Doğan Kardeş'i hatırlıyor musunuz?

Güncelleme Tarihi:

Doğan Kardeşi hatırlıyor musunuz
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 1998 00:00

Haberin Devamı

Doğan Apartmanı, Doğan Sigorta, Doğan Sağlık, Doğan Kardeş dergisi... Hepsi, yaşasın diye kurulmuştu...

Doğan Apartmanı, Doğan Sigorta, Doğan Sağlık, Doğan Kardeş dergisi... Bu ‘‘Doğan’’lardan birini ya da birkaçını belki siz de bilirsiniz. Bir çocuk dergisi, bir bina ve iki şirket. Doğan Kardeş Dergisi, Cemal Nadir'in çıkardığı ‘‘Kardeş’’ adlı çocuk dergisinden sonra, bu memlekette çıkmış doğru düzgün ikinci ve belki de sonuncu çocuk dergisinin adıydı. Çocukluğu 1940'lara, 50'lere hatta 70'li yıllara denk düşenleri hâlâ gülümseten bu dergi çoktan tarih oldu. Keza, ülkeye ilk sağlık sigortası hizmetini getiren Doğan Sağlık da öyle. Doğan Sigorta belki tabela olarak yaşıyordur, ama Doğan Apartmanı bugün Kuledibi'nde bütün haşmetiyle yerli yerinde.

Bu ‘‘müesseselere’’ adını veren ‘‘Doğan’’, bir trajedi kahramanı, bir çocuk. Bankacılık aleminin ‘‘duayeni’’ Kazım Taşkent, bundan 60 küsur yıl önce, sekiz buçuk yaşındaki oğlunu, eğitim ve terbiye sistemini yakından bildiği ve tercih ettiği Almanya'ya götürmüş, bir okula yazdırmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı'nın alarm vermeye başlaması üzerine Doğan, Almanya'dan İsviçre'ye alındı. Alpler'in doruklarındaki Flims kentinde, Institut Brinner adında ciddi bir okuldu bu.

Yerel bir bayram oluyor o sıralar, 1939 Nisan'ı. Uzak memleketlerden gelme çocuklar hariç, çoğunluk evci çıkıyor, okul idaresi de tatilden istifade binada tamir işlerine girişiyor. Kalan az sayıdaki öğrenci de, hemen üç kilometre ötede, Kinderhelm Gessler diye bir başka okula yerleştiriliyor geçici olarak. Burası hiçbir köye, kasabaya komşu olmayan garip bir tatil okulu. Dört-beş gün burada kalacaklar. Doğan'ın Dario adında İtalyan bir arkadaşı var, kafa dengi, hiç ayrılmıyorlar. Bu okulun haliyle bir de müdürü var, müdürün karısı ve birkaç aylık bebekleri. Mevcut 20 kişi, her gün tan vakti uyanıp uzun kır yürüyüşleri yapıyorlar, müzik, spor, resim, oyun ve biraz da ders...

O gün 10 Nisan Pazartesi, hep birlikte açık havada gezmişler. Müdür bey kafileye atıyla eşlik ediyor. Güle oynaya şarkılar söylemişler, çimenlerde yuvarlanmışlar, sonra acıkmışlar. Dönüş yolunda, eteklerinden geçtikleri bir dağ, derinden derine gürlemiş. Ama müdür beyin atından başka bunu işiten olmamış. Çok usta bir binici olan müdür bey, ‘‘parlayan’’ atın yelesine yapışmış da ne olduğunu anlayamadan mutlak ölümden kurtulmuş. Sonradan beşbin metreküp olduğu hesaplanan bir taş çığı, 19 kişinin üzerine göçmüş. İlkbaharla buzlar erimeye başlıyor, sular kayaların arasına sızıyor, gece don oluyor, kayaları çatlatıyor...

Zaten orada yüz yılda bir böyle göçükler olurmuş. Doğan kardeşcik de buna denk gelenlerden. Onbeşinin cesedi kayaların altından çıkarılmış, dördü ise bulunamamış, kelimenin tam manasıyla yokolmuşlar. Bunlardan ikisi Doğan ile Dario. Ayşe ve Kazım Taşkent çocuklarının bari bir mezarı olsun diye oralarda oyalanırlarken, Schwerzman adında bir heykeltraş çıkagelmiş. O günler bütün Avrupa'yı yasa boğan bu doğa afetini basından öğrenen adam, onlara bir heykel hediye etmiş. Bu çıplak bir çocuk heykeli, bire bir boyutta, 10-15 yaşlarında bir çocuk. Kollarını göğe kaldırmış, isyan mı ediyor, yoksa yakarıyor mu belirsiz, bir ağıt-anıt.

