Doğu ve G.doğu’ya Serdar Planı

Güncelleme Tarihi:

Doğu ve G.doğu’ya Serdar Planı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 27, 2006 14:11

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın (TESEV) Güneydoğu Raporu kaynadı. Halbuki Papa’nın ziyaretinden çok daha acil ve önemli bir meseleye parmak basıyordu:

/images/100/0x0/55ea0c4ef018fbb8f8671ac4

1 Türk vatandaşı = 3 Güneydoğulu

* Türkiye nüfusunun % 16’sını (altıda biri) oluşturan 21 il, gayrisafi yurtiçi hasılanın (GSYİH) % 6’sını karşılamasına rağmen kişi başına düşen GSYİH Türkiye ortalamasının üçte biri.

* Bölgenin ‘İnsani Gelişmişlik Endeksi’ 631 yani Fas’a eşit. (Türkiye ortalaması 750) Yani insani gelişmişlikte Türkiye dünyada 94.sırada iken, Güneydoğu 124.sıraya düşüyor.

* Bölgede yoksulluk sınırının altında yaşayan nüfus onarı % 60

* Doğurganlık : (Tunceli dışındaki 20 ilde) Türkiye ortalamasının üstünde. Doğu Anadolu’da % 3.8 iken Güneydoğu’da % 4.2 (Türkiye % 2,3 - Tunceli % 1.8)

* Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı : Türkiye ortalaması 26 iken, Doğu’da 28, Güneydoğu’da 35.

* Okullaşma oranı: Erkeklerde Türkiye ortalaması % 74,8 iken Doğu’da % 58,6 - Güneydoğu’da % 55,9. Kızlarda durum daha da vahim: Türkiye ortalaması % 57,8 - Doğu % 31,3 - Güneydoğu % 28.8

TESEV’in uyarıları:

* Türkiye’nin diğer bölgelerine içgöç giderek hızlanabilir.

* Kuzey Irak, Güneydoğu Anadolu için bir ‘ekonomik çekim bölgesi’ haline gelebilir.

* Yatırımlar artırılmadan kalkınma sorunu çözülemez.

* Bugüne kadar uygulanan sistemle dağıtılan teşvikler yağmalandı.

* Sosyal yardım projelerine ağırlık verilmeli.

* İstahdam için emekyoğun yatırım projelerine ağırlık verilmeli.

MARSHALL PLANI

TESEV’in raporuna bakarak 1983’ten beri (Doğu’ya ayak basışım) savunduğum tezimi tekrarlayayım:

(1) Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri için süratlı ‘ACİL BÖLGESEL KALKINMA PLANI’ yapılmalı. Uzun vâdeli bir çeşit Marshall Planı. (Sadece insani kaygılarla, adalet duygusuyla değil, siyasi menfaat gereği. Ayrılıkçı terör, ayrılıkçı siyaset ve şimdi de Kuzey Irak’ın oluşturduğu tehdit bunu ‘giderek daha acil’ hale getiriyor.)

(2) Bu kadar hayati bir sorun, serbest piyasa kurallarına ve liberal ekonominin tabii gidişatına bırakılamaz. Hiçbir şirket, hiçbir işadamı (bölge zenginleri de dahil) bu şartlarda Doğu’ya ve Güneydoğu’ya yatırım yapmaz. Türkiye’nin diğer bölgelerinde liberal ekonomiler sürerken, Doğu ve Güneydoğu’da süratle ‘karma ekonomi modeli’ne dönülmelidir.

(3) Geçici olarak emekyoğun yatırımlara öncelik verilmeli, bölgede bir ‘pazar’ oluşturulmalıdır. (Doğu ve Güneydoğu’yu bilen bilir, ‘ekonomisi’ yoktur, pazarı yoktur. Bölge ekonomisi legal olarak memur maaşlarının ve asker harcamalarının yarattığı alışverişten, illegal olarak da kaçakçılıktan ibarettir.)

(4) Teşvik politikalarının iflas ettiği ortada. Artık teşvik vs için çok geç. Derhal ve doğrudan eyleme geçme zamanı.

(5) Özel sektörü tetikleyene kadar, yatırımlar ‘kamu iktisadi kuruluşları’ tarafından yapılmalıdır. Bu kuruluşlar (geçmiş tecrübelere binaen) siyasi iktidarlardan korumak üzere - artık nasıl temin edilecekse - tamamen otonom şirketler haline getirilmelidir. Ancak yöneticilerine (ve kamuoyuna) bu KİT’lerin misyonu çok iyi anlatılmalıdır. (Bu otonomi mümkündür. Fransa’da bu tür KİT’ler yakın bir tarihe kadar kalkınmada önemli rol oynamıştır.)



Not-1: Daha fazla saçmalamamak ve iktisatçıları intihara zorlamamak için uzatmayacağım. Ama büyük kentlere kitlesel göçü önlemek için (bir aralar bir hesap yapmıştım ve “Nüfusumuzun 70 milyon olduğu varsayımıyla 12.250.000 kişi tarımsal alanları terk edip büyük kentlere göçecek demektir” demiştim, hatırlarsanız.) Doğu ve Güneydoğu’dan başlayarak ‘darbe emici yatırımlar’ yapılmalı. Yani (tsunamiye dönüşen) ekonomik göç dalgasının önüne (amortisör-tampon vazifesi görecek) kat kat ‘istihdam setleri’ çekilmeli. Özetle köyünde yaşamını sürdüremeyen, önce Şırnak’ta iş arasın. Şırnak’ta bulamazsa Diyarbakır’a gitsin...vs. Köylümüzün artık gözünün açıldığını, büyük kentlerin ‘taşının toprağının altın’ olmadığını anladığını zannediyorum. Anlamadıysa anlatılmalı. Gerekirse (AB ne kadar izin verir bilmiyorum ama) emeğin yurtiçi serbest dolaşımına geçici sınırlandırma getirilmeli.

Not-2: Bu arada tabii ki, bölgede sosyal yatırımlara ağırlık verilmeli, öğretmen, doktor, hemşire eksiği kapatılmaya çalışılmalı. Bu arada, ‘Kürt nüfusunu kontrol etmeye çalışıyorlar’ diyecekleri için ‘aktif politikalar’ uygulanamaz, ama en azından (kısa vâdede) doğurganlık teşvik edilmemeli. (Çocukların okula gönderilmesi, çalıştırılmaması için baskı dahil bütün tedbirler alınmalı. Bu arada AKP’nin ‘çok çocuklu ailelere vergi indirimi’ gibi oy almaya yönelik aptalca doğum teşviklerine de derhal son verilmeli.)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!