalarda olduğu gibi sorunlar değişmiyor. Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa bölgesinde çocuk felcinin görüldüğü tek ülke şu anda Türkiye. Böylece Türkiye Avrupa kıtasının da çocuk felcinden arındırılmış bölge sertifikası almasını Türkiye engellemiş oluyor. Oysa Amerika'dan sonra bu sertifakaya en yakın aday Avrupa.

AÇIKLAMA

Okurlarımızın dikkatine

Hülya Ağansoy, ‘‘Susurluk: Geride Kalan Kadınlar’’ dizisinde, kendisiyle yapılan söyleşinin teknik nedenlerle kısaltılıp Yurdanur Serhat'la aynı sayfada yayınlanmasına itiraz ederek, ‘‘Yurdanur Hanım'a cevap vermek durumunda değilim. Yurdanur Hanım'la yüzyüze gelmeyi tercih ederim. Bu çok ciddi bir konudur’’ açıklaması yaptı.

Yurdanur Serhat, Abdullah Çatlı ismini dili sürçerek zikrettiğini, Çatlı'dan değil Alaattin Çakıcı'dan söz ettiğini belirtti.

Çocuk felci nedir?

Çocuk felci hastalığı, çocuk felci virüsünün neden olduğu bir enfeksiyon hastalığı. Virüsün üç farklı tipi var. Bağırsaklarda çoğalarak, vücudun diğer bölgelerine yayılıyor ve hafif, nezle benzeri bulgular sergiliyor. Yaklaşık her 200 vakadan birinde, hastalığa neden olan virüs omuriliğe geçiyor ve orada kasların hareketlerini sağlayan sinir hücrelerini tahrip ediyor. Bu tahribat kalıcı olduğu ve sinir hücreleri de yenilenmediği için, etkilenen kaslar artık çalışmıyor ve hastalık hayat boyu sürecek felçlere neden oluyor. Hastalığa üç ayrı tip virüs neden olduğu için, üçüyle de aşılama yoluyla ayrı ayrı mücadele edilmesi gerekiyor. Yani virüslerden birinin neden olduğu hastalığı atlatan çocuğun bir daha hasta olmayacağı söylenemez. Bu nedenle de aşılamaya sonuna kadar devam edilmesi gerekiyor.

Kimler aşılanmalı?

Tüm çocuklar, yaşamlarının ilk yıllarında çocuk felci hastalığına karşı rutin olarak aşılanmalı. Çocuk felcine karşı yaşam boyu bağışıklık sağlamak amacıyla Türkiye'de çocuklara toplam beş doz aşı yapılıyor. Bu aşılar, bebeğin ikinci ayını doldurmasından itibaren başlayarak birer ay arayla (2., 3. ve 4. aylarda) üç doz olacak şekilde tamamlanıyor. Daha sonra 'hatırlatma dozu' olarak adlandırılan iki doz aşı ise çocuk 1.5 yaşındayken ve ilkokul birinci sınıftayken tekrarlanıyor.

Nasıl bulaşıyor?

Çocuk felci en sık beş yaşından küçük çocuklarda görülüyor. Ama bu, daha büyük çocukların ve yetişkinlerin bu hastalığa yakalanmayacağı anlamına gelmiyor. Virüs özellikle hijyen koşullarının kötü olduğu bölgelerde bir çocuktan diğerine dışkı yoluyla bulaşıyor. Çocuk felci virüsü sadece kanalizasyonda üç ay boyunca canlı kalabiliyor.

Türkiye'nin 2000'e kadar çocuk felcinden arındırılması planlanıyordu ama 1997'de 6, 1998'in ilk 9 ayında da 20 yeni vaka tespit edildi. Üstelik hepsi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde ortaya çıktı. Şimdi Sağlık Bakanlığı, 9-15 Kasım tarihleri arasında yapılacak ikinci Ulusal Aşı Günleri'ne hazırlanıyor.

Yine de göçten güvenliğe, sağlık hizmetlerinden önyargılara kadar pek çok sorun halledilmezse Türkiye'nin 'arındırılmış bölge' hedefine ulaşma tarihi gecikecek.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!