Meğer, I. Dünya Savaşı sırasında Çin'de görev yapan İsviçreli misyoner bir karı-koca da Taşkent ailesinin akıbetine uğramış. Orada kaybettikleri çocuklarının anısına bu heykeli sipariş etmişler, parasını da ödemişler. Ama aradan yıllar geçtiği halde gelip almamışlar. Şimdi, Çin'de ölmüş İsviçreli bir çocuk için düşünülen bu heykel, Alpler'in eteklerinde arkadaşlarıyla birlikte can veren Doğan kardeşin anısını yaşatıyor.

Kazım Taşkent o sıralar Yapı Kredi Bankası'nı yeni kurmuştu. Ardı arkasına başlattığı girişimler sırasında aklından çıkaramadığı oğlunun adını, inandığı işlere veriyordu. Sırf banka personeli için Kuledibi'nde, İstanbul'un ilk apartmanlarından birini satın aldı, adını Doğan Apartmanı koydu. Sonra peşpeşe Doğan Sağlık, Doğan Sigorta ve Doğan Kardeş Dergisi'ni kurdu. Bunlardan günümüze sadece Doğan Apartmanı kaldı. Turistik bir apartman olarak Doğan'ın adını şeklen de olsa yaşatıyor.

DERGİDEN YAYINEVİNE

Doğan Kardeş, 23 Nisan 1945 Çocuk Bayramı'na denk düşürülen ilk sayısından itibaren büyük bir hevesle okuyucusunu kucaklamış bir dergi. Günümüzde olduğu gibi, o sıralar da ortalığı kasıp kavuran şiddet içerikli, seviyesiz çocuk neşriyatına bir alternatif olarak, Vedat Nedim Tör'ün, sonradan Şevket Rado'nun yönetiminde çıkan dergi, günümüzün birçok ünlüsüne okul olmuştu. İlk yıllar derginin kapağını resimleyen Cemal Nadir'in öğrencisi Selma Emiroğlu, Yalçın Emiroğlu, Altan Erbulak, Mıstık, Ferruh Doğan, Güngör Kabakçıoğlu, İbrahim Ersaraç ilk çizgilerini bu dergide yayımladılar. Talat Sait Halman ilk şiirlerini, Müjdat Gezen ilk yazılarını Doğan Kardeş'e yazdı.

Doğan Kardeş, yalnız bir derginin adı değildi. Bu aynı zamanda bir yayıneviydi. Kuruluştan bir yıl sonra ilk kitabını çıkarmıştı; ‘‘Tolstoy'dan 17 Hikâye’’yi, eğitici ve öğretici yönü ağır basan başka hikâyeler, romanlar, ansiklopediler izledi. Doğan Kardeş, aslında sadece bir yayınevi de değildi; çocuklararası resim, şiir, kompozisyon, satranç yarışmaları düzenleyen, konserler veren, ‘‘çocuk romanı’’ yazmayı, ‘‘çocuk sineması’’ çekmeyi özendiren yarışmalar açan bir kültür ve sanat kuruluşuydu. Mesela 1946'da, İdil Biret, Suna Kan, Verda Erman ve Ayşegül Sarıca ilk konserlerini Doğan Kardeş aracılığıyla vermişlerdi.

Aralıksız 33 yıl çıkan Doğan Kardeş, 19 Haziran 1978'de yayın hayatına maalesef son verdi. 1988'de yeniden canlandırılmaya çalışıldıysa da, bunca yıldan sonra Doğan Kardeş eski arkadaşlarını bıraktığı yerde bulamadı. Onlar büyümüş, evlenip çocuk yapacak yaşları sürmeye başlamıştı, ‘‘okuyan, eleştiren, araştıran, bilimsel düşünen, laik, yurtsever, herhangi bir hobi sahibi, sağlıklı, sportmen, kibar, kararlı, biraz sert tabiatlı, ne istediğini bilen Avrupai bir çocuk’’ tipi de artık moda olmadığından, ayrıca Doğan Kardeş de, ne Kazım Taşkent'in, ne Vedat Nedim Tör'ün ne de Şevket Rado'nun dergisi olamadığından bir devir, bir dağ çığı gibi anıları altına saklayıp tarih oldu.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!